Atilla Aytemur
Yazımın ikinci bölümü yayınlandığından beri, ele aldığım konu kapsamında epey olay yaşandı. Ortadoğu’da hava yeniden ısınıyor.
Saad Hariri ülkesine (Lübnan’a) döndü ve umumi arzu üzerine istifa etmekten vazgeçtiğini ilân etti. Eski cumhurbaşkanının öldürülmesiyle Yemen iyice karıştı. Hepsinin üzerine, ABD Başkanı Trump, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını açıkladı.
Bunların Suudi Arabistan’la ve yeni veliaht prens Muhammed bin Selman’ın gelişiyle herhangi bir ilgisinin bulunmadığını söylemek zor görünüyor.
Trump’ın Riyad’da başta Suudiler olmak üzere çeşitli Arap liderleri “kehanet küresi” etrafına toplamasının pek boşuna olmadığı şimdilerde daha iyi anlaşılıyor.
Önce, baş döndürücü bir hızla gerçekleşen gelişmelerden birkaçını yeniden hatırlatmak isterim.
İsrail hedefi fiilen işaretledi
* Lübnan’ın hava sahasını kullanan İsrail savaş uçakları, Suriye’nin başkenti Şam’a 13 km mesafede, El Kisva’daki İran askeri üssünü vurdu. Buna karşılık Suriye’deki hava savunma sistemlerinin de İsrail saldırısına anında cevap vermeye çalıştığı belirtiliyor. Bu bölgede bir üs kurulduğu, yakın zamanda BBC tarafından dünyaya duyurulmuştu.
* Yemen’de, başkent Sana çevresini kontrol altında tutan İran yanlısı Husi milislerinin, Suudi Arabistan’ın Hamis Muşayt bölgesini hedef alan ikinci bir balistik füze attıkları, ancak füzenin Suudi hava savunma sistemleri tarafından havada imha edildiği açıklandı.
* Bu arada, Yemen’i uzun yıllar yönettikten sonra 2011’deki Arap Baharı ayaklanmaları sırasında devrilen eski cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih, saf değiştirip Suudilere yönelince, Kaddafi’ye benzer bir akibetle karşılaştı ve bir linç girişimi sırasında başından vurularak öldürüldü. Suudi Arabistan’ın, ülkedeki işgalinden sonuç alamadığı ve bölgede İran’la daha bütünsel bir hesaplaşmaya girişileceği, giderek daha belirgin hale geliyor.
Her konunun İran’a bağlandığı günlere girdik
* Aynı zamanda savunma bakanı da olan yeni veliaht prens Muhammed bin Selman, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da toplanan çoğu Müslüman kırk ülkenin savunma bakanlarına hitaben bir konuşma yaptı. Muhmmed bin Selman, Mısır’ın Sina yarımadasındaki camiye yapılan ve 300'den fazla kişinin öldüğü saldırının “terörizmle mücadele için Müslüman ülkeler arasında kurulan ‘İslam Ülkeleri Terörle Mücadele Koalisyonu’nu güçlendireceğini” söyledi. İlâveten, “terör ve aşırıcılık kaynaklı en büyük tehdit, sadece masumların ölmesi ve nefretin yayılması değil, aynı zamanda dinimizin saygınlığına zarar vermesi ve inancımızı bozmasıdır” dedi.
Söz konusu koalisyon iki yıl önce gene Prens Muhammed bin Selman’ın çağrısıyla kurulmuştu. Riyad’da üssü bulunan bu koalisyonun dışında kalan ülkeler ise İran, Irak ve Suriye. Katar üye olduğu halde ise son kriz, ambargo ve abluka nedeniyle dâvet edilmedi. İran, Hamas, Hizbullah (Lübnan) ve Katar zaten bu koalisyonun hedefi olarak görülüyor.
