Ayşe HÜR
Geçtiğimiz hafta Kürt Meselesi’nin 90 yıllık bir özeti yaparken, “Resmi tarihin ‘ayaklanma’ adını verdiği ancak yakından bakınca böyle olmadığı görülen bu ve benzeri 10 kadar olayı ayrı bir yazıya bırakıyorum” demiştim. Bu hafta bu sözümü tutacağım. Yazının dayanağı, Genelkurmay Belgelerinde Kürt İsyanları I adlı kitap. Reşat Hallı tarafından hazırlanan ve Genelkurmay tarafından basılan kitabın ilk baskısı 1972 yılında yapılmıştı ama kitabı piyasada bulabilmek imkansızdı. Hatta bazı dönemlerde kütüphanelerde bile raftan kalkardı. Kitabı, Harp Tarihi Başkanı Korgeneral Namık Kemal Ersun’un önsözüyle 1992 yılında Kaynak Yayınları tekrar bastı. Ben de bu kitaptan yararlandım.
1) Sözde Nasturi isyanı
‘Genelkurmay Belgelerinde Kürt İsyanları I’ adlı kitabın 37. sayfasından 110. sayfasına kadar anlatılan ‘Nasturi Ayaklanması’na, kitabın 47. sayfasındaki şu cümle ile başlayalım: (ifade bozukluklarını aynen korudum) “İngilizlerin Nasturileri kullanarak Kürtler arasında propaganda yapmalarını ve Kürtlerini kandırmalarını önlemek amacını güdecek böyle bir örgütün meydana getirilmesi ise, ilkin Türk sınırları içinde İngilizler tarafından silahlandırılan Nasturileri bu işte etkisiz bırakmak için ellerindeki silahları almak lazımdı.”
NASTURİLİK NEDIR?
Harekata geçmeden bir kaç açıklama yapayım. Nasturilik Hz. İsa'nın tanrısal ve insani doğalarının birbirinden bağımsızlığını vurgulayan bir Hıristiyan mezhebi. Nasturilere göre tanrısal doğasında İsa, Tanrı’nın oğludur. İnsani doğasındaysa Meryem’in oğludur. Meryem Ana Ortodoks inancındaki gibi Tanrı doğuran (theotokos) değil, insan İsa’yı doğuran (hristotokos) dur. Konstantinopolis Patriği Nestorios'un ve öğretilerinin 431 tarihli Efes ve 451 tarihli Halkedon (Kadıköy) Konsilleri tarafından mahkûm edilmesinden sonra esas olarak Anadolu ve Suriye'de gelişen mezhebin 5. yüzyıldan itibaren Araplar arasında yayıldığı; 7.-10.yy'lar arasında ise Orta Asya’daki Maveraünnehr bölgesinde ve Çin'de önemli bir cemaati olduğu bilinmektedir. Osmanlı ülkesindeki Nasturilerin etnik kökenleri konusunda kesin bir şey söylemek mümkün olmasa da Patrikleri nezaretinde Hakka^ri Ku¨rt Emirlig?i’ne bag?lı olarak yas¸adıklarını biliyoruz. Nasturiler, Tanzimat döneminde (1839-) Ku¨rt emirliklerine itaat etmemeye ve vergilerini o¨dememeye başlayınca, Emir Bedirhan Bey, 1843 ve 1847 yıllarında Nasturiler u¨zerine iki defa sefer du¨zenlemişti.
MUSUL MESELESI VE İNGILIZLER
O tarihten Cumhuriyet dönemine kadar olanları özetlemeye yerimiz yetmez, bu yüzden özetin özeti bir cümleyle bağlayayım konuyu: 23 Temmuz 1924 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nın sonraya bıraktığı en önemli sorun Musul Meselesi idi. (Ayrıntılı bilgi için: “Musul’a neden ve kaça sattık” Okumak için tıklayın) Nasturiler de o tarihlerde Musul konusunda Türkiye’yi sıkıştırmaya çalışan İngilizlerin kullanmasına müsait bir halet-i ruhiye içindeydiler. Nasturilere müdahale için aranan bahane 7 Ağustos 1924’te Çölemerik’ten Çal’a denetim için giden Jandarma Komutanı ile 20 kişinin, 200 kadar Nasturi tarafından rehin alınmasıyla bulundu. Genelkurmay bu olaya ‘Handediği Olayı’ demekle yetinmemiş, parantez içine bir de ‘İsyanı’ yazmış. Nasıl bir isyansa, rehineler ertesi gün yine bölgedeki bazı Kürt aşiretlerinin müdahalesiyle serbest bırakılmıştı ancak kitaba göre göre 3 er şehit olmuştu, 5 de yaralı vardı. Rehin alınan komutan “Olay bendenize kanlı yaşlar döktürmekle beraber, Nasturilerin tedibi ve topraklarından atılmaları için hükümetimize gerçek bir sebep vermiş bulunmaktadır” diye bağlamış sözünü.
