Markar ESAYAN
Taraf gazetesi bir süredir 2000 ile 2010 arasında Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye algısını tamamen deşifre eden WikiLeaks kriptolarını yayımlıyor. Ergenekon davası, karmaşık Kürt meselesi, Asker-yargı vesayeti, Ermeni olgusu, vesayette medyanın rolü gibi konularda, ülkemizde son yıllarda yaşanan şeffaflaşma ve dolup taşan bilgi bagajı ile WikiLeaks ABD belgeleri, bir elmanın iki yarısı gibi resmi tamamlıyor. Vatandaşı için hep bir muamma olagelmiş Türkiye Cumhuriyeti Devleti, artık görünür, bilinir bir şey haline dönüşüyor. Böylelikle devleti ehlileştirmek, onu bireyin- toplumun hizmetkârı haline getirmek de mümkün olabilecek bir zaman sonra.
Taner Akçam bir makalesinde, “Kurtuluş Savaşı Ermeni ve Rumlara karşı verilmiş bir iç savaştır” der. Kuvayi Milli hareketi ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’ne baktığınızda, kadroları Ermeni soykırımına karışıp Anadolu’ya kaçmış İttihatçılarla doludur. Yine bu cemiyetler özellikle Ermeni ve Rumların tehdit algılandıkları vilayetlerde kurulmuştur. Şöyle devam eder Akçam: “Tüm bir Kurtuluş Savaşı boyunca, Anadolu’da Birinci Dünya Savaşı’nın sonuçlarını denetlemek için bulunan İtilaf birliklerine karşı savaş verilmemiştir. Kurtuluş Savaşımızın ilk kurşunu, 19 Aralık 1918 günü Dörtyol’da patladı. Bu ilk kurşun öç almak için geri dönen Fransız üniformalı Ermenilere atıldı. Bu ilk kurşunun atıldığı yerde, Dörtyol’da İngilizlere başvurulur ve İngilizler bir Hint birliği yollayınca ortalık yatışır. İngiliz işgaline herhangi bir tepki yoktur, hatta arzu edilmektedir.”
Her güzide şehrimizin kurtuluş günlerinde temsili düşmanların neden Ermenilerden mürekkep olduğunu da bir düşünelim burada.
Ve şimdi günümüze gelelim.
Taraf gecen cuma ve cumartesi Türkiye’de misyonerlik, Hıristiyan ve Ermeni paranoyasını ortaya seren WikiLeaks belgelerini yayımlandı ki, Malatya Misyoner katliamını anlamayı sağlayan resim çizdi. Savcı Zekeriya Öz, tam da misyonerlik ve Zirve meselesini bağlayan “İlahiyatçı” düğümüne el attığı gün, son dakika isminin listeye eklenmesiyle terfiyen davadan uzaklaştırıldı. Zamanlama gerçekten manidardı. Acaba bunda sadece Ergenekon lobisi mi, yoksa Zirve katliamını mazur görebilecek paranoid bir devlet-millet zihniyeti mi rol oynamıştı? Belki de her ikisiydi... Tıpkı Malatya katliamının mümkün olmasını sağlayan zehirli zihinsel birlik gibi...
ABD’nin özellikle 2005 yılında Türkiye’deki hem azınlık hem de misyoner Hıristiyanlara karşı yönelen sert ve hedef gösterici söylemden çok rahatsız olunduğu öğreniyoruz. ABD Ankara Büyükelçisi Eric Edelman’ın, misyonerlere karşı sert açıklamalar yapan dönemin devlet bakanı Mehmet Aydın’a hitaben yazdığı mektup, merkezine gönderdiği telgrafta şöyle yer alıyordu: “Hatırlayacağınız üzere, görüşmemiz sırasında Türk yetkililerinin Hıristiyan- karşıtı söyleminin milliyetçi hissiyattaki genel bir yükselişle birleştiğinde, Hıristiyanlara karşı şiddetin önünü açabileceğinden kaygı duyduğumu söylemiştim. Görüşmemizden kısa bir süre sonra, iki saldırganın 21 nisanda, sabahın erken saatlerinde Ankara’daki Uluslararası Protestan Kilisesi’ne yangın bombası attıklarını öğrendim...”
Uyarılar boş değildi...
Nitekim Katolik Rahip Andrea Santoro 5 Şubat 2006’da Trabzon’da öldürüldü. Konuyla ilgili olarak cinayetten iki gün sonra Ankara’daki ABD Başmüsteşarı Nancy McEldowney’nin kaleme aldığı telgraf metninin “YORUM” bölümünde şu ifadeler vardı:
“Türkiye’de Hıristiyanlara yönelik tehditlerde ve kiliselere karşı barbarlık eylemlerinde 2004 sonlarından itibaren bir tırmanış oldu, bu da medyadaki artan Hıristiyan-karşıtı yayınlarla aynı döneme denk düştü. Hükümet, özellikle de Diyanet, dönem dönem Hıristiyan misyonerlik faaliyetlerinin “tehdidi” konusunda alarm verici açıklamalar yaparak bu gerilimleri şiddetlendirdi. Bu cinayetin, bu genel gerginlikle bağlantılı olup olmadığını bilmiyoruz - hiçbir zaman da bilmeyebiliriz.”
