Kerem ALTAN
Bir yanda anayasa, diğer yanda “Ya, sen git işine bak ya” sözleri…
“Yasaların anası”, “yapamazsın” diyor, o, “güldürmeyin beni” hallerinde...
“Oğlum bak git” anlayışıyla yönetilen “Yeni Türkiye”…
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra “paralel başbakan” olarak görevini sürdürmeye karar veren Erdoğan’ın işi de zor.
O, her şeyin paraleli... Paralel başbakan, paralel parlamento, paralel yargı, paralel belediye başkanı, paralel imar müdürü…
Baktı ki şu anayasa bir türlü değiştirilemiyor, paralel parlamento olarak kendince bu tip ufak rötuşlarla “Yeni Türkiye”nin “el kitabı”nı yeniden yazmaya koyuldu…
İlk maddeye şöyle bir şey yazsa da hepimiz şu belirsizlikten iyi ya da kötü kurtulsak artık:
“T.C 12. Cumhurbaşkanı olan, boş zamanlarında eski günlerin hatırına başbakanlık da yapan Recep Tayyip Erdoğan’ın, değerli zamanını harcayarak ustaca kaleme aldığı anayasa maddeleri değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez.”
Nasıl? Fena fikir değil sanki.
En azından yandaş basın da “usta” yaptıklarına bir kılıf uydurabilmek için kıvranmaktan kurtulur.
Düşünsenize, yandaş basının en “Yeni Akit”i Star bile hiç olmazsa zevahiri kurtarmak gerektiğini kavrayıp pek bir işe yaramasa da tarihten bir yaprak koparıp sundu önümüze…
Gazete, 15 Ağustos Cuma günkü sayısındaki, “Cumhurbaşkanlığı yeminle başlar” başlıklı haberinde, “Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun, 1989’da Meclis’in seçtiği Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a hakaret davasındaki kararında, 61 ve 82 Anayasası referans alınarak ‘Cumhurbaşkanlığı sıfatı seçimle değil and içmeyle başlar’ denildiğini” yazdı.
Fakat anayasa öyle demiyor… Bu işin profesörleri de öyle…
Ve benim bildiğim kadarıyla demokratik olduğu söylenen rejimlerde devletin çerçevesi anayasaya ile çizilir ve o çerçevenin dışına çıkılamaz. Anayasalardaki değişiklikler de bir adamın iki dudağından çıkan emirlere göre değil ya Meclis’te ya da halka sorularak yapılır. Bunun dışındaki her girişim ağır suçtur…
“Paralel başbakan” ise, zavallı Star kadar zahmete girme bile gereği duymadı, “Oğlum bak git” dedi ve işin içinden çıktı…
Veresiye suçları da kabardıkça kabardı… Yeryüzünde bu kadar çok suç işlemiş ve işlemeye devam eden başka bir siyasetçi daha yoktur herhalde.
Mahkemelerin aldığı kararları bile dinlemeyip, “Güçleri yetiyorsa yapsınlar” diyen biri var karşımızda…
Biliyorum, diktatörlük lafından pek hoşlanılmıyor buralarda... Muhalif gözüken birçok yazan çizen aydın bile Erdoğan için kullanılan diktatör lafını biraz çizgi ötesi buluyor ve “pazarlık”ı “otoriter eğilimli” noktasında sonlandırıyor.
Peki bana söyler misiniz; herhangi bir adamın istediği her yasayı dilediği zaman çiğneyerek aklına eseni yaptığı rejimlere ne denir?
Yıllardır ha değişti ha değişecek denilen şu gerilerin gerisi anayasaya bile sığamayıp istediği an delip geçebilen, altını üstüne getirerek çiğneyebilen birisi için sadece “otoriter eğilimli” demek, durumu açıklamaya gerçekten yetiyor mu?
Ya da sorun Erdoğan’ın “herhangi biri” olmadığının düşünülmesi mi?
Yandaşların “sanal alemi”nde bu böyle olabilir ama emin olun durum gerçekte biraz daha farklı…
O, devletin üst makamlarına erişme şansını yakalamış herhangi biri sadece… İnsanlara hizmet etmeye talip olan bir siyasiden başka bir şey değil.
Ama bunlar ona yetmiyor.
İçindeki her makamı kendisinin dolduracağı “paralel bir devlet” olmak istiyor.
Oluyor da...
Sadece bunun çok ağır bir suç olduğunu ve bir bedelinin bulunduğunu kavrayamıyor bir türlü.
Kavradığında ise onun için çok geç olacak.
Yılmaz Özdil ve izindekiler…
Hürriyet uzun zamandır Alper Görmüş çizgisinde ilerliyordu ve sonunda Aydın Doğan da baskılara dayanamayıp her zaman olduğu gibi muktedirin yanındaki yerini aldı: “Her gün hükümeti eleştirmek gazetecilik değildir.”
Ardından da önce Enis Berberoğlu’yla yollar ayrıldı, sonra da Yılmaz Özdil’in yazısı yayınlanmadı ve sonunda Özdil de Berberoğlu gibi mağdur gazeteciler kervanına katıldı.
“Mağdur gazeteciler” lafı biraz kinayeli gelmiş olabilir… Yine de durumun ciddiyetinin farkında olmadığımı düşünmeyin lütfen.
Yaşananlar fikir ve basın özgürlüğü bakımından çok kaygı verici fakat Enis Berberoğlu ile Yılmaz Özdil gibi gazetecilerin bile mağdur olabildiği “Yeni Türkiye” beni epey eğlendiriyor açıkçası.
Tıpkı, Yılmaz Özdil gibi bir “telgraf ustası”na bile tahammül edemeyen “sağlam irade” gibi…
Görülüyor ki Habertürk, Vatan ve kimi zaman Milliyet destekli havuz medyası yetmiyor “paralel başbakan”a… İstiyor ki herkes ya onu övsün ya da sonsuza dek sussun…
Bunu sadece Erdoğan’ın arzuladığını düşünürseniz yanılırsınız…
Basının yeni “Yılmaz Özdil”leri, yeni “Hasan Karakaya”ları da “reis”leri gibi, gerçekleri dile getiren muhalif her sesin “kara bir delikte yok olması” hayaliyle köşelerini süslüyor…
Üstelik buna, Erdoğan’ın ırkçı olmadığını anlatmaya çabaladıkları yazılarda kalkışıp kendilerine gülümsetiyorlar.
Peki, bu kadar imkana rağmen neden hiç kimseye tahammül edemiyor paralel başbakanın paralel Özdil’leri?
İstedikleri gazetelerde yazıp, istedikleri kanalda programlar yapıp, istedikleri başarıya ulaşmış görünürken insanların yok olmasını arzu etmek ne anlama geliyor?
Neden bu kadar rahatsız bunlar?
Tahammül edemedikleri şey, “milli irade”den bin bir zahmetle saklamaya çalıştıkları gerçeklerin asla yok olmaması, her gün yeniden yüzlerine çarpması…
Tabii bir de bu kadar çok yalan söyleyip, dalkavukluk yaptıkları için küçümsendiklerini, aşağılandıklarını, saygıdeğer insanlar arasında itibarlarının kalmadığını bilmeleri…
Ama üzgünüm… İnsanları kara deliklerde değil de gaz odalarında bile sustursalar hiçbirinin iki yüzlülüğü, hiçbirinin kurnazlığı, hiçbirinin açgözlülüğü, görünce kaçacak delik aradıkları o gerçekleri yok etmeye yetmeyecek…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.01.2015
7.01.2015
30.12.2014
24.12.2014
16.12.2014
28.11.2014
18.11.2014
11.11.2014
4.11.2014
21.10.2014