Markar ESAYAN

CHP ve MHP'nin son seçimleri...
9.06.2014
2206

 Son 12 yılın en önemli ve değişmez sorusu, Türkiye'de neden AK Parti'ye denk bir muhalefet partisinin ortaya çıkmıyor çıkamıyor oluşuydu.

Tabii kimileri bu 'yeni' muhalefeti Erdoğan'ı alaşağı etmesi için beklerken, siyasete daha ahlaki ve nesnel bakanlar, Kemalist ve elitist olmayan, AK Parti'yi reformlarda engellemek üzere değil, onu daha ileriye yöneltmek üzere çalışan özgürlükçü bir muhalefetin eksikliğini hissediyorlardı.

CHP ve MHP'nin gelecek vizyonları olmaması, bir, iki, üç, dört ve nihayetinde sekiz derken gelen seçim yenilgileri ile ortaya çıkan durum çözümsüz bir denklem muamelesi görmeye başlamıştı. Ne olacaktı da CHP çatlayıp içinden dudak ısırtacak bir sosyal demokrat parti çıkartacaktı? Acaba AK Parti mi bölünür, içinden gelenekselciler ve yenilikçiler diye iki parti mi çıkarırdı? Gezi ruhu AK Parti'ye iktidarı dar eden bir siyasi oluşuma dönüşür müydü?

Çoğunluk, 30 Mart'ta bir başarısızlık durumunda 'Kılıçdaroğlu gider' derken, 'Gitmediği gibi Kılıçdaroğlu daha da güçlenir' demiştim. Çünkü bu yorumu normal şartlardaki bir ülkenin siyasi standartlarına göre yapıyorlardı. Evet, Erdoğan yüzde 30'un altında kalırsa giderdi, ama CHP ve MHP de böyle bir şey olmazdı. CHP ve MHP birer siyasi parti değil, birer bürokratik kulüptü ve onların tabi olduğu temel kurallar hala başkaydı.

Türkiye'de, özlenen tarzda, halkla hareket eden özgürlükçü, demokrat bir muhalefet partisi çıkmasının tek koşulu, Türkiye'de darbe yapılmasının mümkün olmayacağı şartlara ulaşmış olmaktı oysa.

Türkiye'de öyle ama böyle, vesayetin asker yüzü tasfiye edildikten sonra, darbe yapma gücünün cuntacı askerlerle birlikte tarihe karıştığı yanılgısına düşüldü. Haliyle artık siyasetin normalleşmesi ve yeni muhalefet partilerinin ortaya çıkması beklendi; bu olmayınca, bunun da faturası 'çok güçlü hale gelmekle suçlanan Erdoğan'a kesildi.

Halbuki, 27 Mayıs ve 28 Şubat'tan da aslında bildiğimiz gibi vesayet bir sınıfa tekabül ediyordu ve asker bu vesayetin itici ana motorlarından sadece bir tanesiydi. 27 Mayıs'ta iktidarı sivillere devretmek isteyen askerlere Menderes'i idam ettiren yargıçları hatırlayın. Sadece kirli işlerini askerlere yaptırmayı ve arka planda kalmayı seçmişlerdi. 2003'te rektörlerin kara kuvvetleri komutanına YÖK Yasası için nasıl gittiklerini, Anıtkabir'e yürüyüşlerini, medyanın 'Genç Subaylar Rahatsız' manşetlerini, oda başkanlarının 'İmam Hatipli bir başbakanı içimize sindiremeyiz' sözlerini, 'Ordu göreve' pankartlarını, YÖK Başkanı'nın Erdoğan'a 27 Mayıs sopasını göstermesini hatırlayınız.

Asker çekilince geriye sivil görünümlü vesayetçiler kaldı ve Gezi'de, 17-25 Aralık darbesinde bizzat ellerini 'taşın altına' koydular. Ve evet, görüldüğü üzere Türkiye tarihinin en pespaye ama en etkili darbesini yapma gücüne hala sahiptiler. Yani mesele asker değildi sadece...

CHP ve MHP fabrika ayarlarına döndü ve paralel yapının yedeğinde iş gördü. Çünkü seçkin oligarşik yapının darbe yapma gücü vardı.

O zaman, bu kötücül güç dağılmadığı veya dönüşmediği müddetçe, yeni bir muhalefet Türkiye'de ortaya çıkamazdı. Koskoca bir sektör orayı işgal etmiş durumdaydı ve buna izin vermezlerdi. 'Laik' sosyolojiyi de sürekli nefret teyakkuzunda tuttukları için -medyaları ile buna da güçleri vardı ve algı yönetiminde başarılıydılar- o sosyolojinin iyileşip bir taban hareketi başlatmalarına müsaade edilmezdi. Gezi gibi imkânları da üzerine çökerek gasp ederler, kendi amaçları için kullanırlardı.

Bu işin sihirli ve kolay bir formülü yok. Her fırsatta alıştıkları yolu, yani darbeyi deneyecekler. Bu denemelerde, tıpkı sekiz seçim öncesi olduğu gibi olağanüstülükler, bel altı vuruşlar yapacak, iktidarı siyaset dışı yöntemlerle gasp etmeye çalışacaklar. Her başarısız denemede, demokrasi daha güçlenecek, onlar da siyasete biraz daha teslim olacaklar. Bugün CHP, beş yıl öncesinin CHP'sinden biraz olsun -en azından görüntüde- farklıysa, bu aslında mecburiyetten ve yenilgilerden ötürüdür.

Şimdi de Çankaya, 2015 ve 2019 seçimleri var sırada.

Seçkin oligarşi ve siyasetteki tezahürü CHP ve onların peşine takılan MHP, bu seçimlerde sandığa saygı göstermeyi gönüllü değil, zorla öğrenecekler. Böylelikle vesayet ittifakı son ümitlerini de kaybederek halka saygı duymasını, halka gitmeyi ve sandığı önemsemeyi öğrenecek. Vesayet ittifakı yenilgiyi kabullenecek ve dağılacak. İşte işgal ettikleri sosyoloji o zaman özgürlükle tanışacak ve paralel evrenden gerçek dünyaya geçiş yapacaklar. Bu da yeni muhalefetin filizlenmesini sağlayacak.

Önemli olan bu süreci korumak ve tüm sorunlarda siyasetin tek adres olduğunu gösterebilmek. Burada da AK Parti ve HDP'ye büyük görev düşüyor.

CHP ve MHP'nin kendi tabanlarına göstermedikleri saygıyı göstermek, dili ve yönetim yöntemlerini demokratikleştirmek ama bunu yaparken de vesayete karşı her zaman uyanık ve tavizsiz olmak. Zor ama mümkün...

AK Parti ve HDP eski Türkiye'nin yeni, CHP ve MHP ise eski Türkiye'nin eski partileri...

Gezi, 17-25 Aralık, 30 Mart, Çankaya ve 2015 seçimleri, AK Parti ve HDP için Yeni Türkiye'nin yeni partilerine terfi edecekleri, CHP ve MHP'nin de değişmek zorunda kalacakları veya tarih olarak yenilerine yer açacakları bir kırılmayı ima ediyor.

Zamanın ruhuna adapte olanlar kazanacak.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar