Celal BAŞLANGIÇ
Kentin üzerinden simsiyah dumanlar yükseliyordu.
Çarşıda bütün işyerleri neredeyse yerle bir olmuştu.
Kimi yanmış, yıkılmıştı ama ayakta duranlar arasında da mermi değmemiş tek bir ev kalmamıştı.
Günlerce taranmıştı kentin dört bir yanı. Sonunda "yalan" olduğu anlaşılan "PKK baskını" bahanesiyle yakılarak, yıkılarak, taranarak, top atışına tutularak haritadan silinmek istenmişti koskoca bir ilçe.
Silahlar susunca, tam 18 cenaze çıktı Lice'den.
Bunlardan biri de bölgede öldürülen en üst rütbeli subaydı; Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın.
22 Ekim 1993'te Tuğgeneral Aydın'a yapılan suikast sonrası başlamıştı Lice olayları. Sözümona PKK'nin yaptığı bir suikast sonucu öldürülmüştü general. Bunun üzerine yakılıp yıkılmıştı Lice.
Günler süren çatışmadan sonra Lice'de yaşananları "Vahşeti gördüm" diye anlatan o kabus günlerin tanığı öğretmen Mahmut Cantekin olaylar bitince karşılaştığı bir meslektaşına nasıl kurtulduğunu sorar. Aldığı yanıt şaşırtıcıdır:
"Bilirsin Cumhuriyet İlkokulu, Emniyet müdürlüğüne yakındır. Polisler, emniyet müdürlüğünün üstündeki lojmanlarda oturuyorlar. Polislerin, subayların çocuklarının hepsi bizim öğrencilerimiz. Olay başlamadan subay ve polis velilerimiz okula geldi. Çocuklarını alırlarken bizi uyardılar: 'Biraz sonra Lice yakılacak. Öğrencilerinizi eve gönderin. Siz de evi sağlam olan arkadaşlarınızın evine gidin. Olay çok büyük olacak'. Biz öğretmenler acil toplandık… Çocukları evlerine gönderip, okulu terk etme kararı aldık. Diğer okulları uyarmak istedik. Telefonları kesmişlerdi…"
500 BİNDEN FAZLA İNSANA SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI
Tanıdık geldi değil mi? Dünden beri Cizre'de, Silopi'de yaşananlarla, bundan tam 22 yıl önce Lice'de yaşananlar ne kadar da benziyor birbirine.
Elbette o yıllarda cep telefonu, SMS mesajı atma olanağı olmadığı için 1993'te Lice'de öğretmenler yaklaşan felaketi okuldan çocuklarını almaya gelen subay ve polis olan velilerin verdikleri haber üzerine öğrenmişlerdi.
İşte o günden bu yana Türkiye Cumhuriyeti Devletinin "Kürt sorunu" konusunda aldığı mesafe bu!
Bu sefer devlet, Cizre'de ve Silopi'de yaşanacak olan kabusu bir gün öncesinden cep telefonlarına gönderdiği SMS'lerle öğretmenlere haber verdi.
Milli Eğitim Bakanlığı, Cizre'deki öğretmenlere resmen "Gidin" diyordu:
"Tüm öğretmen ve idarecilerimiz bakanlığımız tarafından 14.12.2015 tarihinden itibaren hizmet içi eğitime alınmıştır. Öğretmenlerimiz seminerlerini memleketlerinde alabilirler."
Silopi'deki öğretmenlere ise Milli Eğitim'in "tavsiyesi", "üç gün ortadan kaybolun" şeklindeydi:
"Merkez okullarda görev yapan öğretmenler 14-15-16.12. 2015 tarihlerinde hizmet içi eğitime alınacağından belirtilen tarihlerde okullar tatil edilmiştir."
16 Ağustos'tan bu yana geçen dört ayda, yedi kentteki 17 ilçede, 50 kezden fazla sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve toplam 150 günü aşkındır sürüyor. İlçe merkezlerinde ilan edilen sokağa çıkma yasaklarından etkilenen nüfusun toplamı 1,5 milyona yaklaşıyor.
Ancak dün gece 23.00'ten itibaren sokağa çıkma yasakları ve çatışmaların en ağırını yaşamaya başladı Türkiye. Çünkü düne kadar sokağa çıkma yasakları süren Sur, Dargeçit ve Nusaybin'e dün gece Cizre ve Silopi de eklendi.
Diyarbakır'ın merkez Sur İlçesi'nde 2 Aralık'ta başlayan ve dokuz gün sonra sona eren sokağa çıkma yasağı 17 saat aradan sonra yeniden başlamıştı. Bu aynı zamanda 13 Eylül'den bu yana Sur'da ilan edilen altıncı sokağa çıkma yasağı oluyordu.
