Oya BAYDAR
Bir ülkede devlet, "Sayın Cumhurbaşkanı'nın talimatı" olmadan tuvalete bile gidemeyen, tek meziyetleri biat olan kulların elindeyse, toplumun işi bitik demektir.
Ne zamandır kafama takılan bir konu bu: Bakanlardan tutun -valiler başta- mülkî erkâna, askerî erkâna, devlet kurumlarının başına getirilmiş üst düzey bürokratlara, iktidar partisinin milletvekili veya belediye başkanı adaylarına kadar, ülkenin siyaset erbabı ve yöneticileri ağızlarını her açtıklarında sözlerine "Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla" diye başlıyorlar. (Bunlar zaten istifa da edemiyorlar, sultandan aflarını rica ediyorlar.)
Son örneği, İliç faciasından sonra Erzincan Valisi'nin olay yerinden yaptığı açıklama: "Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla olaya müdahale etmiş bulunuyoruz." Çok sık duyup da alıştığımız bu sözü, 2020'de Marmaris'te bölgeyi kasıp kavuran büyük yangın sırasında dönemin bakanlarının ağzından da, 6 Şubat deprem felaketi sırasında bölgeye sökün edenlerin ağzından da duymuştuk. Bakanlar, üst düzey bürokratlar da aldıkları bir kararı, bir icraatlarını açıklarken, "Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla" demeyi ihmal etmiyorlar.
Her duyduğumda, söyleten kadar söyleyenler adına da utanç duyduğum bir söz bu. Tuvalete dahi Sayın Cumhurbaşkanı'nın talimatıyla mı gidiyor bu zevat? Sayın Cumhurbaşkanı'nın talimatı olmasa görevlerini yapmayacak, sorumluluklarını yerine getirmeyecekler mi?
Bu kişilerin söze böyle başlamak için talimat mı aldıklarını, yoksa kendi belkemiksizlikleri, kişiliksizlikleri yüzünden mi böyle davrandıklarını merak ediyorum doğrusu. Her iki durum da aynı derecede vahim.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan
Yurttaş olamamış kullar ülkesi
Ülkemizde; siyaset hayatında, partilerde, örgütsel yapılarda, başta aile kurumu olmak üzere toplumsal örgütlenmede demokratik işleyiş eksikliği, sık dile getirdiğimiz, şikâyetçi olduğumuz konuların başında gelir.
"Demokrasi" en sık telaffuz edilen ama Türkiye insanının / toplumunun içine sindiremediği, özümseyemediği bir sözcüktür. Ağzımızın içinde, dilimizin ucundadır ama en az yüz elli yıldır kafamıza yüreğimize yerleştiremediğimiz bir kavramdır. Sorulsa, siyasetçiler ve toplumun büyük çoğunluğu demokrasi özlemi duyduğunu, demokrasi mücadelesi verdiğini söyleyecektir. Ama; Müslümanı, milliyetçisi, Türkçüsü, Kürtçüsü, sağcısı, solcusu ile aynı çoğunluğun, eşitlikçi özgürlükçü gerçek demokratik işleyişlere şu veya bu açıdan itirazı, demokratik işleyişin tam tersi uygulamaları vardır. Misal: yerel seçim atmosferine girildiği şu günlerde demokrasi sözcüğünü -hatta şampiyonluğunu- elden bırakmayan siyasî partilerin hallerine, söylemlerine, parti içi çalkantılarına bakın. Ya da; demokrasi, özgürlük, laiklik diye mangalda kül bırakmayanların mesela Kürt meselesi, mesela ötekinin inancına ibadetine saygı, mesela göçmenler, sığınmacılar, hele de eşit yurttaşlık deyince nasıl da kıvırtıp kırmızı kart gösterdiklerine bakın. Bu ülkede demokrasi, her kesimin kendisi için istediği bir konfor alanıdır, ortak bir değer değildir.
Neden? Çünkü demokrasi kul'lar rejimi değil, yurttaşlar yönetimidir. Ve "yerli ve millî değerlerimiz"le bağdaşmaz.
Demokrasi neden "yerli ve millî" değerimiz olamıyor?
İktidar çevrelerinin dillerine pelesenk ettikleri "yerli ve millî değerler"; çağdaş dünya, insan hakları, eşitlik, özgürlük ve demokrasi ile uzaktan yakından ilişkisi olmayan, üç yüz-beş yüz yıl öncesinin toplumsal düzenine ve faşizan zihniyete gönderme yapan kavramlardır. En saf ve açık anlamlarını günümüzde iktidar odaklarının desteğindeki tarikatların, cemaatlerin vaaz ettiklerinde bulabilirsiniz. Ahlâkı iki bacak arasında gören, kadını mal sayan, insanın yaşama sevincini, coşkusunu, yaratıcılığını, sanatsal ve bireysel özgürlüğünü sınırlayan, yasaklayan, eril iktidar odaklarının zihniyetini yansıtan bu sözde değerler, bir de devlet tapıncı ile perçinlenince demokrasiden söz etmek mümkün olmaz.
