Markar ESAYAN
Ülkemiz güzel. Bunu herkes kabul ediyor. İnsanımız da güzel. Eğer kendi küçük mahallenize sıkışmamış, biraz Türkiye'nin değişik yörelerini görmüş, insanlarına dokunmuşsanız, hele hele yurt dışında da farklı bölgeleri deneyimleme şansınız olmuşsa, bunu çok daha iyi takdir ediyorsunuz. Ülkemiz fiziki olarak güzel olmakla birlikte, Türkü, Kürdü, Lazı, Gürcüsü, Azerisi, Ermenisi, Romanı, Terekemesi, Boşnağı, Süryanisi, Ezidisi, Çerkesi, Arabı ve kim varsa daha, insanımız çok değerli ve güzel.. Siyasete atılmanın en değerli getirisi, insanlarımızı daha yakından tanıma, onların evlerine, işyerlerine, gönüllerine girme şansını vermiş olması kanımca. İnsanın, insanımızı tanıdıkça bu ülkeye inancı daha fazla artıyor.
En öfkeli veya en önyargılı kişiyle bile birkaç kelam ettiğinizde, size gönlünü ve evini, sofrasını açıyor. Bunu birlikte geçirdiğimiz yüzlerce yıllık beraber yaşama geleneğine, beraber yaşadığımız zorlu ve güzel tecrübelere borçlu olduğumuz ortada. Belki de en değerli yönümüz budur.
Medyanın gözümüzün içine soktuğu aslında bu toplumun genel karakterini yansıtmıyor. Mesela, AK Partili kadınlara saldıran, demokratik haklarını engelleyen, onları hırpalayan kişiler, bu toplumun kalitesini temsil etmiyorlar. Bilakis, doğrudan bu kuvvetli özelliği yıkma, bozma amacı taşıyorlar. Ya hastalanmış kişiler, ya da profesyonelce işlerini yapan provokatörler. Buradan insanımız ve ülkemiz için genel sonuçlar çıkarmak büyük haksızlık olacaktır.
Tabii ülkemiz ve toplumumuz hatadan münezzeh değil. Yaşam varsa sorun da var. Ancak birey gibi, toplumun da gelişmek ve doğru yönde ilerlemek için kendisini doğru konumlandırması da önemli. Yine birey gibi, toplumun da bir özgüveni olmalıdır. Bu özgüveni sağlamak için kendimize dair doğru bilgilere haiz olmalıyız. Ne olduğumuzdan kötü, ne de olduğumuzdan iyi hayali bir yere konumlanmak bizlere fayda sağlamaz.
Türkiye halkları, bu açıdan büyük haksızlığa uğradı. Birlikte büyük bir imparatorluk ve değerli bir uygarlık kurmuş bu halk, geçmişinden, geleneklerinden, dilinden, inancından bir günde koparılmak suretiyle, ondan kendisine yabancı bir elbiseye girmesi beklendi. Sadece beklenmedi, buna zorlandı. Bu olmayınca da, düşman addedilen özgün kimlikler aşağılandı, değersizleştirildi ve bu bir ölçüde etkili de oldu. Çünkü bu mühendisliğe eşlik eden baskı, sürekli hale gelen fakirlik ve başarısızlıklar toplumun özgüvenine zarar verdi.
Bunun simetrisinde ise, Batıcı toplum mühendisliği pespayece bir yüzeysellikte kaldı.
İktidarın nimetlerinden ve gardırop batıcılaşmasının kolaylığından faydalanan dar bir kesim oluştu. Bu kesimde, maalesef, onlara da zarar verecek türden bir gerçeklikten kopuş yaşandı. Bu insanlar, gerçekten üstün ve soylu, bilgili, çağdaş, laik, demokrat olabildiklerini zannettiler. Zarf ve mazruf yer değiştirdi. Eski Türkiye devlet sistemi, bu simülasyonu tüm olanakları ile ayakta tuttuğu müddetçe, acı gerçek bir kenarda sabırla bekledi. Ta ki, aşağı, hakir, çağdışı, akılsız bulunan “ötekiler” iktidara gelip, ülkeyi muassır medeniyetler seviyesine gerçekten çıkartana kadar...
