Ali BAYRAMOĞLU
Türk siyasi hayatında sivil-asker ilişkilerinin kritik bir öneme sahip olduğu tartışılmaz. Askeri bir imparatorluğun mirasını askeri bir cumhuriyet devralmış, 93 yıl içinde dört askeri darbe, 3 başarısız darbe girişimi yaşanmış, bu sürenin üçte biri sıkıyönetimler altında geçmiş, 2000’li yıllara kadar ülke askeri vesayet rejimi mevzuatlarının koşullarına tabi olmuştu.
15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan, bir grup Gülenci askerin kalkıştığı, diğer bir grup askerin ise pasif şekilde izlediği darbe girişimi bu açıdan kendi başına pek çok anlam taşır. 15 Temmuz askeri kalkışması, AB ile tam üyelik müzakeresi sürdüren, 2003’ten itibaren istikrarlı “demilitarizasyon” politikaları izleyen bir ülkede, Gülencilerden kaynaklanan özel durumuna rağmen müdahaleci askeri bir geleneğin geri dönüş arayışını da ifade ediyordu.
Darbe girişimi sonrası asker-sivil ilişkileri meselesi iyiden iyiye hassas; tartışmaya, tespite, analize kapalı bir konu olmaya başladı. “Ordu içinde bölünme var mı?” ya da “Sivil-asker ilişkilerinde sular duruldu mu?” tarzı sorular bile bugün, bunları açıktan soranlara ciddi sorunlar yaratabilecek boyutta.
Ne var ki, bu sorular masada durmaya devam ediyor, en azından her zamanki önemini taşımayı sürdürüyor.
Nitekim, Türk basınının amiral gemisi Hürriyet’in bir süre önce, 25 Şubat’ta, yayımladığı, hükümet-asker-medya arasında ciddi krize yol açan haberi konuya ilişkin çok yönlü duyarlılığın halen sürdüğüne işaret ediyor.
Haber Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın kendisine yöneltilen kimi eleştirilere verdiği yanıttan ibaret. Haberde kaynak ve isim belirtilmiyor ama haberin her yönüyle karargah ya da komutan mahreçli olduğu ve haberin onların isteğiyle yayımlandığı anlaşılıyor.
Siyasi iktidar ise “Karargah Rahatsız” manşetiyle verilen bu habere büyük tepki gösterdi. Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş “Herkesin sözlerine dikkat etmesi lazım. Herhangi bir şekilde manşet atarak ne TSK'ya ayar vermek, ne hükümete ayar vermek mümkün değildir.” açıklamasını yaptı. Erdoğan ise, yanına oturttuğu Genelkurmay Başkanı’nın önünde kurumlardan çok şahıslara bağlı bir ilişki görüntüsü içinde basına yüklenerek “Bedelini ağır ödeyecekler” dedi. Bu sözlerin sonuçları oldu. Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni hızla görevinden alındı, gazete bir özür metni yayımladı ve soruşturma başlatıldı.
Olup biteni tam olarak yerli yerine oturtmak, bu gelişmelere üç ayrı açıdan bakmayı gerektiriyor.
İlki hükümetin verdiği tepki boyutudur. Hükümetin tepkisi esas itibarıyla doğal ve anlaşılır nitelikte. Bu tür, askeri otoriteden gelen, kaynak ve isim içermeyen, siyasi alanla doğrudan ilgili açıklamalar demokratik hukuk devletlerinde toleransla karşılanmaz. Kaldı ki, 15 Temmuz askeri darbe girişiminin üzerinden daha yedi ay bile geçmiş değil.
Ancak asıl önemlisi ise Türkiye’nin kendisine has deneyimidir. Yıllardır, özellikle 28 Şubat 1997 askeri müdahalesinden bu yana, yüksek rütbeli askerlerin gazetecilere isim vermeden, el altından yaptıkları bu tür açıklamalar Türkiye’nin siyasi belleğinde olumsuz bir yer tutar. Bunlar, basın üzerinden siyasete baskı, yön verme, zaman zaman da askeri uyarılar olarak algılanır. Özellikle “karargah rahatsız” veya “asker rahatsız” gibi ifadeler bu açıdan bildiktir ve pek çok örneği vardır. Bunlar dikkate alındığında son gelişmelerin siyasi iktidarda çağrıştırdığı, sorunlu asker-sivil dengesi kadar, sorunlu basın-asker ilişkisi ya da ilişki alışkanlıkları olabilir.
İkincisi seçici eleştiri boyutudur. Nitekim, hükümet işin sadece bir yönüne, basının tutumuna vurgu yaptı, askerin sorumluluğunu ise en azından kamuoyu önünde görmezden geldi ve “aramızı bozmak isteyenler” var tarzı açıklamalarla yetindi. Bu geçiştirmenin nedenleri arasında, muhtemelen, 15 Temmuz’un ordu yapısında ürettiği travma, Suriye’de yürütülen savaş, siyasi iktidar-asker ittifakı bulunuyor. Bununla birlikte Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın tutumunun sivil ve askeri otorite arasında kapalı kapılar ardında kimi huzursuzluklara ve uyarılara yol açmamış olması düşünülemez.
