Ümit KIVANÇ
Değerli Radikal okurları, bu defalık affınıza sığınarak, bu sütunu kişisel bir izahat için kullanacağım. Yazı da biraz uzun olacak. Gazete yönetiminin de bu zarurî tercihim için bana anlayış göstereceğini umuyorum.
Salı günkü yazımdan ötürü “Twitter linci”ne uğradım. Tepkiye yolaçan mevzu beş-on dakika içinde ortadan kalktı ve yine geldik “yetmez ama evet” meselesine. Zaten bir kişi için “bu, yetmez ama evet oyu vermişti” demeniz, o insanın adi, aşağılık, yüzsüz, pislik, omurgasız, satılık vesaire olmasına yetiyor. Hayatının gerikalanında ne yaptığının önemi kalmıyor.
Toptan sıvamayı neden tercih ediyoruz? Çünkü bizde kimsenin şurada doğru burada yanlış yapabileceği varsayılmıyor. Çünkü muarızlar, muhataplar böyleyse, onları suçlayanlar da yanlış yapabilir oluyor. Halbuki hepimizin, özellikle siyasî hareket, parti önderlerinin yanılmaz olması gerekiyor. Bu yüzden, fikir ve eylemlerin tartışıldığı bir ortamımız olamıyor, kişilerin başa çıkarıldığı veya yere çalındığı bir kültürü hep beraber yeniden üretiyoruz. Bu, özellikle itibarsızlaştırma kampanyalarında işe yarıyor. Önce bir kişiyi alçak, hain vs. ilan edebilirseniz, gerisi kendiliğinden geliyor. O kişiye ait ne varsa alçaklığın, hainliğin parçası oluveriyor. Böyle bir kültürün, insanların kolayca harcanmasından da zararlı sonucu, dışına adım atılması müthiş cesaret gerektiren bir ortalama yaratması, aykırı görüşü, tartışmayı doğmadan öldürmesi. (Türkiye'de yaşadığımız için, insan harcama kısmını sekizinci plana atabiliriz.)
Bu linç furyası sırasında pek çok insandan destek gördüm, “yalnız değilsin” dediler, moral verdiler, önce onlara teşekkür etmek isterim. Ardından, “sen de hata ettin” diyen ve niyeti eleştirmek olanlara teşekkür ederim. Umarım günün birinde onlarla tartışma, yanlışlarım dahil neyi niye yaptığımı izah etme şansım olur. Son olarak da, bana aynı sebeplerle kızan, ama linci ve saldırganlığı eleştirme cesareti gösterenlere teşekkürler. Kolay iş değildi, ortaya çıkıp, “yapmayın!” demek.
Bazıları da, ateşi körüklemeyi, “şuradan da vurun” diye işaret etmeyi ne kadar iyi bildiklerini gösterdiler. “Fırsat budur” deyip, aylardır beklettiği hesabı önceki gün o ortamda görmeye kalkanlar mı, herkesi en çok galeyana getirecek motifleri bulup “haydi haydi” yapanlar mı... Bana yapıldığını bazen unutacak kadar üzüldüm bunlara; sizi temin ederim.
AKP'nin iktidara gelişi, ilk yıllarındaki siyasî saflaşma, burada solun tutumu, 2010 referandumu, sonrasında AKP'nin, tam da yeminli düşmanlarının “böyle yapacaklar” dediği bütün pislikleri yapmaya koyulması, bu arada Taraf gazetesi, konu bensem, orada yazmam, ne yazdığım, neye tepki gösterdiğim, göstermediğim... hepsi tartışılabilir, eleştirilebilir konular; aksi mümkün mü?
AKP'nin bu memlekette sökmeyecek, çıkışsız bir totaliterizm yoluna dümen kıracağını (üstelik kaç defa, “değiştik diyorlar, ama kamuoyu önünde açık bir özeleştiri yapmadılar” diye yazmış olmama rağmen) niye göremedim, buna elbette kafa patlattım. Yanılgıma hangi düşüncelerin, varsayımların yolaçtığını, “böyle yapacaklar” diyen kimlere neden kulak asmadığımı konuşmak, tartışmak istedim elbette. Ama bunu hakkımda yalanlar uyduran, iftiralar atanlarla aynı ortamda yapmak istemedim. Hem de AKP'nin mezhep baskısına dayalı bir acayip rejime yönelişi, sanki herkesin o güne kadarki her türlü yanlışını ortadan kaldırmış, sadece referandumda yetmez ama evet diyen birilerinin yanlışı kalmıştı ortada. Normal zamanda lafını birkaç bin kişiye dinletemeyecek birkaç yüz kişi, olan bitenin başlıca müsebbibi ilan edilmişti. Oysa konuşulması gereken, sadece benim gibi düşünen ve davrananların hataları değil; en az bunlar kadar önemli başka şeyler de var.
