Markar ESAYAN
Lisede fizik dersinde hoca, “Öyle bir kuvvet vardır ki” demişti, “kaynayan bir suya, o çok hassas hesaplanmış F kuvvetini uyguladığınızda kaynayan su aniden donar”.
O zaman scanner icat edilmemişti ama, bir fotokopi makinesi gibi her şeyi kaydediyordum. Hani şu video kayıt cihazlarında yanıp sönen kırmızı REC yazısı vardır ya, beynimin köşesinde bir yerde o sürekli yanar dururdu.
Bu bilgi, bana çok ilginç gelmişti. Bir süre düşündüm. Zıtlıklar ilgimi çekiyordu. Zıtlıkların, yani doğalarında “birbirini sıfırlayan” özellikler taşıyan şeylerin yan yana geldiğinde birbirini yok ettiği iddiası... Bu temelsiz şeye o zaman da kanmadım. Bu kadar basit olamazdı. Hâliyle zıtlıkların varlıklarını birbirlerinden aldıkları savına da uzak durdum. Bundan daha öte, bağımsız bir ilişki-çelişki olmalıydı aralarında.
Mesela, insan doğasında bir sürü zıtlığın bulunduğunu, bunların belirli bir duyarsızlık, hikmet veya acı karşılığında uzlaşabildiğini gördüm. Onlarla bir hayat sürmek pekâlâ mümkündü, bunun sizi bir aziz veya hödük yapması beklenebilirdi, ama bu azizliği veya hödüklüğü tüm doğallığıyla taşıyan insanları da öyle rahatça tasnif edemiyordunuz. Sürüsüyle durum vardı. Hem bir başkasını yargılama, övme veya mahkûm etme yetkisini kim vermişti ki bize! Üstelik amaç aziz veya hödük değil, insan olmaktı, bir insan.
Bir de tüm bu zıtlıkların sürtüşmesinden acı duyan insanlar vardı. İnsanları gözlemliyordum. Acı çeken insanlar vardı. Boşuna acı çeken insanlar vardı. Acı çekmeyen insanlar vardı. Acı çekmemesinin ne anlama geldiğini bilen-bilmeyen insanlar vardı. Acılarına âşık olanlar, ama kendilerini aşağılayan, cezalandıranlar da vardı. Acılarını kendilerini tanımak için kullanabilen, savrulmaların bir lütuf olabileceğini bilen insanlar vardı. Ama bunun altını çizmek tehlikeliydi. Tasavvufa giriyor, bu değerlendirmeleri yapanların ortodoks camialarda pek tekin karşılanmadığını biliriz. Ama kutsal kitaplar bunun sayısız örnekleri ile doludur. İnsan belirsizlik evreninde kesinlik arayan bir gezgindir.
Sonra, beni en çok neyin rahatsız ettiğini bulmaya çalıştım. Evet, dünyadaki kötülük bana acı veriyordu. Kötülüğe dair açıklamalar bulmak zorundaydım. Yoksa Allah muhafaza tavan yapmış empati duygumla çökebilirdim. İyilik yaptığımda iyi hissediyordum, ama huzur kalıcı değildi. Kötülük yapmamak için doğal bir eğilime sahiptim. Bunu hak etmek için hiçbir şey yapmamıştım. Peki, benim zıddıma ne diyebilirdim? Ben bunun için çaba harcamıyordum. O da onun için çaba harcamıyordu. Huzursuzluğun sırrı bu edilgenlikte olmalıydı. Benim koymam gereken malzeme eksikti.
Beni bu iyilik kötülük meselesinden daha çok zorlayan bir şey olduğunu fark ettim, neden sonra. Kötülük acı vericiydi, ama beni ezememişti. İnsanların, tıpkı o kaynayan su gibi aniden ters yönde hareket edebileceklerini keşfetmiştim. İnsanları salt kötü ve salt iyi olarak tanımlayıp sonra düş kırıklığı yaşayanlardan olmadım. Tebessüm ettim ve bir imkân gördüm sadece. İyilik ve kötülüğün doğası, birbirine hızla dönüşebilen izler bırakarak ruh üzerinde kavislerle ilerliyordu. İnsanların içlerinde neler yaşadığını asla tahmin edemezdiniz.
Oyuna girmek için bir F kuvvetine ihtiyaç vardı. Hangi bela beni ters yüz edip yaşamın ortasına atacaktı, çok merak ediyordum. Başardığım her şey bana hep kolay gelmişti çünkü. Bu kadar kolay olamazdı. Okkalı bir tokat yemem, dünyanın çevresinde döndüğü o dingilin bir yerimden girmesi ve bunun beni öldürmediğini, yok edemeyeceğini görmem (mi) gerekirdi.
“Ne sıcaksın, ne de soğuk, ve ben seni ağzımdan kusacağım” sözü, iyiydi. Doğru ciheti gösteriyordu. Yaşamın kıyısında kalanlar, oyuna girmeyenler gerçek lanetliler mi, yoksa potansiyel kutsallar mıdır? Pimi çekilmiş sterilizm... Ekmek de kesebilir, insan da. Kumarhaneye gidip sadece bedava içki ve yiyecek tüketmek ve sonunda fark edilip kapı dışarı edilmek gibi. Ben olsam Voltaire gibi bir kibir kumkuması yerine, Dostoyevski ve Tolstoy’u tercih ederim. Zenginliğini satıp satıp Moskova’nın teneke mahallelerinde dağıtan ve yine de huzur bulamayan Tolstoy ile, kumar borcu için bir haftada eser yazabilen, ama bir de, çok da iyi yazabilen müzmin huzursuz Dostoyevski.
Pavlus, “Ne yapalım, o zaman lütuf artsın diye durmadan kötülük mü yapalım” diyor, kötülüğün insandaki gelişimde nasıl bir etkisi olduğunu anlatmaya çalışırken.
Hepimiz belirli bir sermaye ile doğuyoruz. Ataların gen bakiyesi ile... Sonra çevre ile şekilleniyoruz. Bir yaşa geldiğimizde ise, bu beden ve ruh, görünürde bizim kontrolümüze nispeten geçiyor. Nispeten diyorum, çünkü çoğunluk öyle zannediyor, aslında hâlâ vesayet altında yaşıyoruz. Anne, baba, eş, eski eş, değerli dost, güçlü hami, zengin amca, bir gücü ima eden sembollerin vesayeti altında oluyoruz genellikle. Yalnız kalmaktan korkmanın veya duyguları reddetmenin asıl nedeni bu. Kendimizden sorumlu olmak, kendimizle ne yapacağımızı bilememek. Kendi kararlarımızı almak, bedelini ödemekle yüzleşmek, ama keyfini de yaşamak; o ne? Özgürlük.. kölelikten özgürlüğe geçiş. İnsanlar kendilerinin en gaddar gardiyanıdır. Kendi kendilerini dar hücrelere atarlar. Özgür olduklarını zannettikleri için de bu kölelik, evet burada Faucoult’ya yaklaştık devam eder. Huzursuzluk. Kaynağı budur. Biliriz. Ama bu bilgiyi kendimizden saklarız.
Bana düşen payı buldum sonunda. Benim lanetim-lütfum nedir buldum. Korkarım en zorlu gruptayım.
Ama bu kadarını müsaadenizle sizinle paylaşmayayım.
*36.5 0C yazımda bahsettiğim dizinin ismi Logan’s Run. İnsanların ölüm yaşı da 35 değil 30 olacak. Bilgilendiren okurlara teşekkür ederim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019