Atilla Aytemur
Yazımın ikinci bölümü yayınlandığından beri, ele aldığım konu kapsamında epey olay yaşandı. Ortadoğu’da hava yeniden ısınıyor.
Saad Hariri ülkesine (Lübnan’a) döndü ve umumi arzu üzerine istifa etmekten vazgeçtiğini ilân etti. Eski cumhurbaşkanının öldürülmesiyle Yemen iyice karıştı. Hepsinin üzerine, ABD Başkanı Trump, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını açıkladı.
Bunların Suudi Arabistan’la ve yeni veliaht prens Muhammed bin Selman’ın gelişiyle herhangi bir ilgisinin bulunmadığını söylemek zor görünüyor.
Trump’ın Riyad’da başta Suudiler olmak üzere çeşitli Arap liderleri “kehanet küresi” etrafına toplamasının pek boşuna olmadığı şimdilerde daha iyi anlaşılıyor.
Önce, baş döndürücü bir hızla gerçekleşen gelişmelerden birkaçını yeniden hatırlatmak isterim.
İsrail hedefi fiilen işaretledi
* Lübnan’ın hava sahasını kullanan İsrail savaş uçakları, Suriye’nin başkenti Şam’a 13 km mesafede, El Kisva’daki İran askeri üssünü vurdu. Buna karşılık Suriye’deki hava savunma sistemlerinin de İsrail saldırısına anında cevap vermeye çalıştığı belirtiliyor. Bu bölgede bir üs kurulduğu, yakın zamanda BBC tarafından dünyaya duyurulmuştu.
* Yemen’de, başkent Sana çevresini kontrol altında tutan İran yanlısı Husi milislerinin, Suudi Arabistan’ın Hamis Muşayt bölgesini hedef alan ikinci bir balistik füze attıkları, ancak füzenin Suudi hava savunma sistemleri tarafından havada imha edildiği açıklandı.
* Bu arada, Yemen’i uzun yıllar yönettikten sonra 2011’deki Arap Baharı ayaklanmaları sırasında devrilen eski cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih, saf değiştirip Suudilere yönelince, Kaddafi’ye benzer bir akibetle karşılaştı ve bir linç girişimi sırasında başından vurularak öldürüldü. Suudi Arabistan’ın, ülkedeki işgalinden sonuç alamadığı ve bölgede İran’la daha bütünsel bir hesaplaşmaya girişileceği, giderek daha belirgin hale geliyor.
Her konunun İran’a bağlandığı günlere girdik
* Aynı zamanda savunma bakanı da olan yeni veliaht prens Muhammed bin Selman, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da toplanan çoğu Müslüman kırk ülkenin savunma bakanlarına hitaben bir konuşma yaptı. Muhmmed bin Selman, Mısır’ın Sina yarımadasındaki camiye yapılan ve 300'den fazla kişinin öldüğü saldırının “terörizmle mücadele için Müslüman ülkeler arasında kurulan ‘İslam Ülkeleri Terörle Mücadele Koalisyonu’nu güçlendireceğini” söyledi. İlâveten, “terör ve aşırıcılık kaynaklı en büyük tehdit, sadece masumların ölmesi ve nefretin yayılması değil, aynı zamanda dinimizin saygınlığına zarar vermesi ve inancımızı bozmasıdır” dedi.
Söz konusu koalisyon iki yıl önce gene Prens Muhammed bin Selman’ın çağrısıyla kurulmuştu. Riyad’da üssü bulunan bu koalisyonun dışında kalan ülkeler ise İran, Irak ve Suriye. Katar üye olduğu halde ise son kriz, ambargo ve abluka nedeniyle dâvet edilmedi. İran, Hamas, Hizbullah (Lübnan) ve Katar zaten bu koalisyonun hedefi olarak görülüyor.
