Murat BELGE
Bu yılın Nobel Edebiyat Ödülü’nü kimin kazandığını dün öğrendik. Hiç tanımadığım biri.
Ama tanımam gereken biri olduğunu hemen anladım, çünkü elime hangi gazeteyi alsam, İzmir üstüne bir şiir yazmış olduğu söyleniyordu. Şiirin Türkçesi de veriliyordu, bazılarında (çünkü zaten bu kitabı burada da yayımlanmış).
Bir yazar (şair vb.) Nobel Ödülü almış, o yazarın Türkiye’yle şu ya da bu biçimde ilgili bir eseri varmış... Bu, medya için elbette ilginç, mutlaka haberleştirilmesi gereken bir şey. O kişinin bu ödülü aldığını duyurmak ama İzmir üstüne şiirinden söz etmemek kabul edilir bir durum değil.
Ne var ki Türkiye’de son zamanlarda herhangi bir şeyle, ancak bizimle ilgisi varsa ilgilenmek gibi bir alışkanlık edindik. Bu durumda da, bazı gazetelerimiz için bu adamın İzmir hakkında şiir yazmış olmaktan başka bir özelliği yok neredeyse.
Neredeyse, Nobel almasının nedeni de o şiir olacak. Önümüzdeki yıl da, “Yeşil Bursa” şiiri yazmış bir Filipinliye Nobel Ödülü verilebilir.
Bu şairi hiç tanımadığımı söylemiştim. Buna ayrıca geleceğim. Ama iki kitabının Türkiye’de yayımlandığını da okuyorum. Demek ki bu ülkede dünyada edebiyatı, şiiri ilgiyle ve dikkatle izleyenler var. Onların “bu şair hakkında şiir yazmış” diyerek değil, “bu adam iyi bir şair” diyerek kitaplarını çevirdiğini de kuvvetle tahmin ediyorum. Türkiye’de işini iyi bilen, dünyayı izleyen, alanında son derece nitelikli insanlar olduğunu biliyorum zaten. Sorun, onların sayılarının epey kısıtlı olması. İkinci sorun da “entelektüel düzey yükseltme”nin birinci aracı olması gereken medyanın bunu yapmak yerine geçişleri tıkayan bir rol oynaması. Dünyanın her yerinde böyle çalışan popüler medyalar var. Ama “popüler” kabul edilenin “elit” kabul edilen üzerinde böylesine hegemonya kurduğu örnek az. Türkiye’de böyle bir “entelektüel düşmanlığı” ciddi ve köklü bir anlamda 12 Eylül’le başladı: Türkiye toplumuna “evren”selleşmenin bu türlüsü münasip (ve “müstahak”) görüldü. O zamandan beri de bu durum iyice kurumsallaştı.
Herhangi bir şeyi ancak “bizimle” ilgisi kurulabiliyorsa dikkate değer bulmak da bu “taşralaşma”nın önemli bir belirtisidir. Medyanın önemli bir kısmında bu artık iyiden iyiye içselleşti. Başlangıçta, “başarılı olmak için böylesini yapmak gerekiyor” diye yapılan şey, şimdi, zaten başka türlüsü olmayan bir şey haline geldi. Kevin Spacey’nin en ilginç yanı da Boğaz’ı gezip beğenmesi oluyor.
“Şiir” diyordum... Dünyada şiirin okuru, izleyicisi, gitgide azalıyor. Suların bir nedenle yükselip bir zamanların tepelerini gittikçe küçülen adacıklara çevirmesi gibi, çevresi daralıyor şiirin.
Bir de dil sorunu var. Hangi dilde yazılmış olsa, o dilin kelimeleriyle şiirin çok özel bir ilişkisi var. Öncelikle bu nedenle çevirmesi zor. Uyak kullanmış bir şiire başka dilde benzer uyak bulmanın zorlukları görece teknik ya da biçimsel sorunlar (ama, tabii, gerçek sorunlar). Asıl güçlük, belirli kelimelerin bir dilde edindiği belirli çağrışımların karşılığını öteki dilde bulamamak.
Böyle olunca, çeviri şiirin çoğundan “şiir zevki” almak da güçleşiyor. Edebî çeviri alanında karşımıza çıkan sorunlar, şiir sözkonusu olduğunda, katlanarak büyüyor. Buyurun, Dylan Thomas’ın kısacık, minicik “A grief ago” dizesine Türkçede doyurucu bir karşılık bulun. Ya da Türkçe şiirde söylenmiş yığınla güzelliği İngilizceye çevirin.
Ama bu gibi sorunların yanına yalnız şiiri değil, bütün sanatları içeren içe kapanma sürecini de eklemek gerekiyor. İki yüzyıl önce Shelley şairlerin toplumda asıl yasa koyucu olduklarını iddia edebiliyordu. Söylediği yanlış sayılmazdı.
Şiirin hayattan çekilmesi, ozon tabakasının seyrelmesinden daha hafif bir sorun değil.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025