Berrin Sönmez
Ez cümle Uygur’un çilesine karşı Türkiye’nin elini kolunu bağlayan şey kendisinin ülkede yürüttüğü haksızlık politikası. Kuşkusuz Çin ölçeğinde değil Türkiye’deki haksızlıklar. Sistematik katı asimilasyon ve siyasi beyin yıkama faaliyeti, toplama kampları yok ama daha küçük ölçekli de olsa benzer haksızlıklar çok maalesef. Türk Dışişleri bu konuda ağzını açamıyor ve girişimlerde bulunamıyor Çin nezdinde çünkü Çinli diplomatlar da biliyor Türkiye’nin yumuşak karnını.
Doğu Türkistan’ı çoğunlukla İsa Yusuf Alptekin’den biliriz bu topraklarda. Aylar süren göç kafilesini, ölenleri anarak, Anadolu’ya erişebilenlerin yaşam öykülerini öğrenerek anlamaya çalışırız genellikle Doğu Türkistan’ı ve Çin’in zulüm politikasını. Tuhaftır ki gönlümüzde bunca derin izler bırakan Uygur çilesinin, dış politikamızda pek karşılığı yok. Çin ile ilişkiler bağlamında çok sınırlı söylemden öteye giden politikalar üretilmeyişini çoğunlukla, iktisadi ve siyasi çıkar ilişkileri bağlamında anlayışla karşılamak alışkanlığı da yaygın bir kolaycılık ülke siyasetinde. Gerçekten sadece ekonomik çıkarlar mı etken, bir Uygur politikamız olmayışında? Çin ile siyasi ilişkilerin stratejik önemi nedeniyle mi Doğu Türkistan’da Çin yasalarına göre verilmiş özerklik haklarının yasaya uygun şekilde Uygurların hayatına yansımasını önen, dayatan politikalar üretemiyoruz?
1884 yılında Çin tarafından işgal edildiğinde ismi değiştirilerek Yeni Ülke (Şincan) adı verilmişti Doğu Türkistan’a. Bu ismin dilimizdeki mezarlık ya da ölü canlar yurdu anlamına gelen sincan kelimesiyle ilgisi yok. Çince’den latinize edilmiş şekliyle dünyanın Shin Chang olarak bildiği Türkçe’de Şincan dediğimiz özerk bölge aslında en eski Türk yurtlarından birisi, Doğu Türkistan. Öz Türkçecilik yıllarında medeniyet kelimesine Türkçe karşılık olarak icat edilen uygarlık sözcüğünün esin kaynağı olan Uygur medeniyetinin beşiği. Türkçe’nin ilk sözlüğü Divan-ı Lugat’ü-t Türk’ün yazarı Kaşgarlı Mahmut’u hepimiz biliriz. İşte onun doğup yaşadığı şehir Kaşgar, Doğu Türkistan’ın şehirlerinden birisi ve mezarı da orada. Kutad gu-bilig (mutluluk veren bilgi) adlı ilk Türkçe siyaset felsefesini yazan Yusuf Has Hacib de orada yatıyor. Pazar yerleri, köy yapılanmaları, Anadolu köy ve kasabalarından birisiymişçesine biz kokan, biz tüten ülke… Bugün dünyada insan hakları ihlallerin en çok yaşandığı yerlerden birisi… Tarihi, kültürel köklerimizin bunca kuvvetli ve hala dipdiri olduğu insanlar da o Uygur Medeniyetinin çocukları olan Müslüman Türkler. Dilimizden gündelik hayatımıza değin kültürel doku, aradaki onca mesafeye ve asırlar süren ilişki kopukluğuna rağmen benzer özellikleri korumuş.
