Roni MARGULIES
RONİ Margulies’le yeni öykü kitabı Ya Seyahat! ’ten hareketle yazarlık hallerini konuştuk
Roni Margulies’e sormuşlar: “Düzyazılarınızda, denemelerinizde, gazete ve dergi yazılarınızda devrim ve sosyalizm, azim ve iyimserlik, mücadele ve yeni dünya özlemi anlatıyorsunuz. Şiirlerinizdense karamsarlık, hüzün, mutsuzluk yansıyor. Bu çelişki değil mi?” Roni Margulies’in geçen hafta yayımlanan Ya Seyahat! adlı kitabının “bir tür önsöz”ünde yazıyor bunlar. Margulies bu soruya verdiği yanıtları “uydurduğunu” söylese de bize gayet mantıklı geldi yanıtlar... Gelelim kitaba; 13 öyküden oluşan kitapta Koltuk, Paralellikler, Babam Amerika’da, İstanbul’un Yerlileri özellikle okunması gereken öyküler. Sanki o seyahat, biraz yazarın babasından kalma koltuğuna, ilk Londra günlerine, Cornell yıllarına, köyüne çekilen Eli Baba’ya, bir döneme, bir tarihe ve birçok duyguya doğru yapılıyor... Margulies, “bir tür önsöz” diye yazdığı yazıyı “Beni Türk psikiyatristlerine teslim ediniz” cümlesiyle bitiriyor.
Ne kadar ciddidir bilemeyiz ama, bize göre Margulies’in yazın dünyasında her şey yolunda görünüyor. Sorularımızın yanıtlarını alınca bundan emin de olduk üstelik. Margulies’le iradesini, aklını, öfkesini ve yazarlığını konuştuk...
Şiir benim aklım, düzyazı iradem diyorsunuz... Bunu biraz anlatır mısınız?
Şiirlerim hakkında sıkça duyduğum bir yorum, “Kitabı bitirene kadar birkaç kez gözyaşlarımı zor tuttum”, “Neredeyse ağlıyordum” filan. Ben bunu her duyduğumda biraz şaşırırım. Çünkü şiir yazarken ne hissediyorsam onu yazıyorum ve ben hüzünlü, marazî, sulu göz bir adam değilim. Öte yandan, geçenlerde bir internet sitesinde gördüm, benden “Taraf’ın sivri dilli Troçkist yazarı” diye söz ediliyordu. Buna şaşırmıyorum. Çünkü gazete yazılarımda genellikle öfkelendiğim konularda ve hiç öfkemi saklamaya çalışmadan yazıyorum. Benim açımdan bir çelişki yok: Şiirlerimde ölümlülüğe, mutlu aşk olmamasına, insan ilişkilerinin sakatlığına, mutsuzluğa karşı bir öfke; düzyazılarımdaysa eşitsizliğe, adaletsizliğe, sömürüye, savaşa karşı duyduğum öfke kağıda dökülüyor. Bence çelişki yok, ama niye biri hep şiire, diğeri hep düzyazıya yansıyor diye düşünmeden de edemiyorum. Sonunda şöyle bir cevap uydurdum: Troçki’nin önerisi, “Aklın karamsarlığı, iradenin iyimserliği”, yani durumun çok kötü olduğunu aklınla kavrayacaksın, ama bu durumu değiştirme iradeni hiç kaybetmeyeceksin. Durumun kötülüğünü şiirimde, değiştirme azmimi düzyazılarımda ifade ediyorum. Niye mi böyle? Allah bilir!
İkisi arasında bir denge-dengesizlik söz konusu olabilir mi?
Bence yok. Çünkü kişisel mutsuzluk da, adaletsizlik ve yoksulluk da kapitalizmden kaynaklanıyor. Biliyorum, ezbere edilmiş bir laf gibi görünebilir bu, ama değil. Yoksulluğun kapitalizmden kaynaklandığını herkes kavrayabiliyor, ama kadına ve erkeğe belli roller biçen, bu rollere uymadıkları zaman mutsuz olmalarına yol açan, uymayan kadını öldürmelerini gerektiren, iki katlı pembe bir evde iki çocuklu bir aile olarak yaşamayı mutluluğun şahikası olarak gösteren ve o evde mutsuz olanı manyak olarak saptayan da kapitalizm.
Şiir; akıl, düzyazı; irade... Peki, ya gazete yazıları?
Lütfen Ahmet Altan’a çaktırma, ama ben gazete yazılarımı sadece ve basitçe siyasî bir amaçla yazıyorum. Gazeteci değilim, “aydın” değilim, Taraf’ın verdiği maaşla zengin olmayı beklemiyorum. Tek derdim, sosyalizm propagandası yapmak, sosyalizmi anlatmak, Kemalizm’in Türkiye sosyalizmi üzerindeki etkilerine karşı mücadele etmek. Kapitalizmi ortadan kaldırmak duygularla, acılarla, mutsuzluklarla ilgili bir şey değil. Son tahlilde insanlığı mutsuz eden bir sistemi değiştirmekle ilgili, evet, ama ilk tahlilde soğuk kanlı analizlerle, örgütlenmeyle, taktikler ve stratejilerle, inatçılık, kararlılık ve özveriyle ilgili. Bunları şiirde anlatmak zor. En azından bana zor geliyor. Gazete yazılarımda ise, durup düşünüyorum, bu düzenin anlamsızlığını bugün en iyi nasıl anlatabilirim diye.