Üçüncü boyut, belki de işin en kritik olan kısmı, “askerin yaptığı açıklamanın arka planı”dır. Bu açıdan soru şudur: Genelkurmay Başkanı Akar neden rahatsız? En önemlisi rahatsızlığı kime karşı?
Haberin metni, Genelkurmay’ın rahatsızlığının, en azından büyük ölçüde, siyasi iktidardan kaynaklanmadığını gösteriyor. Rahatsızlığın kaynağı ve açıklamaların hedefi ordu bünyesinden gelen Genelkurmay Başkanı’na yönelen eleştiriler. Başka bir ifadeyle, “Karargah Rahatsız” haberi askeri bünyede kazanın kaynadığını gösteriyor. Genelkurmay’ın yaptığı açıklama, kamuoyu önünde yapılan askerler arası konuşma, kaynama şiddetinin doğrudan işaretidir.
Genelkurmay Başkanı’nın rahatsız olduğu konuları, daha doğrusu eleştirileri (haberde yedi madde halinde sıralanıyor) üç ana başlık etrafında toplamak mümkün.
İlk başlık Akar’ın iktidar ve iktidar çevreleriyle kurduğu yakın temasa -örneğin Cumhurbaşkanı’yla yaptığı geziler- ve siyasi iktidarın tamamlayıcısı olarak oynadığı iç siyasi role -örneğin, Kardak kayalıklarına gitmek, Yunanistan’la gerilimi tetiklemek- ilişkin.
İkinci başlık, Gülen’in hışmına uğrayan ve 15 Temmuz’un arkasında ABD’nin olduğuna inanan çoğu ulusalcı subayın bu ülkeyle ilişkilerin aldığı biçime yönelik eleştirilerine ilişkin. Örneğin, 2003’te Irak’ta Türk askerlerini tutuklayarak başlarına çuval geçiren generalin Akar’a madalya vermesi ya da Akar’ın ABD Genelkurmay Başkanı’nın ayağına gitmesi gibi.
Üçüncü başlık ise Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yıllardır en büyük hassasiyeti olan, irticanın simgesi olarak gördüğü başörtüsünün serbest bırakılmasına dair. 22 Şubat 2016 tarihinde Milli Savunma Bakanlığı’nın yaptığı düzenlemeyle kadın subay ve astsubaylara yönelik başörtüsü yasağı kaldırmıştı. En önemli tabunun delinmesinin, geleneksel asker tarafından aksi düşünülemez bir kuralın altüst edilmesinin, yerleşik ordu ideolojisi açısından kritik bir konu olduğu açık.
Bunları nasıl okumalı?
Akar’a yönelik eleştiriler bir yandan asker içi bir tartışmaya, bir siyasileşmeye, asker-siyaset ilişkileri açısından ibrenin aşağı yukarı hareket ettiğine işaret ediyor. Öte yandan, Metin Gürcan’ın haklı bir endişeyle ifade ettiği gibi, “TSK giderek hem toplumda hem siyasette laik-muhafazakâr tartışmalarında tarafların birbirlerine güç gösterisi yaptığı bir mekan ve bu tartışmanın (bedelini hepimizin ödeyeceği) nesnesi haline geliyor.”
Burada tartışmanın, siyasileşmenin ve karargahın yaptığı açıklamanın asıl konusunu sanırız başörtüsü yasağının kaldırılması oluşturuyor. Akar, Hürriyet gazetesi temsilcisine bilgi verirken, “Başörtüsü düzenlemesinin karargahın görüşü alınmadan yapıldığı, Genelkurmay Başkanlığı’nın bu konuda bir sorumluluğu ve dahli olmadığını" belirtme ihtiyacını özellikle duymuş görünüyor. Nitekim, haber metninde diğer eleştiri konularında bunları asker adına yalanlayan ya da karargahı doğrulayan bir vurgu bulunurken, başörtüsü konusunda edilgin bir ton öne çıkıyor. Bunlardan, örtü yasağının kaldırılmasının ordu içinde bir tepkiye yol açtığı, Akar’ın bu konuda iktidarla iş birliği yapmak ya da düzenlemeye direnmemekle suçlandığı ve bu eleştirilerin ağır baskısı altında kaldığı sonucu çıkarılabilir.
Kaldı ki, Genelkurmay Başkanı’nın 15 Temmuz askeri girişiminden sonra travma geçiren orduyu toparlamaya çalışırken hükümetin güçlü denetimi ve yönlendirmesi ile ordu-içi eleştirilerin arasında kaldığı muhakkak.
Bu gelişmeler, 15 Temmuz sonrası asker-sivil ilişkilerinin, iktidarla ittifak yanında gerginlik unsurları içerdiğine de işaret ediyor. Asker içi tartışmalar ise bu tablonun diğer yönünü oluşturuyor.
Temel olarak demokratik bir adım olarak kabul edilebilecek başörtüsü yasağının kaldırılmasının zamanlaması ve tarzı kritik kimi dengeleri etkilemiş, orduda muhafazakar alan oluşturma, siyasi iktidar-asker ilişkilerinin ordunun dokusunu etkileme kaygılarını tahrik etmiş görünüyor.
Türkiye hareketli bir ülke, asker-sivil ilişkileri de öyle.
(Al Monitor)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
18.05.2025
15.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
4.05.2025