Bundan sonraki bölüm ise ‘Tenkil Harekatı’ adını taşıyor. Tenkil’in anlamı “uzaklaştırma, örnek olacak bir ceza vermek”. Genelkurmay kitabına göre 12-28 Eylül 1924 tarihleri arasında devam eden tenkil harekatı sırasında bölgede yaklaşık 8 bin nüfus yaşamakta olup sınır dışından gelecekleri hesaplanan birliklerle birlikte 3.400 ile 7.500 kadar silahlı adam çıkaracakları tahmin ediliyor. Bölgeye 6 alay (?), ağır silahlar ve toplar ile İzmir’deki hava kuvvetlerinden 8 uçak gönderilmiş. Ordunun başta İran’la Türkiye arasında yaşayan Kürt Simko İsmail Ağa’nın kuvvetlerinden olmak üzere 2600 kadar aşiret askerinden yardım aldığı anlaşılıyor. Hükümet 100 bin lira ödenek ayırmış. Osmanlı Bankası da 200 bin lira kredi açmış.
TENKİL HAREKATI BAŞLIYOR
Genelkurmay kitabı tam 38 sayfa harekatı anlatıyor ama tam olarak ne olduğunu anlayana aşkolsun. Harekat sırasında ne kadar Nasturinin öldürüldüğü söylenmiyor ama şu ifadeler var: “Beştüşşebab grubu karşısında 600 kadar tahmin edilen Nasturilerin 6. Alay cephesine yaptığı taarruz, makineli tüfek ve topçu desteğinde yapılan karşı taarruz ile kırılmış ve neticede asilerin çoğu öldürülmüş ve bir kısmı da civardaki Nasturilerle birlikte ve perişan bir halde Pervari’ye çekilmişlerdi.” “22 Eylül 1924 Durumu: Nuhup deresi dolayında Semdar sırtları hattına kadar olan kısımda Nasturilerden eser kalmamıştı.” “24 Eylül günü Valto dağı üzerinde Nuhup deresi kuzeyindeki tepelere kadar olan kısımda Nasturilerden eser kalmamıştı.” “Genelkurmay Başkanlığı 7. Kolordunun 30 Eylül tarihli raporuna karşılık olarak 2 Ekimde verdiği emirde: Zap doğusunda kimse kalmadığına göre tedip harekatının fiilen sona erdiğini…”
Türk tarafının kayıpları konusunda şu bilgi veriliyor kitapta: “20 Eylül 1924 Durumu: (…) Bu hava taarruzunda 6 er şehit, 15’i ağır, 10’u halif olmak üzere 25 er ve 9 hayvan yaralanmıştı.” “Dört gün içinde biri subay olmak üzere 14 şehit 15’i ağır olmak üzere 43 er yaralı.”
Sonuç bölümü “İngilizlerin kışkırtması ile başlayan ve kendi sevk ve idarelerinde kuvvet kullanarak destekledikleri Nasturi ayaklanmasına karşı o günün çok güç şartları içinde yapılan tenkil harekatı, ayaklananlar üzerinde kesin sonuca ulaşamamış ve asilerin çoğu hudut dışına kaçmıştır” diye bitiyor. Görüldüğü gibi olmayan bir ayaklanmayı bahane ederek, Nasturiler kendi öz vatanlarından ‘temizlendiği’ halde, Genelkurmay tatmin olmamış.
2) Sözde Raçkotan ve Raman ayaklanmaları
Genelkurmay kitabının “Raçkotan ve Raman Tedip Harekatı (9-12 Ağustos 1925)” başlıklı bölümde (s.197-228) konumuza giriş şöyle: “Şeyh Said ayaklanmasının bastırılmasından sonra ayaklanma bölgesinde devam eden temizleme ve ıslahat hareketinin kesin sonucu henüz alınmamıştı. Bu faaliyetin geleceğe esas olacak şekilde yürütülmesi lüzumunu gören İçişleri Bakanlığı 26 Mayıs 1925’te (…) yayınladığı bir genelgede temizleme alemiyesinin şu tarzda yürütülmesi lüzumuna işaret etmişti. (…) Beşiri Garzan, Silvan, Kulp, Sason ilçelerinde askeri kuvvetlerle şiddetli bir tedip harikatı yapılacak. Bu tedip, bölgedeki aşiretleri kamilen silahtan arıtmak, asi ve hükümlüleri yakalamakla beraber muhalefet ve direnme durumuna göre yok etme derecesine varabilecek. Bu nedenledir ki bu iş uzun sürebilir.”