Yok canım, kim demiş. Bal gibi biliyoruz artık.
21 Aralık 2004 tarihli Washington’a Ankara’dan giden telgrafta ise Büyükelçilik Müsteşarı Robert Deutsch “Paranoya” başlığı altında Türk devletindeki Ermeni ve Hıristiyan algısının hastalıklı halini şöyle açıklıyor: “Türk Devleti’nin tarihten duyduğu korku, Ankara’nın sahadaki JİTEM birimlerine ‘Ermeni ayrılıkçılığı’ ile mücadele etmeleri için bir dizi emir vermesinden de anlaşılıyor. İrtibatta olduğumuz kişinin JİTEM’deki tanıdıkları ona, güneydoğuda sadece bir avuç Ermeni kaldığı düşünüldüğünde, uzun bir süreden beri bu talimatlarda ısrarcı olunmasının, kendilerini hayrete düşürdüğünü söylemişler. Ermeni ayrılıkçılığının varlığını gösteren işaretleri ortaya çıkarmak için nafile uğraşırken, Ankara’nın bu şüphelerinin, soyağacını ortaya koyan ve başka şeylerin yanı sıra -özellikle de doğu ve güneydoğunun belirli bölgelerinde- Osmanlı yetkililerinin ve yerel Müslüman çetelerin Ermenileri tehcir ettiği ve kitle halinde öldürdüğü dönemde, ataları gönüllü ya da zoraki olarak din değiştiren veya evlatlık verilen kaç vatandaşın Ermeni kökenden geldiğini de gösteren titiz nüfus kütüklerine dayandığını anlamışlar. Bu uzak ve bastırılmış Ermeni bağlantısı o kadar yaygın ki, bizim kaynağımıza göre, JİTEM, Ermeni kökeni olan bir köy imamına bile rastlamış.
JİTEM subayları dahi devletten gelen bu paranoyakça direktifleri garipsemişler. JİTEM gibi karanlık bir örgütün gerisine düşen bir Ermeni-Hıristiyan korkusu...
Acaba Savcı Öz’ü, Zirve’ye yaklaştıkça ürken bu “devlet” algısı mı kurban etti?
Yarın devam edelim isterseniz...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Operasyon çökünce...
9.05.2019 - Kızgın demiri soğutma yöntemleri...
2.05.2019 - Müzik ve terör örgütü listelerinin benzerlikleri...
24.04.2019 - Taşın altına elini yine Erdoğan koydu...
21.04.2019 - Millet İttifakı neye kuluçka oldu?
18.04.2019 - Organize kötülüğün peşini bırakmayacağız...
16.04.2019 - CHP'nin 2019 resmi
13.04.2019 - Mazbata fetişizmi neye delalet?
10.04.2019 - 31 Mart’ta Türkiye neyi başardı?
3.02.2019 - Bu seçimin adaletsizliği…
28.03.2019
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları







































Ahmet KAYA
Ahmet Baba!.. Büyüksün!.. Keşke htüm yazarlar senin gibi cesur ve dürüst olsaydı!.. Sevgili Ahmet Altana ve DüzceYerelHaber.Coma Sonsuz teşekkürlerimi sunarım!..
ahmet
öğretmenlerinin hepsini okumadım ama okuduğum kadarıyla sana sadece gazetende kesin bilgi olmayan şeyleri(strafor dedikodularını) gercek bilgi gibi manşeten neden verdiğin soruluyordu.sense dalga gecmeyi tercih etmissin ne diyeyim gözümden düştün
adil ozcan
ahmet altan sen lafin bittigi yerdesin
Ad Soyad Giriniz...
harikasın Ahmet Altan. tek kişilik muhalefet paretisi gibi
MEHMET TATLIDİL
Ahmet Altanın kalemine sağlık.gerçekleri dile getirmekten çekinmeyen kalemler susmasın...Bu güzel makaleyi Kenan beyin sayesinde okuduğum için teşekkürlerim kenan Ağaya...
Hasan Deniz
Doru söyleyeni 9 köyden kovarlarmış. Meyvalı ağaç taşlanırmış. Ahmet Hocam, beyninize, ağzınıza, dilinize, bütün bedeninize sağlık... Yazınızı destekler mahiyette, onların ve benim iyi anladağımız bir tarzda da şu cümleyi eklemek istiyorum: Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır ey cemaati müslimin... ey Zaman ahalisi...
kemalettin tuğcu
helal olsun, kol böreği gibi adeta.