Kurtuluş TAYİZ
BDP’nin desteklediği yedi aday için Yüksek Seçim Kurulu’ndan çıkan veto kararı, tartışılmaya devam ediyor.
Bu kararın yol açtığı olaylara ve can kayıplarına bakarak, bürokratik kurumların, toplumsal-siyasi hayat üzerinde hâlâ büyük etki ve güce sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Demokrasilerdeki güçler dengesinin varlığı kuşkusuz inkâr edilemez.
Yargının bağımsızlığı, kurumların özerkliği elbette olmalı.
Ama...
Asker ya da sivil bürokrasinin bir ülkenin siyasi dengelerini böyle yerinden oynatacak, nüfusun bir bölümünü isyana sürükleyecek kadar güç/iktidar sahibi olması bana pek mantıklı, olabilir, gelmiyor.
Bu yaşadıklarımız, bana daha çok, demokrasiye geçişte bürokrasinin direnişi gibi geliyor.
İçinde iktidar çekişmesi yok mudur; mutlaka vardır.
Yargının siyasallaştığını zaten bir kere kabul ettikten sonra, yargının aldığı kararlara da şüpheyle yaklaşmamak abes olur.
Bugün kamuoyunun en çok merak ettiği soru, YSK’nın veto kararının hangi süreçlerden geçtikten sonra alındığıyla ilgilidir.
Bir tarafta komplo teorileri var. Bu grup kendi içinde ikiye ayrılıyor. Kürt siyasi çevreleri, YSK kararının siyasi sorumluluğunu AKP’ye yüklemek için akıl dışı teoriler öne sürüyorlar.
İkinci grup ise “derin devlet”in (YSK kastedilerek) BDP’li adaylara siyaset yolunu kapatarak Kürtleri AKP’ye karşı kışkırttığını ve savunuyor.
Diğer taraf ise YSK kararında hukuksal sürecin işlediğini ancak “tecrübesizliğin” bu sonuca yol açtığı görüşünde.
Kuşkusuz içinde siyasi-ideolojik etkiler bulunsa da bir grup olup biteni görünenle, diğer grup ise bununla yetinmeyerek, görünenin ötesine geçerek anlamaya çalışıyor.
Sonuçta herkesin anlamakta zorlandığı bir kararın olduğu bir gerçek.
Ben de kaç gündür, Güneydoğu’da sokakları yangın yerine çeviren, iki göstericinin ölümüne yol açan bu YSK vetolarını anlamaya çabalıyorum.
Görünenin, resmî açıklamaların beni doğru bilgiye götürmediğine eminim. Türkiye’nin yakın tarihinden süzülen sayısız “adlî hokkabazlık” örneği hafızalarda hâlâ taze.
Bu ülkede siyasi çekişmelerin en rafine yaşandığı merkezin yargı olduğu bir gerçek.
YSK’nın veto kararı da maalesef toplumda, böyle bir şüpheye yol açmış durumda.
Ankara-İstanbul-Diyarbakır hattında mekik dokuyan bir hukukçu arkadaşım, YSK kararının şekillenmesiyle ilgili çok ciddi bir bilgiyi bana aktardı. Konun güncelliği üzerine bunu okurlarla paylaşmadan edemedim.
İddiaya göre YSK, aralarında Hatip Dicle ve Leyla Zana’ın da olduğu BDP’li adayla ilgili karar oluştururken, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ne üye kimi yargıçlardan mütalaa aldı. Kararını, bu yargıçlardan aldığı hukuki tavsiye doğrultusunda oluşturdu.
Dün, gün boyu bu iddiayı YSK’ya sorabilmek için Ankara bürodaki arkadaşlarla birlikte yetkililere ulaşmaya çalıştık. Ancak, kurulun toplantıları geç saate kadar sürdüğünden, görüşme şansı bulamadık.
YSK’nın veto kararının oluşmasında Yargıtay Başsavcılığı’ndan görüş aldığı basına yansımıştı. Fakat, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nden görüş alışverişinde bulunup bulunmadığına dair herhangi bir bilgiye rastlamadım.
Ancak daha önce tutuklanan DEP’li milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Selim Sadak ve Orhan Doğan’ın Yargıtay’daki dosyalarına bu daire bakmış.
Ankara 1 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM)’nin bu dört isim hakkında TCK’nın yasadışı örgüt üyeliği fiilini düzenleyen 168. Madde uyarınca verdiği 15 yıl ağır hapis cezasını, Yargıtay 9. Ceza Dairesi onamıştı. YSK, bu bağlantı yüzünden, bu daireye üye yargıçlardan görüş alma ihtiyacı hissetmiş olabilir.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin YSK’nın veto kararında adının geçmesi ilginç bir tesadüf mü acaba? Zira daha önce Türkiye’yi karıştıran çok önemli bir başka kararın altında, bu dairenin imzası vardı.
9. Ceza Dairesi, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) tutukluluk süresini düzenleyen 102. maddesinin uygulamaya girmesiyle birlikte, müebbet hapse mahkûm Hizbullah’ın 10 kişilik lider kadrosunu tahliye etmişti.
Yüzlerce cinayetten yargılanan o Hizbullah üyeleri bir daha yakalanamadı. Yurtdışına kaçarak izlerini kaybettirdiler.
O karar da bölgede siyasi tansiyonun yükselmesine neden olmuş; bugünküne benzer biçimde, yargıyı yine tartışmaya açmıştı.
Bu satırların yazıldığı saatlerde YSK, krizi bitirecek kararını açıkladı. BDP’nin desteklediği adaylara seçim vizesi vererek, Türkiye’ye derin bir soluk aldırdı.
Bu krizin çözülmesinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün çabası takdire değer. Muhakkak, hükümet de bu kararın oluşmasında –perde gerisinde çalışarak- katkı sundu.
Ancak Kürtlerin demokratik tepkisi olmasaydı, acaba YSK böyle karar verir miydi diye de düşünmeden edemiyorum.
Kürt siyasetçilerin bu krizden çıkarması gerekli önemli bir ders: Sokakta sivil araçlara, işyerlerine molotofkokteyli atarak yakma girişiminde bulunan bu vandalizme, karşı çıkın! Kontrol edemiyoruz, bahanesinin arkasına sığınmayın. Sağı-solu yakma girişiminde bulunanları gerekirse kendi elinizle polise teslim edin. Yoksa o molotofkokteyli sadece düştüğü yeri değil, hepimizi yakar.
Yazarlar
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019