ABD projeyi de, işbirliğini de açıkladı
Yeni veliahtın bölgeye yönelik yeni bir siyasal projeyi devreye sokmak için ABD ve İsrail’le işbirliği içinde hareket ettiği iddiaları zaten hayli yaygındı. Bunu doğrulayan gelişmeler tek tek ortaya çıkmaya başladı. En güçlü kanıt büyük patron ABD’den geldi. CIA başkanı Mike Pompeo, Kaliforniya’da yaptığı bir konuşmada her şeyi ortaya döktü. Reagan Ulusal Savunma Forumu’nun bir toplantısında, Ortadoğu için neler planladıklarını açıkladı. Suudi Arabistan, İsrail ve bazı Körfez ülkeleriyle son derece yakın işbirliği içinde olduklarını; Ortadoğu’yu ve Körfez bölgesini “daha güvenli” hale getirmek amacıyla “ terörizmle mücadele” ettiklerini söyledi.
Hatırlanacağı gibi, Trump’ın iktidara gelir gelmez ilk yaptıklrından biri, Suudi Arabistan’la yüzyılın en büyük silâh satışı anlaşmasını onaylamak olmuştu. Onun gerisinin de gelmekte olduğu şimdi anlaşılıyor. Suudi Arabistan’a nükleer teknoloji sağlamak üzere görüşmeler yapıldığı; ABD Milli Güvenlik Konseyi’nin son toplantısında, Kitle İmha Silâhlarının ve Nükleer Silâhların Yayılmasını Önleme Direktörü Christopher Ford tarafından açıklandı. Bu yöndeki ilk plan, ABD’nin istediği barışçıl amaçlarla kullanma ve nükleer silaha dönüştürmeme şartları ile ABD tarafından bu yönde yapılacak denetlemelerin Riyad yönetimince reddedilmesi üzerine, Obama döneminde askıya alınmıştı. Trump’la birlikte yeniden başlatılan proje, şu anda Washington’da onay sırasını bekliyor.
Prens Muhammed, tam gaz devam
Bu arada, yeni veliaht prensin ülke içinde yürüttüğü temizlik de tam gaz devam ediyor. Tutuklu veya gözaltında bulunan prens, işadamı ve ilgili kişilerin mal varlığının en az yüzde 70’ine el koymaya hazırlandığı haberi basına yansıdı. Dondurulan 1700 banka hesabındaki varlığın 800 milyar doları bulduğu ifade ediliyor. İngiliz Financial Timesgazetesi, veliaht prense yakın yetkililerin, ağır baskı ve şiddet gören gözaltındakilere “paranızı verin, serbest bırakalım” teklifinde bulunduğunu yazdı. Bazılarının buna çaresiz razı olduğu; ciddi mali sıkıntı içerisinde bulunan Riyad hazinesine bu yolla önemli bir servet transferi yapılacağı belirtiliyor.
Bunlara ilâve olarak, gözaltı ve tutuklanma sırasının hanedanın prenseslerine geldiği yönündeki haberler Kasım ayının son günlerinde uluslararası medyaya sıkça yansımaya başladı. Onlar için ayrı bir otelin tahsis edildiği ve gözaltı şartları açısından tadilat geçirdiği ileri sürülüyor. Gözaltına alınacakların başında da, önceki kral Abdullah bin Aziz’in oğlu Abdülaziz bin Abdullah’ın kızlarının geldiği söyleniyor. Abdülaziz bin Abdullah’ın oğulları daha önce gözaltına alınmış; kendisi hastalık gerekçesiyle özel izin alıp Fransa’ya gitmiş ve derhal bu ülkeden sığınma talebinde bulunmuş, bu talebi de kabul edilmişti. Hanedanın bu kolunun, Prens Muhmmed bin Selman’ın politikalarına muhalif olduğu belirtiliyor. Anlaşıldığı kadarıyla, yeni veliaht prens ilerde tahta çıktığında hem ülkede hem hanedan içinde muhalefet görmek istemediğinden, şimdiden bütün pürüzleri bertaraf etmeye çalışıyor.