Yerli ve millî değerlerimiz söylemi, iktidarın hem kitleleri hem de muhalefeti esir almak için kendi meşrebine göre tanımlayıp topluma zerk ettiği bir uyuşturucudur. Ancak bundan ibaret olsaydı, iktidar değişince geçerliğini yitirir diyerek rahatlayabilirdik. Ancak meselenin köklerinin daha derinlerde olduğunu düşünüyorum ve bu noktada yazının başına bağlanıyorum.
Biat ve kul'luk kültürü aşılamadıkça
Her işin Sayın Cumhurbaşkanı'nın talimatıyla yapılması, kadim tarihimizden gelen devlet tapıncının (ve de korkusunun) biat kültürüyle harmanlanması sonucunda Türkiye insanının genetik kodlarına işlemiş bir ruh hali.
Türk toplumu, bugün hâlâ yüzlerce yıllık devlet geleneğinin, daha doğrusu hem kerim hem de kahhar devlet baskısının ve algısının etkisinden kurtulabilmiş değil. Türkiye insanı (tabii ki herkes değil, çoğunluktan söz ediyorum) "Devlet Baba"yı (döver de sever de!) kader gibi algılar. Devletin cisimleşmiş halini iktidarda kim varsa onda gördüğü için Cumhurbaşkanı'nın veya devleti temsil ettiğini düşündüğü kişinin talimatıyla hareket edilmesini de pek yadırgamaz.
Öte yandan, devlet kültü kadar biat kültürü de bu toprakların insanlarının ruhuna işlemiştir. Biat, yani tâbi olma, iktidarı kabul etme ve ona uyma hali, günümüzde "Allah'a biat" anlamının dışına çıkarak onun adına konuştuklarını iddia edenlere biat etmeye, onlara tâbi olmaya dönüşmüştür.
Birey insanın, kendini dünyevî ya da dinî bir otoriteye ve o otoriteyi temsil ettiği varsayılan kişiye/kişilere tâbi hissettiği; başka bir deyişle, özgür iradesini kendi dışında bir muktedire teslim ettiği bir düzen kulluk düzenidir. (Bu türden bağımlılık faşist yapılarda olduğu kadar sol ideolojik örgütlerde de aynen tekrarlanır.)
Kul insan özgür yurttaş olamaz. Gerçek anlamda demokrasi ise özgür yurttaşların yaşam ortamı ve rejimidir.
Kul'luktan yurttaşlığa geçememiş kitlelerle gerçek demokrasi kurulamaz, demokratik bir ülke inşa edilemez. İktidarlarını devlet mitosu ve biat kültürü üzerine kurmuş olanların böyle bir amaçları yoktur zaten. Ama, demokratik bir Türkiye kurmaya talip olduklarını söyleyenler, demokratik bir toplum özleyenler, kulluk zihniyetinin özgür yurttaşlık zihniyetine dönüşmesine öncelik vermek zorundadırlar.
Kul biat ve itaat eder; sultanın, reisin, başbuğun, vb, buyruklarına uyar, her işi talimatla yapar. Yurttaş ise yanlışa itiraz, haksızlığa isyan eder. Doğru gördükleri uğruna mücadeleden çekinmez, yurttaşlık etiğini/ahlakını düşüncesiyle, eylemiyle korur. Yurttaşlık cesaret ister.
Özlediğimiz dünyaya ve ülkeye ancak çoğunluğun kulluktan çıkıp yurttaş olmasıyla varabiliriz. Bunun için: kendimizden, çevremizden, örgütlerden, partilerden başlayarak yurttaş olma cesareti göstermeliyiz.
Kullar topluluğundan yurttaşlar toplumuna geçememek kaderimiz değildir. Sürecin bu kadar ağır gelişmesinin nedeni, devlete hakim olanların, gelmiş geçmiş siyasal iktidarların, kulluk ve biat kültürüne yaslanmaları, yurttaşlık bilincinin gelişmesini kendilerine tehdit olarak görmeleridir. Yönetenler, -ister devleti, ister bir partiyi, bir örgütü yönetsinler- kullardan hoşlanırlar. Kul'u yönetmek kolaydır, yurttaşlık bilincinin geliştiği kitleleri yönetmek ise zordur.
Seçimler kazanılmış kazanılamamış, şu kadar oy alınmış bu kadar oy kaybedilmiş… Önemsiz demiyorum ama, geleceğin siyasî hareketlerinin hedefinin kulları yurttaşlığa taşımak olması gerektiğini düşünüyorum. Kim kalacak? Hangi parti, hangi siyasî hareket, hangi hat geleceği kuracak, sorusunun cevabını ben burada arıyorum.
Yazarlar
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları



























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024