Gökhan BACIK
Pierre Bourdieu sosyolojinin tanımını, toplumu izleyerek düzenli olarak kendini tekrar eden ilkeleri ve bunları meydana getiren koşulları yani yasaları açıklamak olarak vermiştir.
Nitekim sosyoloji bizlere, bazı kendini tekrar eden sebep-sonuç ilişkilerini öğretti. Bizler de bu nedenselliklere göre toplumları anlamaya çalışıyoruz, dahası bunlara göre toplumların dönüşmesini bekliyoruz.
Örneğin ezilen fakirlerin kendilerini ezenlere karşı örgütlemesini yahut en azından onlara kızmasını bekliyoruz.
Dindarların ahlaksız siyasi liderlerle mücadele etmesini bekliyoruz.
Yakınlarındaki madende hükümetin denetim görevini yapmadığı için yüzlerce insanın yer altında gömülü kaldığı kentin iktidara oy vermemesini bekliyoruz.
Hâlbuki dünyada bazen işler pek öyle gitmiyor: Dindarlar, ahlaksızlıkta marka haline gelmiş pek çok siyasi liderin peşinde koşuyor.
Pek çok ülkede fakirler, ülkenin en zengin işadamlarının kurduğu siyasi partilere oy veriyor.
Böylece ezilenlerin rızasından dolayı bütün olumsuzluklara rağmen geleneksel sosyolojik düşüncenin bizde var ettiği beklentiler yani kötü yöneticilerin tasfiyesi, halkın haksızlığa ve sömürüye itirazı bir türlü gerçekleşmiyor.
Bu durumu ters sosyoloji olarak tanımlayabiliriz: Ters sosyoloji, insanların içinde bulunduğu sosyal, moral ve ekonomik şartların gerektirdiğinin aksine davranmasıdır.
CNBC’nin verdiği bir habere göre Harley-Davidson fabrikasında çalışan ve Başkan Trump’ın aldığı son ticari kararlar ile işlerini kaybetme riski artan işçilerin başkana desteği artarak devam etmektedir.
İşçiler ekonomik olarak kaybedecek olsalar bile Başkan’ın “Amerika’yı yeniden büyük yapmak” siyasetinden dolayı buna hazır olduklarını ifade etmişlerdir.
Benzer örneklere her yerde rastlamak mümkün. Pek çok insan sosyal, ahlaki ve ekonomik şartlarının gerektirdiğinin tam aksine kararlar almaktadır.
Kısacası ezilenin ezilmeye rıza gösterdiği, ahlaksızlıktan şikâyet edenlerin ahlaksız siyasi liderlere destek olduğu tuhaf bir sosyolojik nedensellik ile karşı karşıyayız.
Bu önemli sorunu daha önce eserlerinde ele alan bazı düşünürler de elbette olmuştur.
Örneğin, Antonia Gramsci Hapishane Defterleri’nde işçilerin pek çok ülkede asla neden kendilerini sömüren düzene karşı gelmediklerini tartışmıştır.
Gramsci’ye göre egemen sınıflar bir hegemonya kurmakta ve diğerlerini ikna etmektedirler. Böylece ezilenlerin rızası alınmaktadır.
Gramsci bu süreçte devlet, sivil toplum, kimi aydınlar ve din gibi faktörlerin rol oynadığını söylemektedir.
Örneğin, ürününü maliyetinden daha az fiyata satmaya zorlanan fırıncı “devletin sorunlarımıza çare bulmasını istiyoruz” demektedir. Bu aslında ezilen fırıncının, hegemonya kurmuş sınıfın kendi çıkarlarını düşüneceğine ikna olduğunu göstermektedir.
Yahut camideki imam müminlere “burada anarşist olmayın nasıl olsa ahiret var orada bütün ihlaller cezasını bulacak” demektedir.
Dini grubun lideri yaşanan sorunlarda kendi sorumluluğunu tartışmaya açmak yerine “bunlar Allah’ın bize sevgisinden kaynaklandı bizi sınıyor ve olgunlaştırıyor” demektedir.
Ters sosyoloji üzerine önemli bir kitap yazan diğer düşünür ise Yeryüzünün Lanetlileri adlı kitabında sömürgeciliğin oluşturduğu durumları ele alan Frantz Fanon’dur.
Fanon, bir taraftan Batılı sömürgecilik üzerine destansı bir eleştiri ortaya koyar ancak öte yandan sömürgecilik ve ondan kurtuluş sürecinin sömürülenler üzerinde oluşturduğu aksi durumları da ele alır.
Örneğin, hatırı sayılı bir kesim sömürgeciler gibi düşünmektedir dahası sömürgecilik ile mücadele etmek şiddeti benimseyen bir anlayışı da beslemiştir.
Bu tartışmaların önemli bir boyutu da şu:
Ezilenlerin ezilmeye rıza gösterdiği durumlarda makul insanlar için entelektüel bir işkence süreci başlar. Sosyolojik nedenselliğin alt üst olması onları sarsıntılar içinde midesi bulunan bir insan gibi yapar.
Dahası pek çok makul insan bile ters sosyolojinin etkisine girer. “Ülkede işler kötü gitse ancak düzelir” yahut “insanlar aç kalsa akıllanır” gibi düşünceler onlara çekici hale gelir.
Peki, bu yaklaşımlar doğru mu?
Türkiye örneğinde Balkan Savaşları, 1. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı gibi birey hayatını en mikro düzeyde dahi zehir etmiş nice büyük felaket öğretici olmadı.
Yine 1999 Depremi’nden sonra bugün İstanbul’un geldiği hal felaketlerin insanlara her zaman öğretici olmadığını gösteren diğer bir örnek.
Mesela bugün içinden geçtiğimiz ekonomik krizi bazıları ülkeyi yönetenlerin beceriksizliği olarak görürken başkaları da “ülkenin altın çağa ulaşmasının önündeki en son engel” olarak yorumluyor.
İnsanların inançlarına yahut ekonomik çıkarlarına zıt şeyleri onlara güzel olarak gösterebilecek yeteneğe sahip pek çok hegemonik dil her zaman var olacaktır.
Peki, çözüm nedir?
Ters sosyoloji yani gerçeğin zıddını iş yapmak toplumlara sürekli acılar ve türlü maliyetler (ekonomik kriz, otoriterleşme, dış politik fiyaskolar, trafik kazaları vb.) yükler.
Aslında ters sosyoloji, toplumun kendi kendine işkence yapabilme kapasitesidir. Ne var ki, bu kapasite kimi toplumlarda sandığımızdan çok uzun sürebilir.
O nedenle en makul yol kalabalıkların sosyal sorunlardan ders çıkarmasını beklemek yerine farklı politik mahallelerin elitlerinin bir uzlaşı yolunu bulmaya çalışmasıdır.
Elitler uzlaşmadığı sürece toplumlar bazı buhranlarla yön değiştirebilir ancak bu rahatlama Türkiye’de olduğu gibi beş-on yıllık düzelmeler ve sonra yeniden siyasi istikrarsızlık ve toplumsal sorunlar ile dolu yıllar demektir.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
1.09.2025
24.08.2025
17.08.2025
3.08.2025
21.07.2025
14.07.2025
17.06.2025
27.05.2025
24.03.2025