Fitili Trump ateşliyor: Kudüs
Veliaht prensin Filistin devlet başkanı Mahmud Abbas’ı Trump’ın açıklayacağı yeni Filistin planını kabul etmeye, aksi takdirde istifa etmeye zorladığı, geçtiğimiz günlerde uluslararası kamuoyuna yansıdı. Ancak bu konu yüzünden bütün bölge ateş çemberine dönebilir. Uzak yakın bütün Müslüman ülkeleri ayağa kaldırabilir.
Şu anda dünya nefesini tutmuş, ABD’nin ne yapacağı kestirilemez başkanı Donald Trump’ın, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyacağı ileri sürülen Çarşamba konuşmasını bekliyor. Ardarda sert deklarasyonlar geliyor. Hamas (Direniş Hareketi) Filistinlileri yeni bir “intifada”ya çağırdı. Mahmud Abbas’ın danışmanı Mahmud Habaş, bu yönde bir kararın alınması halinde tanımayacaklarını ve bedelini bütün dünyanın ödeyeceğini açıkladı. Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, böyle bir adımın bölge barışı ve istikrarına hizmet etmeyeceğinin, aşırıcılık ve şiddeti besleyeceğinin ve tehlikeli sonuçlar doğuracağının altını çizdi. Türkiye en sert açıklamaların başını çekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuyu bir “kırmızı çizgi” olarak tanımladı. Böyle bir adımın kabul edilmeyeceğini ve İsrail’le ilişkilerin kesilebileceğini vurguladı. İsrail ise ânında, “Osmanlı dönemi gerilerde kaldı” türünden umursamaz bir tepki gösterdi.
ABD’nin bu yönde bir açıklama yapmasından sonra İsrail büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınması söz konusu olacağından, bunun yaratacağı gerilim ve çatışmaların şimdiye kadar sürdürülen barış görüşmelerinin kazançlarını yerle bir edeceği tahmin ediliyor.
Ateş ve barut içinde “ılımlı İslam”a yöneliş
Yakında kral olacağı anlaşılan yeni veliahtın liderliğindeki Suudi Arabistan, sırtını ABD ve İsrail’e dayayıp, başka bazı Arap ülkelerini de kapsayan yeni bir blok kurarak, İran ve müttefikleriyle kaşılıklı cepheleşme suretiyle bölgeyi yeniden dizayn etmek gibi çok iddialı bir işe girişiyor. Bunun gerçekleşmesi için bazı Arap ülkeleriyle özel askeri ittifaklar kuruyor. ABD ve İsrail’den açık çek alıyor. İran’ı köşeye sıkıştırmak ve bölgede liderliği ele geçirmek uğruna çok şeyi göze aldığını gösteren ihtiraslı hamleler sergiliyor.
Hiç şüphesiz veliaht prens, ülkesi Suudi Arabistan’ın devlet, toplum, inanç ve kültür yapısının her zerresine, mevcut İslami inanç ve mezheplerin en katısı diyebileceğimiz Vehhabiliğin egemen olduğunun farkında. Farklı olanı, yeni olanı, modern olanı şiddet ve terör yoluyla yok etme arzusunun ideolojik beslenme kaynağının selefî, cihadî Vehhabi ideolojisi ve anlayışı olduğunu biliyor. El Kaide, Taliban, IŞİD (DEAŞ) vb terör örgütlerinin esin kaynağının İran’ın Şii inanç, anlayış ve uygulaması olmadığı hakkında da yeterince fikir sahibi.
