Markar ESAYAN
Türkiye'de 'liberal' diye adlandırılan 'seçkin' aydınların siyasi pozisyonunun ne Atilla Yayla'nın ısrarla anlatmaya çalıştığı 'liberalizmle', ne de Etyen Mahçupyan'ın teorisini kurduğu 'demokratlıkla' ilgisi var. Gezi krizi ile daha da kristalize olan bir gerçek bu, ama daha öncesinde de var olmayan bir durum değil.
Askeri ve sivil vesayete karşı konumlanışın getirdiği bir zorunluluk olarak 2002-2010 sürecinin kendisi reformcu şemsiye altında birleşmeyi dayatıyordu. Süreç, vesayete karşı değişimi ima eden reformları savunma zorunluluğu ile muhalifleri bir torbanın içine attı. O torbanın içinde mutlu mesut yaşandı bir süre.
Bu ise sürdürülebilir bir durum değildi. Olağanüstü geçiş dönemlerinde görülebilecek, normalleşmeye doğru -ortak düşmanın pes etmesi ile- parçaları kendi yollarına gidecek bir 'voltrandan' bahsediyorduk. İyi ki de öyle oldu. Çünkü bu simülasyonu gerçek durum zannederek kendimize dışarıdan bakmakta rehavete kapılabilirdik.
Toplum çatışmalardan da oluşur, değişim ve uzlaşmalar bu karşıtlığın bir meyvesidir. Vesayetin sinmesi ile demokratlıklarımız görece özgürleşmenin prizmasında kırıldı ve birçok parçaya ayrıldı. Herkes kendisi gibi olma, kendi yoluna gitme fırsatını elde etti. Eşzamanlandık.
Hasılı, liberal, sol liberal, demokrat vs. diye adlandırdığımız kesimlerin de aslında bu ideolojik sıfatlarla tanımlanamayacağı, böyle olmak gibi bir zorunluluklarının da olmadığı sanırım daha iyi anlaşıldı. Hükümetin tüm sorunlarına rağmen 2002-2010 dönemindeki reformcu durumdan bugün daha geride değiliz. Ama Çözüm Süreci gibi bir barış projesine rağmen daha farklı ve keskin ayrışmalar yaşıyoruz.
Peki neden böyle oldu?
Aslında sadece ülke normalleşme sancıları çekiyor. Vesayet sonrası yoğun bakım gibi düşünün. Bu normalleşmenin ima ettiği öznelere dönüş olgunlaşıyor. Dindarlar kamusal alana artık kalıcı bir biçimde yerleşiyor. Bir seçkin, artık aynı anda demokrat, solcu veya liberal olarak gözükemiyor. Çünkü seçkinlerin Türkiye tahayyülü, hükümet ile yola çıkarken muhtemelen bu değildi. Kemalistlerle ayrı düştükleri yer, Türkiye tahayyülü değil, onun şiddet eşliğinde gerçekleştirilmiş olmasıydı ve daha çok vicdaniydi. Solun sık sık Kemalizm'le buluşmasının nedeni, tahayyüldeki bu örtüşme ve dine duyulan ortak alerjiydi mesela.
Oysa bugün, birbirimize ihtiyacımız artık güçlü düşmana karşı farklarımızı teferruat kılacak bir zorunluluk gerektirmiyor. Birbirimizle gerçek dünya, gerçek ihtiyaçlar ve kendi dünya görüşümüz üzerinden ilişki kuruyoruz. Bu iyi bir şey... Maskelere ihtiyacımız daha az. Cemaatsel dayanışmaya, yani bireyin dayanışmaya kurban edilmesine lüzum, ceberut devletin halka hizmet aygıtına dönüşmesiyle birlikte azalıyor.
Şükrü Hanioğlu, ''Liberal' seçkinciler, demokrat muhafazakârlar' başlıklı son makalesinde şöyle izah ediyor bu durumu: 'Bu toplumlarda 'özgürlük' söylemi kullanan, bu nedenle de Batı tarafından 'liberal' olarak tanımlanan bireyler, gerçekte Weberyen anlamda seçkinci bir statü grubu oluşturarak demokrasi karşıtı siyasî yaklaşımları içselleştirmektedirler. Bu ise Batı ile 'aşk-nefret' ilişkisi yaşayan söz konusu 'liberaller'i, Türkiye ve Mısır örneklerinde görüldüğü gibi, vesayet rejimleri ve askerî darbelere destek verme durumunda bırakmaktadır.'
(...)
'Özgürlükçü söylem kullanan seçkinci statü gruplarının gerçekte özgür bir toplum değil, kitlenin 'aydınlatılma' yoluyla kendilerine dönüştürüldüğü bir baskıcılığı hedeflemesi ve bunun aracı olarak da 'devlet'i kullanması, Mısır ve Türkiye benzeri toplumlarda muhafazakârlığı demokrasi savunucusu durumuna getirmiştir.'
Bu konuyu Gezi krizinden beri ben de ısrarla işliyorum. Cemil Ertem'le yazdığımız 'Dünyayı Durduran 60 Gün' kitabında da genişçe yer alıyor bu önemli mesele.
Neden bu kadar önemli diye sormanız mümkün. Çünkü, özgürlük söyleminin istismar ediliyor olması reform sürecini zedeliyor. Çözüm Süreci gibi hayati projeleri ve Gezi'deki anlamlı olabilecek özgürlük talepleri de iktidar savaşında harcanacak bir hedef olarak görülüyor.
Hem Çözüm Süreci, hem Gezi krizi ve hem de demokratikleşme paketi üzerine, seçkin aydınların haczinde olan kesimlerde kafa karışıklığının artmasının nedeni, 2002-2010 aralığında yaşanan reform sürecinden kalan itibar ile havalanan söylem balonundan kaynaklanıyor.
'Demokrasi olmadan barış olmaz', 'Demokrasi sandıktan ibaret değildir', 'Yetmez Ama Evet bitti, artık hep hayır diyeceğiz', 'Erdoğan bir diktatördür' bu söylem balonlarından sadece birkaç tanesi...
Bunu sadece Erdoğan'ın hatalarına duyulan öfke, seçkin statü kibri ve İslamofobi ile açıklamak mümkün değil. Diğer bir etken de, Avrupai yaşam biçimlerine sahip olma (mesela opera dinlemek gibi ) ve muktedire karşı mazlumun sözcülüğünü yapmanın (Mesela hizmet veren sınırına kadar başörtüsü özgürlüğünü desteklemek gibi) demokrat olmaya yeteceğinin farz edilmesi.
Oysa demokrat olma konusunda, şundan birkaç sene öncesine kadar vesayet, darbeler ve faili meçhuller ile birlikte yaşayanlar olarak, bu ülkede herkesin öğreneceği birçok şeyi olduğu ortada. Sanırım, her kesim ve her birey vesayet sayesinde dikkatimizi çekmemiş olan demokrasi kültürü eksikliğini fark ediyor veya bunun sıkıntısını çekiyor.
Yani, 'vesayet gitti kusur göründü' de denebilir...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019