Yıldıray OĞUR
Adli Yıl bugün açılıyor.
Yargıtay’ın ev sahipliğinde, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içindeki Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Kongre Merkezi’nde yapılacak yeni Adli Yıl Açılış Töreni’ne 41 Baro, ‘yürütmenin merkezinde yargı yılı açılışını protesto’ etmek için katılmayacak.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyizoğlu ise Beştepe’deki törende olacak.
Halbuki bundan beş yıl önce Danıştay’ın kuruluş yıldönümünde aynı Feyzioğlu’nun yaptığı konuşmaya kızan Başbakan Erdoğan salonu terk etmiş, bir kaç ay sonra da Meclis’e getirilen bir değişiklik paketiyle Yargıtay Kanunu’nun 59’uncu maddesi yürürlükten kaldırılarak, 1973’de yasaya giren Yeni Adli Yıl Açılış Töreni zorunlu olmaktan çıkarılmıştı.
Türkiye’de 1943’den beri Eylül ayının ilk haftasında adli yıl açılış törenleri düzenleniyor.
Bu törenlerin muhtemelen ilham kaynağı İngiliz yargı geleneğindeki yargı yılı açılışı törenleri.
Ama bizdekinden epey farklı bir törenden bahsediyoruz.
Orta Çağ’dan bu yana süren törenlerde, ekim ayının ilk haftası yeni adli yılı açılış için İngiliz üst düzey yargıçlar, beyaz peruklarını takıp, yargıç kıyafetlerini giyip yürüyerek Westminister Kilisesi’ne gidiyorlar, burada yıl boyu adil kararlar vermeleri için dualar ediliyor, ardından da Adalet Bakanı’nın düzenlediği kahvaltıya katılıyorlar.
İngiliz hukuk sisteminin hakim olduğu İrlanda, Hong Kong, Singapur, Malezya, Kanada’da da yargı mensuplarının katıldığı adli yıl açılış törenleri var.
Diğer ülkelerin çoğunda ise böyle bir tören yok, bir kısmında zaten adli tatil diye bir uygulama da bulunmuyor.
Yani yeni adli yıl açılışında Yargıtay Başkanı’nın, Baro Başkanı’nın Cumhurbaşkanı, Başbakan’ı karşısına alıp adaletin sorunlarını anlatması hatta bazen onları azarlaması kuvvetler ayrılığı prensibinin epey yerli bir yorumu.
Bu törenleri son üç yıldır olduğu gibi yürütmenin merkezi olan Cumhurbaşkanlığı külliyesinde yapmak ise Montesquieu’yu mezarında ters döndürmek demek.
Ama zaten 1943 yılındaki ilk adli yıl açılış töreni de kuvvetler arası uyumu göstermek için yapılmıştı.
1943 yılında tek parti iktidarının Adalet Bakanı Ali Rıza Türel’in girişimiyle yapılan törende kürsüye çıkan Yargıtay Birinci Başkanı Halil İbrahim Özyörük konuşmasına şöyle başlamıştı:
“Müsaade buyurunuzda, sözlerime başlarken buradan, Cumhuriyet Hükümetimizin beni, sayın Temyiz Heyetinin en yüksek mevkiine getirmekteki lütufkâr teveccühünden ötürü duyduğum bahtiyarlığı ve şükranı da arzedeyim.”
(Ama ne tuhaftır ki aynı Yargıtay Başkanı’nın adı,14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti iktidara geldikten sonra ise en güçlü Cumhurbaşkanı adayı olarak geçmiş, kurulan DP hükümetinde önce Adalet ardından İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturmuştu. İçişleri Bakanlığı’nın birinci yılında, bir emniyet aracını sivil plaka taktırarak eşine tahsis ettiği ortaya çıkınca istifa etmek zorunda kalmıştı.)
1943’ten sonra düzenlenen adli yıl açılış törenlerinde yapılan konuşmalar da bir iki istisna hariç, adaleti değil önce devleti savunan, dönemin siyasi havasıyla uyumlu konuşmalar oldu.
Demokrat Parti iktidarı döneminde 1952-53 Adli Yılı açılışında konuşan Yargıtay Başkanı Selim Nafiz Akyollu, zamanın en büyük tehlikesi olan komünizme karşı çıkarılan 141 ve 142. maddeleri övmüştü:
“Demokrasimizi ve anayasa ile vatandaşlara tanınan hak ve hürriyetleri aşırı sol cereyanlara ve bozguncu faaliyetlere karşı korumak maksadıyla Türk Ceza Kanunu’nun 141 ve 142 nci maddelerini değiştiren kanun, bu yıl içinde yürürlüğe girerek içtimaî hayatımızın huzur ve selâmetini emniyet altına almıştır.”
