Ümit KIVANÇ
BU DİZİ-YAZILARA DAİR NOT: Adnan Oktar teşkilatına yönelik operasyonda Oktar dahil 168 kişi tutuklandı. Bu teşkilata ve operasyona dair birçoğumuzun kafasını meşgûl eden sorulara cevaplar arıyorum. Başkalarının da aradığından eminim. Bütün benzer durumlarda olduğu üzre, kaldırılan toz duman içerisinde gerçeğe ulaşmak pek zor. Gözüme kulağıma, aklıma takılanları, azıcık araştırıp edinebildiklerimi paylaşacağım. Burada her gün peşpeşe sunulacak yazılar haliyle operasyonun yaratacağı bilgi akışına yetişemeyecek. Önemli eksikler kalır, düşündüklerimizi gözden geçirmemize yolaçacak yepyeni şeyler ortaya çıkarsa bunları bilahare derleyip toplamayı umuyorum. Tabiî operasyondan doğru dürüst bilgi ve delil çıkmasını da. / Ümit Kıvanç
*****
Artık Ceylan Özgül’ün (Özbudak) teşkilat hakkında anlattıklarına geçebiliriz. Sadece onun değil, bir zamanlar örgütün “iki numarası” konumunda olan Fırat Develioğlu ile örgütte 13 yıl geçirdikten sonra ayrılan Umut Kuruca’nın söylediklerinden de haberdar olmalıyız.
Ceylan Özgül ve “devletimiz”
11 Temmuz’da Youtube’a yüklenmiş, 18’inde baktığımda kaldırılmış olduğunu saptadığım, Aziz Akova’nın Ceylan Özgül’le yaptığı uzun görüşmeyi içeren videoda, Özgül, kendisi gibi Oktar teşkilatından ayrılma Ümit Kuruca ile beraber, örgütün içyüzünü ve işlediği suçları anlatıyordu.
Özgül, 2006-2017 arasında “on-on bir yıl” örgütte kalmıştı. Kuruca ile beraber polise gidip anlattıklarına “Türk devletinin” kayıtsız kalamayacağını ve bir “karşılık vereceğini” düşündüklerini söyledi. “Hemen harekete geçildiği” için çeşitli yetkililere teşekkür etti.
Özgül, teşekkür faslını iki gün sonra Yavuz Oğhan’ın Bidebunudinle programında da yineledi. “Devletimiz de bana çok sahip çıktı,” dedi.
“Anlattıklarımın hepsi araştırıldı, delillendirildi ve harekete geçildi. Bu yüzden ben başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, İstanbul Cumhuriyet Başsavcımız İrfan Fidan’a, İstanbul Başsavcıvekilimiz Hasan Yılmaz, İl Emniyet Müdürümüz Mustafa Çalışkan, Malî Şube Müdürümüz Furkan Sezer’e çok teşekkür ediyorum yani, Allah onlardan binbir kere razı olsun.” Bu sıfat ve isimleri teklemeden, ardarda, hızla sıralayabilmesi, Özgül’ün hafızasının çok güçlü olduğuna delalet sayılmalı herhalde. Ya da operasyon öncesinde bu kimselerle çok teşviki mesaide bulunmasının sonucu; bilemiyoruz. Ceylan Hanım ilginç bir figür. (Russia Today ve El-Arabiya’da “analist” olarak karşımıza çıkışını ve gösterdiği performansı daha önce anlatmıştım.)
Şu anda ulaşılamayan uzun görüşmede Ceylan Özgül, “espiyonaj” gibi, sıradan insanın sözlüğünde yeralmayan bir kavram kullanıyor, Oktar teşkilatını “sayısı küçük gibi görünen fakat manevra kabiliyeti çok yüksek, operasyonel kabiliyeti çok yüksek” sözleriyle “uzmanca” niteliyor. Oktar’ın günahlarını sıralarken, “Bütün dünyayı çok uzun süre meşgûl etmiş, Amerika’da açılan, Türkiye’yi zora sokmuş bir davanın bilirkişilerini Türkiye’ye getiren de bu kişi,” diyor. (Rıza Zarrab davası bilirkişilerinden, ABD’li Jonathan Schanzer’den sözediyor.)
Söz casusluk suçlamasına geldiğinde, “Anladığım kadarıyla,” dedi Ceylan Özgül, “bu delillendirilmiş şu anda.” Delilden sahici delili mi yoksa iktidar propaganda aygıtının ürettiği malzemeyi mi anlamalıyız, henüz bilmiyoruz. Fakat görüldüğü üzre, savcılık-tutuklama aşaması buna ilişkin hiçbir belirti taşımasa da Ceylan Hanım kesin konuşuyor.