Şiir yazan Margulies mi öfkeli, yoksa düzyazı yazan mı?
Heriflerin ikisi de çok öfkeli! Sürekli telkin ediyorum, “Sakinleşin biraz, rahat olun, keyfinize bakın” diye, ama bana mısın demiyorlar. Şiir yazan da demiyor, düzyazı yazan da.
“Seyahat etme isteğini çok uzun zamandır duymadım ben içimde,” diyor anlatıcı. Kitabın tamamına baktığımızda geçmişe yolculuk düşüncesine kapıldım...
O anlatıcı ben değilim işte! O öyle diyor, ama ben içimde sürekli başka bir yerde olma isteği duyuyorum. Bir havaalanında veya otelde olduğum zaman garip bir huzur kaplıyor içimi, mutlu oluyorum. “Niye?” diye sormadığın için de bir daha mutlu oldum.
Bir şiirinizde ölen babanız için “tırnakları uzuyor mudur hâlâ” diye yazdığınızı hatırlıyorum. Kitabınızda anlatıcı sıklıkla babasından bahsediyor...
Ha, o anlatıcı benim, itiraf ediyorum. Ama nedenini bildiğimden emin değilim. Bu söyleşinin başından beri psikanalitik bir yöne gider gibiyiz! Ben zaten bunları sık sık düşünüyorum: Niye şiirimle düzyazılarım farklı, niye seyahate ve geçmişe ve otellere düşkünüm, niye babam hakkında yazmak geliyor içimden? Aklıma “gezgin Yahudi” tiplemesi geliyor. Polonya doğumlu dedemin 1925’te Türkiye’ye göçmesi, benim 1972’de 30 küsur yıllığına Londra’ya göçmem, sonra geri dönmem geliyor. Dedem 1989’da, babam 1991’de öldükten sonra kendimi tümüyle köksüz, tarihsiz, geçmişsiz hissetmem geliyor. Ama bir psikanalistin bu konularda ne diyeceği hiç beni ilgilendirmiyor. Ben buyum işte, n’apalım. Yerse!
Kitaptaki bazı öykülerinizde sanki babanızın ruhunun peşinden gitmişsiniz...
Çocukluğum boyunca, babam jazz ve opera dinlerdi, ben ikisinden de nefret ederdim. Sonra 25 yaşımda jazz, 35 yaşımda opera dinlemeye başladım. Bilinçli bir tercih olarak değil, oluverdi. Babamla çok fazla beraber olmadık, 17 yaşımda yurtdışında okumaya gittim. Ama şimdi bakıyorum, el kol işaretlerim bile babamınkilere benziyor. Babamın ruhu şimdi gökyüzünde rakı içiyor, eminim, ama onun peşinden mümkün olduğunca geç gitmek isterim.
İstanbul’un Yerlileri’nde “Yabancılar arasında yaşamayı seviyorum ben, vatandaşlar arasında değil” diyorsunuz. Bu “vatandaşlar”ı anlatır mısınız?
O öykü tamamen isimler üzerine kurulu. Ve öyküdeki bütün isimler gerçek. İlk, orta ve lisedeki arkadaşlarımın ve sınıf arkadaşlarımın isimleri. Çeşit çeşit isimler, İstanbul’un kozmopolitliğini, imparatorluk başkenti olma özelliğini yansıtan isimler. Ve ben İngiltere’ye gittiğim güne kadar bunun ne kadar güzel, ne kadar değerli bir şey olduğunun farkında değildim. Çocukluğum ve ilk gençliğim boyunca Hristo Marga, Mustafa Özülker ve Bedros Aslanyan ile benim aramda herhangi bir fark olduğunun bilincinde bile değildim.
Şimdi dönüp baktığımda biraz romantik bir gözle bakıyorum kuşkusuz, ne de olsa çocukluğuma bakıyorum çünkü, ama yine de o yıllarda, 1960’ların başlarında, hepimiz yabancıydık, hepimiz eşittik gibime geliyor. Yanılıyorum tabii, 1964’te Rumlar sınır dışı edildi çünkü.
Edebiyat mı oluyor, başka bir şey mi
Hepsi değil ama kitabın çoğu öyküsünü Margulies’in hayatından izler olarak okuduğumu düşündüm. Bu sizi rahatsız eder mi?
Hiç yaşamadığım bir şeyi hayal edip yazmakta ben zorlanıyorum doğrusu. Bunun bir zaaf olduğunu, gerçek bir “yazar” olmadığımı çok düşünmüşümdür. Everest’e tırmanan ve tırmanırken oğlu otomobil kazası geçiren bir adam hakkında ne şiir yazabilirim ne de öykü. Benim iki derdim var, yazdığım her şey bunlarla ilgili. Yaşlanmak ve ölmek istemiyorum; herkesin eşit olduğu adil ve güzel bir dünyada yaşamak istiyorum. Bu dertlerimi ifade etmek için (fazla) bir şey uydurmaya gerek duymuyorum, kendi hayatımdan yola çıkarak anlatıyorum. Edebiyat mı oluyor, başka bir şey mi, bilmem. Bana ne?
Röportaj:Sibel ORAL
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.03.2023
13.03.2023
27.02.2023
20.02.2023
13.02.2023
6.02.2023
29.01.2023
21.01.2023
15.01.2023
15.01.2023