Çok sevilip ülkemizde de tanınan Uygur halk ozanı Abdürrahim Heyit için ölüm haberi duyuldu, son haftalarda ülkemizde. İki yıl önce Atalar isimli şarkısı nedeniyle alındığı toplama kampında öldüğü duyuldu. Videoları elden ele yaygınlaştı. Çin, bir dünya devi olduğu halde Uygur Özerk Bölgesi, dünyaya kapalı ve Uygurlar hakkında kesinlikle sağlıklı bilgi alınamıyor. Tek bilgi kaynağı Çin resmi haberleri ve onlar da Uygurlar hakkında dünyayı bilgilendirmiyor veya gerçekleri saklıyor. Bir milyon iki yüz bin kilometre karelik koskoca bir ülke Doğu Türkistan ve bugün açık hava hapishanesi gibi dünyadan tecrit edilmiş halde. Bağımsız kaynaklardan bilgi alma imkanı da yok. Ve 2017 yılında toplama kampları kuruldu bu ülkede. Türkiye ise ancak halk ozanı Abdürrehim Heyit’in öldüğü yolundaki haberler üzerine hareke geçti. İlk defa toplama kamplarının kapatılması yönünde bir açıklama yapıldı Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan.
Doğrudan Çin yönetimine bile değil parlamentoda bir soru önergesine verilen cevapla “Sincan Özerk Bölgesinde Uygur Türkleri ve diğer Müslüman topluluklara yönelik insan hakları ihlalleri ve iki yıldır toplama kamplarında işkence ve siyasi beyin yıkama faaliyeti uygulandığı artık bir sır değildir” ifadeleri yer aldı cevapta. Aynı zamanda uluslararası insan hakları örgütleri de dünya kamuoyunu bilgilendirerek, devletleri ve uluslararası toplumu harekete geçmeye zorluyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) bir süre önce yayımladığı raporda, “Son iki yılda Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde çok sayıda kişinin ‘önleyici polisiye tedbiri’ adı altında suçsuz yere alıkonulduğu ve siyasi açıdan tehlikeli olarak değerlendirilen bireylerin herhangi bir yargı kararı olmaksızın ‘siyasi eğitim merkezleri’ denilen gözaltı merkezlerine gönderildiği” iddialarına yer vermişti. Hak savunucularından haftalar sonra Türkiye Dışişleri Sözcüsü tarafından yapılan yazılı açıklama aslında çok yetersizdi. Ancak etkisiz olmadı. Çin’den hemen akabinde cevap niteliğinde televizyon görüntüleri geldi. Türkiye’nin hayati durumunu sorduğu ozanın görüntüleri yayınlandı.
Türkiye Dışişlerinden bu minicik ve hak ettiğinden çok daha nazik bir davet bile Çin’i harekete geçirmeye yetti. Dışişleri Sözcüsü tarafından yapılan açıklamanın ertesinde Çin devlet televizyonunda Abdürrehim Heyit’e ait 25 saniyelik bir görüntü yayınlandığını Doç. Dr. Erkin Emet’in konferansında öğrendik. Ozan bu görüntüde “iyi ve sağlıklı olduğu” yolunda açıklama yaparken “ulusal yasaları ihlal ettiği” iddiasıyla geçirdiğini de belirtmiş. Türkolog Emet ise görüntülerde ozanın hayli bitkin olduğunu dile getiriyor. Kendisi de Kaşgar doğumlu olan DTCF doçenti Erkin Emet’in son derece bilgilendirici konferansının bağlantısını buraya bırakıyorum. Çin Şincan politikalarındaki değişim aşamaları ve Türkiye-Çin ilişkilerinin seyrinin, Uygurların hayatını ne şekilde etkilediği sorusuna çok doyurucu bilgiler içeriyor. Büyük bir zulmün hüküm sürdüğü Doğu Türkistan’da Çin’i insan haklarına dayalı yönetime davet etme yönünde kalıcı ve tutarlı politika üretemiyor Türkiye. Öyle ki Dünya Uygur Kongresi’nin merkezi Almanya’da bulunuyor. İsa Yusuf Alptekin’in oğlu Dulkun İsabey tarafından kurulan bu örgüt, Uygur diyasporasına ait sivil toplum kuruluşlarının hepsini temsil eden bir çatı örgüt niteliğinde. Ve 2006 yılında başkanlığına, Rabia Kadir seçilmişti. Uygurların temsilcisi olarak kabul ediliyor yıllardır tüm dünyada. Türk dünyasında Uygur Türklerinin anası olarak isimlendirilen Rabia Hanım, yıllardır Türkiye’ye giremiyor.