Bilmeyenler olabilir, ‘tedib’ de Osmanlıca bir kelime olup ‘terbiye etmek’ anlamını taşıyor. Türk ordusunun kendilerini ‘terbiye etmek için’ genel taarruza geçtiğini duyan köylüler, sürüleri ve taşıyabildikleri varlıklarıyla dağlara sığınıp, gizlenmeye çalışıyorlar. Raman aşiretinin önde gelenlerinden Emin ve köylüleri, aileleriyle birlikte, 11 Ağustos 1925 günü, üç ayrı birlik tarafından, Hasankeyf yakınlarında kuşatılıyor, bunlardan kurtulan oldu mu resmi tarih kaydetmiyor. Aynı günlerde Viranşehir’de Hançeran ve Emir Feddale kabileleri, Genelkurmay’ın deyimiyle ‘tard’ ediliyor. Sonra Siirt, Garzan, Şırnak, Sason, Mutki, Şemdinli, Botan, Şirvan, Hizan, Midyat bölgeleri muhasara altına alınıyor ve yeni bir tedip ile tenkil hareketine girişiliyor.
Kitap, harekat boyunca köylerin silah taramasına tabi tutulduğunu bazı köylerin hiç mukavemet etmediğini, bazı aşiretlerin dağa çekildiğini bazılarının ise direndiğini söylüyor ama kaç köyün yakıldığını, kaç kişinin öldürüldüğünü belirtmiyor.
3) Sözde Koçuşağı ve Bicar ayaklanmaları
Genelkurmay kitabının Koşuşağı Harekatı bölümü şu ‘epik’ (!) suçlama ile başlıyor: “Yüzyıllar boyunca etrafındaki itaatli halka, zavallı köylülere her türlü zulüm ve işkence yapan, kasabaları dahi tehdit eden, hükümetin öğütlerini, ihtarlarını ve iyi muamelesini hiçbir suretle dinlemeyen ve devletin zayıf olduğu bir zamanı fırsat bilerek hükemete karşı silahlı olarak ayaklanan ve vergi vermemek, vatan savunmasına katılmamak ve daha birçok karşı hareketler dolayısıyla hükümet, 19 Eylül 1926’da Dersim’in Koçuşağı aşiretini tedibe karar verdi ve harekatın icrasına Elazığ ve Havalisi Komutanı Albay Mustafa (Muğlalı) memur edildi ve bu harekat için şu kuvvetler tahsis edildi: 10. alay, 19. alay /1.,3. Taburlar), 11. Alay, 13. Alay (2., 3. Taburlar), 12. Alay (1.,2. Taburlar), 16 Alaytan iki mürettep bölük, Üç dağ bataryası….” (Komutan hakkında ayrıntılı bilgi için: “Devletin Demir Yumruğu:Mustafa Muğlalı” Okumak için tıklayın)
Koçuşağı Aşireti, bazı kaynaklara göre 2.500 kişiydi, bazı kaynaklara göre 4 bin kişi. Elbette nüfusun büyük bir çoğunluğu yaşlı ve çocuklardan oluşuyordu. Eli silah tutan sayısı ise iyice azdı. Ama nedense koskoca devlet bu küçücük aşiretten çok korkuyordu ve onu ezmek gerektiğine inanıyordu. 7 Ekim 1926 günü harekat başladı. Daha harekâtın ikinci günü akşamı, Koçuşağı Aşireti’nin ileri gelenleri teslim bayrağını çekmişlerdi ancak Muğlalı, köylüleri samimi görmeyerek, harekâta devam kararı almıştı. İlâve üç tabur ve bir müfreze ile takviye ettiği birlikleri, uçakların desteğinde Koçuşağı Aşireti’nin iflahını kesti. Tam aşirete yataklık ettiği gerekçesiyle Tağar ve Koçulu köyleri yakılmıştı ki, Koçuşağı isyancılarından bir grup Mustafa Bey’in Amutka mıntıkasındaki çadırına baskın düzenleme cüretinde bulundu. Bu durum ‘sert kumandan’ın tepesini iyice attırdı ve 30 Ekim’e kadar süren kanlı harekât sonunda, mağaralara sığınmış isyancılar teker teker imha edildiler.
