Elif ÇAKIR
Başlıktaki ifadeler cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin mimarlarından, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’a ait.
25 Ocak 2017 tarihinde sistemle ilgili şöyle demişti:
“Tek adam değil ama istediği kararı veren tek kişilik hükümet.”
Cuma günü yaşadığımız hadise tam da cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin istediği kararı istediği gibi veren bir ‘kişisel yönetim’ şekli olduğunu, bakanlıkların ise birer sekretarya durumunda olduğunu kanıtladı.
Sokağa çıkma yasağı ile ilgili baş döndüren karar trafiğine bakalım:
***
İlk açıklama Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’dan geldi. 3 Haziran tarihli koronavirüs Bilim Kurulu toplantısının ardından saat 20:00’de yaptığı açıklamada “Bu hafta sonu kısıtlama olacak mı” sorusuna şu cevabı verdi:
“Önümüzdeki dönemde hafta sonu sokağa çıkmayla ilgili ile öyle bir düşünce yok. İl bazında, vakaların yayılımında değişiklik olursa, o durumda gerektiğinde illerde her zaman karar almak mümkün olabilir. Bilim Kurulu’nun böyle bir önerisi oldu.”
Daha 24 saat geçmeden 4 Haziran gecesi İçişleri Bakanlığı bir genelge yayınladı ve 6-7 Haziran tarihinde 15 ilde sokağa çıkma yasağının olduğunu açıkladı.
Ülke geceyi “hafta sonu sokağa çıkma yasağı var” olarak geçirdi.
5 Haziran sabahı Cumhurbaşkanı Erdoğan sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “Cumhurbaşkanı olarak, 15 ilimizi kapsayan hafta sonu sokağa çıkma sınırlaması uygulamasını iptal etme kararı aldım. Yeniden günlük hayatını düzenlemeye başlayan vatandaşlarımızın sıkıntıya düşmesine gönlümüz razı olmadı” dedi.
15 ilde yaşayanlar yine de 5 Haziran’ı 6 Haziran’a bağlayan saate kadar “her an karar değişebilir” temkini ve tedbiri içerisinde olmaları yüksek ihtimal.
Benim en çok dikkatimi çeken ve anlamakta zorlandığım, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “yasağı kaldırdım” demesinin ardından sosyal medyadaki “Reis büyük oyunu bozdu, yasağı kaldırdı” paylaşımları oldu. Yok, ironi falan değildi, gayet ciddi paylaşımlardı.
Ne yalan söyleyeyim, kartların hızlı karıldığı, her şeyin hızla değiştiği bu konjonktürde, bir an ciddi ciddi “İçişleri Bakanı başka partili miydi falan mıydı” diye düşünmeden edemedim.
***
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin gerçekten hem nasıl çalıştığına dair hem de sistemin “kişisel yönetim” olduğuna dair elimizde örnekler hızla çoğalıyor.
Sistemin Cumhurbaşkanı’na “istediği kararı istediği gibi” verme yetkisinin bir örneğini de Afşin-Elbistan termik santralleri konusunda yaşamıştık.
AK Partili milletvekilleri termik santrallere baca filtresi takılmadan 2.5 yıl daha zehir saçmasına müsaade eden bir yasa teklifi getirdiler Meclis’e.
AK Partili milletvekilleri Meclis’e getirdikleri bu zehir saçan yasa teklifini savundular, ciddi ciddi baca filtresine ihtiyaç olmadığını, insanların zehirlenmediğini falan anlattılar ekranlarda. Hatırlayacaksınız, neredeyse termik santrallerin bacalarından çıkan zehrin faydalarını sayma, “pencerelerinizi sonuna kadar açın, eviniz bu zehirle dolsun” deme noktasına gelmişlerdi. Sivil toplum kuruluşlarının ayağa kalkmasına falan aldırış edilmedi.
Sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan çıktı ve şu sözlerle bu yasayı veto etti: “İnsanımızın temiz havayı solumasına fırsat vermeyen kuruluşları çalıştırmayız. Siz para kazanacaksınız diye halkımızın zehirlenmesine fırsat vermeyiz. Bir tarafta halkım bir tarafta buradaki sermaye var. Halkım diyor ki ‘Biz burada hava kirliliğinden yaşamakta sıkıntı çekiyoruz’, iş bitmiştir.”
İktidarda başka bir parti cumhurbaşkanlığı makamında başka bir partili yok, CB hükümet sistemindeyiz, parti lideriyle Cumhurbaşkanı aynı kişidir. Ve evet, Cumhurbaşkanı Erdoğan kendi talimatıyla yaptırdığı, teklif ettirdiği yasayı veto etti. AK Partili milletvekilleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın termik santraller yasasını veto etmesini alkışladılar, “halkını düşünen bir Cumhurbaşkanı” olduğu için minnettar olduklarını ifade ettiler, sonsuz teşekkürlerini sundular.
***
“İstediği karar veren tek kişilik hükümet sistemi”ne dair bir diğer örnek de YKS ve LGS tarihlerinde yaşanandı. Önce YÖK YKS ve LGS’nin 20-21 Haziran’da yapılacağını duyurmuştu. Türkiye’de korona virüs vakası görüldükten bir hafta sonra 18 Mart tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan sınav tarihlerinin değişebileceğini açıkladı.
Nitekim YÖK Başkanı 26 Mart tarihinde sınav tarihlerinin 25-26 Temmuz’a ertelendiğini duyurdu.
Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan 4 Mayıs tarihinde yaptığı açıklamada sınav tarihlerini öne çektiğini duyurdu.
Bu aynı zamanda “tek kişilik hükümet sistemi”nde kamu kurumlarının ne hale düştüğünün de bir fotoğrafıydı.
***
Cumhurbaşkanlığı makamındaki kişiye istediği istediği şekilde karar almasını sağlayan bir modelle yani kişisel bir yönetim biçimiyle yönetiliyoruz.
İşte bu yüzden kişiler kanunlara değil kanunların kişilere göre uydurulabiliyor, kanunlara göre adam bulunmasına gerek yok, çünkü adamlara göre kanunlar yapılıyor.
Böyle bir hükümet sisteminde kurumların güçlenmesi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin hakim olması, kamu kurumlarının itibarlı olması, güçlü denge ve denetim mekanizmalarının sağlıklı bir şekilde çalışabilmesi mümkün olabilir mi?
***
“İstediği kararı veren tek kişilik bir hükümet sistemi” olduğu için dün alınan bir karar bugün değişebiliyor, yarınına ve ertesi güne yeniden bambaşka türlü değişebiliyor. Tek kişilik bir hükümet sistemi olduğu için bakanlar sekretarya durumunda oluyor. Herhangi bir karar vermeleri imkanı olmadığı için ülkenin sorunlarına dair politika üretme gereği de duymuyorlar. Politika üretseler ne olacak? YÖK Başkanı’nın değişen sınav tarihini televizyonlardan öğrendiği bir sistemde, bir bakanın “sokağa çıkma yasağı yok” kararının da başka bir bakanın “sokağa çıkma yasağı var” kararının da bir anlamı yok.
Tek kişilik bir hükümet sistemiyle yönetildiğimiz için, ülkemizin akademisyenleri bilimsel makaleler yazmak yerine, bilime kafa yormak yerine sosyal medyada Cumhurbaşkanı Erdoğan’a en güzel “bağlılık, temenna, destek” içeren mesajlar yazmakla meşguller.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları









































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.11.2025
19.11.2025
11.11.2025
5.11.2025
17.10.2025
8.10.2025
7.10.2025
4.10.2025
30.09.2025
24.09.2025