Hal böyle olunca, Vehhabi inanç ve uygulamasında bir anlamda “reform” yoluna gitmeyi bu şartlar altında nasıl başaracağı; ateş ile barut arasında böyle bir arayışın ne ölçüde gerçekleşebileceği ve sürdürülebilir olup olmayacağı, ister istemez ciddi merak uyandırıyor. Hattâ kimilerince “ılımlı İslâm”a yöneliş, bölgeye ABD ve İsrail güdümünde verilecek yeni nizamı adı geçen terör örgütlerinin yapıp ettiklerinden bıkmış Müslüman toplumlara benimsetmenin elverişli bir enstrümanı olarak görülüyor.
Öte yandan Muhammed bin Selman’ın ılımlı İslâma yönelme ve reel ekonomiye adım atma konusunda söyledikleri, bugünden yarına gerçekleşmesi kolay olmayan beklentiler yaratıyor
Petrol ekonomisi alarm veriyor
Veliaht prensin en başta gelen hedefleri arasında, petrole bağımlı bir ekonomik yapılanmayı mümkün olan en kısa zamanda daha reel bir ekonomiye dönüştürmek yer alıyor. Halen ülke gelirinin yüzde 87’si petrolden geliyor.
Petrolun sınırsız olmadığı, fazla ömrünün kalmadığı, fosil yakıtların yarattığı kirlenme ve iklim değişikliğinin ise olağanüstü bir dünya sorunu haline geldiği, apaçık ortada.
Geleceğin teknolojisinin rüzgâr, güneş, dalga vb temiz ve yenilenebilir enerji kaynakları üzerinden gelişeceği artık belli oldu. Dünyanın sanayi devleri hızla buna uygun bir değişim ve dönüşüm içerisine girdiler; gelecek yıllara dair planlarını uygulamaya soktular.
Bugüne kadar bol petrol kaynaklarının ve yüksek fiyatların sunduğu ekonomik imkânlarla, yıllarını sırf bir tüketim toplumu olarak geçiren Suudi Arabistan’ın, benzer ülkeler gibi hikâyenin sonuna gelmekte olduğu bir süredir konuşuluyordu. Ülkede büyüme sıfır düzeyinde, işsizlik ise yüzde 13’e dayanmış durumda. Sektörel bir çeşitlilik kazandırılmadan ekonominin toparlanması olanaksız.
Anlaşılan, reel ekonomiye dönüş doğrultusunda köklü bir değişim yaşamadan ülke ekonomisinin düze çıkmasının artık zor olduğunu yeni veliaht prens de görüyor. Tutuklananların servetlerinden hazineye transfer yapmakla da sürdürülebilir bir sonuç elde edilemez.
Ayrıca veliaht ekonomik gelişme ile sosyal değişim arasındaki ilişkinin de farkında olmalı. Çünkü katı Vehhabi ideolojisi ve uygulaması ile petrole bağımlı tek ürün ekonomisi, yıllarca paralel yürüdü bu ülkede. Bu durumun asla değişim ve dönüşümü zorlamadığı, bir nebze de olsa demokrasiyi teşvik etmediği, en küçük bir yapısal dönüşümün kapısını aralamadığı herkes tarafından biliniyor. Bunun yarattığı, üretmeden tüketen bir toplumsal yaşam söz konusu.
Binlerce insanın ölümüne yol açan 11 Eylül 2001 saldırganlarının bu ülkeyle bağı nedeniyle, ABD tarafından Amerika’daki bir kısım finansal varlıklarının dondurulmasından doğan güçlükler devam ediyor.
Bunları dikkate alan Prens Muhammed bin Selman, “gençlik, irade, planlama, yeteneklere alan açılması, ılımlılık, karşılıklı çıkarlar ve yeni ortaklıklar” gibi kavramları öne çıkaran bir değişim ve dönüşüm yaklaşımı sergiliyor.
Hatırlanacağı gibi, Kızıldeniz kıyısındaki üç ülke ve iki kıta arasına 500 milyar dolar yatırımla kurulması planlanan NEOM projesini sunarken, bu yaklaşımını odak noktasına oturtmuştu. Tanıtım toplantısına 70 ülkeden 2500 civarında katılım olmuş; en çok yankı uyandıran demeçlerini o sırada vermişti.
