Yusuf Kaplan
Batılıların, son iki asırda, İslâm dünyası üzerinde uygulanmak üzere akademide geliştirdikleri üç büyük yıkıcı proje var. Kısaca, anabaşlıklar hâlinde özetlemek gerekirse, bu üç büyük oryantalist proje şunlar:
Birincisi, İslâm düşüncesinin Gazâlî’yle bittiği masalını yaymak.
İkincisi, Osmanlı’yı unutturmak.
Üçüncüsü de, Hz. Peygamber’in (sav) konumunu sarsmak.
İSLÂM’IN “KURUCU” TEMELLERİNİ YIKMAK!
Burada tedirgin edici mesele şu: Bu üç hedeften ilk ikisini gerçekleştirmeyi başardılar.
Şimdi sıra Efendimiz’in (sav) konumunu sarsmak için hadislere, sünnete, mezheplere, 1400 yıllık İslâm ilim, irfan ve hikmet birikimine karşı büyük, yıkıcı saldırıyı hayata geçirmekle meşguller Batılılar ve uzantıları!
Batılıların bu üç mesele üzerinden Müslüman toplumları hedef tahtasına yatırmasının başlıca nedeni, Osmanlı’nın da, Gazâlî’nin de, Efendimiz’in (sav) de buluştukları çok hayatî ortak bir noktanın olması.
Üç’ü de farklı açılardan, kendilerine göre, “kurucu” konuma sahipler: Hz. Peygamber (sav), akîdevî açıdan, Gazâlî fikrî açıdan, Osmanlı da siyâsî açıdan hem dün “kurucu” roller oynadı; hem de daha önemlisi de yarın yine bu kurucu rollerini oynayacak...
Özetle... Batılılar, İslâm dünyasını, dolayısıyla İslâm’ı nereden vuracaklarını çok iyi biliyorlar: Kurucu temelleri yıkmak.
DOZY VE RENAN’DAN DE BOER’E...
De Boer denen “sıradan bir adam” yaklaşık yüzyıl önce İslâm felsefiyle ilgili bir kitap yazar: Küçük bir risaledir bu aslında. De Boer, ne tarihçidir, ne de felsefeci.
Gerçekten de “sıradan bir adam’’dır ama yazdığı bu kitap İslâm dünyasında sadece seküler kesimlerin değil, İslâmî duyarlıklı çevrelerin akademisyenlerinin ve entelektüellerinin zihin dünyasını şekillendirir.
Daha önceki süreçte, Dozy, Renan, Goldziher, Gibb, Watt gibi oryantalistler, İslâm dünyasının Osmanlı coğrafyası başta olmak üzere Hint-Pakistan coğrafyasında da, Tatar, Türkistan ve İran coğrafyalarında da bütün münevverler, fikir adamları üzerinde derin etkilere, dalgalanmalara yol açan İslâm düşüncesine ve tarihine ilişkin kitaplar, risaleler yazmışlardı.
Bu oryantalist yazarların fikirleri, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İslâm dünyasında yoğun tartışmalara yol açmıştı/r.
Bu, iki açıdan dikkat çekiciydi: Birincisi, oryantalist yazarlara gösterilen ilgi ve tepki, özelde Osmanlı coğrafyasındaki, genelde ise bütün bir İslâm coğrafyasındaki fikir hayatının canlılığına işaret eder.
İkinci olarak ise, İslâm dünyasının, Avrupa’nın modern meydan okumasından sonra yoğun bir medeniyet buhranı yaşadığını, Müslümanların her alanda hem bu buhranı zihnî ve tarihî olarak iliklerine kadar yaşadıklarını hem de Batı’ya karşı özgüvenlerini yitirdiklerini, o yüzden Batı’ya karşı yalnızca reaksiyoner tavırlar geliştirdiklerini, özgün çıkışlar yapamadıklarını, hem fikir hem de fiil planında “aksiyon”Iar ortaya koyamadıklarını, yalnızca savunmacı dolayısıyla edilgen / reaksiyoner ve marazî tavırlar ortaya koyabildiklerini gözler önüne serer.
Fakat Dozy ve Renan gibi yazarların fikirleri her şeye rağmen tartışılmış, görüşlerine reddiyeler yazılmıştı.
