Ceren KENAR
Obama, Putin ile üç gün önce Birleşmiş Milletler öğle yemeğinde zoraki kadeh tokuştururken, Rusya'nın aralarında ABD destekli muhaliflerin de olduğu hedefleri vuracağından haberi var mıydı? Esas mesele bu.
Rusya, IŞİD'e karşı operasyon bahanesi ile, Suriye'de IŞİD'in olmadığı üç bölgeyi vurdu. Sivil kayıpların yanı sıra, IŞİD ile savaşan muhalif gruplara ciddi bir darbe indiren bir operasyon bu. Rus Ortodoks kilisesi, Rusya'nın hava saldırısının “kutsal bir savaş” olduğu yönünde açıklama yaptı. ABD makamlarından henüz ses yok.
Tarih bir çok anlamda tekerrür ediyor.
ABD-Rusya ilişkileri açısından, Obama bir yandan Sovyetlerin ilerlemesine müsade eden ve Stalin'i güçlendiren Roosevelt görüntüsü veriyor. Küresel sistemin liderlik krizinde, Putin boşluğu doldururken, Obama izlemeyi tercih ediyor.
Suriye ise başka bir felaketin tekrar yaşanmasına sahne oluyor.
Saddam Hüseyin'in Kuveyt'i işgali akabinde başlayan ilk Körfez Savaşı'nın sona ermesinden iki hafta önce (Şubat, 1991), Baba George Bush, Voice of America radyosu üzerinden Iraklılara sesleniyordu: “Bu kan banyosunu durdurmanın bir başka yolu daha var. O da Irak ordusunun ve Iraklıların meseleleri kendi ellerine alması ve Saddam Hüseyin'i çekilmeye zorlamasıdır.”
Saddam Hüseyin'in Kuveyt'ten çekilmesini kâfi gören ve müdahale ile devirmeyen Amerika, bu işi Iraklıların yapması gerektiğini açık açık söylüyordu.
Yıllar süren ve bedeli ölüm ve yokluk olan İran-Irak savaşından yorgun, ceberut ve hoyrat diktatörlerinden bıkkın Iraklılar ise mesajı almıştı. Vakit sokaklara dökülme vaktiydi, Saddam'ın koltuğu sallantıda, uluslararası kamuoyu arkalarındaydı.
1991 yılının Mart ve Nisan aylarında, Güney ve Kuzey Irak sokakları doluydu. Irak nüfusunun neredeyse %80'ini oluşturan Şiiler ve Kürtler, Saddam'ı bu sefer devireceklerine inanıyordu. Sokaklarda farklı etnik ve mezheplerden insanların ideolojileri de aynı değildi ama Irak'la ilgili temel sorunun ne olduğunu biliyorlardı. İran yanlısı "Şii İslamcılar"dan, Sünnilere, Saddam karşıtı Arap milliyetçilerinden, Irak Komünist Partisine, küskün Baasçılardan, Kürtlere, Irak ayaktaydı.
2 hafta içinde, birçok il muhaliflerin eline geçti. Ordu içinde bölünmeler yaşandı. Basra meydanında asılı Saddam portresi yıkılırken, rejim askerlerinin alkışlaması, dünya medyasının manşetlerindeydi. Necef bir haftada muhaliflerin eline geçti. Baas binası basıldı, rejim için çalışan memurlardan kaçabilen kaçtı, geri kalanlar öldürüldü. Hapishaneler boşaltıldı. Daha önce İran'a kaçmak zorunda kalmış olan Iraklı muhalifler savaşmak için geri döndü.
Kuzeyde ise neredeyse 10 gün içinde, Musul dışındaki tüm iller Kürtlerin eline geçti. Kürt milliyetçiler, "İslamcılar"ı ve solcularına, askerden kaçanlar eşlik etti. Baas rejimi için çalışan tüm korucular, devrime katıldı.
Saddam tehlikeyi gördü. Önce Kürtlere ve Şii muhaliflere kabinede pozisyon önerdi. Kazanacaklarından emin olan bu gruplar öneriyi reddetti.
Ve Saddam, ordusuna imha emri verdi. Hava güçleri ile muhaliflerin eline geçen şehirler bombalandı. Ağır silahları olmayan muhaliflerin bu saldırılar karşısında yapacakları bir şey yoktu. Baas ordusu için, kadın, sivil, çocuk farkı yoktu. On binlerce insan rastgele ateş sonucu öldü. Rejim ordusunun kimyasal silah kullandığına dair çok güçlü iddialar dile getirildi.
Muhaliflerin silah gücü tükeniyordu. Ağır silahları olmaması zaten dezavantajlı bir konuma sokuyordu onları rejimin hava gücü karşısında. Buna karşılık, kendilerini sokağa çağıran ve Saddam'ı lanetleyen uluslararası kamuoyuna döndüler ve yardım istediler.
O yardım asla gelmedi. Bush fikrini değiştirmiş, Irak'ın İran etkisine girme ihtimali en az Saddam kadar tehlikeli görünmeye başlamıştı. Dönemin Savunma Bakanı Dick Cheney ise, 'hangi tarafta olmak istediğiniz konusunda emin olamadığınız bir durum' diyerek özetlemişti olanları.
Sonuçta Saddam kazandı. Muhalefet ezildi. Ambargolar ile Irak yontma taş devrinden hallice bir ülke haline geldi. Mezhepsel ayrım ve nefret derinleşti.
13 sene sonra Amerika, bambaşka gerekçelerle Irak'a müdahale etti. Başarısızlığının en önemli nedenlerinden biri, girdiği Irak'ın hâlihazırdaki ciddi sorunları idi. Ve 1991 yılında Amerika o sorunların hazırlanması için epey katkıda bulunmuş idi.
ABD Başkanı Obama, iki sene önce bir konuşmasında “Eğer ABD bir diktatörün zehirli gazlarla pervasız bir şekilde uluslararası hukuku ihlal ettiğini görür ve kafasını çevirirse, nasıl bir dünyada yaşıyor olurduk” diyordu, ABD'nin Suriye meselesindeki kırmızı çizgilerini hatırlatırken.
Aynı günlerde bugün Rus uçakları tarafından vurulan muhaliflere CIA yardım ulaştırıyordu.
İran anlaşmasının bonusu olarak İran yayılmacılığına göz yuman ABD, Rusya'nın Ukrayna'dan sonra, Suriye'de rest çekmesi konusunda sessiz kalabilir mi?
Obama'nın bugüne kadarki dış politika sicili bu konuda pek de parlak bir gelecek vaad etmiyor.
Rusya ise yeni bir emperyal güç olarak rest çekmeye devam ediyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.02.2017
5.02.2017
4.02.2017
27.06.2017
26.06.2017
21.06.2017
7.02.2017
5.02.2017
2.02.2017
30.05.2017