ABD projeyi de, işbirliğini de açıkladı
Yeni veliahtın bölgeye yönelik yeni bir siyasal projeyi devreye sokmak için ABD ve İsrail’le işbirliği içinde hareket ettiği iddiaları zaten hayli yaygındı. Bunu doğrulayan gelişmeler tek tek ortaya çıkmaya başladı. En güçlü kanıt büyük patron ABD’den geldi. CIA başkanı Mike Pompeo, Kaliforniya’da yaptığı bir konuşmada her şeyi ortaya döktü. Reagan Ulusal Savunma Forumu’nun bir toplantısında, Ortadoğu için neler planladıklarını açıkladı. Suudi Arabistan, İsrail ve bazı Körfez ülkeleriyle son derece yakın işbirliği içinde olduklarını; Ortadoğu’yu ve Körfez bölgesini “daha güvenli” hale getirmek amacıyla “ terörizmle mücadele” ettiklerini söyledi.
Hatırlanacağı gibi, Trump’ın iktidara gelir gelmez ilk yaptıklrından biri, Suudi Arabistan’la yüzyılın en büyük silâh satışı anlaşmasını onaylamak olmuştu. Onun gerisinin de gelmekte olduğu şimdi anlaşılıyor. Suudi Arabistan’a nükleer teknoloji sağlamak üzere görüşmeler yapıldığı; ABD Milli Güvenlik Konseyi’nin son toplantısında, Kitle İmha Silâhlarının ve Nükleer Silâhların Yayılmasını Önleme Direktörü Christopher Ford tarafından açıklandı. Bu yöndeki ilk plan, ABD’nin istediği barışçıl amaçlarla kullanma ve nükleer silaha dönüştürmeme şartları ile ABD tarafından bu yönde yapılacak denetlemelerin Riyad yönetimince reddedilmesi üzerine, Obama döneminde askıya alınmıştı. Trump’la birlikte yeniden başlatılan proje, şu anda Washington’da onay sırasını bekliyor.
Prens Muhammed, tam gaz devam
Bu arada, yeni veliaht prensin ülke içinde yürüttüğü temizlik de tam gaz devam ediyor. Tutuklu veya gözaltında bulunan prens, işadamı ve ilgili kişilerin mal varlığının en az yüzde 70’ine el koymaya hazırlandığı haberi basına yansıdı. Dondurulan 1700 banka hesabındaki varlığın 800 milyar doları bulduğu ifade ediliyor. İngiliz Financial Timesgazetesi, veliaht prense yakın yetkililerin, ağır baskı ve şiddet gören gözaltındakilere “paranızı verin, serbest bırakalım” teklifinde bulunduğunu yazdı. Bazılarının buna çaresiz razı olduğu; ciddi mali sıkıntı içerisinde bulunan Riyad hazinesine bu yolla önemli bir servet transferi yapılacağı belirtiliyor.
Bunlara ilâve olarak, gözaltı ve tutuklanma sırasının hanedanın prenseslerine geldiği yönündeki haberler Kasım ayının son günlerinde uluslararası medyaya sıkça yansımaya başladı. Onlar için ayrı bir otelin tahsis edildiği ve gözaltı şartları açısından tadilat geçirdiği ileri sürülüyor. Gözaltına alınacakların başında da, önceki kral Abdullah bin Aziz’in oğlu Abdülaziz bin Abdullah’ın kızlarının geldiği söyleniyor. Abdülaziz bin Abdullah’ın oğulları daha önce gözaltına alınmış; kendisi hastalık gerekçesiyle özel izin alıp Fransa’ya gitmiş ve derhal bu ülkeden sığınma talebinde bulunmuş, bu talebi de kabul edilmişti. Hanedanın bu kolunun, Prens Muhmmed bin Selman’ın politikalarına muhalif olduğu belirtiliyor. Anlaşıldığı kadarıyla, yeni veliaht prens ilerde tahta çıktığında hem ülkede hem hanedan içinde muhalefet görmek istemediğinden, şimdiden bütün pürüzleri bertaraf etmeye çalışıyor.