Ceylan Özgül, Oktar teşkilatında 17 yaşında kıza 50 kişinin tecavüz ettiği iddiasını Yavuz Oğhan’ın programında da dile getirince Oğhan, böyle bir olayın sahiden yaşanıp yaşanmadığını sordu haliyle. Ceylan Özgül’ün ağzından çıkan, fazlasıyla ilginçti: “iddianamede de var” dedi genç kadın. Oktar ve onunla beraber gözaltına alınanların ifadelerinin alınmasına henüz başlandığı gün, iddianame henüz hazır olamaz; Özgül neye iddianame diyor? Bir polis raporu mu? Fezleke cinsi bir belge mi, nedir? O her neyse Ceylan Özgül onu nerede, ne vesileyle görmüş olabilir?
“FETÖ”cüler ve “dış güçler”
Ceylan Hanım’ın anlatımlarında vurgulamaya özen gösterdiğini fark ettiğimiz iki unsur var: Biri, Oktar teşkilatını Fethullahçılarla ilişkilendirmeye yarayacak göndermeler. “Orada bir hücre sistemi vardır,”dedi Ceylan Hanım, “aynı FETÖ’de olduğu gibi.” Ona kulak verecek olursak, Oktar teşkilatına bunca zaman dokunulmamış olmasının gerisinde de Fethullahçıların devlet içerisindeki örgütlenmesi yatıyor: “FETÖ’cülerin bu adamı korudukları bir dönem vardı.” Özgül’ün terminolojisi geniş; Oktarcıları “FETÖ”ye bağlamayı da gözeterek, “Aynen bir soğan gibi,” diye tarif etti, “böyle dıştan içe çeşitli katmanlardan oluşması…” Bunlar “aslında hep örtüşen şeyler”. “Soğan türü örgütlenme”, hatırlarsınız, Fethullahçılara yönelik operasyonlar var hızıyla başladığında “uzmanlarca” sık sık önümüze sürülen bir kavramdı.
Gerçi eğer devletin sayısız katmanındaki damarlarıyla “FETÖ” soğansa, Oktar teşkilatı yalnız bir cücükle iki-üç kabuk tabakasından ibaret gibi duruyor, ama biz bilemeyiz tabiî istihbarat işlerini. Şu soruya kaçınılmaz olarak geleceğiz: Peki, meğer ne örgütüymüş bu Oktarcılar?
Ceylan Özgül’ün anlatımlarında özellikle göze çarpan ikinci unsur, teşkilatın “dış” bağlantılarının bulunduğunu hep hatırlatma gayreti. “Devletin arkasından, Türkiye hükümeti ve devleti hiç haberdar edilmeden verilen bilgiler, sakıncalı faaliyetler…” Kendisini bunların rahatsız edip ayrılmaya yönelttiğini ileri sürdü: “Yurtdışı destekli bir örgüt bu. FETÖ gibi, PKK gibi, aynı dönemde kurulmuş, aslında aynı yöntemleri kullanarak insanların beynini yıkayan…”
Veya: “Bunların hepsi aslında Türkiye’yi… dışarıdan kurulmuş bir örgüt sisteminin sacayakları... Meselâ sizin FETÖ dediğiniz yapı daha büyük, daha hantal, daha çok yere sızan, daha değişik hareket eden bir yapı. Adnan Oktar dediğiniz suç örgütü daha farklı, meselâ daha küçük, daha manevra kabiliyeti yüksek, operasyonel kabiliyeti yüksek, (…) daha değişik faaliyetler yapan, uluslararası faaliyetler yapan, daha nokta atışı yapan, daha değişik bir örgüt yani.”
Ya kamuoyunun daha çok meşgûl olduğu, küçük kızlara taciz, tecavüz, zorla alıkoyma, hapsetme gibi hadiseler? Ceylan Hanım bunları hep ayrıldıktan sonra öğrenmiş. Örgütte bulunduğu yaklaşık on seneye ilişkin anlatımlarında kendisinin herhangi bir suça katıldığını gösteren en ufak ayrıntıya yer vermiyor. Çizgileri nerelerden çekeceğini iyi çalıştığı anlaşılıyor. AA’ya, “Cinsel taciz ve tecavüzün bir kısmını duydum, bir kısmını ayrıldıktan sonra karşılaştığım kişilerden öğrendim,” dedi, “bir kısmını da ben oradayken bildiğim bilgilerle birleştirerek doğru olduğunu teyit ettim.”