Kendi yanlışlarımın kaynaklarına dair kısaca birşeyler söyleyeyim: Niye önderlerinin çoğunun ne mal olduğunu bile bile ilk yıllarında AKP'nin -bana göre “seçilmiş hükümet”ti- attığı birtakım adımları destekledim? (Bu arada, herhangi bir seçimde AKP'ye oy vermedim, referandumdaki evet'i de “AKP'ye oy” saymadığım için verdim.) Askerî vesayet alaşağı edilmeden herhangi bir demokrasi adımı atılamayacağına, toplumumuzun problemli ergen olarak kalmaya devam edeceğine inanıyordum ki, buna hâlâ inanıyorum. Vesayet çekilince ortaya çıkan manzara, vesayet altındaki yıllarda toplumun gördüğü hasarın en canlı kanıtıdır. İkinci olarak, AKP'nin esas olarak, yükselen yeni bir burjuvazinin çıkarlarına göre davranmasını bekliyor, dolayısıyla rotayı AB'den başka yöne çeviremeyeceğini düşünüyordum. (O güne kadar AB düşmanı olan, “yurtsever ordu”ydu, hatırlarsanız.) Bu rota da mecburen daha fazla demokratik adım demekti. (AKP için sık kullandığım tabir, “zoraki demokrat”tı -yanlış hatırlamıyorsam ben bulmuştum bunu.) Özellikle Kürt sorunu ve Kıbrıs sorununda nihayet gereken yapılabilecek diye umdum. Üçüncü olarak, çok kabaca söyleyeyim: dindarlara güvendim. Dindarlara dayanan bir iktidarın en azından bazı pislikleri yapamayacağına dair inancım vardı. Birçok dindar aydınla görüşüyor, çoğulcu-demokratik bir hayatın nasıl kurulabileceğine dair konuşuyorduk. Bunların çoğunun, iktidarı bulunca o güne kadarki hayatlarını kolayca satıvereceklerine ihtimal vermedim. Şahsen tanıdığınız insanlara siyasî kategori gibi bakamazsınız, kişiler sözkonusu olduğunda daha çok yanılabilirsiniz. Ayrıca, dindarların kitlesel olarak katılmadığı bir demokratik rejimin yaşama şansı bulamayacağını düşünüyordum; hâlâ da düşünüyorum. İçinde dindarlar da bulunmazsa Türkiye'de güçlü bir sol hareketin gelişemeyeceğine inanıyorum. Bu yüzden “karşı mahalle”ye seslenmeyi hayatî buluyorum. Vesaire...
Kısaca, herkesin iştahını kabartacağını sandığım bir konuya daha değineyim: Taraf gazetesi, geniş geniş tartışılmalıdır. Patronlarının araştırılması gereken insanlar olduğunu düşünüyorum meselâ. Ancak, evden yazısını gönderen ve gazetenin hiçbir kararında yeri, katkısı olmayan, birçok defa gazeteyi eleştiren bir adama söyleneceklerin sınırı, çerçevesi de gözetilmelidir. (Ahmet-Nedim olayı bu bakımdan ilginç bir örnektir meselâ.) O zaman Taraf'ı “Amerika”nın Tayyip Erdoğan liderliğinde Büyük Ortadoğu Projesi kurma operasyonu çerçevesinde, yurtsever Türk Silahlı Kuvvetleri'ni tasfiye amacıyla çıkardığını, Yasemin Çongar'ın da “Amerikan ajanı” olduğunu iddia eden birileri bugün başka birilerine hesap soruyorsa, kimse de onlara laf etmiyorsa, ortada pis bir vaziyet yok mu? Taraf'ta yazmış herkesi, üstelik yazdıklarını doğru dürüst okumadan “Cemaat tetikçisi” ilan etmek, mâkûl -ve masumane- bir tavır mı? Beş yıl yazdım. (İki buçuk yılının parasını alamadan ayrıldım. Başından itibaren süren bu para ödenmemesi vaziyetini, gazetenin Cemaat ile ilişkisinin olmadığına işaret saymıştım. Aksi halde maddî imkânsızlık çekilmezdi, diye düşünmüştüm.) Başlangıçta haftada iki yazıyordum, sonra bire indirdim, toplam 250-300 arası yazı ediyor. Biri bu yazıları elden geçirse ne kadarında “AKP'ye destek” diyebileceği şeyler, ne kadarında -AKP'ye, özellikle Erdoğan'a, İslâmcılara, gazeteye, gazetenin başka yazarlarına- gayet okkalı eleştiri bulur? Biliyorum, önemi yok. Geçeyim.