Fitili Trump ateşliyor: Kudüs
Veliaht prensin Filistin devlet başkanı Mahmud Abbas’ı Trump’ın açıklayacağı yeni Filistin planını kabul etmeye, aksi takdirde istifa etmeye zorladığı, geçtiğimiz günlerde uluslararası kamuoyuna yansıdı. Ancak bu konu yüzünden bütün bölge ateş çemberine dönebilir. Uzak yakın bütün Müslüman ülkeleri ayağa kaldırabilir.
Şu anda dünya nefesini tutmuş, ABD’nin ne yapacağı kestirilemez başkanı Donald Trump’ın, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyacağı ileri sürülen Çarşamba konuşmasını bekliyor. Ardarda sert deklarasyonlar geliyor. Hamas (Direniş Hareketi) Filistinlileri yeni bir “intifada”ya çağırdı. Mahmud Abbas’ın danışmanı Mahmud Habaş, bu yönde bir kararın alınması halinde tanımayacaklarını ve bedelini bütün dünyanın ödeyeceğini açıkladı. Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, böyle bir adımın bölge barışı ve istikrarına hizmet etmeyeceğinin, aşırıcılık ve şiddeti besleyeceğinin ve tehlikeli sonuçlar doğuracağının altını çizdi. Türkiye en sert açıklamaların başını çekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuyu bir “kırmızı çizgi” olarak tanımladı. Böyle bir adımın kabul edilmeyeceğini ve İsrail’le ilişkilerin kesilebileceğini vurguladı. İsrail ise ânında, “Osmanlı dönemi gerilerde kaldı” türünden umursamaz bir tepki gösterdi.
ABD’nin bu yönde bir açıklama yapmasından sonra İsrail büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınması söz konusu olacağından, bunun yaratacağı gerilim ve çatışmaların şimdiye kadar sürdürülen barış görüşmelerinin kazançlarını yerle bir edeceği tahmin ediliyor.
Ateş ve barut içinde “ılımlı İslam”a yöneliş
Yakında kral olacağı anlaşılan yeni veliahtın liderliğindeki Suudi Arabistan, sırtını ABD ve İsrail’e dayayıp, başka bazı Arap ülkelerini de kapsayan yeni bir blok kurarak, İran ve müttefikleriyle kaşılıklı cepheleşme suretiyle bölgeyi yeniden dizayn etmek gibi çok iddialı bir işe girişiyor. Bunun gerçekleşmesi için bazı Arap ülkeleriyle özel askeri ittifaklar kuruyor. ABD ve İsrail’den açık çek alıyor. İran’ı köşeye sıkıştırmak ve bölgede liderliği ele geçirmek uğruna çok şeyi göze aldığını gösteren ihtiraslı hamleler sergiliyor.
Hiç şüphesiz veliaht prens, ülkesi Suudi Arabistan’ın devlet, toplum, inanç ve kültür yapısının her zerresine, mevcut İslami inanç ve mezheplerin en katısı diyebileceğimiz Vehhabiliğin egemen olduğunun farkında. Farklı olanı, yeni olanı, modern olanı şiddet ve terör yoluyla yok etme arzusunun ideolojik beslenme kaynağının selefî, cihadî Vehhabi ideolojisi ve anlayışı olduğunu biliyor. El Kaide, Taliban, IŞİD (DEAŞ) vb terör örgütlerinin esin kaynağının İran’ın Şii inanç, anlayış ve uygulaması olmadığı hakkında da yeterince fikir sahibi.
Hal böyle olunca, Vehhabi inanç ve uygulamasında bir anlamda “reform” yoluna gitmeyi bu şartlar altında nasıl başaracağı; ateş ile barut arasında böyle bir arayışın ne ölçüde gerçekleşebileceği ve sürdürülebilir olup olmayacağı, ister istemez ciddi merak uyandırıyor. Hattâ kimilerince “ılımlı İslâm”a yöneliş, bölgeye ABD ve İsrail güdümünde verilecek yeni nizamı adı geçen terör örgütlerinin yapıp ettiklerinden bıkmış Müslüman toplumlara benimsetmenin elverişli bir enstrümanı olarak görülüyor.