Bu ülkede oyunu hangi motiflerle açarsan başarı şansını yükselteceği konusunda hazırlıklı, Ceylan Özgül. Yine Aziz Akova’nın yaptığı görüşmeyi içeren, 13 Temmuz’da yüklenmiş, 18’inde yine bulunamayan başka bir videoda, evlerde neler döndüğünü anlatırken şunları söyledi:
“O evlerde bildiğiniz bir örgüt yapısı var. Yani normal PKK’de nasıl bir örgüt yapısı var, DHKPC’de nasıl bir örgüt yapısı var, IŞİD’de nasıl bir örgüt yapısı var”sa öyle bir örgüt yapısı var. Bu paralellikleri kurmayı hep gözetiyor. “Hücreler”den sözetti, kitap çalışması yapılan evlerden, kasa olan evlerden. Sonra kameralara geçti. “Dışarıdan korunan evler”, dedi, “örgüt evleri”. Her evin imamı varmış. Harem-selamlık düzeninden sözetti, kadınlarla erkeklerin birbirlerini doğru dürüst görmediklerini ileri sürdü. Adnan Oktar’ın kaldığı bölümdeki kadınların “TV’de görülenler” olmadığını, otuz-otuz beş yıldır teşkilatta olan kadınların bulunduğunu anlattı.
Ceylan Özgül AA’ya, suç listesini ilk gördüğünde şaşırdığını söyledi: “...ama teker teker okuyunca aslında hepsinin doğru olduğunu anladım. Çünkü bunların büyük bir kısmı benim de şahit olduğum şeylerdi. Meselâ şu anda sadece Türkiye'de değil bütün dünyada basına yansımış olan, sosyal medyada da çok fazla yeralan FETÖ bağlantılı Amerika’daki davaların bir tanesinde direkt olarak müdahil olan bir grup bu. Yani Türkiye'ye kumpas kuran, Türkiye'nin arkasından dolaşan ve Türkiye'yi gerçekten uluslararası alanda çok zor bir duruma düşürmüş bir grup. Yaptıkları bir sürü ajanlık faaliyetleri var…”
Ceylan Özgül bunlara kısmen şahit olmuştu, “yedi, on, on dört ve on yedi yaşında kızların tacize uğradığı”, “defalarca tecavüze uğrayan kızların bulunduğu” gibi sansasyonel hadiseleriyse “başkalarından sonradan öğrenmiş”ti.
Zaten kendisinin sömürülmesi de cinsel değil “daha çok beyin sömürüsü”ydü.
Herkesi “Kedicik” magaziniyle bu işin hafifletilmemesi konusunda sık sık uyaran -(“Kedicik dediğiniz kadınların evinden 80 silah çıktı.”)- Ceylan Özgül, AA’nın haberine göre, çok daha somut siyasî mesaj da vermekteydi: “Allah’a çok şükür sokaklarımız çok büyük bir pislikten temizlendi. Bu, yeni sistemin insanlığın [‘insanların’ olacak herhalde -ük] elini ne kadar çözdüğünü de bize anlatıyor. (…) 39 yıldır devam eden bir suç örgütü. Bu suç örgütüne karşı hem politik düzensizlikten dolayı hem insanlığın [‘insanların’ olacak herhalde -ük] elini bağlayan şeylerden dolayı hiçbir şey yapılamıyordu fakat başkanlık sistemi bunun da önünü açtı. Aslında bu ilk örneklerinden biri. Çok güzel bir sonuç aldığımızı düşünüyorum.”
Aynı videoda Ümit Kuruca’nın bazı anlattıklarını tekrarlamam gereksiz: “Turnike sistemi”, “kız tavlama ekipleri”, vs.. Ancak şunu aktarmalıyım: Kuruca, “hata yaparsan” Adnan Oktar’ın ceza olarak “milletin önünde seni ezdiğini” anlattı. Onun anlattıklarına bakılırsa, Oktar da kendine göre bir yerli-millî usûller silsilesi yaratmıştı: Erkek ekipleri, her akşam önüne gelip diz çöküyorlar, talimat alıyorlardı.
Çok kuvvetli bir şey
16 Temmuz’da Ceylan Özgül, Fatih Altaylı’nın Teke Tek programındaydı. Tek başına değil. Adnan Oktar teşkilatının ’90’larda iğrenç bir itibarsızlaştırma kampanyasının hedefi yaptığı Altaylı’nın bir konuğu daha vardı: o vakit teşkilatın “iki numaralı ismi” olan Fırat Develioğlu. Galatasaray Lisesi mezunu, “altı lisan bilen”, Türk-Kazak İşadamları Birliği Başkanı, müteahhit Develioğlu’nun kardeşi ve kendi deyişiyle “kızının annesi” halen Oktar teşkilatında.