Dün, sadece Sur'dan değil, Diyarbakır'ın sokağa çıkma yasağı olmayan bölgelerinden de ölüm haberleri geliyordu. Diyarbakır'da halk birçok yerde sokağa çıkmış, yasakları ve saldırıyı protesto ediyor; polis göstericileri dağıtmak için panzerlerle, zırhlı araçlarla, gerçek mermilerle operasyon yapıyor, gencecik insanlar ölüyordu.
Nusaybin'de 11 Aralık'ta kaldırılan sokağa çıkma yasağı yeniden başlamıştı. Verilen bir arayı saymazsak bu, 1 Ekim'den bu yana Nusaybin'de ilan edilen altıncı sokağa çıkma yasağıydı.
Dargeçit'te ilki 10 Ekim'de ilan edilen ikinci sokağa çıkma yasağı da gelen ölüm haberleriyle birlikte 11 Aralık'tan bu yana sürüyordu. Nusaybin halkı, geçen ay kesintisiz süren 14 günlük sokağa çıkma yasağıyla 16 Ağustos'tan bu yana "sokağa çıkmama" rekorunu elinde tutuyordu.
Dün gece 23.00'ten itibaren Cizre ve Silopi de sokağa çıkma yasağı ilan edilen yerlere dahil oldu.
Bu 7 Ekim'den bu yana Silopi'de ilan edilen ikinci sokağa çıkma yasağıydı.
Cizre'de ise dün geceden itibaren 4 Eylül'den bu yana ilan edilen beşinci sokağa çıkma yasağı uygulanmaya başlandı.
Silvan 12 günle, Nusaybin 14 günle son dört ayda ilan edilen sokağa çıkma yasağı rekorunu kesintisiz olarak kırmadan önce, Cizre dokuz günle bu rekoru elinde bulunduruyordu.
Ancak, sokağa çıkma yasakları süresince en büyük sivil ölümleri rekorunu Cizre 23 kişiyle hala elinde tutuyor.
Cizre ve Silopi'nin katılmasıyla sokağa çıkma yasağı süren Sur, Nusaybin ve Dargeçit ilçelerinde bu yasaktan etkilenen toplam nüfus 500 bini aştı.
Ancak 500 bin kişinin sokağa çıkma yasağından etkilendiği; kiminin göçtüğü, kiminin sokağında evinde beklemeyi, direnmeyi seçtiği bir günde toplanan Bakanlar Kurulu belki de kendine ait bir başka bir rekoru kırdı. Bakanlar Kurulu son yılların en kısa toplantısını yaptı; 90 dakika. Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş da en kısa Bakanlar Kurulu açıklamasını yaptı ve belki de sözcülük sürecinde ilk kez gazetecilerden soru kabul etmedi.
Akşam da Saray'a yemeğe gitti Bakanlar Kurulu üyeleri...
Görünen o ki ilan edilen sokağa çıkma yasakları ve sonrasında yaşananlar sadece ilçelerdeki kaymakamları, illerdeki valileri değil, Bakanlar Kurulu'nu da aşıyordu!
'DEVLETİ REDDETMİYORUZ AMA...'
Özellikle 7 Haziran seçimlerinden sonra Kürtlere dönük politikası iyice sertleşti AKP iktidarının.
24 Temmuz'da Kandil'in bombalanmaya başlamasıyla neredeyse açıktan açığa ilan edilen "savaş hali"nden sonra Kandil, AKP iktidarının bu hamlesine önce misilleme ve bombalarla, ardından da 10 Ağustos'tan sonra "özyönetim ilanları" ile karşılık verdi.
AKP iktidarı da zaten 7 Haziran'dan sonra başlattığı "siyasi soykırım" gözaltılarını ve tutuklamalarını "özyönetim ilanları"ndan sonra iyiden iyiye yoğunlaştırdı.
Mahallelerin basılma, zırhlı araçlarla sokaklara dalıp evlerin taranma, insanları gelişigüzel gözaltına alma, çıkarıldıkları mahkemelerde yoğun tutuklama süreci başladı.
Aslında "özyönetim ilanları"nın "işaret fişeği" KCK'nin Kandil'den verdiği "Kürdistan halkı için öz yönetimden başka bir seçenek kalmamıştır" mesajıydı.
"Özyönetim ilanları", 10 Ağustos'ta Şırnak'la başladı, 12 Ağustos'ta Silopi, Nusaybin ve Cizre'yle, 13 Ağustos'ta Yüksekova ve Varto'yla, 14 Ağustos'ta Hakkari'yle, 15 Ağustos'ta Bulanık, Van Edremit, Sur, Silvan, Lice ve Batman'la, 19 Ağustos'ta Hizan'la, 2 Ekim'de de Siirt'le sürdü...