Öte yandan Muhammed bin Selman’ın ılımlı İslâma yönelme ve reel ekonomiye adım atma konusunda söyledikleri, bugünden yarına gerçekleşmesi kolay olmayan beklentiler yaratıyor
Petrol ekonomisi alarm veriyor
Veliaht prensin en başta gelen hedefleri arasında, petrole bağımlı bir ekonomik yapılanmayı mümkün olan en kısa zamanda daha reel bir ekonomiye dönüştürmek yer alıyor. Halen ülke gelirinin yüzde 87’si petrolden geliyor.
Petrolun sınırsız olmadığı, fazla ömrünün kalmadığı, fosil yakıtların yarattığı kirlenme ve iklim değişikliğinin ise olağanüstü bir dünya sorunu haline geldiği, apaçık ortada.
Geleceğin teknolojisinin rüzgâr, güneş, dalga vb temiz ve yenilenebilir enerji kaynakları üzerinden gelişeceği artık belli oldu. Dünyanın sanayi devleri hızla buna uygun bir değişim ve dönüşüm içerisine girdiler; gelecek yıllara dair planlarını uygulamaya soktular.
Bugüne kadar bol petrol kaynaklarının ve yüksek fiyatların sunduğu ekonomik imkânlarla, yıllarını sırf bir tüketim toplumu olarak geçiren Suudi Arabistan’ın, benzer ülkeler gibi hikâyenin sonuna gelmekte olduğu bir süredir konuşuluyordu. Ülkede büyüme sıfır düzeyinde, işsizlik ise yüzde 13’e dayanmış durumda. Sektörel bir çeşitlilik kazandırılmadan ekonominin toparlanması olanaksız.
Anlaşılan, reel ekonomiye dönüş doğrultusunda köklü bir değişim yaşamadan ülke ekonomisinin düze çıkmasının artık zor olduğunu yeni veliaht prens de görüyor. Tutuklananların servetlerinden hazineye transfer yapmakla da sürdürülebilir bir sonuç elde edilemez.
Ayrıca veliaht ekonomik gelişme ile sosyal değişim arasındaki ilişkinin de farkında olmalı. Çünkü katı Vehhabi ideolojisi ve uygulaması ile petrole bağımlı tek ürün ekonomisi, yıllarca paralel yürüdü bu ülkede. Bu durumun asla değişim ve dönüşümü zorlamadığı, bir nebze de olsa demokrasiyi teşvik etmediği, en küçük bir yapısal dönüşümün kapısını aralamadığı herkes tarafından biliniyor. Bunun yarattığı, üretmeden tüketen bir toplumsal yaşam söz konusu.
Binlerce insanın ölümüne yol açan 11 Eylül 2001 saldırganlarının bu ülkeyle bağı nedeniyle, ABD tarafından Amerika’daki bir kısım finansal varlıklarının dondurulmasından doğan güçlükler devam ediyor.
Bunları dikkate alan Prens Muhammed bin Selman, “gençlik, irade, planlama, yeteneklere alan açılması, ılımlılık, karşılıklı çıkarlar ve yeni ortaklıklar” gibi kavramları öne çıkaran bir değişim ve dönüşüm yaklaşımı sergiliyor.
Hatırlanacağı gibi, Kızıldeniz kıyısındaki üç ülke ve iki kıta arasına 500 milyar dolar yatırımla kurulması planlanan NEOM projesini sunarken, bu yaklaşımını odak noktasına oturtmuştu. Tanıtım toplantısına 70 ülkeden 2500 civarında katılım olmuş; en çok yankı uyandıran demeçlerini o sırada vermişti.