Koçuşağı harekatına paralel olarak yürütülen Bicar Tenkil Harekatı’nın hedefi ise 1925’teki Şeyh Said İsyanı’nın bastırılmasından sonra Murat Suyu yakınlarındaki Bicar bölgesinde toplanarak sağa sola saldırdığı iddia edilen eski isyancıları imha etmekti. Yani yine ortada bir isyan yoktu. Muğlalı’nın emrine verilen kuvvetler 7. Kolordu’dan 63. ve 62. Piyade Alayları, 40. Süvari Alayı, 7. Seyyar Jandarma Alayı, bir muhabere, bir sıhhiye birliği, 8. Kolordu’dan 12. ve 19. Alay (Bir tabur daha sonra Bingöl’ den getirilmişti), 3. Seyyar Jandarma Alayı ve üç dağ bataryasıydı. Ayrıca devlete sadakatleriyle tanınan Hezanlı Şeyh Selim Efendi Milisleri, Şeyh Selâmet Köyü Milisleri, Bicar Milisleri, Lice Milisleri, Hani Milisleri, Bingöl’den katılan milis grupları, Gökdere Milisleri de kendisine yardımcıydı. Olayları uzun uzun anlatmaya yerimiz yok. Sadece şunu söyleyelim: 17 Kasım’da resmî adıyla Bicar Tenkil (‘uzaklaştırma’, ‘örnek olarak ceza verme’) Harekâtı’nın bittiği merkeze müjdelendiğinde, 280’den fazla köy yakılmış, 2 binden fazla asi kurşuna dizilmişti.
4) Sözde Sason ayaklanmaları
Genelkurmay kitabında “Sason Ayaklanmaları ve Bastırılmaları (1925-1937)” başlıklı 15 sayfalık bölümde ise neyin ayaklanma sayıldığını, hangi olaya ne kadar kuvvetle karşılık verildiğini anlamak yine mümkün değil. Çünkü bölüm hiçbir somut olay olmaksızın, Sason halkının ne kadar “şımarık ve itaatsiz olduğu”na dair bir cümleyle başlıyor ve hemen harekata geçiliyor. Ama başka kaynaklardan aslında ‘Sason Ayaklanmaları’ diye bir şey olmadığını anlayabiliyoruz. Nasıl mı?
27 Mayıs darbesinin liderlerinden Cemal Madanoğlu (ki Sason’un tepelenmesi sırasında Yüzbaşı rütbesiyle bölgededir) olayı Anılar 1911-1953 (Evrim Yayınevi, 1982) adlı kitabında şöyle anlatıyor: “Bir gün kaymakam (miralay ve binbaşı arasında bir rütbe) vekili yanına sivil memurları da alarak, bir yüzbaşının komutasında, Harbak köyüne gitmiş, Teteri Bedik’e misafir olmuş. Teteri Bedik’in evinde erkek yok. Gelin, harıl harıl akşam yemeği hazırlıyor. Tam bu sırada yüzbaşı geline yaklaşmak isteyince, olay çıkıyor. Kadın direniyor. Başlıyor bağırmaya. Yüzbaşı kaçıyor. Peşinden koşanları korkutmak için, birkaç el ateş ediyor. Tepeye yerleşmiş birliğin yardımıyla canını kurtarıyor, ama olaydan habersiz kaymakam vekili ve diğerleri Harbaklılar tarafından öldürülüyor. Jandarma yüzbaşısı sonra olayı rapor ediyor. Ama gerçeği yazmıyor. İsyan çıktı, diyor.”
