Markar ESAYAN

BTK da Dink cinayetini görmüştü ama...
22.01.2014
2167

 Hrant Dink'in cinayete kurban gitmesinin yedinci yıldönümünde, bu acısı içimizde hiç dinmeyen karanlık suikast hükümet-yargı krizi ile bir kez daha gündeme geldi. Hrant Dink'in bir Ermeni gazeteciden daha fazlasını ima ettiğini önceki yazımda ifade etmiştim. İlk günden beri, Dink cinayetinin demokratikleşen Türkiye'nin önünde kritik bir kilometre taşı olarak dikileceğini, bu cinayetin devletin demokratikleşmesinin turnusol kâğıdı veya barometresi olacağını yazmıştım.

Türkiye'nin 2007'de içinden geçtiği özel konjonktür ve Hrant Dink'in Ermeni kimliği ile birlikte, bu cinayetin derin devletin tüm yapılarını ve neo-İttihatçı zihniyetini en tepeden gören bir cinayet olduğunu biliyoruz. Dink'in benim için özel bir insan olmasından değil bu tesbitler. Böyle bir hiyerarşi kurmak ahlaksızca olurdu. Aynı tesbitleri, Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Necip Hablemitoğlu, Muhsin Yazıcıoğlu ve diğer tüm cinayetler için mutlaka ve rahatlıkla yapabiliriz.

Nerede aydınlatılmamış bir siyasi cinayet varsa, orada derin devlet vardır. Kimlikleri çeşitli, alakasız, şaşırtıcı gelebilir. Bu cinayetler o dönemin konjonktürü içinde mutlaka anlamlı bir yere, siyasi bir karşılığa ve mühendisliğe oturur.

Şöyle bir denklem kurmuştum kafamda. Türkiye demokratikleşecekse, bu cinayeti görmezden gelemez. Dink cinayetinin aydınlatılmaması, derin devletin korunması, varlığını sürdürmesi demektir. Türkiye demokratikleşme adımları attıkça veya bu türden eski-yeni devlet krizlerinde ve her defasında, Hrant Dink ve diğer tüm kurbanlar karşımıza dikilecekti.

Dönelim Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun 10 Ekim 2008 tarihinde tamamlayıp, 02 Ekim 2008 tarihinde Başbakanlığa sunduğu rapora. Nedim Şener'in Star'dan Fadime Özkan'a verdiği mülakatta, Başbakanlık Başmüfettişleri Mehmet Akın, Ayşegül Genç ve müfettiş Yasemin Tuğçe İnanç'ın bu rapor nedeniyle tehdit edildiğini iddia ettiğini de hatırlatalım. Şener'e göre Erdoğan'a yönelik husumetin bu raporu onaylamasıyla başladığı da ilginç bir diğer iddia.

Müfettişler, sanıkların tümü dışında, 30'u kamu görevlisi toplam 46 şahsın daha görüşünü almış. Bunun dışında da şifahi ifadeler toplamış. Cinayet hakkında kurumlar içindeki tüm soruşturmalar incelenmiş ve bulduğu eksiklikler de tesbit edilmiş.

Hepinizin de bildiği üzere, bu tesbitlerin hiçbiri savcılar, hâkimler tarafından kale alınmadı. Dava ilk gün hangi çerçeve içinde kıskaca alındıysa, o şekilde bitti ve dava sonunda Türkiye tarihinde bir ilk olarak davanın hâkimi ile savcısı birbirine girdi. HSYK'lık olup, ceza aldılar. Ama bunun dışında hiçbir girişim gelmedi HSYK cihetinden.

BTK'nın aporunun tesbitleri şöyle;

'İstihbarat elemanı Erhan Tuncel'in 15.02.2006 ve 07.04.2006 tarihli raporlarında Yasin Hayal'in kamuoyunda ses getirecek bir eylem hazırlığı içinde olduğu, hedef olarak da Ermeni gazeteci Hrant Dink'i seçtiğinin belirtildiği, 15.02.2006 tarihli rapor hakkında İstihbarat Dairesi Başkanlığı ve İstanbul İstihbarat Müdürlüğü'ne bilgi verildiği halde, Trabzon İstihbaratı'nın 07.04.2006 tarihli rapor hakkında bilgilendirme ve ilave çalışma yapmadığı, 'şahsa yönelik çalışmanın devam ettiği' bilgisi ile kifayet edildiği,

Yasin Hayal'in Hrant Dink'e yönelik eylem planı olduğunun bir sene önce Erhan Tuncel tarafından Trabzon Emniyet Müdürlüğü'ne bildirildiği, öte yandan, Yasin Hayal'in böyle bir eylemi yapmak için silah arayışına girdiğinin ise Coşkun İğci tarafından cinayetten 6 ay önce Trabzon Jandarma Komutanlığı'na bildirildiği,

Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü'ndeki bilgilerin Trabzon İl Jandarma Komutanlığı, Trabzon İl Jandarma Komutanlığı'na ulaşan istihbaratın da Trabzon Emniyeti ile paylaşılmadığı, iki kurumun da ellerindeki istihbarat hakkında Trabzon Valiliği'ne bilgi vermediği,

Kendilerine iletilen haber bilgi raporları ve Ermeni Cemaati ile Hrant Dink hakkındaki diğer bilgiler (tehdit ve hedef göstermeler ME) birlikte değerlendirilmeyerek, İstihbarat Daire Başkanlığı'nca İstanbul ve Trabzon gibi iki ili ilgilendiren konuda gerekli kontrol ve yönlendirilmelerin yapılmadığı gibi, Hrant Dink için Hedef Şahıslar Programı'na gerekli veri girişlerinin yapılmadığı,

Erhan Tuncel'in 17.11.2004 ve 23.11.2006 tarihleri arasında Yardımcı İstihbarat Elemanı (YİE) olarak istihdam edildiği, 13.07.2006 ve 22.02.2007 arasında şahsın önleme dinlemesi ve teknik takibe alındığı, tüm bu teknik takip ve dinleme kayıtlarının belli bir bölümünün adli makamların bilgisi dâhilinde imha edilmesi nedeniyle, bu konuda müfettişlerimizin bir değerlendirme yapamadığı,

Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü, Trabzon İl Alay Jandarma Komutanlığı, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü ve İstihbarat Daire Başkanlığı'nın sorumluluklarının tesbiti ve olayın daha iyi anlaşılması açısından Erhan Tuncel ve Yasin Hayal'in cinayet öncesi ilişkileri ve katıldıkları eylemlerin analiz edilmesinde yarar görülmektedir.'

İşte, davanın ta başında BTK'nın yaptığı bu tesbitlerin hiçbirisinin üstüne gidilmediği gibi, Dink avukatlarının onca çabası ile kılı kırk yararak buldukları deliller de görmezden gelindi. En az bir sene öncesinden cinayetin işleneceğini bilen Trabzon Emniyeti ve Jandarması, cinayetten sonra da bilgileri karartıyordu. Koskoca mahkeme, savcı bunu, altı yıl boyunca görmedi. Trabzon'daki askerle kısıtlı davayı bile İstanbul ile birleştirmedi. Yargıtay da bu bölümü es geçti. İsyan bundan... Sadece raporun şu kadarlık kısmı dahi bu cinayeti aydınlatmaya yeterli. Nedim Şener'in dediği gibi, bu cinayet daha dördüncü gün tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmıştı ama, hepimize ustalıklı bir prodüksiyon izletildi.

Yarın kaldığı yerden devam edeceğim.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar