Fehim TAŞTEKİN
Kendisine ‘bölgesel aktör’ ve ‘oyun kurucu’ payelerini biçen hükümet, Rusya ile hesapsız bir gerilim yüzünden Türkiye’yi Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi NATO’nun gölgesinde hizaya soktu. Rus uçağının düşürülmesi karşısında Vladimir Vladimiroviç Putin’in kestirilemeyen öfkesi ve bedel ödettirme çabaları Türkiye’nin bölgesel hesaplarını paralize edecek şekilde dallanıp budaklanıyor.
Hükümet bir devletin başına 100 yılda bir düşecek bir krizi soğutamadan bu kez Irak’la yüksek gerilimli bir sayfa açtı. Türk ordusunun Musul’a bağlı Başika’daki askeri eğitim kampına sevkiyat yapması üzerine Bağdat’tan kestirilemeyen bir çıkış geldi:
“48 saat içerinde askerlerinizi çekin yoksa BM Güvenlik Konseyi'ne gitmek dahil tüm seçenekleri kullanacağız.”
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun gereksiz bir gerilimi düşürmek için Iraklı mevkidaşı Haydar el İbadi’ye mektup yazması elbette önemli. Ne var ki Türkiye’nin dostluğuna önem veren Dışişleri Bakanı İbrahim el Caferi’nin sürenin bugün dolacağını hatırlatması mektubun pek de işe yaramadığını gösteriyor.
Bu gerilim aşılsa da birkaç kez elde patlamış Irak siyasetinin kriz üretme potansiyeli hala çok yüksek. Davutoğlu’nun Bağdat’tan habersiz Kerkük ziyareti ve merkezi hükümeti baypas ederek Kürt petrolünün transferinden sonra bu üçüncü önemli kriz. Ötekiler de pusuda…
Şimdi şaşkınlıkla soruyorlar: “Ne oldu da Iraklılar sert tepki verdi? Zaten Türk ordusu 1990’lardan beri Irak’ın kuzeyinde değil miydi? Niye birden bire Irak egemenlik haklarını hatırladı?”
İçi doldurulamayan ‘dinamik dış politika’ ifadesini dilinden düşürmeyenler yeni dinamikleri kavrayabilseydi belki bu sorulara yanıt aramamız gerekmezdi. Ha bire mızrağı çuvala mahmuzluyorlar. Halep gibi Musul da ‘Evlad-ı Fatihan’ın tapulu arazisi ya varsın Bağdat gürültüden yıkılsın! Varsın ilişkiler yıkılsın, umurlarında değil!
Türkiye sınırlarına yatay uçuş yaparken Yayladağı burnundan geçti diye Rus uçağını vuran siyasi irade, Irak’ta tankları yürütüp Musul’un dibinde bir üs kurarken ötekinin egemenlik haklarını kolayca unutuveriyor!
Musul’a yapılan sevkiyatla ilgili gelen tepkiler karşısında resmi savunma şu:
“Musul’u IŞİD’den kurtarmak için eski Vali Esil Nuceyfi’den askeri eğitim verilmesi talebi geldi. Davutoğlu, 20 Aralık 2014’te Bağdat’ta meseleyi İbadi ile görüştü. Türkiye, Irak hükümetinin onayıyla eğitime başladı.”
Irak’a göre ise Türkiye eğitimin ötesine geçti ve sevkiyatı habersiz yaptı. Iraklı bir kaynağın bana söylediği şu:
“Irak hükümeti, IŞİD’le mücadele edecek güçlerinin eğitimi konusunda yapılacak çalışmanın Savunma Bakanlığı üzerinden yürütülmesini şart koşuyor. Bu şart herkes için geçerli ama Türkiye şarta uymuyor.”
İşgal sırasında Irak’la kapsamlı bir güvenlik ve işbirliği anlaşması yapmış olan ABD bile Bağdat’a bu denli parya muamelesi yapmıyor. Mesela ABD ve Batılı ortakları Kürdistan yönetimine yardımları Bağdat üzerinden Erbil’e gönderiyor.
Bizimkisi ‘ben yaptım oldu’ oyununun yeni versiyonu. Lakin bu kadar oyun günün birinde oyunun sahibini de parya yapar.