Her "özyönetim ilan edilen" yerleşimde hendek kurulmadı. Her hendek kurulan yerleşimde de "özyönetim" ilan edilmedi. Ancak özellikle "özyönetim" ilan edilen yerde mahalle ve ev baskınları, gözaltılar, tutuklamalar yoğunlaştı.
Aslında 7 Haziran seçimlerine giden süreçte tek hendek olan ilçe Cizre'ydi ve bu ilçedeki hendekler de bütün provakasyonlara karşın 2015'in Ocak sonunda kaldırılmıştı. Ancak 1 Kasım seçimlerine giderken Suruç'taki canlı bomba, arkasından 24 Temmuz'da Kandil'in bombalanması, "özyönetim" ilanları ve sonrasında yoğunlaşan mahalle baskınları, gözaltılar, tutuklamalar bölgedeki tansiyonu inanılmaz derecede yükseltti.
İşte Cizre'de yedi ay önce kapatılan hendeklerin, kaldırılan barikatların yeniden kurulması ve sonrasında bölgedeki pek çok ilçeye yayılması 7 Ağustos'ta Silopi'de yaşanan ve üç siville bir polisin öldüğü olaylara kadar uzanıyor.
İlk "özyönetim" ilanını yapan Şırnak Halk Meclisi de 10 Ağustos'taki açıklamasında "AKP Hükümetinin Kürdistan'a savaş ilan ettiğini" iddia etmişti:
"Son olarak Silopi'de halkımıza yönelik topyekun imha saldırılarında üç masum insanımızı katletmiştir. Gerçekleştirilen bu katliam karşısında biz Şırnak Halk Meclisi olarak, devleti reddetmeyip, ancak bu şekilde devletin kurumlarıyla yürüyemeyeceğimizi, bugün için kentte bulunan devletin tüm kurumları bizim için meşruiyetini kaybettiğini bildirmek isteriz. Bu şekliyle devletin hiçbir atanmışı bizi yönetemeyecektir. Bundan sonra halk olarak özyönetimimizi esas alarak temelde yaşamımızı inşa edeceğiz. Bundan sonra da tüm saldırılar karşısında demokratik özsavunmamızı gerçekleştireceğiz."
İşte Şırnak Halk Meclisi'nin 10 Ağustos'ta ilan ettiği bu "özyönetim"e karşı bir gün sonra, 11 Ağustos'ta Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu ülkede Türkiye Cumhuriyeti'nin dışında bir devlet asla kabul edilemez. Bu açıklamayı kimler yapıyorsa ağır bir bedel öderler. Hem yasal bir bedel öderler, hem de diğer tür bir bedel öderler" diyordu.
Ardından da Şırnak'ta başlayan gözaltı operasyonları bölgenin diğer kentlerinde ilan edilen "özyönetim"lerle ve buna karşılık başlayan gözaltı operasyonlarıyla tırmandı. Süreç de bölgede adım adım, sokak sokak, mahalle mahalle, ilçe ilçe yayılan hendekleri ve barikatları gündeme getirdi.
7 Haziran'dan, özellikle de 24 Temmuz'dan sonra yaşanan süreci sayısal olarak ifade etmek gerekirse Kürt Siyasal Hareketi çizgisindeki yöneticilerin, kadroların, seçilmiş yerel yöneticilerin üç bine yakını gözaltına alındı ve 700'e yakını tutuklandı. Şu anda bölgede aynı siyasi çizgide 20'den fazla belediye eşbaşkanı ya tutuklandı ya da görevden alındı.
YDG-H'DE YAŞANAN AYRIŞMA
Evet, AKP'nin kurulmamış müzakere masasını devirmesi ve ardından Kandil'i bombalaması, yani "çözüm süreci"nin bir "çatışma süreci"ne dönüşmesine KCK Kandil'den "özyönetim" ilanlarıyla karşılık vermişti ama gözlemlerime göre hendeklerin kazılması, barikatların kurulması sürecini pek bu hamlenin içine koymamıştı galiba.
"Nereden belli" diye sorarsanız, PKK Yürütme Konseyi Üyesi Murat Karayılan'ın 17 Eylül 2015'te Fırat Haber Ajansı'na verdiği söyleşide hendekler, barikatlar, YDG-H üzerine söylediği sözlere bakmak yeterli.