Başlarken yönelttiğim sorulara bitirirken birkaç cevap işareti olarak ilkin hayır demek gerekir. Amerika ve Almanya başta olmak üzere Çin ile ticaret hacmi bizden çok daha geniş ve siyasi ilişkileri daha yoğun ülkeler, Uygur Türkleri için Türkiye’den çok daha fazla çaba harcıyorsa altında başka nedenler olmalı. İsa Yusuf Alptekin’in Uygurlara bıraktığı, diğer ülkelerin geçici Türkiye’nin ise kalıcı çözüm üretebileceği yönündeki vasiyeti hala havada yazık ki. “Türk dünyasının kıblegahı Türkiye” sözü de ülkemiz politikalarında karşılık bulmuyor. Türkiye’nin iç politikası, dış politika başarısı ve reflekslerini gölgelediği için. Sosyal barışın sağlanamayışı, siyasi krizlerin altında yatan temel nedenlerin başında insan hakları ve demokratikleşme eksikliği yattığı için Uygurlara gerektiği gibi el uzatamıyoruz.
Sorun insan hakları sorunu olduğu için doğrudan Türkiye’nin insan hakları karnesiyle ilişkisini görmek gerekiyor. Etnik kimliklerin yok sayılması, yok edilmesi yönüyle de ülkemizin Kürt meselesiyle paralellik arz ediyor. Türkiye kendi Kürt meselesine insan haklarına dayalı eşit vatandaşlık anlayışıyla çözüm politikaları üretemediği için Uygur Türklerini destekleyecek sürdürülebilir, etkin dış politika yürütemiyor Çin’e karşı. Yıllar önce Mehmet Altan bir yazısının başlığında iki kelimeyle özetlemişti sorunu: Uygur Kürtleri. Üstelik bu yazının yayınlandığı günlerden bu yana ülkenin insan hakları karnesi iyice zayıfladı. Yazarı bile sudan sebeple ağır cezalıklar arasına eklendi. Hak savunuculuğu suç ilan edildi bu ülkede, insan hakları savunucularının yargılaması hala devam ediyor, Uluslararası Af Örgütü Türkiye temsilcisi hala cezaevinde. Sözünü ettiğim konferansta akademisyen Emet ise Türkiye’nin yapabileceklerinin başında insan hakları savunusu geldiğini, insan hakları örgütlerinin harekete geçirilmesini, Sincan Özerk Bölgesi’nde temsilcilikler açmalarının sağlanması gibi adımları, haklı olarak dile getiriyor.
Ez cümle Uygur’un çilesine karşı Türkiye’nin elini kolunu bağlayan şey kendisinin ülkede yürüttüğü haksızlık politikası. Kuşkusuz Çin ölçeğinde değil Türkiye’deki haksızlıklar. Sistematik katı asimilasyon ve siyasi beyin yıkama faaliyeti, toplama kampları yok ama daha küçük ölçekli de olsa benzer haksızlıklar çok maalesef. Türk Dışişleri bu konuda ağzını açamıyor ve girişimlerde bulunamıyor Çin nezdinde çünkü Çinli diplomatlar da biliyor Türkiye’nin yumuşak karnını. Yazık ki ülkemizde Uygur haklarını savunmak, dile getirmek, Çin nezdinde protesto etmek yönünde ülke aydınlarını harekete geçmekten alıkoyan da zayıf insan hakları karnesiyle Kürt politikası. Hak ihlallerini hiyerarşiyle ele almak anlamı veren bu yaklaşım da ülke aydınının ayıbı. Burada Kürtlere yapılanların çok daha ağırı orada Uygurlara yapılırken Kürtlerin haklarını savunmak ne kadar gerekli ve önemliyse Uygurların haklarını savunmak da aynı ölçüde gerekli ve önemli diyebilecek insan hakları savunucuları, aydınlar seslerini yükseltmeli.
Yazarlar
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024