Oysa De Boer’in kitabı, Müslüman fikir adamlarının, akademisyenlerin ve yazarların zihinlerini tarumar ettiği hâlde, de Boer’in görüşleri handiyse hiç tartışılmadı, olduğu gibi benimsendi: Osmanlı’nın durdurulmasıyla yıkılamayan “kale”, bu kez, Müslüman akademisyenler, yazarlar zihnen teslim alınarak, zihnî felçleşme yaşamaya mahkûm edilerek içerden yıkılmaya çalışılıyor...
GAZÂLÎ YIKMADI, YENİDEN-KURDU!
Gazâlî meselesinde de Boer’in “Gazâlî, akla darbe yurdu, İslâm düşüncesini dondurdu” şeklindeki iddiası bugün hâlâ -ilahiyat camiasında bile- genel olarak benimsenmiş, çok tehlikeli -Batı-merkezci, iler-tutar yanı olmayan- bir iddiadır.
Bu iddia hem de o kadar sorgusuz sualsiz kabul edilmiştir ki, elimizde mevcut bütün İslâm felsefesine dâir yazılan kitapların kalkış noktasını oluşturuyor -hâlâ!
İnanması zor ama dahası da var: İslâm felsefe tarihiyle ilgili yazılan bütün kitapların konuları, başlıkları, meseleleri ele alış tarzları yani metodolojik yaklaşımları, hep De Boer’in kitabı eksene alarak belirlenmiştir.
Tam bir zihin tembelliği ve daha da vahimi zihin körleşmesi ile karşı karşıyayız burada.
GAZÂLİ’NİN DEHASI, MÜSLÜMANLARIN ZİHNÎ SAVRULMASI
Önce şu: Gazâlî, İslâm düşüncesini dondurmak şöyle olursun, sil baştan yeniden kurdu: Gazâlî’nin çabası, üstelik de, çığır açan, önaçan kurucu, öncü bir çaba: Gazâlî, İslâm düşüncesini Grek düşüncesinden, Hint düşüncesinden ve bütün diğer yabancı düşünce geleneklerinden arındıran, özgün İslâm düşüncesinin temellerini atan tarihî bir atılımgerçekleştiriyor.
Öyle ki, İslâm medeniyetinin yaşamaya başladığı, Moğol ve Haçlı saldırılarıyla zirveye ulaşan birinci büyük medeniyet buhranının fikrî / varoluşsal değil siyasî bir buhran olarak yaşanmasına yol açıyor Gazâlî’nin gerçekleştirdiği bu atılım. Ve daha da önemlisi bin yıl süren Ehl-i Sünnet omurganın akîdevî, fikrî ve siyasî olmak üzere üç sütun üzerinde/n muhkem bir şekilde kurulmasını sağlıyor.
Birinci medeniyet krizi, esas itibariyle siyasî bir kriz olarak gerçekleşiyor ve bu kriz Gazâlî’nin kurucu dehasıyla aşılıyor. 200 yıldır ikinci büyük medeniyet buhranını yaşıyor İslâm dünyası ve Gazâlî gibi bu krizin aşılması sürecinde kurucu roller oynayacak dehâlardan yoksun.
Üstelik de bu kriz, siyasî değil; fikrî-varoluşsal. Yani Gazâlî gibi öncü, kurucu şahsiyetlere hayatî ihtiyaç duyduğumuz sarsıcı, kapsamlı ve çok katmanlı bir kriz bu.
İste Gazâlî gibi şahsiyetlere ihtiyaç duyulan bir zaman diliminde 2 asır öncesinden Gazâlî’nin önünün kesilmesi, Ehl-i Sünnet omurganın çökertilmesi ve İslâm dünyasının yaşadığı ikinci medeniyet krizini aşacak öncü, kurucu şahsiyetlerin önünün kesilmesi anlamına geliyor.
Batılılar, nereden vuracaklarını çok iyi biliyorlar ama biz bu hayatî meseleyi henüz kavrayabilmiş hatta görebilmiş bile değiliz!
*
Not: Bu yazının tam metni Hüküm dergisinin bu ayki sayısında yayımlandı.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
28.05.2021
14.08.2020
7.08.2020
20.07.2020
17.07.2020
26.06.2020
14.06.2020