1927 SASON İSLAHAT PLANI
Ve bu yalan haber yetiyor, bölgeye müdahale için fırsat kollayan Ankara emri veriyor. Ardından harekat başlıyor. Ele geçen insanlar öldürülüyor, mallar talan ediliyor, taş üstünde taş kalmamak üzere köyler yakılıp, yıkılıyor. İş bununla da kalmıyor, bir askerin bir Kürt kadınını taciziyle başlayan Sason bölgesinin ‘tedip ve tenkili’, 1936’ya kadar sürüyor. Bu yıllar içinde devletin terörünün boyutlarını yine Genelkurmay’ın kitabından okuyalım: “1932 yılında (…) bölgenin taranmasında 200’den fazla silah toplanmış ve varılabilen köy ve evler tahrip edilmiş ve kışın bastırmış olması nedeniyle harekat durdurulmuştu.” “Bu yıl (1935) yapılan harekatta birliklerden bir jandarma yaralı, dört sivil şehit verilmiş, eşkıyaya 23 ölü, üç yaralı verdirilmiş, 58’i yakalanmış, 870’i kendiliğinden teslim olmuş ve bu arada 57 tüfek toplanmıştı.” “1935 yılı harekatının devamı sayılan bu harekata 7.8.,10. Seyyar Jandarma Taburları ile 2. Tümenden mürettep bir bölükten mürekkep kuvvetle 10 Temmuz 1936’da tekrar başlandı… İçişleri Bakanlığının Sason meselesinin hal tarzı üzerindeki düşüncesi ise…. Sason yasak bölgesi halkının Batı Anadolu’ya veya Trakya’ya nakilleri idi… yasak bölge halkından 2.400 kişinin batı illerine nakilleri başladı… Bu yıl yapılan harekatta jandarmadan 14 yaralı, nizamiye birliklerinden 21 şehit, iki yaralı, halktan iki şehit, beş yaralı verilmiş… eşkiyaya da 155 ölü, 24 yaralı verdirilmişti. 39 kişi yakalanmış, 879 kişi kendiliğinden teslim olmuş, bu arada 52 de tüfek toplanmıştı…. Mayıs 1937 başına başlayan harekatta asilere çok sayıda ölü ve yaralı verdirilmekte, malları müsadere, evleri tahrip edilmekte ve bu arada kabarık sayıda dehaletler (teslimler) olmakta idi. (…) Kasım 1937 başına kadar jandarmadan 38 şehit, 57 yaralı, nizamiye birliklerinden 3 şehit, 5 yaralı, halktan 7 şehit, 10 yaralı verilmiş, 17 hayvan ölmüş, 7 hayvan yaralanmış, 8 tüfek ve 40 mermi kaybolmuştu. Eşkıyadan da 273 ölü, 52 yaralı verdirilmiş, 283 kişi yakalanmış, 748 kişi kendiliğinden teslim olmuş ve bu arada 39 tüfek ve 140 mermi toplanmıştı.”
İçişleri Bakanlığı’nın 27 Ekim 1937’de “7. Kolordu ve 1. Genel Müfettişliğin teklif ve mütalaaları alınmak suretiyle” oluşturduğu ‘islahat raporu’ndan bir kaç cümle ile bu bölümü bitirelim: “Yasak bölgenin iç ve dışında 15 karakolun açılması ve bu suretle genel kadroya 300 kişilik bir jandarma kadrosunun ilavesi…”, “gerek yasak bölgeyi baskı altında bulundurmak ve gerek Siirt, Bitlis ve Diyarbakır’daki ordu birlikleri arasında bir nevi garnizon irtibatı yapmak…”, “bu taburlar yaz ve kış yasak bölgede takip ve baskın hareketlerine muktedir olabilecekleri gibi….” ,“Sason bölgesi halkının tekrar canlanmalarına, etrafa saldırmalarına ve ülkenin içinden ve dışından gelecek her türlü zararlı kişiler ve propagandaların bu bölgede yer bulmasına meydan vermemek ve esaslı bir güvenlik durumu elde etmek için şimdiye kadar yapılan harekatın ve alınan tedbirlerin verdiği tecrübelere göre, lüzum gösteren askeri ve idari tedbirlerin alınması gerekir….”
5) Sözde Mutki ayaklanması
Genelkurmay kitabında “Mutki Ayaklanması ve Bastırılması” bölümü şöyle başlıyor: “Bundan önce Sason’da yapılan Mehmet Ali Yunus tedibatı sırasında, bunlara yardımda bulunan Hersan ve Silent eşkıyasının Sason harekatı sonunda silahlarının toplanması gerektiği halde bu iş yapılmamış, ayrıca Mutki ilçesi içinde kimlerde silah olduğu ihbar edilmiş olmasına rağmen bunlar toplanmamıştı. Bu arada, Bitlis Valiliği Mutki’de 35 köyün naklini lüzumlu görerek bu hususu 2. Tümene önerdiği halde Tümen bu konuyu Kolorduya ve dolayısıyla 3. Ordu Müfettişliğine duyurmadığı gibi vilayeti de cevapsız bırakmıştı. Bu konu üzerine yeteri kadar eğilinmediğini gören Bitlis Valiliğinin 2. Tümene yaptığı öneri ile yetinerek Tümenin cevabını beklemeksizin 35 köyün naklini emretmesi üzerine bu köyler halkı ayaklandı ve bu suretle Silent ve Mutki olayları başlamış oldu.”