Ankara, “Bağdat istedi” diyor ama ortada ne bir yazılı anlaşma ne de mutabakat zaptı var.
Öyle anlaşılıyor ki Bağdat ile yapılmayan koordinasyon Erbil ile yapılmış. Dönemin Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu’nun 4 Kasım’da Erbil temasları sırasında bu mesele kararlaştırılmış olmalı.
Elbette Türkiye’nin, Irak’taki sıra dışı askeri varlığa yeni değil. Bamerne başta olmak üzere sınır bölgesinde birçok yerde Türk askeri bulunuyor. Ayrıca Süleymaniye ve Erbil’de askeri irtibat ofisleri mevcut. Mesut Barzani ve Celal Talabani’nin ‘kırmızı halı’ya henüz çok uzak olduğu dönemlerde Güney Kürdistan’daki Türk askeri varlığı ‘Buraların ağası biziz’ havasındaydı. Askerlerin ahvali bizim Dışişleri’ne bile çok geliyordu.
Başika’daki bu denli rahatlık da, tarihi, Birinci Körfez Savaşı’na kadar giden işte o sıra dışılıktan kaynaklanıyor.
Ankara amacın Peşmerge ve Nuceyfi’nin topladığı gruba eğitim vermekle sınırlı olduğunda ısrarlı ama anlaşılan tank yığınağıyla orası küçük bir Türk üssüne dönüşmüş.
Evet kamp Irak hükümetinin onayı ile kuruldu. Hatta kampta eğitilen askerlerin maaşlarını Irak hükümeti ödüyordu. Fakat film koptu. Devamında ise şu var: Esil Nuceyfi farklı bir gündemle hareket edince ödenek kesildi. Yani Türkiye, Bağdat’ın fişini çektiği bir kampta çalışmalarını Bağdat’ta koordinasyon olmaksızın sürdürmekle kalmayıp kapsamını genişletti.
Başika kampı ile ilgili konuştuğum Iraklıların dillendirdiği iki iddia var:
- Birincisi; Irak yönetimi Başika kampında eğitilenlerin Beyci’deki operasyonlara katılmasını emretti. Ama emre uyulmadığı için ödenek kesildi. Beyci’yi IŞİD’den Haşd el Şabi (Halk Seferberliği) ve Irak ordusu kurtardı.
İkincisi; Nuceyfi’nin emrindeki asker sayısı 2 bini geçmediği halde “8-9 bin askerim var” diyerek hükümetten fazla ödenek istedi. Bu yüzden ödenek kesildi.
Bu işin kopma noktası bu suçlamalar olabilir ama asıl mesele bence siyasi hesaplarla ilgili.
Belki uçağın düşürülmesini önemli bir koza dönüştüren Rusya’nın, Türkiye’nin Suriye planlarını ateşe vermesine karşılık Ankara da “Ortadoğu’da ben de varım” demek için Musul’da kendini görünür kılmak istedi.
Belki Başika’ya yapılan çıkarma, Ezidi yurdu Şengal’i (Sincar) kurtarmak için Peşmerge ile birlikte bölgede varlık gösteren HPG/PKK güçlerine bir gözdağı.
Belki Misak-ı Milli’nin sınırlarının izini süren Yeni Osmanlıların, Musul’u kurtaran güçler arasında yer alıp bölgede yeniden inisiyatif kazanma arzusu.
Belki bütün bunlar Kürdistan yönetimiyle yapılan petrol anlaşmalarının selameti içindir.
Hesap nedir, künhüne varmak zor. Artık işler normal mantık düzeni içinde yürümediğinden “Türkiye ‘angajman kurallarım’ diyerek Rus uçağını düşürmeyi göze alamaz” öngörüsünde olduğu gibi olmadık zamanda yanılabiliyoruz.