"Benim bildiğim örgüt yönetimimiz iki kez YDG-H'nin silahtan uzak durması ve silahlanmaması için karar aldı. Her karar alındığında da o genç arkadaşlar uymaya çalıştılar. Fakat sürekli bir biçimde gelişen polis baskıları karşısında ciddi bir zorlanmayı da yaşıyorlardı. Sonuç olarak içinde bir ayrışma yaşandı. Geniş kitlesel gençlik kesimi yeni bir yapılanmaya giderken, YDG-H olarak kalanlar da illegal bir biçimde mücadelesini sürdürmeye başladı."
Karayılan'ın bu sözlerinin gerçekliğini test etmek isteyenler, geçtiğimiz pazar günü HDP Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ'ın katılımıyla Diyarbakır'da gerçekleştirilen DEM-GENÇ kongresiyle ilgili haberlere bakabilir.
Unutmamak gerekir ki Karayılan'ın burada sözünü ettiği gençler, 2010'un taş atan çocuklarıydı ve bugün hendeklerde, barikatlarda roket atan gençler olmuşlardı.
Biz yine Karayılan'ın açıklamalarıyla devam edelim:
"24 Temmuz'da Erdoğan'ın kararı temelinde hareketimize karşı ilan edilen savaşta uçakların bizim temel üs alanlarımızı vurmaya başladığı saatlerde Türkiye ve Kürdistan'ın birçok şehrinde gençliğe karşı da eş zamanlı bir operasyon başlatıldı. Yani yürütülen bu saldırı sadece gerillaya karşı değil aynı zamanda gençlik yapısına karşı da bir saldırıydı. Gençlik de buna karşı yeniden kendini savunma ve bazı yerlerde mahallelere polisi bırakmama yöntemine yöneldi.(...) Sen bir kediyi kovalarsan kaçar gider ama köşeye sıkıştırdığında, son noktada geriye dönerek seni tırmalar. YDG-H'nin durumu da budur. Yani AKP devleti ile polisi ile bıktıran bir yönelim içersine girdi ve şiddeti sürdürdü. Bunun karşısında ise silahlı bir yapı etkilendi."
Hatta bir adım daha ileri gidip hendeklerdeki, barikatlardaki silahlı direnme için "Yanlış oldu" diyor Karayılan:
"Tabii ki, 'Bu toplumsal çıkış, yanı öz yönetimlerin ilanı silahlarla olmamalıydı' denilebilir. Bu doğrudur. Aslında halkın kendi özyönetimlerini ilan etmesi toplumsal bir tezahür olarak geliştirmek durumundadır. Fakat bu konuda da yine polisin aşırı bir biçimde zorlaması, kriminalize etmesi ve şiddetti dayatmasına karşılık olarak gençliğin de öne atlayarak silah kullanması suretiyle silahlı yön öne çıktı. Aslında bu, bizce de yanlış oldu."
Söyleşiyi yapan gazetecinin "Bu gençleri KCK olarak kontrol edebildiğinizi, 'evinize dönün' dediğinizde döneceklerini düşünüyor musunuz?" sorusuna Karayılan "Bana göre artık o eşik aşılmıştır. Yani bu saatten sonra hiçbir şey olmamış gibi gençlere 'evinize dönün' demenin zamanı geçti" karşılığını veriyor.
Bu yanıttan da, sonrasında gelişen süreçten de anlaşılan şu:
AKP'nin savaş hamlesine karşı Kandil, "özyönetim" hamlesi yaptı ancak hesabında hendekler, barikatlar, mahallelerde bu boyuta ulaşacak silahlı çatışmalar pek yoktu. Ama özellikle YDG-H'li gençler hendekli, barikatlı, silahlı direnişe geçtiler AKP'nin operasyonlarına karşı, kendi güçleriyle tutundular, başarılı oldular, özgüven kazandılar ve bu eylem biçiminin yaygınlaşmasını sağladılar.
Kandil de baştan pek destek vermediği "Halk kendi gücüyle karşı dursun, gerilla fazla karışmasın" yaklaşımını süreç içersinde değiştirmek, bu eylem biçimini kabul etmek zorunda kaldı.
Şimdi bütün bu olguların, olayların ve yaklaşımların ışığında üç yazıdır süren "Hendekleri ve Barikatları Anlama Rehberi" yazımızı son bir tesbitle sonlandırabiliriz; hendekler ve barikatlar PKK'nin değil, AKP'nin ürünüdür!
CELAL BAŞLANGIÇ / HABERDAR
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları







































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2023
17.03.2023
1.01.2023
17.11.2022
9.09.2022
10.07.2021
26.06.2021
22.06.2021
8.06.2021
4.06.2021