Yani neymiş, yukarıda anlattığım ‘sözde Sason ayaklanması’ndan sonra bölgeyi hedef tahtası haline getirmiş olan yetkililerin, suçluları değil tüm halkı toptan cezalandırmaya kalkması ve 35 köyü boşaltmak istemesine doğal olarak tepki gösteren köylüler ‘isyancı’ sayılıvermişler!…. Ardından gelsin harekat… 26 Mayıs 1927’de 2. tümene bağlı tugaylar, alay ve taburlar, seyyar jandarma alaylarıyla takviyeli olarak tedip ile tenkile başlamış… Ekinler tahrip edilmiş, köyler yakılmış. Uçaklar dağlara, mağaralara sığınan insanları, çember içine alıp imha etmiş.
TESLİM OLSALAR BİLE AF YOK!
Anlatıcı, “fiilen ayaklanmaya katılan ve askere silah kullanarak birçoklarının şehit düşmesine sebep olan asilerin dehalet etseler (sığınsalar) bile aflarının doğru olmayacağı, esasen bunların dehaletleri gönülden olmayıp askerin başkasından başka çare bulamadıklarından ileri geldiği, bu sebeple bunların ilerde de zararlı olmalarını önlemek için eli silah tutanların kamilen yok edilmelerinin zorunluğu olduğu….”, “Binbaşı Zeki’nin şehit olmasına çok üzüldüm. Bütün bu harekatta genellikle kansız denecek kadar az zayiatla kazanılan başarı bir anda değerini kaybetmiştir. Arkadaşımızın kaybı büyük bir olaydır. Bu sebeple, 18. Alay süratle ve şiddetle hareket ederek Silent’te halen eşkıyanın tehdidi altında olanların bir felakete uğramalarına meydan bırakmamalı ve sebep olanlardan büyük ölçüde öç alınmalıdır” diye devam ediyor. Bundan sonraki 15 sayfada devletimizin kendi vatandaşlarına yönelik askeri harekatı adım adım anlatılıyor. Sanırsınız ki, I. Dünya Savaşı cephelerinden birindeyiz… 25 Ağustos 1927’de harekat bittiğinde Genelkurmay’ın başarısını (!) anlatan cümle şöyle: “Birliklerin, emir esasları dahilinde ve eşkıya muharebeleri taktiğine uygun yaptıkları harekatta, asiler kısmen kaçmış, çoğu yok edilmiş ve bir kısmı da yakalanmış, ayaklanma bölgesinde taranmamış yer kalmamıştı.”
6) Sözde Asi Resul ayaklanması
Şimdi anlatacağım, öylesine bir olay ki, Genelkurmay yazarı bile ortada bir ayaklanma olmadığını daha ilk sayfada itiraf etmek zorunda kalmış. İnanmazsanız okuyalım: “Gerçekte ne ayaklanma ne de güneyden geçen eşkıya tarafından çıkarılmış bir mesele olmayan bu ayaklanma olayına sebep, Eruh ilçesi Jandarma Komutanı Teğmen Ziya’nın öteden beri Lodi bucak merkezinin Tilmişar köyünden Jilyan aşerite reisi Resul’e muğber (düşman) oluşu dolayısıyla, hasmı hakkında aldığı ihbarları vesile yaparak Eruh İlçesi Kaymakan Vekili Jandarma Yüzbaşısı Galip’i de kandırmak suretiyle Resul, kardeşi akit ve daha bazı kimseler için tutuklama müzekkeresi sağlamak suretiyle ve silah toplamak bahanesi ile aranan şahısların bulunduğu dört köyde, aynı zamanda arama yaşmıştı. Resul’ün evi aramışsa da evde bir şey bulanamamış ve Resul yakalanmıştı. Diğer köylerde de bir fevkaladelik olmadı. Yalnız Akit’in bulunduğu Goveşil köyü araştırılırken şiddet gösterilmiş olması ve yeteri kadar da tertibat alınmamış bulunması dolayısıyla Akit ve taraftarlarının açtığı ateş üzerine müsademe başladı bir onbaşı, dört jandarma eri şehit edildi. Teğmen Ziya tutukladığı Resul’ü Tilmişar’dan çıkarcağı sırada Resul taraftarlarının iki yandan açtığı ateş sırasında Resul kolayca kaçırılmış oldu. Bu müsademede de bir er şehit edilerek verilen zayiat 6’ya yükselmişti. Başlarına gelecekten korkarak 15 kadar köy halkı da evlerini ve ekinlerini bırakarak Midyat ve diğer ilçelere kaçtılar ve böylece asayişi ihlal eden ayaklanma başlamış oldu.”