Ankara’nın Irak siyaseti mezhepçi bir zemine kaydığından beri Türkiye, Esil Nuceyfi, eski Meclis Başkanı Usame Nuceyfi ve eski Devlet Başkan Yardımcısı Tarık Haşimi gibi liderler üzerinden durumu idare etti. Ne var ki Irak’ta iktidar çevreleri ve IŞİD’in sürdüğü insanlar Musul’un düşmesinden dolayı Türkiye’nin el verdiği bu kişileri de sorumlu tutuyor. Mesela Esil Nuceyfi IŞİD’e göz yummakla hatta birlikte çalışmakla suçlanıyor. Tabii IŞİD gelince kendisi de Erbil’e kaçtı. Daha sonra Erbil’de üslenen Musul Vilayet Meclisi, valilik koltuğunu Nuceyfi’nin altından çekti. Yani IŞİD’in tetiklediği isyanla Sünnileri iktidara taşımayı umanlar koltuklarından oldu. Şimdi Nuceyfi Türkiye’nin desteğiyle IŞİD’in kentten çıkarılmasında rol alabilirse yitirdiklerine kavuşmayı düşlüyor.
Ankara da Nuceyfi ailesinin Iraklılar nezdinde düştüğü durumu dikkate almadan yeniden Musul hesapları yapıyor.
IŞİD’e yol veren hatalı politikalarla yüzleşmek yerine Ankara, Musul operasyonu ile ilgili yeni hassasiyetler geliştiriyor:
“Şii milis güçleri ve İran Musul’a girmemeli.”
ABD’nin refleksi de buna paralel.
Musul ve Kerkük’teki askeri birlikler dağılıp Musul düşünce Büyük Ayetullah Ali Sistani’nin çağrısıyla Haşd el Şabi oluşturulmuştu. Bu güç hemen başbakanlığa bağlanarak yasal statüye kavuşturulmuştu. Maaş ve cephanesini Irak hükümetinden alan bu birlikler, ordu ile birlikte IŞİD’i temizleye temizleye Musul’a doğru ilerleyince ‘Musul’u kimin kurtaracağı’ tartışması ivme kazandı. Türkiye, bir buçuk yıldır IŞİD’le savaşan Haşd el Şabi’ye karşı henüz sıcak çatışma yüzü görmemiş Nuceyfi’nin Haşd el Vatani’sini öne sürüyor.
Musul hassasiyeti köpürtülürken de medyaya şu iddialar pompalanıyor:
- Musul’daki ordu dağıldı çünkü tamamı Şii’ydi ve kenti savunmadı.
- Haşd el Şabi de tamamen Şiilerden oluşuyor ve İran’ın güdümünde.
Türkmenler dahil benim konuştuğum Iraklılar da diyor ki “Haşd el Şabi Irak için savaşıyor. Musul da bir Irak kenti. Musul’u Şii’siyle Sünni'siyle Hıristiyan’ıyla Müslüman’ıyla bütün Iraklılar kurtaracak. Şiiler gelmesin demek kimsenin haddine değil.”
Şiiler Irak nüfusunun yüzde 65’ini oluşturuyor. Kürtler bir kenara alındığında Sünniler epey azınlıkta kalıyor. Şiileri dışlamak için elinden geleni yapanlar nedense Sünni aşiretleri IŞİD’e karşı seferber etmek için çaba harcamıyor. Ayrıca Haşd el Şabi’nin ezici çoğunluğu Şii olsa da Sünnileri ve Hıristiyanları barındırıyor. Haşd el Şabi’ye katılım gösterenlerin başında da IŞİD’in sürdüğü Tel Aferli Türkmenler geliyor. Türkmenler Haşd saflarında savaşırken çok can verdi. Nedense hükümetin Suriye’de kabaran Türkmen hassasiyeti IŞİD’in sürdüğü Şii Türkmenlere sıra gelince bir duman gibi havada dağılıyor.
Özetle Irak hükümeti, IŞİD’in palazlanmasından sorumlu tuttukları Türkiye’nin bu işlere karışmasını istemiyor. Türkmenlerin mesajı da şu:
“Nuceyfi’den razı değiliz, onlar üzerinden geliştirilen politika bize yaramaz. Türkiye yapacaksa Türkmenleri kurtaracak bir şey yapsın.”
Deneyimli bir diplomatımız Türkiye’nin dış politikası seyri için, “Uykuda yürüyorlar” benzetmesini yaptı. Pek münasip. Allah tezinden uyandırsın efendim!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025