Nevzat CİNGİRT

Sosyal Devlet Nerede?
24.12.2025
201

Hükümet bir yanda asgari ücret, emekli ve memur maaşlarını görüşürken; öte yanda gazetelerin birinci sayfaları, 1 Ocak’tan itibaren vatandaşın üzerine yağmur gibi yağacak zam haberleriyle dolu.

“Bakan açıkladı: Köprü ve otoyol geçişlerine yüzde 25,49 zam.”

“Doğal gazda yüzde 50’yi aşan devlet desteği kaldırılıyor.”

“Elektrikte 4 bin kilovatsaat sınırını aşan haneler için yüzde 80’e varan fatura artışı riski.”

“1.000 liralık gıda sepeti bir yılda 540 lira zamlandı.”

Bunlar sadece bazı başlıklar… Henüz trafik cezaları, harçlar, vergiler yok. Ama tablo zaten yeterince ağır.

**

Birleşik Kamu-İş’in Aralık 2025 verileri gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Temel gıda fiyatları yıllık ortalamada yüzde 54 arttı, aylık artış yüzde 2,6 oldu. Gıda fiyatları tam 67 aydır aralıksız yükseliyor. 2024’te 1.000 liraya doldurulan mutfak sepeti, 2025’te ancak 1.540 liraya doluyor. Eylül 2021’den bu yana gıdadaki artış yüzde 1.508’e ulaştı. Ücret artışları ise bu yükselişin çok gerisinde kaldı.

Yani vatandaşın sofrası her ay biraz daha küçülüyor. Alım gücü eriyor. Maaşlar artıyor gibi gösteriliyor ama mutfağa giren ekmek azalıyor.

**

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, 2026 yılı itibarıyla köprü ve otoyol geçiş ücretlerine yüzde 25,49 zam yapılacağını açıkladı. Gerekçe tanıdık: “Hizmetlerin sürdürülebilirliği ve bakım-onarım maliyetleri.”

Sürdürülebilirlikten söz ediliyor ama vatandaşın geçimi sürdürülebilir mi, sayın Bakan bu sorunun yanıtını vermiyor.

Milyonlarca abonenin meskenlerinde kullandığı Doğalgazda  tablo daha da çarpıcı. 2026’da devreye girecek kademeli doğalgaz tarifesinde, şehirlerin ortalama tüketim değerleri esas alınacak. Belirlenen sınırı yüzde 50’den fazla aşan aboneler devlet desteğinden tamamen çıkarılacak. Yani limiti aşana destek yok, fatura var.

Elektrikte de benzer bir tablo var. EPDK’nın serbest tüketici limitini düşürmesiyle, yıllık 4 bin kilovatsaat sınırını aşan haneler sübvansiyon dışı kalacak. Bu da faturaların yüzde 80’e varan oranlarda kabarması anlamına geliyor.

Özetle; maaş masasında “ne kadar artış” konuşulurken, sıradan insanların hayatından “ne kadar daha kısılabilir” hesabı yapılıyor.

Zamlar birer teknik düzenleme gibi sunuluyor ama sonuçları son derece insani: daha pahalı ekmek, daha pahalı ısınma, daha pahalı ulaşım.

PEKİ İNSANLAR NE YAPSIN? KİME SIĞINSIN? KİMDEN MEDET UMSUN?

Doğal gazı açmasınlar mı?

Evlerinde battaniyeye sarılıp mı otursunlar?

Çocuklar montla mı dolaşsın evin içinde?

Sosyal devlet dediğiniz bu mu?

Isınmak lüks değildir; temel bir ihtiyaçtır.

Bir ülkenin gelişmişliği, köprü sayısıyla ya da otoyol uzunluğuyla değil; vatandaşının evinde üşüyüp üşümediğiyle ölçülür.

Devletin görevi “çok yaktın” diyerek vatandaşı cezalandırmak değil, insan onuruna yakışır yaşam koşullarını sağlamaktır.

Bugün enerji faturaları üzerinden verilen mesaj şudur:

“Isın ama çok değil, yaşa ama dikkatli yaşa.”

Oysa sosyal devlet; dar gelirliyi, emekliyi, asgari ücretliyi korur.

Soğukta titreyeni istatistikle, grafikle teselli etmez.

Çocuğun üşüyüp üşümediğine bakar.

Ve bu ülkede kimse, evinde battaniyeye sarılarak yaşamak zorunda kalmamalıdır.

Ve insan ister istemez şu soruyu soruyor:

Bu ülkenin yükünü neden hep aynı kesimler taşıyor?

Tasarruf neden yukarıdan değil, aşağıdan başlıyor?

Cevabı herkes biliyor…

Ama bedelini yine milyonlar ödüyor.

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar