Ahmet TAŞGETİREN
Önce cemaatti. İyi konuşan bir vaizin öncülüğünde oluşmuş bir cemaat.
Devletin dindar toplum kesimlerine – ki bu çok çok geniş bir nüfusu oluşturuyordu- karşı ceberut uygulamalar yaptığı dönemlerde “Devlette iyi adamlar olsun” düşüncesiyle “Adam yetiştirme” motivasyonunun tüm dini hizmet yapılarını etkilediği dönemde, bu yapı da, “insana yatırım” yaptı. Yapı, daha sonra uluslararası alana açıldığında yetişmiş insan ihtiyacı daha da büyümüş olmalı ki, “insana yatırım” belki diğer tüm dini hizmet yapılarından farklı olarak çok büyük hacme ulaştı.
Ak Parti iktidar olduğunda devlette yetişmiş insan ihtiyacını bu yapı ile telafi etmek istedi. Aslında Ak Parti kadroları ile bu yapı arasında geçmişte çok dirsek teması da bulunmuyordu.
Cemaat bir süre sonra kendisine “Cemaat” denmesini yeterli bulmamaya başladı. Kendi içlerinde “Camia” vs gibi isim arayışları oldu.
Ak Parti'nin ilk iktidar yıllarında TSK'da cuntalaşma girişimleri olduğunda Yapı'nın Yargı ve Emniyet'teki elemanları “Savaşçı” rolünde devreye girdiler.
Sonra bir şey oldu. Acaba o şeyin başlangıcı MİT'in başına Hakan Fidan'ın getirilmesi midir, başka bir şey midir, Yapı'nın iktidarla ilişkileri sarpa sarmaya başladı. Bu kırılma noktası dikkat çekiyor, çünkü “İrancı” diye suçlanan Hakan Fidan'a bu yapı yanında İsrail karşı çıkacak, sonraki dönemde de Yapı adına iktidarın sembol isimlerinin İrancılık yaptığı, Mut'a nikahı kıydırdıkları kampanyası yürütülecekti.
Bu Yapı ile Tayyip Erdoğan'ın kamuoyu gündemine çıkan ilk gerilimi, Hakan Fidan'ın “Şüpheli” sıfatıyla savcılığa çağırılmasıdır. Başbakan olarak Tayyip Bey “Bu bana karşı yapılmış bir harekettir” diyecektir. Olay çarpıcıdır: Bir savcı, Başbakan'a ulaşmak için MİT müsteşarından yola çıkmaktadır. Sonradan “PDY” diye devlet hafızasına girecek olan “Paralel devlet yapılanması”nın meşru siyasi iktidarla boğuşmaya talip olmasıdır bu.
Arkası gelecektir. 17-25 Aralık hamlesi. TIR operasyonu. Devletin bütün mahrem alanlarının dinlenmesi. Ergenekon – Balyoz davalarının “Delil üretme” yöntemlerine sahne olması vs.
Evet, “Cemaat” diye yola çıkan hareket “Devlette iyi adamlar olsun” yürüyüşünü “Paralel devlet yapılanması” haline getirmiş ve meşru devlete karşı kullanmaya başlamıştır.
17-25 Aralık hamlesi, PDY'nin Emniyet – yargı ayağının başlattığı savaşın işaretidir.
Devlet - Siyasi iktidar, savaşı görmüştür. Ve savunmaya ya da karşı mücadeleye geçmiştir.
Evet savaş:Bu dönem Yapı'nın bütün unsurlarını savaşa sürdüğü, Devletin - Siyasi iktidarın da hem Devlet içindeki “Paralel yapı”yı görmeye, hem de Yapı'nın iltisaklı alanlarını tasfiye etmeye çalıştığı dönemdir.
Bu hiç şüphesiz kolay değildir. Ne devletteki paralel unsurları görmek kolaydır ne de onun iltisaklı alanlarını çözmek.
Yapı, bağlılar açısından “dini bir hüviyet” niteliğinde, bu, insanları sorgulamaksızın kimi davranışlara itiyor, sivil alandaki yaygın müesseseleşmelerle de, dokunduğunuzda pek çok yerden tepkinin yükseldiği bir durum ortaya çıkarıyor. Savaşı halka yansıtma boyutu.
Devletteki paralel unsurlar ise Yapı'nın kullandığı “Tedbir” yöntemi ile olağanüstü bir gizlenme imkanını elde ediyor, bu da kimin nerede yer saldığına dair bir körlük oluşturuyor. Cumhurbaşkanı'nın Yaveri, Genelkurmay Başkanı'nın emir subayı kadar yakınlıklarda yer edinildiği görüldüğüne göre daha ötesini söylemeye gerek yok. Bir de devletin gözü - kulağı denecek stratejik alanların kontrol edildiğini düşündüğümüzde “Paralellik” akıl almaz boyutlara çıkıyor.
Cemaat diye yola çıkan bir yapı “Devletle savaş” noktasına geliyor.
Ve nihayet 15 Temmuz. Cinnetin, cinayetin, pörsümenin, başkalaşımın, tefessühün zirve noktası.
17 Aralık'ın hemen peşinden o yapının, yazdığım, konuştuğum tüm organlarından ayrıldım.
“Bu savaş sürdürülemez. Bu intihardır” diye diye dilimde tüy bitti. Sonunda çağımızda “Cemaat intiharı”nın en çarpıcı olanı gerçekleşti. Cemaat FETÖ oldu. Kendi insanına kurşun sıktı. Milletle vuruştu. Şimdi milletle vuruşanların akıbetini yaşıyor.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.12.2025
26.12.2025
25.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
19.12.2025
16.12.2025
14.12.2025
11.12.2025
4.12.2025