Fehim TAŞTEKİN
Türkiye’nin hakim siyasal ikliminde olay çözümlemek çok basit. Sanki âlemin mihenk taşı biziz. Peşinen, “Sudan’daki darbe Türkiye’ye yapılmıştır” hükmü kesildiğine göre gerisi kafa patlatmaya değmeyecek teferruattır.
“Ömer el Beşir’in Sevakin adasını Türkiye’ye tahsis etmesi darbeyi tetikledi!”
“Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır’ın Beşir’i devirecek süreci başlatmalarının sebebi Beşir’in Türkiye’ye askeri üs sözüdür!”
“Darbenin arkasında İsrail ve ABD var!”
Senaryonun spotları özetle böyle telleniyor.
Peki, bizatihi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Askeri liman diye bir şey söz konusu değil” dememiş miydi?
Gerçi yardımcısı Fuat Oktay akabinde, “Askeri anlamda, Sevakin Adası’nın turizme kazandırılması konusunda çalışmalar var” diyerek dünya âlemi gülümsetmişti. Derviş fikrini zikreylemiştir belki, bilemiyoruz.
Sudan’daki askeri müdahalenin perde gerisi hâlâ puslu. İddialı laflar etmek insanı Sudan çölünde ayazda bırakır. Fakat komplo teorilerinin tutunduğu doğru düzgü bir ilmek de yok. Tedavüldeki senaryoya bakarsanız Suudi Arabistan, BAE ve Mısır üçlüsü, ABD ve İsrailli ortaklarıyla birlikte Beşir’e karşı komplo kurdu. İsyan körüklendi ve müdahale tezgâhlandı. Yani iki ayaklı komplo: İsyan ve darbe!
Komplo teorisine göre Sudan tarafında bu işin orkestra şefliğini Milli İstihbarat ve Güvenlik Başkanı Salah Abdullah Muhammed Salih, namı diğer ‘Salah Goş’ yapıyordu. Bu mantıkla, Goş’un terörle mücadelede kapsamında CIA ile irtibattan sorumlu olması onu Amerikalıların adamı yapıyor; şubatta Münih Güvenlik Konferansı’nda Mossad Şefi Yossi Cohen’le görüşmüş olması da İsrail’in.
1989’daki darbeden beri Beşir’le sırt sırta vermiş Savunma Bakanı Korgeneral Avad bin Avf da 11 Nisan’da Askeri Geçiş Konseyi’nin başkanı olarak arzı endam edince Suudi-Amerikan ekseninin adamı oluverdi. Beşir, 22 Şubat’ta federal ve eyalet hükümetlerini feshederken Avad’ı Devlet Başkanı Birinci Yardımcılığı’na yükselterek kendi kaçınılmaz akıbetiyle ilgili bir yol haritası çizmiş gibiydi. Avad belki UCM’ye teslim edilmemesi yönünde Beşir için güvenli bir çıkış yoluydu. Aslını bilemiyoruz, nihayetinde bu da bir faraziyeye dayanıyor.
Darbe yapan konseyin ilk açıklamasında Beşir’in UCM’ye kesinlikle teslim edilmeyeceği taahhüdü de vardı. Beşir gibi Avad da Darfur’daki katliamlar sırasında Cancavid milislerini koordine ettiği gerekçesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) peşinde olduğu biri. Ayrıca ABD’nin kara listesinde. Yoksa komplocular Avad’a, “Beşir’i devirirsen senin peşine düşmeyiz” mi dediler? Henüz darbeden önce Fransız ve İngiliz istihbaratının Beşir’e, “Çekilirsen UCM’nin yakalama kararı askıya alınabilir” diye güvence vermeye çalıştıkları iddia edilmişti. Bunlar da sonuç itibariyle yüksek dozlu spekülasyonlar.
İnce ayarlamalarla Avad bu işe giriştiyse neden Askeri Geçiş Konseyi Başkanlığı’nı 24 saat sonra bıraktı? Yardımcısı Orgeneral Kemal Abdulmaruf da görevden alındı. Üstelik Goş da bunların peşi sıra istifa etti. Komplodan gidersek tezgâhı kuranlar, darbenin üç ana aktörünü saatler içinde feda mı etti?
Avad’ın konsey bakanlığını bıraktığı Silahlı Kuvvetler Genel Müfettişi Orgeneral Abdulfettah el Burhan ise bilindiği kadarıyla UCM’nin arananlar listesinde değil. Onu öne çıkartan faktör bu muydu? Elbette uluslararası toplumla iyi bir başlangıç yapabilmek için UCM tarafından aranmayan birinin dümende olması akıllıca bir tercih. Peki, UCM faktörü ve bu tercih son dakikada mı akıllarına düştü?
Yoksa ordu ve güvenlik birimlerinin tepesinde yaşanan kavga mıdır Avad’ı alıp Burhan’ı öne süren?
Burhan da Yemen savaşına katılan Sudan güçlerinin koordinasyonundan sorumlu komutan olduğu için Suudi-Emirlik ikilisinin temas noktasıydı. Aynı mantıkla bu da onu ‘Körfez’in adamı’ yapıyor olmalı. Bu durumda giden Körfez’in adamıydı gelen de, mesele yok mu diyeceğiz?