Evet, elimizde artık dört dörtlük sözde bir isyan olduğuna göre, gelsin askeri harekat! Lafı uzatmayayım, Genelkurmayın dediğine göre “Resul’ün elinde 50’si cephanesiz 200 tüfek” vardı, buna karşılık devletin üç uçağın desteğindeki 2. Tümen’den “59 subay, 1525 er, 532 hayvan, 1014 piyade tüfeği, 59 hafif makineli tüfek, 22 ağır makineli tüek, 6 top, 355.105 piyade mermisinin, el bombası…” Ama o da ne, tedip harekatı 4 Temmuz 1929 günü başladı. 3 Ağustos 1929 günü, Genelkurmay yazarının ifadesi ile “başarısızlıkla sona erdi.” Acaba neydi anlatıcıyı başarısız hissettiren?…
7) Sözde Tendürük ayaklanması
Genelkurmay kitabının II. cildinde anlatılan 14-17 Eylül 1929’daki “Tendürük Harekatı” ise yazı Aladağ’da geçiren, kışın hükümetçe tahsis edilen Ağrı’nın güneyinde Örtülü ve Kurtkapanı’nda kışlayan İran ve Türkiye’de yaşayan Şeyh Abdülkadir’in aşiretini ülkeden sürmek için yapılmış. Genelkurmay kitabında “Şeyh direndiği takdirde kuvvetle hareket edilerek tenkil ve imha edilecektir. Bu maksatla 20 Eylül 1929’da Erciş’teki uçaklar saat 07.00’de hareket ederek Kandil-Hacı Halit köyleri civarında bulunan Şeyhin çadırlarını ve sürülerini bombalayacaktır….” diyor.
Bu ifadelere bakıp da, ‘Şeyh sadece direnirse bombalanacak’ diye anlayanlar yanılır. Çünkü anlatıcı biraz ilerde şöyle diyor: “Şeyh Abdülkadir’in ilk işi, oğlunu Tümenle görüşmek üzere Karaköse’ye göndermek oldu. Maksadını hükümet makamlarını oyalamak ve ağırlığını sezdirmeden İran’a geçirmekti.”
‘Şeyh sözünü tutmamıştır, ordumuz da bombalamıştır” diyenler için ikinci bir cümle: “20 Eylül 1929’da Tümen Komutanlığı, Şeyh Abdülkadir ve aşireti üzerinde yaptırdığı hava keşiflerinde: Saat 10.00’a kadar Abdülkadir ve aşiretinin bir kısmı ile Tendürük tepesindeki göl civarında, diğer kısım ile de Gevrişemyan civarındaki vadilerden İran’a doğru gitmekte olduklarını ve her iki kolun havadan bombalandığını…”
Nitekim bundan sonra harekat aşiretin İran’a geçmemesi için önünü kesmek suretiyle devam ediyor. Yani hem gitsinler isteniyor, hem de gitmesinler. Çünkü imha etmek seçeneği daha cazip. Bombalamalar sırasında kaç kişi öldü onu belirtmiyor kitap. Sadece “başarısız olundu” diyor. Başarıdan kastedilenin ne olduğunu ve neye üzülündüğünü takdirlerinize bırakıyorum.
8) Sözde Savur ayaklanması
Genelkurmay durmuyor, 20 Mayıs-9 Haziran 1930 arasında Savur Tenkil Harekatı’nı yapıyor. Burada da gerekçenin ne olduğu da meçhul. Çünkü görüşü istenen yerel yetkililerden Beyazıt Valisi’ne göre “vilayette bir Kürtçülük hareketi beklenmiyordu. Yurtdışındaki Kürtçülük örgütlerinin faaliyetleri geçen yıla nazaran artmışsa da bu durum memleket içinde bir genel hareket doğurmaktan ziyade, sadece şekavet olaylarını arttırmış olabilirdi. Bu takdirde ise, sınırlarımızı kapamaz, İranlılar bu işe önem vermezlerse, şekavet olaylarının sürüp gideceğini kabul etmek lazımdı. Bununla beraber durum ne olursa olsun, Kürtçülük gibi milli bir cereyan karşısında ve özellikle parası ve propagandası bol, dış düşmanların devamlı faaliyetleri karşısında kuvvetli ve uyanık olmak gerekti.”