1966 yılı yeni Adli Yıl Açılış Töreni’nde konuşan Yargıtay Başkanı İmran Öktem ise Nurculuk tehlikesine dikkat çekip 163’üncü maddeyi ve Yargıtay’ın Said Nursi’nin kitaplarını yasaklama kararını savunmuştu:
“20 Eylül 1965 tarihli bu karar Nurculuğa ait kitapları muhtelif şahıslara okumanın veya vermenin, bu suretle nurculuk propagandası yapmanın Türk Ceza Kanunu'nun 163 üncü maddesinde yazılı suçu teşkil ettiğini belirtmektedir. Nurculuk gibi Müslümanlar'ın çoğunluğu tarafından İslâm akideleri ile telifi mümkün olmadığı kabul edilen gerici ve sağcı cereyanlar yurt içinde çok tehlikeli bir hal almıştır. Bu akımlara kapılan vatandaşlarımın mühim bir kısmı saf ve temiz insanlardır. Allah'a inanma ihtiyacı karşısında din bezirganlarının ağalarına düşmüşler ve yollarını sapılmışlardır. Bunları kurtarmak lâzımdır.”
12 Mart 1971 muhtırasından sonra 1972-73 Adli Yılı Açılış Töreni’nde konuşan Yargıtay Başkanvekili Eyüp Sabri Erman’ın gündeminde de doğal olarak 12 Martçı generallerin komünizm tehlikesi vardı:
“Becerikli bir kamufle ile samimi dilek ve arzuların masum bir tezahürü şekline sokulan, bu suretle vatandaşlar arasında yayılmasına, taraftar bulmasına çalışılan aslında, Anayasa'nın değişmez düzenine matuf olan iddia ve propagandaların, istenilen ortamın hazırlanması halinde kuvvete dönüşeceğinden şüphe edilmemelidir...Cezai sonuçlarından kurtulabilmek, daha serbest ve kandırıcı şekilde hareket edebilmek için mahiyeti, amacı ve neticeleri kasten açıklanmayarak yorumu öğrenci, işçi çiftçi, memur, aydın, yarı aydın her meslekten vatandaşların kendi açılarından idrak ve anlayışlarına bırakılan ve bu suretle zihinlerde Anayasa'nın değişmez düzenine karşı bir tepki uyandıran iddialar ve propagandalar dahi kanaatimce suçtur.”
12 Eylül darbesinin ardından ilk Adli Yıl Açılış Töreni’nde konuşan Yargıtay Başkanı Mehmet Derviş Turhan da Kenan Evren’i mutlu eden bir konuşma yapmıştı:
“12 Eylül Harekatı'ndan sonra Hâkim ve Cumhuriyet Savcılarımız görevlerini huzur ve güven içinde yürütmektedirler. Bu kıvanç verici ortamı sağlayan Türk Silâhlı
Kuvvetleri'ne yargı adına en içten teşekkürlerimi sunmayı zevkli bir ödev sayarım.”
Devletin terörle mücadelede rutin dışına çıkıp fail-i meçhullere imza attığı 1992-93 yılı Adli Yılı Açılışı’nda konuşan Yargıtay Başkanı İsmet Ocakçıoğlu ise öyle demişti:
“Devletin bu yolda en azından teröristlerin kullandıkları vasıta ve yöntemleri kullanması demokratik hukuk devleti kurallarına tamamen uygundur.”
Yargı mensuplarının Genelkurmay’a brifinge gidip, gerekirse silah kullanırız diyen generalleri ayakta alkışladığı 28 Şubat devrinin yargı yılı açılış törenlerindeki konuşmalardan herhalde örnek vermeye gerek yok.
1943 yılından bu yana yapılan yeni adli yıl açılış törenlerinde bu kalıplara sığmayan konuşmalar da var.
Bunlardan biri 1956 yılında terk edilen adli yılı açılış töreni geleneğinin ardından 1960 darbesinden sonra yapılan ilk törende Yargıtay Başkanı Recai Seçkin’in yaptığı konuşmadır.
Bir kaç ay önce darbenin lideri Cemal Gürsel’in daha önce hiçbir cumhurbaşkanı ya da başbakanın yapmadığını yapıp, Yargıtay’da ziyaret ettiği, darbecilerin bu göreve getirdiği bir isimdir Seçkin.
Konuşmasında o sırada Yassıada’da devam eden yargı faciasına hiç değinmemiştir ama 27 Mayıs ihtilalini de övmemiştir.
