Leyla İPEKCİ
Aynı memlekette aynı sokakta, aynı marketten alışveriş yapıyor, bambaşka hayatlar yaşıyoruz. Biri inancı gereği yıllarca 28 Şubat döneminde hapis yattıktan sonra bir gece tanklara karşı vatanını ve ortak geleceğini korumak için sokağa çıkıp şehit oluyor.
Adıyla analım onu. Halil Kantarcı. Haksızlıklar karşısında sabırla metanetle mücadele etmiş, zulme yenik düşmemiş, kendini feda etmekte tereddütsüz bir hayat. Gencecik yaşta şehit olduğunda üç çocuk bırakıyor geriye.
Bir başka vatandaş. Namaz çıkışı vapurda yan yana gidiyorum. Hükümet böyle, cumhurbaşkanı şöyle verip veriştiriyor. İstibdat dönemini geçtik diyor. Derken başlıyor bilmem hangi belediye sınırları içinde arazi almış, rüşvet vereceği yetkili arıyormuş, içine ev yapmak için kaçak olarak! N’apalım sistem böyleymiş.
İşte dedim tam isabet! Bu sebeple, siz böyle olduğunuz için yaşadığınız memleketten size bir hayır da gelmez! Başkalarını hor görürken kendi zaafarına hiç bakmayanların memnuniyetsizliğinden ibaret sanki bütün dökülen masum kanlar! Sanki zulüm yok, suçlu yok, insanların zaafları, hırsları, tamahları, nefretleri yok!
Birileri canını feda edecek denli aşk içindedir. Yakınlaşır, bir olur. Aynı hayatın içinde birileri nefret büyütür, yabancılaşır. Sistem diye diye kendi karanlık çukurunda tepinir.
***
Sonra bir başka gün. Yine yan yana gediğim, eskiden tanıdığım bir diğeri. Dayanamıyorum burada yaşamaya, bunca baskıya diyerek vatandaşlık başvurusunda bulunmuş ailecek, batı Avrupa’da bir ülkeye. Nesine dayanamıyorsan, mücadele etsen ya! Bak gencecik yaşında hapse tıkılmış yıllarca iftira yüzünden hapis yatmış ama pes etmemiş. Dayanmış, direnmiş, gerçeği yalanla örtmeye razı gelmemiş.
Neden kaçıyorsun, sen de düzeltmeye katkıda bulun! Elini taşın altına koyanların hapiste olmadığı bir dönem için mücadele et. Tek mücadelen barış lafını militanların ağzından çoğaltmak mı olacak? Ya kalbiyle katil olanlar, nefret çukurunda kendi zaaflarını büyütenler? Suçluların cezasını çekmesini istemiyor musun? Canını feda edemiyorsan, hayatınla emek versen ya!
Tuhaf tuhaf bakıyor suratıma. İktidar her zaman zulümdür. Diyor. Peki adaletle hükmedenlerin, dosdoğru yöneterek kudret ile fethedenlerin gücü nereden geliyor? Yok öyle bir şey diyor. İktidar olanlara hep muhalefet edilir.
Elbette zalim yöneticiler olduğu sürece mazlum muhalifler her zaman olacak. Ama adalet ile zulmü ayırmak o zaman çok kolay olurdu her seferinde. Ama insanlığın serüveninde bunlar hep iç içe.
O halde birileri severek kanını canını feda etmeye devam edecek. Apaçık fetih olacak bazen adaletin iktidarı. Birileri de illa muhalif olmanın kibirli iktidarıyla zulümlerini örtmeye devam edecek. Gizli işgal olacak bazen.
***
Nefsimiz böylesine kendi zaaflarımızla beslenip büyürken, böyle bir ortamda, kimin tekelinde din, kim hakkıyla nefsini Müslüman etmiş de çocuklar deizme kayıyor diye şikayet ediyoruz? Nihayetinde deizm tartışmalarını çocuklara atfetmek yerine durup onlara neyi emanet ettiğimize odaklanmalıyız.
Bizim adalet ve zulümden kibir üreten benlik davalarımız değil mi bu gençlerin din diye anladıkları şeyi imal eden? Bizim talan ve kadavra düzenimiz değil mi onların din algısını siyasi sosyolojik kimlikçi cemaatçi veya şekilci bir algıya hapseden?
Hala televizyon ekranlarında din adına kendini otorite sayanları nefsi emmare düzeyinde seyreden tartışmalarıyla kimin gönlü tevhide aşka irfana açılabilir de nur içinde nuruna kavuşabilir Allah aşkına?
***
Hep söyledik, yine söyleyelim başka cümlelerle, başka bağlamlarda. Belli cemaatlere girerek, belli kitapları okuyup belli kitapları okumayarak, şuradan alışveriş yapıp şu bürokrasi kontenjanlarını doldurarak din kemale ermiyor.
Gerçek insanın kalbinde bir nur ve onun sahibi var. Onun tecellisini hayatında, tavırlarında, yaşantı biçiminde izleyemiyorsan, kendi nefsini dönüştürüp kamile merhalesine doğru bir ruh hicretine başlamıyorsan, çok okumakla dinin tamam olmuyor.
Evliya yetiştiren bir sektör, bir kurum yoktur dinin kalbinde. Şeriattan içeri hakikate dek çok zahmetli, çok sarp bir yol, sevenlerin yolu. Nefsini Müslüman edip, ümmet kılmaya niyet edenlerin yolu.
Muhammedilerin yolu. Gerçek sünnet. Sağ elinle yemek yemek gibi şekilsel gösterilerden ibaret olmayan. İçi dışı, enfüste afakta ayetin hakikati olmuş yol, vahdet yolculuğu!
Emaneti döküp saçmadan gönülden gönüle taşımakla, i’la-yı kelimetullah için içte dışta fetihle yükümlü amel sahiplerinin yolu.
***
Bugün yeniden bu toprakların canlı sözünü işittiren diri nefeslere olan ihtiyacımızı halen kulaktan dolma bilgilerle inkar eden din otoritelerine karşı tevhid hakikatine yönelemeyeceksek, dini ideolojik veya şekilsel talimlere rehin bırakmaya devam edeceğiz. Ticari polemiklere yem ederek!
Eğer çocuklarımızı gerçek bir irfan eğitiminden, işini hakkıyla, aşk ile yapabilme marifetinin pratiklerinden geçiremeyeceksek: Kültür sanatta ilahi güzelliğin zevkinden birikiminden edebinden nasiplendiremeyeceksek... Daha kaç vakit kim bilir rüşvet verecek belediyede yetkili ararız!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.09.2018
4.02.2018
1.02.2018
28.08.2018
25.08.2018
21.08.2018
7.02.2018
4.02.2018
31.07.2018
28.07.2018