Bu ertelenmiş yüzleşme, ertelenmiş kazayı da gündeme getirdi. İki sosyoloji arasında karşılaşma yaşandı. Bugünlerde yaşadığımız sertliğin tarihsel/sosyolojik temeli budur. Devlet olanakları ve soğuk savaş konjonktüründe oluşturulan simülasyon dağılınca, bu kesimler kendilerini çıplak, korumasız hissettiler. Avrupa'da burjuvazinin aristokrasiye karşı sergilediği üstünlüğe benzer bir dönem yaşanmakta. Hazırdan yemeye, hazırdan yemiyorsa bile rakipsiz olmaya alışmış kesimler, bu değişimden nefret ettiler. Aslında, önünde sonunda bitecek bu dengesizlik, anomali, AK Parti ve muhafazakarlar sayesinde olabilecek en barışçı şekilde dengeye geliyor, bu dengeleme süreci, elitleri veya kendisini elit zanneden orta sınıf kentlileri de olumlu etkiliyor. İstanbul sermayesi, engellenmek bir yana, beş kat zenginleşiyor, muhafazakarların gerçekleştirdiği sessiz devrimin tüm olanaklarından faydalanıyor. Bunun değerini bilebilecek durumda değiller ama.
AK Parti doğru yolda. Edepsizlik yapmadan, şiddete bulaşmadan ülkeyi normalleştiriyor. Eski Türkiye'nin ideolojik tornasından geçmiş, o projeye inanmış, nimetlerinden faydalanmış neslin, iyileşebileceğini zannetmiyorum. Üstelik iyileşmeme haklarına da saygı duyuyorum. Ancak bu hak, faşizme, şiddete, şirretliğe ve suça dönüştüğünde tabii ki ayıplanacak ve kendilerine fayda sağlamayacaktır.
Her halükarda, bir dönem kapanıyorsa, dönemin sahipleri sıkıntı yaşayacaklar, dönemi kapatanlara iyi hisler beslemeyecekler, ahlaki noksanlık kendilerini nesneleştirecektir. Bu nesneleşmenin en grotesk hallerine bugünlerde şahitlik ediyoruz. Bu kesimleri PKK, DHKP-C ve Paralel Örgüte sempati duyar hale getiren durumun özeti budur.
Kimse bence fazla şikayet etmesin. Ne beyaz Türkler, ne de muhafazakarlar. Bu karşılaşmayı olabilecek en hasarsız şekilde atlatıyoruz. Yük muhafazakarların sırtında. Çünkü sorumlu davranma mecburiyeti onlarda. Yaratılan cendereye dayanmak kolay değil. Ancak sonuna kadar dayanan kurtulacaktır. Bu kurtuluşun en büyük ödülü gönül ve vicdan rahatlığıdır.
1 Kasım seçimleri bu açıdan tabii ki önemli. Ciddi bir ayaklanma ve darbelendirme sürecinin içindeyiz. Bunu bastıracak en önemli fırsat, operasyonların boşa çıktığını tüm dünyaya gösterecek seçim sonuçlarıdır. Yeni Türkiye'nin doğuşunu engellemek adına, ülkede Türk/Kürt, Sünni/Alevi kavgasını göze alanların suratına inecek tokat, seçim sonuçlarıdır.
Mükemmel bir son yok. 1 Kasım'da ne olursa olsun, hayat devam edecek, yeni olanakların yanında yeni handikaplar, yeni handikapların yanında da yeni fırsatlar bizleri bekliyor olacak. Bu da hayatın bize bir müjdesidir aslında. Hayat devam ettikçe umut da vardır. Hiçbir zaman için ne enseyi karartmanın, ne de cennetteymişiz gibi davranmanın bir anlamı olacaktır.
Allah bu seçim sonuçlarını ülkemiz, bölgemiz ve dünya için hayırlara vesile kılsın.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019