Leyla İPEKCİ
Şimdi içimizde ve etrafımızda savaş naraları atılıyor. Çeşitli gerekçeler devşirilerek Ortadoğu'da Müslüman toplulukların yine mezhep farklılıkları üzerinden birbiriyle çatışması hedefleniyor. Enerji anlaşmaları imzalayan, barış müzakerelerini kararlılıkla sürdüren bir Türkiye'nin bölgedeki aktörleşme çabası, ister İran ile ister kendi içimizdeki ve çevre ülkelerdeki Kürtlerle olan ilişkilerimizi yönlendirsin... Birilerinin de canını sıkıyor.
Toplumsal barışımızı veya çoğulcu bir medeniyet olma arzumuzu adalet duygusuyla değil birtakım jeostratejik çıkarlar doğrultusunda kurmak dışında bir insani yol kalmıyor bu durumda çoğu zaman. Önümüze içten ve dıştan müdahale planları, isyanlar, çatışma ve savaş senaryoları konuyor her seferinde.
Adalet ve hakkaniyet temelinde ilerlemek istiyorsak küresel vicdanın ve uluslararası diplomasinin klişelerden ibaret diline katacak bir değer ortaya koymamız her zamankinden daha elzem. Bunun yollarını açmak için böyle bir dönemde siyasetin sıcak gündemine mesafeli kalarak, toplumsal dinamiklerimizi canlı tutan 'biz' mayasına biraz daha yakınlaşmakta yarar var.
Bu yolda, hepimizin içindeki 'ben' duygusuna kendinden müstakil apayrı bir varlık vehmetmenin yanıltıcılığına varmıştım önceki yazımda. Yunus'un 'bir ben vardır bende benden içeri'; 'sen seni ne sanırsın ayruğu da onu san'; 'benden benliğim gitti hep mülkümü dost tuttu' gibi tanımlamalarından yola çıkarak insanın özü olan ben'in bir cevher olarak Hakk'ın varlığına ait olduğuna varıyoruz. Ben duygusu kendi içindeki cevhere yani aslına yöneldikçe önce O'na ve sonra 'biz'e dönüşebilir. Nefse yönelirse 'benlik'in (ego) esiri olup madde aleminde yitip gider.
O halde kaybolup gitmeyen niteliklerimiz üzerinden içimizdeki ve etrafımızdaki çatışmaların iç yüzüne daha kuşatıcı bir bakışla bakabilmeliyiz. Sekiz yazıdır farklı yönlerinden ele almaya çalıştığım 'ben', 'sen', 'o' ve hepsinin toplamı olan biz'e yeniden yaklaşabilmek için tenzih ve teşbih kavramları üzerinden devam edelim. Lütfi Filiz'in Noktanın Sonsuzluğu'ndan alıntılarsak:
'Cenab-ı Hak her şeyde ve her yerde hazır ve nazırdır. Her şeyde olduğu halde hiçbir şeye benzemez. Onun bu özelliği tenzih ve teşbihle anlatılır. Tenzih varlığın iç yüzü, görünmeyen kısmıdır. Teşbih ise görünen alemdir. Allah her iki alemin de Allah'ıdır. Tenzihte olan yönüyle gizli hazinedir, teşbihte olan yönüyle ise bütün varlık O'nundur. Bu ikisinin arasını bulmaya tevhide ulaşmak diyoruz.'
Yunus yorumlarını önceki yazılarımda alıntıladığım Mustafa Tatcı'nın 'İşitin Ey Yarenler' eserindeki ifadeyle söylersek: 'Muhammedîler ben ve sen'den yani teşbihten O'na yani tenzihe geçerek hepsini cem eder; tenzih ve teşbih arasından hakikate ulaşarak içinde kendilerinin de bulunduğu 'biz' kavramına ulaşırlar. Biz makamına ulaşan kişinin benliği 'bensiz' olduğu için artık ben de dese, sen de dese Hakk'ı kast edecektir.
Bu şekilde cem makamına ulaşan kişi için önceki algılanan benlikten (ego) eser kalmayacağı için 'ben' artık 'sen' olur. 'Biz'de ise her şeyin ötesinde 'mutlak ben'i mevcudatla birlikte algılamaya ve belki her şeyde O'nu yaşamaya başlar. Fark'tan böylece cem'e ve cem'ül cem makamına ulaşan kişinin bundan sonra söyleyeceği 'ben'i artık sen (gerçek varlık) için söylenecektir.'
Tatcı'ya göre bu iki farklı durumun en iyi örneği Hallac ile Firavun'un 'ene'l-Hakk' ifadeleridir. Her ikisi de aynı sözü söyledikleri halde meramları farklıydı. Hallac bunu söylediğinde cem'deydi. Sekr halinde ağzından çıkan bu söz 'bensiz bir ben'di ve Hakka aitti. Firavun ise bu söze nefsinden söylemişti.
Bugün kendine 'benlik' izafe ederek halkları sömüren, tahakküm ve işgal edenlerin ve bunu meşru sınırlar içinde göstermek için dini mezhepsel veya etnik çatışmaları gerekçe olarak kullananların 'ben' söylemi ilahi niteliğine kavuşmadığı ölçüde evrensel de değil kuşkusuz. Bu yüzden hakkaniyet temelinde bir kalpler / niyetler ittifakı değil çıkarlar ve 'ulu benlik'ler temelinde bir stratejik ittifaklar veya siyasi ekonomik birlikler kurulabiliyor ancak. Varlıklarını devam ettirebilmenin tek yolu da çatıştırmak, işgal, tahakküm, suiistimal oluyor.
Toparlayayım: Küresel baskın söylemlerin yanı sıra dünyanın daima başka devinimleri, henüz tanımlanmamış eğilimleri, sabitlenemez terkipleri olduğu gibi, merkez sosyolojinin terminolojisine girmeyen dinamikleri de var. Hep olacak. Aynı söylemleri paylaşırken dahi bambaşka anlamları kast edebileceğimizi hatırlayan bir dil üretebilmeli sosyoloji.
Dilde kavramlaştırmak için 'fark' makamı kaçınılmazdır. Ama tanımlarken mecburi olarak her şeyi ayrıştırsa bile bütün dillerde 'biz'i kaybetmeyen, aksine kast eden kuşatıcı bir dille baktığı olguları anlamlandırması gerek. İnşallah tevhid'in farklı yansımalarıyla bu sosyolojik dili çoğaltmanın imkanları üzerine düşünmeye devam edeceğim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları



























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.09.2018
4.02.2018
1.02.2018
28.08.2018
25.08.2018
21.08.2018
7.02.2018
4.02.2018
31.07.2018
28.07.2018