Sürekli değişen dünyayı yakalayabilmek, bilimsel ve teknolojik değişim ve gelişimi takip edecek genç nesillere bir gelecek sunmak açısından, büyük bir değişimin ve modern bir ekonominin şart olduğunun altını çizmişti.
Sorunun büyüklüğü, dünyadaki teknolojik değişim hızı ve Suudi Arabistan’daki aşırı gelenekçi yapının yarattığı güçlükler karşısında, belirli bir aceleciliğin hakim olduğu da görülüyor. Yasaların, kurumların, kadroların, üniversitelerin, eğitim müfredatının, sanayinin, zihniyetin ve uygulamaların değişimi için köklü adımlar atılması (ve bunun toplumsal kabul görmesi) kolay değil. İstikrar ve refahı koruyabilmek adına böyle bir gelecek inşa etmek hedefleniyor hedeflenmesine... Ama gençlerin Vehhabi radikalizminden etkilenmesi önlemenin sanıldığı kadar kolay olmadığı da görülüyor.
Veliaht prens, yeni bir Suudi Arabistan inşa etmenin peşinde. Ama ülkesindeki koşullar, bölge dengeleri ve Müslüman âleminin realiteleri, bunun kolay olmadığını gösteriyor.
Türkiye: Bekleyip görelim
Suudi Arabistan ile Türkiye’nin ilişkisinin çok sıcak olduğunu söylemek mümkün değil, ancak çatışmalı olduğu da iddia edilemez.
Muhammed bin Selman’ın yeni veliaht tayin edilip “ılımlı İslam” söylemiyle dikkat çekmesi üzerine, Türkiye’de AK Parti iktidarına yakın bazı medya organlarında bu gelişmeye doğrudan cephe alan yazılar yayınlanmaya başladı. Hatta dizinin ilk yazısında ifade ettiğim gibi, “veliaht prensin bölgeye yönelik politikasının asıl hedefi İran’dan çok Türkiye’dir” yaklaşımları uç verdi.
Son günlerde Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın “Bu aldıkları yeni kararlar kendi tasarruflarıdır. Detayları ortaya çıkmaya başlıyor. Eski bakan ve prenslerin de tutuklandığı haberleri geldi. Detaylar netleştikçe biz de daha net şeyler söyleyebiliriz. Suudi Arabistan da dönüşüm sürecinden geçiyor. Tepkiler ne durumda, ona bir bakmak lazım. Dünyaya açık İslam anlayışı esas alınmaya çalışılıyor. Suudi Arabistan’ın selefi hareketlerle uzun geçmişi ele alındığında, ona da bakmak lazım. Zihniyet yapısı nasıl değişecek, bununla ilgili bir takım adımlar atmaya çalışıyorlar. Kral ve sonrası ile ilgili siyasi düzenlemeler yapılıyor. Petrole bağımlı olmayan bir ekonomik model üzerinde çalışıyorlar. Yemen meselesi var. Bizim için önemli ülkelerden bir tanesi Suudi Arabistan”şeklinde bir açıklaması oldu. Yani Türkiye, durumu ihtiyatla karşılayan, sorunlara işaret eden, gelişmeyi karşıya almayan ama geçmişin bazı sorunlarına da atıfta bulunmaktan çekinmeyen bir tavır sergiledi.
Görüldüğü gibi, Suudi Arabistan’ın sadece “ılımlı İslam”a yönelmesinden ibaret bir durumla karşı karşıya değiliz. Küçük büyük çok sayıda aktörün söz konusu olduğu, sonu savaşa çıkabilecek cephelerin oluştuğu, ülkelerin ve sınırların değişebileceği ciddi bir durum söz konusu.
Böylesine bilinmezliklere sürüklendiğimiz dönemde, galiba biz de bekleyip göreceğiz.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları












































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022