27 Mayıs darbecilerinin, eski rejimi diktatörlükle suçlaması yüzünden hemfikir oldukları Kemalist yargıçlara tanıdıkları görece otonomiden güç alsa da Cemal Gürsel’in karşısında şu sözleri söylemek yine de bir cesaret işidir:
"İstanbul'u aldıktan sonra Fatih Sultan Mehmet, bir Bizans'lı mimarla bir yapı yaptırmak üzere anlaşma yapar ve binaya konulacak direklerin boyu üzerine mimara talimat verir. Mimar, talimata uygun davranmanın fen bakımından sakıncalı olduğunu
anlar ve direkleri biraz kestirdikten sonra binaya koyar. Binayı gezdiği sırada talimata aykırı davranmayı öğrenen padişah, öfkeye kapılır mimarın kollarını kestirir. Mimar hemen İstanbul Kadısı'na gider ve padişaha karşı dava açar. Kadı padişahı mahkemeye çağırır. Fatih, hâkimin karşısına çıkınca ayrı bir yere oturmak ister. Hâkim kendisini duruşma için geldiğini bu sebeple ancak davacının yanında durması gerektiğini ona söyler. Padişah bu sözü dinler. Duruşma sonunda padişahın haksız olduğu sonucuna varan Kadı, Fatih'in de iki elinin kesilmesine karar verir. Bu kararın adalete uygunluğundan memnun kalan davacı, el kesme yerine kendisine para ödenmesini ister" ve bu istek üzere işlem yapılır.
İkinci olay, ikinci Abdülhamit Devri'nde geçmiştir. "Abdülhamid'i tahtından indirmeye kalkışma suçundan cinayet mahkemesine verilen büyük bir siyaset adamının davası başlamazdan önce padişahın damadı Mahmut Celâlettin Paşa, mahkeme başkanı Abdüllâtif Suphi Paşa'ya gider ve (Sizden sânı sadakate lâyık bir karar bekliyoruz) der. Davaya bakılır, sanık beraat eder. Padişahın yolladığı haberi bilen başkanın kızı, kararı öğrenince hayretlere düşer ve babasına ‘kararı verirken sânı sadakate lâyık karar bekleyen hünkârdan korkmadınız mı?’ diye sorar. Padişahın karşılığı şudur : ‘Öyle bir hâkim öyle bir sultan var ki, huzuruna yarın Hünkâr da, ben de beraber çıkacağız, işte ben, yalnız o Hünkârdan korkarım.’
Türk adalet tarihinden alınan bu örnekler, birer yüksek seciyye ve kahramanlık örneğidir. Böyle olağanüstü kimselerin sayısı hiçbir zaman çok değildir ve yüksek seciyyeli olanlar da kahramanlık isteyen bir mesleğe girme yerine vicdanlarının rahatını bozmadan geçimlerini sağlayabilecekleri başka bir mesleğe girmeyi düşünebilirler.”
Ama 76 yıllık adli yıl açılış konuşmaları tarihinin en farklı konuşması, tartışmasız 1999-2000 yılı Adli Yıl Açılış Töreni’nde Yargıtay Başkanı Sami Selçuk’un konuşmasıdır.
İlk kez bir Yargıtay Başkanı, devletin diliyle değil, klişe hukuki kavramlarla da değil, gerçekten adalet, özgürlük ve demokrasi diliyle konuşmuştu.
1999 Depremi’nde yıkılan güçlü devlet anlayışı, ardından hızlanan Avrupa Birliği sürecinin de atmosferinde yapılan konuşmada Sami Selçuk’un ortaya koyduğu şu hukuk anlayışın, 20 yıl sonra hala çok uzağındayız:
“Demokrasinin biricik sigortası yine ve ille de demokrasidir... Deneyimler göstermiştir ki, aşırı görüşleri, inançları etkisiz kılmanın en iyi çaresi, özgür bırakıp onlarla ilgilenmemektir. Bu tutum, aşırı görüşleri, inançları önce parçalayacak, çoğullaştıracak, ılımlı kılıp evcilleştirecektir...Tutuklanma Hitler'i yaratmıştır. Sürgün Lenin'i yaratmıştır. Sürgün edilmeseydi, büyük olasılıkla Lenin, ömrünü bir parti başkanı olarak Duma'da noktalayacaktı. Her yasak, yasaklanana güç kazandırmış, aykırılığı mayalandırmıştır... Yasak, önceleri görece bir dinginlik sağlar. Ancak geçicidir, aldatıcıdır. Çünkü baskıyla sağlanan barış, aslında için için süren bir savaştır. Yasaklanan görüşlerin gaddarlık patlamasıyla öç almalarının nedeni, baskı rejimlerinin sistemin bağışıklığını sağlamaktan yoksun kalmalarıdır. Küçük Hitler'lere mikrofon vermeyerek onları silemeyiz. Hoşlanmasak bile Ku Klux Klanların felsefelerini yayma ve sokakta yürüyüş hakları vardır. Unutmayalım ki, en tehlikeli düşünceler bile insanlığın çılgınlıkları arasında yer almıştır, almalıdır. Çünkü insanlar arasında sağduyu eşit paylaşılmıştır (Descartes). Yaratıcılık için kaosa da gerek vardır. Düşünsel "anarşi, demokratik ülkelerin en çok değil, en az korkmaları gereken şeydir" (Alexis de Tocqueville)...
