Markar ESAYAN
2011’i 35 kardeşimizi yılın son günlerinde feci şekilde öldürülmeleriyle geride bıraktık. Belki onlar hiç yaşamıyorlardı. Oraları “öyle yerler” olduğu için, belki çoktan ölüm fermanları çıkmıştı. 12-13 yıl fazladan yaşadılar, şansları bu kadar yaver gitti de diyebilirsiniz. Sınırdan mazot, sigara geçirir, her an ölümle yan yana yaşarken, herhalde onlar da biliyorlardı Etiler’de dershaneye giden yaşıtlarıyla aynı hayatta kalma oranlarına sahip olmadıklarını. Ama güçleri yetmezdi tüm bunları değiştirmeye. Onlar da kadere böyle kafa tutuyorlardı. Günlük 20-30 liralık yevmiye ile dershane parası biriktirerek veya ailelerinin tek geçim kaynağı olmanın bir delikanlıya verdiği gurura tutunarak.
Başımız sağ olsun. Ölenlere Allah’tan rahmet yakınlarına da sabır diliyorum. Giden geri gelmez doğru; ama gidenin bıraktığı büyük boşluk ve ölme biçimlerinin zalimliği ile baş edilebilir belki. Yani adaletten bahsediyorum. Hızlı ve keskin bir adaletten. Yakınlarının yasını başlatacak, onlara teselli verecek en önemli husus suçluların bulunması ve cezalandırılması. Katliam sümenaltı edilmemeli, mazur görülmemeli ve tüm açıklığıyla aydınlatılmalı.
Devlet özür dilemeli. Resmî ve “ama”sız yine keskin bir özürden bahsediyorum. Literatürümüzde bu da yok, biliyorum, ama bu şerden birkaç hayır çıkartmalıyız ki, öldürülenler boşuna ölmüş olmasın. Manevi zarar mümkün olduğu kadar tazmin edilmeli. Kalanların yaşam enerjisinin bu katliamla tükeneceği bilinmeli ve bu sadece Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararları Karşılama Fonu’nun vereceği 22 bin liralık bir para ile olacak şey değil. Bu ailelerin ömür boyu sosyal güvence ve maaşa, gençlerin eğitim burslarına ihtiyacı var. Üstelik öngördüğüm bir başka tehlike bekliyor onları...
Bu katliam sonrası sınır ticareti, Sabah gazetesinin birkaç insanlık ayıbını birden dört kelimeye sığdırdığı “Gediktepe sendromu kaçakçıyı vurdu” zihniyetinde sırıttığı üzere hedefe konacaktır. Nasıl olup da devletin vatandaşını F-16’larla bombalayabildiğinin gerçek nedenleri irdelenmek yerine, bu bölgelerin tek geçim kaynağı olan sınır ticareti zapturapta alınırken, herhalde bu bölgenin ekonomik olarak çağ atlaması, Uludere’nin nano-teknoloji üssü haline gelmesini beklemiyorsunuz. Sözün özü, olay unutulunca, o bölge tek geçim kaynağından da olacak ve insanlar bugünden çok daha ağır bir çaresizlikle baş başa kalacaklar. Ya büyük kentlerin varoşlarına yığılacak, ya da daha tehlikeli geçim yollarına mecbur kalacaklar. Kaçakçılık aceleyle yasaklanırken, bundan doğacak boşluk mutlaka doldurulmalı.
Gelelim medyamıza. Tek cümleyle, Türkiye medyası hâlâ büyük oranda rezil ve omurgasız.
Katliam sonrası ilk gün olayın gerçekliğini perdeleyen neredeyse tek bir başlıkla çıkmışlardı. “Kahreden hata”... İkinci gün hemen Başbakan Erdoğan’a hizalandılar. Hürriyet “Devlet halkını bombalar mı” diye soruyordu rol çalarak. Taraf cevap verdi: “Ama bombaladı...” Bombalamadı mı? Olayın vahametini arttıran en büyük unsur bu değil mi zaten? Bunun sorgulanması gerekmiyor mu? Devletin F-16’ları kendi halkını bombalayıp öldürmüş. İtirazınız neye? Gerçeğin bu kadar net ve acımasız olmasına mı?
Medyanın bu yalakalığı sadece iktidara hoş görünme ve gönüllü otosansürle açıklanamaz. Bu kısmı Başbakan Erdoğan ve kurmayları iyi okusun.
Medyanın 28 Şubat günlerinde binlerce kişinin hayatı karartılırken oynadığı rolle hesaplaşılmadı. Ne ahlaki olarak mahkûm oldu, ne de suç teşkil eden eylemleri adalet önüne geldi. Aynı rezil adamlar-kadınlar aynı prestijli mevkilerinde görev yapıyorlar. Durduk yerde bunların bir “gestalt switch” yaşadıklarını düşünecek kadar saf değilsiniz herhalde. Şu anda Başbakan’a yaltaklanarak “Siren” rolü oynuyorlar. Buna yandaş medya da çanak tutuyor.
Yunan mitolojisinde ölümsüz doğaüstü yaratıklar olan “Siren”ler güzel sesleri ile denizcileri büyüler ve gemilerini kayalıklara çekerek kazaya uğratırlardı...
Başbakan Erdoğan gerçeğin bu çıplak haline tahammül edemiyor olmalı. Çünkü yine Sirenlerin oyununa gelip, devleti ve askeri kontrol altına aldığı yanılgısına kapılmış gibi gözüküyor. Bu yanılgıyla kamuoyuna artık TSK’ya ve devlete hâkimim mesajı verdi. Bu kefalet demektir. Öfke bundan. Haliyle, dün sorumluluğu askere ait olan şaibeler ve hataları da zımnen üstlenmiş oldu. Vesayet savaşları cepheden devam ettiğinde, hükümet bizzat mağdurdu, askerin yaptığı hatalar hükümetin hesabına yazılmıyordu. Hükümet de bu “güçler ayrılığı”nda halkın mağdurun yanında yer alıyordu.
Ankara ve medya, AK Parti’ye artık cepheden saldırmıyor, kendini ona teslim etmiş gibi davranarak onu dönüştürüyor. Böylelikle hem onun reformcu karakterini buduyor, hem de suç ortağı yapıyor. Buna iktidarın verdiği kibir ve özgüveni de ekleyin.
Başbakan’a soruyorum, siz TSK’da, MİT’te, Emniyet’te hangi köklü reformları yaptınız da, hangi suçlar adaletin önüne geldi de ona bu kadar iştiyakla kefil oluyorsunuz? Bu güveniniz bir yanılsama sadece.
Kendinize büyük bir kötülük yapıyorsunuz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019