Sürekli değişen dünyayı yakalayabilmek, bilimsel ve teknolojik değişim ve gelişimi takip edecek genç nesillere bir gelecek sunmak açısından, büyük bir değişimin ve modern bir ekonominin şart olduğunun altını çizmişti.
Sorunun büyüklüğü, dünyadaki teknolojik değişim hızı ve Suudi Arabistan’daki aşırı gelenekçi yapının yarattığı güçlükler karşısında, belirli bir aceleciliğin hakim olduğu da görülüyor. Yasaların, kurumların, kadroların, üniversitelerin, eğitim müfredatının, sanayinin, zihniyetin ve uygulamaların değişimi için köklü adımlar atılması (ve bunun toplumsal kabul görmesi) kolay değil. İstikrar ve refahı koruyabilmek adına böyle bir gelecek inşa etmek hedefleniyor hedeflenmesine... Ama gençlerin Vehhabi radikalizminden etkilenmesi önlemenin sanıldığı kadar kolay olmadığı da görülüyor.
Veliaht prens, yeni bir Suudi Arabistan inşa etmenin peşinde. Ama ülkesindeki koşullar, bölge dengeleri ve Müslüman âleminin realiteleri, bunun kolay olmadığını gösteriyor.
Türkiye: Bekleyip görelim
Suudi Arabistan ile Türkiye’nin ilişkisinin çok sıcak olduğunu söylemek mümkün değil, ancak çatışmalı olduğu da iddia edilemez.
Muhammed bin Selman’ın yeni veliaht tayin edilip “ılımlı İslam” söylemiyle dikkat çekmesi üzerine, Türkiye’de AK Parti iktidarına yakın bazı medya organlarında bu gelişmeye doğrudan cephe alan yazılar yayınlanmaya başladı. Hatta dizinin ilk yazısında ifade ettiğim gibi, “veliaht prensin bölgeye yönelik politikasının asıl hedefi İran’dan çok Türkiye’dir” yaklaşımları uç verdi.
Son günlerde Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın “Bu aldıkları yeni kararlar kendi tasarruflarıdır. Detayları ortaya çıkmaya başlıyor. Eski bakan ve prenslerin de tutuklandığı haberleri geldi. Detaylar netleştikçe biz de daha net şeyler söyleyebiliriz. Suudi Arabistan da dönüşüm sürecinden geçiyor. Tepkiler ne durumda, ona bir bakmak lazım. Dünyaya açık İslam anlayışı esas alınmaya çalışılıyor. Suudi Arabistan’ın selefi hareketlerle uzun geçmişi ele alındığında, ona da bakmak lazım. Zihniyet yapısı nasıl değişecek, bununla ilgili bir takım adımlar atmaya çalışıyorlar. Kral ve sonrası ile ilgili siyasi düzenlemeler yapılıyor. Petrole bağımlı olmayan bir ekonomik model üzerinde çalışıyorlar. Yemen meselesi var. Bizim için önemli ülkelerden bir tanesi Suudi Arabistan”şeklinde bir açıklaması oldu. Yani Türkiye, durumu ihtiyatla karşılayan, sorunlara işaret eden, gelişmeyi karşıya almayan ama geçmişin bazı sorunlarına da atıfta bulunmaktan çekinmeyen bir tavır sergiledi.
Görüldüğü gibi, Suudi Arabistan’ın sadece “ılımlı İslam”a yönelmesinden ibaret bir durumla karşı karşıya değiliz. Küçük büyük çok sayıda aktörün söz konusu olduğu, sonu savaşa çıkabilecek cephelerin oluştuğu, ülkelerin ve sınırların değişebileceği ciddi bir durum söz konusu.
Böylesine bilinmezliklere sürüklendiğimiz dönemde, galiba biz de bekleyip göreceğiz.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022