Develioğlu’na göre örgütün kuruluşunda Adnan Oktar’ın gördüğü rüya, “mâlûm olma” halleri vs. vardı. Oktar, Osman Gazi’ye özenmişti zaar. Yaşanan onca acayiplik kimseyi huzursuz etmemiş miydi? Develioğlu’na göre, “din deyince, her Türk gencinin boynu kıldan ince”, “iradenizi teslim edebiliyorsunuz”. Oktar teşkilatının eski iki numarası, bu açıdan FETÖ, PKK ve DHKP-C ile Oktarcılar arasında paralellik buluyordu.
Konu kaçınılmaz olarak gelmesi gereken yere geldi: Arkasında istihbarat örgütü var mı? Develioğlu, “O görüntüyü veriyor,” dedi. FETÖ ile aynı sıralarda kurulduğu için “birbirlerinin yedeği” olabilirler: İkisinde de mehdi esprisi var, aynı hadisleri kullanıyorlar.
1990’larda bir aşamada “olayın suç örgütü yapısına gittiğini görünce” ayrılmış Fırat Bey. 1999’dan sonra! Bizzat Fatih Altaylı ve birçok kişi hakkında hazırlayıp yaydıkları iğrenç iftira “dosya”larını (“fakslar”) “suç örgütü yapısı”na özgü işlerden saymamış olmalı. Her şeyin “Allah rızası için” mantığıyla kabullenilebildiğini söyledi, “yapının kendi içindeki mantığı”na işaret etti: “Dinî mücadele”, “peygamberin şu zamandaki talebeleri”, “hocamız mehdi”… Bir de tabiî, “gençlik hatası”ymış.
Altaylı, korkunç, rezil yalanlar, iftiralar içeren faksları (“on yedi bin adrese çekilen fakslar”) hatırlatıp bunların din adına nasıl yapılabildiğini sordu. Develioğlu, “iki kelimeyi duyunca çok dikkatli olmak gerektiğine” işaret etti: zekât ve cihat. Bu iftira faaliyetleri “cihat kapsamında” yapılıyormuş. Aileden birşeyler çalıp örgüte getirmekse zekât kapsamındaymış.
Galatasaray Lisesi, Saint Benoit, Saint Joseph’ten Oktar’a meraklı bu kadar insan çıktığını hatırlatan Altaylı, o kadar iyi okul mezunu gençler nasıl oldu da kandı, diye sordu. Develioğlu’nun cevabı şöyle oldu: “Din çok kuvvetli bir şey.”
Organizmanın varlık savaşı
Ceylan Özgül’ün bu programda anlattıklarının önemli bölümünü ihmal edebilirim. Çünkü bugüne kadar her yerde defalarca karşımıza çıktılar. Yine operasyonu siyasîleştirme gayretine işaret edeyim: “Yurtdışında belirli düşünce kuruluşları, belirli politikacılar ve örgütlerle bağlantı kuruyor” Oktar, Özgül’ün anlattığına göre, “onların bazı sorularına cevap veriyor”. Amerika, İsrail ve İtalya ile “bire bir bağlantı”da olmuş; “bağlantıya beni geçirdi” diye anlatıyor Özgül. Yabancılar Türkiye hakkında analizler istiyorlarmış. Lobi yapan gruplar varmış. Bunlara şahit olan genç kadın“hemen oradan kaçmak iste[miş]”.
Ceylan Özgül’ün bu programda teşkilatı değerlendirirken söylediği söz özellikle önemli. Ve böyle karanlık ve kirli bir örgütlenmenin hedefleri araştırılırken de asla ihmal edilmemesi gereken gerçeğe ışık tutuyor. Özel olarak Oktarcılar olgusunda gelip gelip dayandığımız bir meşum sorunun yükünden bizi kurtarma ihtimali dahi var. “Siz bir organizma oluşturuyorsunuz,” dedi Özgül, “sonra o organizma hayatta kalmak için her şeyi yapıyor.”
Hayatını evrim teorisinin geçersizliği konusundaki zırvaları yaymaya adamış birinin teşkilatı için söylendiğinde pek ironik ve acımasız görünebilecek bir “doğal” hakikat. Fazlasıyla müstahak, o ayrı.
Yine de şu yükle uğraşmak durumundayız: Bu teşkilatın amacı ne?
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024