Demokrasi "ben ötekinden daha iyi düşünüyorum" yolundaki vesayetçi, Jakoben ve tekelci anlayışı reddeder...
Yineliyorum. Özgürlüğü yerli yersiz sınırlayan bir hukuk ve devlet, insanı insan yapan temel öğeye, özgürlüğe ihanet etmiş bir hukuk ve devlettir. Böyle bir düzende hukuk da, devlet de meşru değildir...
1997'de 22 ülkenin cezaevinde toplam 180 gazeteci bulunmaktadır. Bunun 78'i Türkiye'dedir ve birincilik bizdedir. Sayı, Zambiya'da 1, Sudan'da 2, Nijerya'da 8'dir. Bu iddialar değerlendirilmeli, Türkiye yasalarla beyinleri ezilmeye, sesleri kısılmaya çalışılanların ülkesi olarak 21. yüzyıla girmemelidir. Yapılacak iş, salt düşünce suçları olan hükümleri kaldırmak, suçlara eylem çağrısı yapan, suça kışkırtan hükümlerdeki sözcük ve deyişleri, suçların yasallığı ilkesi gereğince, belirgin ve saydam kılmaktır...
Hukukun üstünlüğü değil, hukuk devleti ilkesini benimseyen Kara Avrupası ülkelerinden esinlenen Türkiye, yargı erkinin bağımsızlığını ve öbür erklerle eşitliğini gerçekleştirmeden üçüncü bin yıla girecek mi? Bugün bu soruyu yalnız yargı değil, herkes soruyor...
Türkiye'de her şey "hikmet-i hükümet" sayesinde birer bilmeceye dönüşmüştür. 2398 yıl önce Sokrates'in nasıl yargılandığını biliyoruz. Ama yüzyıl önceki Mithat Paşa davası hâlâ bir sır. Bir sayın Adalet Bakanı ayrılış konuşmasında "adalete karışmadığını" övünçle söyleyebiliyor, bunu erdem olarak sunabiliyor. Bu itiraftan anlıyorsunuz ki, yargının kapısı siyasal müdahalelere açık. Ama kimseden çıt çıkmıyor...
Diyeceklerim şimdilik bunlardır. Gösterdiğiniz ilgi ve sabra gönül borcumu öderken, 2000 yılında demokrasinin
utkusuyla taçlanmış, baskı ve terörden arınmış, barışa kavuşmuş bir Türkiye'de ve dünyada buluşmak umuduyla saygılar sunarım. Yaşasın Türkiye !”
https://www.yargitay.gov.tr/documents/acilisKonusma/1999-2000.pdf
20 yıl önce yapılmış bu konuşmayı, bugün Beştepe’deki törende Yargıtay Başkanı yapsa, muhtemelen bir sonraki Adli Yıl Açılış Töreni ya yapılmaz ya da tören bir dahaki yıl yeniden Yargıtay’ın küçük salonuna dönerdi.
Ertesi gün Yargıtay Başkanı’nın hakkında hangi başlıklar atılır, hangi yazılar yazılırdı tahmin etmek de zor değil.
Neyse ki bugün böyle bir tehlike yok. Yargıtay Başkanı 1999’daki istisnai durumdaki gibi değil, 76 yıllık geleneğe uygun bir konuşma yapacak. Barolar Birliği Başkanı da avukatların pasaport meselesini çözecek bir tonda konuşacak.
Tarih çizgisi hep ileriye doğru gitmiyor. Bazen 1999, 2019’dan daha ileri bir tarih de olabilir...
Kaynaklar
Yargıtay Adli Yılı Açılış Konuşmaları arşivi.
https://www.yargitay.gov.tr/icerik/39
Osman Can- Adli Yıl Açılış Konuşmaları- Liberte Dergisi http://www.libertedownload.com/LD/arsiv/75/12-osman-can-adli-yil-acilis-konusmalari.pdf
Yazarlar
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları






























































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025