Burhan’a yardımcı olarak Hızlı Destek Kuvvetleri’nin ‘Hemeti’ takma adlı komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalo atandı. Hızlı Destek Kuvvetleri olaylar sırasında polis ve istihbaratın göstericilere karşı şiddet kullanmasını önleyen tavrıyla şaşırtmıştı. Halbuki bu güç ‘Beşir’in milis gücü’ olarak biliniyordu. Muhalifler bu gücün tamamen dağıtılmasında ısrar ediyordu. Avad ile kişisel husumeti olduğu söylenen Hemeti, darbe sonrası “Sudan halkının kabul etmeyeceği hiçbir yapılanmanın içinde olmayacağım” demişti.
***
Peki, “Beşir gitti Avad da gidecek… Bir hırsızın yerini diğerinin almasını kabul etmeyeceğiz” diye direten ve sokağa çıkma yasağına meydan okuyan Sudan halkının bu senaryoda hiç mi hatırı yok?
Gösterilerin motor gücü Sudan Profesyoneller Birliği, 22 partili Ulusal Değişim Cephesi ve 2014’te silahlı örgütlerin de katılımıyla sivil değişim için kurulmuş Sudan Çağrısı’nı buluşturan ‘Özgürlük ve Değişim Güçleri’ günlerdir askeri vesayetin olmadığı bir geçiş süreci için bastırıyor. Değişim için onlarca kurban verdiler. Bu direncin 1964 ve 1985’te olduğu gibi askerleri harekete geçmeye ya da geri adım atmaya zorladığı tespiti çok mu uçuk? Avad, 11 Nisan’daki bildirisinde askerlerin dümeninde 2 yıllık geçiş ve 3 aylık olağanüstü halden söz ediyordu.
Geçiş sürecinin askerlerin kontrolünde olmaması taleplerin başında yer alıyor. Muhalifler Beşir ve ölümlerden sorumlu tutulan Goş dahil geride bıraktığı bütün adamlarının tutuklanmasını istiyor. Hele hele Darfur, Mavi Nil Eyaleti ve Güney Kordofan’da silahlı mücadele vermiş gruplar, Beşir’den geriye hiçbir miras kalmasını istemiyor; aksi halde yeniden savaşa dönmekten bahsediyor. Eğer komplo varsa bunun bir ayağı diğer ayağını reddediyor!
Özgürlük ve Değişim Cephesi, Avad’dan sonra yelkenleri suya indiren Askeri Geçiş Konseyi’nin diyalog davetini kabul etti. Bu da sokaktaki ısrarın karşılık bulduğunun bir diğer göstergesi. Diyaloga ‘evet’ yanıtını, “Halkın talepleri karşılık buluncaya kadar sokaktan ayrılmayacağız” şartı izliyor. Ve de şu çıkışı:
“Her türlü askeri yönetimi kökten reddediyoruz. Ne Beşir rejiminden ne de askeriyeden kimsenin geçici yönetimde olmasını istiyoruz. Herhangi bir yabancı vesayeti de reddediyoruz.”
Sonunda Askeri Geçiş Konseyi pazarlığa açık bir kıvamda muhaliflerden 10 temsilciyle masasına oturdu. Buluşmadan ne çıktı? Konsey “Siyasi partiler uzlaşmayla geçiş hükümetinin başbakanını belirlesin ama içişleri ve savunma bakanlıkları askerde kalsın” dedi. Bu yaklaşım muhalif cepheyi de esnetti. Hükümette ordudan birilerinin olmasına karşı çıkmayacaklar. Bir de vaatler babında Konsey Başkanı Burhan rejimin sembollerinin kökünü kazıyacaklarını, sokağa çıkma yasağının kaldırılacağını ve olağanüstü hal yetkisiyle tutuklananların bırakılacağını söyledi. Rejimin devamlılığı için askeri müdahale tekerrür ederken atılan geri adımlar sokaktaki ısrar ve direncin neticesi.
***
Bundan sonraki süreç dış müdahaleden azade mi? Elbette değil. Sudan’a ulaşma kanalları olan devletler geçiş sürecini maksimum düzeyde yönlendirmek için boş durmayacaktır. Amerikan yönetimi temasa geçeceğini duyurdu. İstihbarat düzeyinde zaten temasları vardır. Suudi Arabistan, askeri konseye destek verip insani yardım göndereceğini duyurdu. Türkiye, Beşir’le kurulan köprülerin yeni aktörlerce yıkılmaması için temenni modunda bekliyor.
Bundan sonra Beşir ve yol arkadaşlarının kaderi, UCM’deki dosyalar, ABD ve İsrail’i rahatsız eden politikalar, Sudan’ın hem Suud-Emirlik eksenine hem Türkiye-Katar ikilisine el veren karmaşık ittifak ilişkileri en fazla tartışılan konular olacaktır. Haliyle bugüne kadar ağırlıklı olarak iç dinamikleriyle konuştuğumuz süreç bundan sonra daha fazla dış etkiye ve müdahalelere açık hale gelebilir. Yeni sivil yönetimin yapısını ve siyasi parametrelerini görünceye kadar da Sudan üzerinde eksenler savaşına dair ahkâmların değeri sınırlı olacaktır.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları












































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.11.2025
11.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
5.10.2025
25.09.2025
15.09.2025
9.09.2025