Velhâsıl, geçmişe dair bütün konularda ben dahil birçok insanın yanlışlarını görmesi, açıklaması, bir tür özeleştiri yapması gerekir. Fakat görülmeyen şu ki, bu yapılmıyor değil. Özeleştirinin tek tarzı yok. Vaktiyle, okumuş-yazmış diye mâkûl insandır sanıp Davutoğlu hakkında olumlu bir yazı yazdığım için şimdi aylarca uğraşıp onun Türk dış politika doktrini haline gelmiş Stratejik Derinlik'ini paramparça eden bir kitap yazmam, “evet, ben de çok aptalım” dememden daha işe yarar bir özeleştiri şekli değil mi? “Tapeler”in, özellikle mâlûm sıfırlama konuşmasının sahiciliğini ispat için uğraşıp ortaya kanıt koymak sayılmaz, “aptalmışım” demek mi sayılır? Kabataş yalanının inkâr edilemeyecek şekilde yüze vurulması, Soma'da kaza sebebine ilişkin yalanın ilk andan ortaya çıkarılması gibi mevzularda somut, ayrıntıya dayanan çalışmalar yapmak geçersiz, peki, ne geçerlidir?
Bunlar birilerini tatmin etmiyor, çünkü onların kendilerini doğrulamasına, yüceltmesine hizmet etmiyor. Ayrıca kendini solcu sayan birilerinden “tam bir orospu çocuğusun” mesajlarının yağdığı ortamda istenen şeyin sahiden özeleştiri olduğunu düşünebilir miyiz? Sanmıyorum. Dertleri işlerine gelmeyen şeyleri söyleyen insanları itibarsızlaştırmak olan birilerinin tam da tartışma ortamını engellemeyi amaçladıklarını, insanları birbirleriyle konuşamaz hale getirmenin her zaman, ortamı kontrol eden birilerinin çıkarına iş gördüğünü tarihten de biliyoruz. Belki karşı mahalle ile konuşmak, tartışmak yerine bütün gayretimizi kendi mahallemizde birbirimizle boğuşmaya harcadığımız için mahalleden çıkamıyoruz. Çok ama çok üzücü olan, ortamımızın, kültürümüzün çıkışsızlığı görmeye engel olması.
Dünkü Twitter linci sürerken, birçok insan mesajla ya da arayıp, niye cevap vermeye, açıklama yapmaya çabaladığımı sordu, beni bundan men etmeye çalıştı. Gerçekten, bariz küfür-hakaret etmeyen çok insana cevap vermeye uğraştım. “Bu sana yapılan ne ki, linç Ali İsmail'e yapılana denir” gibi sözler hakikaten insanın böğrüne saplanıyor; bunları işitirken, aradan sıyrılıp bir tane de ben vurayım'la yetinmeyen, özel olarak amigoluk yapan güya arkadaşlara bile birşeyler demeye çalıştım. Niye, o anda bilemedim, sonradan bulabildim, işte burada açıklıyorum: çünkü ben aptalım.
Blog'uma bir izahat metni yazıp koydum. Merak edenler için bu yazının linkini de vereyim: Zorunlu bir açıklama[http://riyatabirleri.blogspot.com/2015/06/zorunlu-bir-acklama.html?spref=tw].
Bugün sütunu bu uzun kişisel izahat ile işgal ettiğim için anlayış gösterilmesini umuyorum.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları








































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024