Hakkari Valisi de “Birinci Dünya Harbindeki göçün zararlarını fiilen görmüş, servet, mal ve mülklerini kamilen kaybetmiş olan vilayet halkı arasında zararlı kişiler ve siyasi cereyanlarla ilgili kimse yoktur. Geçirdikleri felaketin doğurduğu iyi intiba ve hükümetin kendilerini Nasturi baskısından kurtarması dolayısıyla sadaket ve bağlılıkları artmıştı. Bununla beraber vilayetin en zayıf yeri Şemdinan ilçesi idi. Haricin kışkırtmaları ve propagandaları ile halk zehirlenmekte, haricin bu kışkrtmasından başka, başta kaymakan, memur ve jandarmalar, hasis menfaatlarını sağlamak maksadi ile halkı tamamen hükümetten soğutmakta idiler” diyordu.
Elazığ Valisi ise vilayetin Merkez, Maden, Başgil, Pertek, Çemişkezek ilçeleri halkının çoğunun Türk olduğu için burada bulunan Kürtlerin böyle bir olaya cüret etmeyeceklerini söyledikten sonra ekliyordu: “Ovacık halkının da çapulculuktan başka bir siyasi maksada alet olmadıkları, geçmişteki olaylarla sabit olduğu gibi diğer Kürtlerden kendilerini ayıran mezhep ihtilafı birleşmelerine bir engel tekil ettiği için bu ilçelerdeki Kürtlerin de böyle bir düşünceye kapılmaları varit değildir. (…) Palu ilçesi halkının kısmen olaya katılmaları yakın zamanda Dersimlilerden silah aldıkları, öğrenilen pek mahdut olanların durumları şüphe çekmekte ise de, hükümetin kuvvetinden olan bu halkın, diğer Kürtlerin başarısını görmedikçe katılmalarına özellikle imkan yoktu.”
Siirt Valisi’ne göre “bölge halkı genellikle Arap olup, ancak bir kısmı Kürtçülük ülküsünde idi. Bunlar genellikle cahil insanlardı. Bununla beraber halk daima güneyin yıkıcı propagandasına maruzdu. Öğrenildiğine göre her tarafa gizlice silah tedarik edilmekte idi.” Muş Valisi ise her kış Kürtlerin ilkbaharda büyük şekavet olayları, ayaklanmalar çıkaracağı ve hariçten maddi ve manevi yardım almakta olduklarının söylendiğini belirttikten sonra “Bu haberlere tamamen inanmamakla beraber önemsiz saymamak ve Kürtlerin her fırsattan faydalanmaya çalışacaklarını kabul etmek lazım” demişti. Buna karşılık Urfa ve Diyarbakır valileri, Suriye’de yuvalanmış bazı Kürt örgütlerinin bir ayaklanma için fırsat kolladığını düşünüyordu.
I. Genel Müfettişlik bütün bu görüşleri değerlendirip şu sonucu varmıştı: “Müfettişlik bölgesinde bu sene genel bir ayaklanma yüzde 20 ihtimal dahilinde bile değildir.” Peki raporlar ve sonuç bu yönde iken, bundan sonraki sekiz sayfa boyunca, bölgedeki askeri tahkimatın ayrıntılı biçimde anlatılmasını nasıl yorumlamalıyız? Ya da “Bir yandan silah toplama işine tam bir sükunet içinde devam ediliyordu. 11 Haziranda toplanan muhtelif cins silah miktarı 503’ü” bulmuştu dedikten sonra “Kaymaz, Haçan, Kölesor, Cilli ve Osmanlı köyleri havadan bombalanmış, Patnos bölgesinde ayaklananlara katılan köyler bomba ve kamineli tüfek ateşi altına alınmıştı…” cümlelerini? Yine de orduyu ve hükümeti tatmin eden bir sonuç alınamamış olmalı ki, Genelkurmayın yazarı bölümü yuvarlak cümlelerle tamamlıyor.
İşte Genelkurmay’ın kendi anlatımlarıyla, yıllardır Cumhuriyet döneminde Kürtlerin ne kadar isyankar, ne kadar baş belası bir topluluk olduğunu, dolayısıyla onları ‘tepelemenin ne kadar haklı’ olduğunu anlatmakta kullanılan sözde ayaklanmalar ve bunlara karşı devletin tenkil ve tedip harekatlarının özetinin özeti böyle… ‘Çözüm/Barış Süreci’ni tehlikeye düşüren son olaylarla ilgili anlatılan resmi hikayelere neden kolayca inanamadığımı da anlamışsınızdır herhalde….
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016