Kerem ALTAN
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın ve Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’un insana, “hay aklınla bin yaşa” dedirten açıklamalarının kısa bir yazıyla tadını çıkarmaya çalışacağım.
Aslında yazı dizisi olur ama abartmamakta fayda var.
Seçimden hemen sonraki “balkon konuşması”nda, “Batı demokrasiyi bizden öğrensin” diye bağıran Başbakan’ın ülkesinde kendisinin emriyle bir bayram günü verilen “demokrasi dersi” bile Kılıç ve Gauck’un tarihi sözlerinin keyfini kaçırmıyor. 1 Mayıs’ta gün boyu yaşanan bu “demokrasi dersi”nin, iki “yiğidin” anlatmak istediklerinin altını bir defa daha çizmesi de cabası.
O kadar ki, insan, o belirli zamanlarda karşımıza çıkan sıkıcı, “Bugün seçim olsa kime oy verirsiniz?” sorusunu ağız dolusu cevaplandırmak için can atıyor.
Mesela bugün o soru karşıma çıksa vereceğim tek cevap, “Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck” olur.
Bu kadar saçmalık arasında o sıkıcı soruya başka bir ülkenin cumhurbaşkanının ismiyle cevap vermek duyanlara komik gelebilir ama saçmalıklar ve komiklikler konusuna girmeden önce iyice düşünülmesi ve kafaları kaldırıp nerede yaşamaya mahkum olduğumuza daha dikkatli bakılması gerektiği kanaatindeyim.
O yüzden, soran olursa, Ağustos ayı için muhalefete tek aday önerim Joachim Gauck, sloganım ise hazır ve tanıdık: “Tatava yapma, bas geç!”
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ve Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, son bir-iki haftada çeşitli dersler verdi Başbakan Erdoğan’a.
Türkiye uzun zamandır bu kadar uyumlu bir ikiliyle karşılaşmamıştı.
Kılıç hukuk ve insanlık konusunu ele aldı.
“Ev sahibi” olarak Başbakan Erdoğan’ı bir güzel karşısına oturttu, “yakın arkadaşının” gözlerinin içine baka baka hukuka ve insanlığa giriş dersleri verdi.
Cübbesini giyip gerçekleri tüm çıplaklığıyla dile getirdi. “Dost acı söyledi”. Siyaset yapmadı, Başbakan’ın bir türlü yüzüne söylenemeyenleri teker teker “Bilal’e anlatır gibi” anlattı.
Zaten Başbakan da konuşmanın ardından kokteyle katılmadan “binayı terk etti”. Herhalde gidip bir uyumuştur. O “derslerin” yorgunluğu başka türlü atılamaz çünkü.
Kılıç’ın sözlerini ev sahibinin “terbiyesizliği” olarak nitelendiren hükümet yetkilileri açıklamaların içeriğinden ve yarattığı etkiden dikkatleri uzaklaştırmak için her zamanki yakınma huylarından vazgeçmeyerek, “mağduriyetlerini” dile getirdiler, “azarlandıklarını” belirttiler, “yakışmadığını” söylediler, ardından da hükümete yakın gazeteler tarafından linç başladı.
“Cübbeni çıkar”, “saçlarını tara”, “ellerini yıka” türünden saçmalıklarla Kılıç’ı itibarsızlaştırma operasyonuna dört bir koldan devam ettiler.
Derken Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck geldi.
Görünüşü, havuz kenarında altın kolyesiyle içkisini yudumlayan, güneşten ve alkolden kıpkırmızı olmuş Alman bir turist.
Gauck, Kılıç’ın tersine “misafir” olarak burada bulunuyordu fakat söyledikleri ev sahibini aratmadı.
Öyle doğru şeyler söyledi ki Almanya Cumhurbaşkanı, az daha ona da, “Bırak Almanya Cumhurbaşkanlığı’nı, gel sandıkta görüşelim” diyecekti hükümet yetkilileri ve kontrollerindeki gazeteler ile parmaklarının ucundaki köşe yazarları.
Neredeyse onun için de Merkel’le görüşüp Türkiye’ye iadesini isteyeceklerdi.
Herhalde bundan sonra Gauck, “Dostlar duymaktan hoşlanmayacağınız şeyleri de söyleyebilmeli” derken bir daha düşünecektir. En azından eğer gelirse bir sonraki ziyaretinde.
Star gazetesi, Gauck’un açıklamalarını ön sayfasından “Gauck gouck etti gitti” başlığıyla verdi. Demokrasi istemek onlar için “gak guk”tan başka bir şey değildi.
Alman basınından gelen, “Onsuz da olur ama nezaket bir erdemdir” sesleri ise en az bir Alman Cumhurbaşkanı’nın suratımıza vurduğu Türkiye gerçekleri kadar utandırdı açıkçası.
Alman basınından gelen bu utanarak hatırlanacak “ders”, Başbakan’ın Almanya Cumhurbaşkanı’nın arkasından söylediği sözlerle ilgiliydi.
“Kendini galiba hala rahip sanıyor”, “O aklı kendine sakla” ,“Misafir haddini bilmeli” laflarıyla uğurlandı Gauck.
Almanya Cumhurbaşkanı’nın tıpkı Anayasa Mahkemesi Başkanı gibi sert ve terbiyesizce tepkilerle karşılaşmasının nedeni, gerçekleri “dostça” dile getirmesi oldu.
Gauck’un sözleri arasında en dikkat çekeni ise hükümetin yargıya müdahalesiyle ilgili olanıydı.
“Hükümet, çok önemli bir seçim zaferiyle bu kadar büyük bir güce sahipken neden yargıya müdahale etmeli?” diye sordu Gauck.
Gauck’un bu sorusuna Erdoğan’ın cevabı, “Galiba kendini hala rahip sanıyor” oldu.
Zaten kimse de kendisinden, “Hem suçluyuz hem de güçlüyüz” demesini beklemiyordu.
O halde Gauck’tan bir farkı kalmazdı zaten.
Umulanı değil bildiğini söyleyen misafir Türkiye’den gelen tepkiler üzerine, “Az bile söylemişim” derken haksız değil.
Çünkü Ermenilerin yaşadığı acılarla yüzleşiyor gibi yapan Başbakan’ın, Almanya Cumhurbaşkanı ve Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın dile getirdiği diğer gerçeklerle yüzleşebilmesi için kendisine daha çok hukuk, insanlık ve demokrasi dersi verilmesi lazım.
Bilal’e anlatır gibi…
Sabırla…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.01.2015
7.01.2015
30.12.2014
24.12.2014
16.12.2014
28.11.2014
18.11.2014
11.11.2014
4.11.2014
21.10.2014