Etyen MAHÇUPYAN
Oyun kavramı somut örneklere gelindiğinde daima belirli koşul ve kurallar eşliğinde tanımlanır.
Öyle ki söz konusu şartlar olmasa, ortada bir etkinlik kalsa da, buna ‘oyun’ denmez. Kazanmak üzere yapılan ve kimin kazanacağının önceden belli olmaması ilkesine dayanan bir etkinliğin koşul ve kurallarının ise tabii ki yansız olması beklenir. Nitekim örneğin hiçbir spor dalı, oyuncuların ‘kimliğini’ veya kendine has yeteneklerini dikkate almaz. Ne var ki oyunlar aynı zamanda kültüreldir… Yani belirli bir kültürün içinde icat edilirler ve doğal olarak da o kültürün içselleşmiş ideolojik bakışını ve kurumsal birikimini yansıtırlar. Kentler inşa ederek dünyayı fethetmeyi amaçlayan bir oyunun, ömrünü Afrika ormanlarının içinde geçirmiş bir genç için de anlamlı olduğunu ve o gencin söz konusu oyunu diğer herkesle eşit şartlar altında oynadığını öne sürmek mümkün müdür?
Konuyu daraltalım… Demokrasiden de bir ‘oyun’ olarak sıkça bahsedilir. Bu pratiğin de kendine has, evrensel olduğu düşünülen koşul ve kuralları bulunduğu gibi, oyuncuların da eşit koşullar altında mücadele etmeleri işin esasını oluşturur. Siyasi partilerin çekiştiği bir seçim etkinliğinin varlığı, bu seçimlerin tekrarlanmasının önünde engel olmaması, yeni oyuncuların oyuna katılma hakkının açık olması gibi ilkeler, demokrasinin de işlemesini mümkün kılar. Modernleşmenin epeyce küreselleştiği günümüzde bu kuralların artık kültürel ve ideolojik olmaktan çıktığını varsayabiliriz. Bugün hemen her toplum, demokrasiye sahip olmasa bile, kendi içinde demokrasiyi çalıştırmak üzere belirli bir birikime sahip, çünkü kendisini bu alandaki evrensel birikimin parçası olarak görmekte.
Ama demokrasi denen rejim sadece evrensel koşul ve kurallara tabi değil. Uygulandığı her ülkede, o ülkenin kendine has kültür ve ideolojisi içinde yeniden yoğrulan, giderek o topluma has hale gelen bir kurum. Bu farklılaşmanın iki kaynağı var. Birincisi demokrasiyi düzenleyen yasal altyapı ve hukuk her ülkede demokrasinin ilkelerini ihlal edici bir rol de oynar. Demokrasi oyuncuların eşit koşullarda mücadele etmesi ilkesine dayanır ama örneğin birçok ülkede seçim barajı bulunur. Bunun oyuncular arasında bazılarını kayırdığını idrak etmek zor değil. Ancak sorun daha temelde: Demokrasiler bir seçim sistemi tercih etmenizi gerektirir ve hiçbir seçim sistemi oyuncular açısından yansız ve eşitlikçi değildir. Dolayısıyla demokrasiyi hayata geçirdiğiniz anda tercih ettiğiniz bir koşul muhtemelen zaten güçlü olan oyuncuyu kayıran cinsten olacaktır.
Ancak her ülkedeki demokrasiyi evrensel tahayyülden daha da uzaklaştıran unsur, bizzat o ülkenin tarihi ve zihniyetidir. Demokrasi gökten zembille inen ve her görenin iyiliğine inandığı bir lütuf değil. Tarihin belirli bir anında, somut siyasi aktörler eliyle hayata geçirilen ve bu yapılırken koşul ve kuralları söz konusu siyasi aktörler lehine az veya çok çarpıtılan bir siyasi ortam ve mekanizma. Öyle ki kimin siyasi parti kurabileceği, ne tür siyasi partilerin kurulabileceği, siyasi partilerin neyi savunamayacağı, siyasi partilerin sorumluluk alanında hangi konuların olup olmadığı genellikle daha baştan demokrasinin zemini olarak oluşturulur.
Kısacası eğer modern anlamıyla (liberal) demokrasiden söz ediyorsak, bunun hiçbir ülkede hiçbir zaman kuramsal olarak savunulan ‘oyun’ olmadığını bilmekte yarar var. Her demokratik rejimin ardında, onu tanımlayan bir siyasi irade ve her siyasi iradenin de bir ideolojisi bulunuyor. Dolayısıyla her demokratik gelenek belirli bir ideolojinin sınırlarını çizdiği bir hukuksal çerçeve içinde çalışıyor. Diğer bir deyişle hiçbir demokraside hukuk, kuramın ima ettiği şekilde yansız ve eşitlikçi değil.
Bu sistematiğin uç noktalarına ‘vesayet’ rejimi deniyor ve demokrasinin bu mekanizmanın dışında kalan aktörlerin ideolojisine tabi olmasını ifade ediyor. Böyle bir durumda vesayete karşı olanların hasbelkader iktidarı ele geçirmesi, doğal olarak ‘devrimsel’ bir süreç başlatacaktır. Çünkü bu yeni iktidar da demokrasinin koşul ve kurallarının az veya çok kendi lehine olmasını isteyecek, bu amaçla hukuku yeniden inşa edecek ve eskiye dönüşü mümkün kılmayan bir hukuk yaratmaya çalışacaktır. Eğer bu geçiş, demokrasi farklı bir ideolojik kıskaç içine alınarak yapılırsa tabii ki bundan bir hayır çıkmaz… Buna karşılık her türlü ideolojik basıncı kaldırmaktan gocunmayacak kadar özgüvenli bir yeni aktöre sahipseniz, demokrasinin ideal tanımına biraz daha yaklaşırsınız. Hangisinin yaşanacağını ise zaman gösterir ve demokrasinin geleceği o yeni aktörün kültürü içinde şekillenir.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları







































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024