Murat AKSOY
Pazar gününden itibaren yaşananlar, Türkiye'nin Kürt sorununun çözümü konusunda bütün çabalara rağmen mesafe alamadığını gösteriyor. Pazar günü İstanbul ve Diyarbakır'da, Salı günü Cizre'de yaşananlar, dün Cudi'de gerçekleşen operasyon kabul edelim ki iç açıcı değil. Son dört günde yaşananlar pek çok yazar tarafından "psikolojik kopuş"un hızlanması olarak okundu.
Haksız sayılmazlar. Ama ben, bunun geç yapılmış bir tespit olduğunu düşünüyorum. Çünkü bugün başta büyükşehirler olmak üzere Anadolu'nun pek çok şehrinde iki toplum arasında oluşan kopuşu daha canlı gözlemlemek mümkün. 2009'da başlayan Demokratik Açılım'dan sonra yaşanan her terör ve şiddet eylemi, bu kopuşu biraz daha görünür hale getirmekten başka bir işe yaramıyor.
Bu açıdan Türkiye'nin Kürt ve terör sorunu dışında artık başka bir sorunu daha gündemine alması gerektiğini düşünüyorum; "toplumsal entegrasyon".
Toplumsal entegrasyon sorunu daha uzun vadeli bir çözüm perspektifi istiyor. Bu, 1990'ların ortasında bölgeden Batı'ya yaşanan göçün büyükşehirlerde ve Anadolu'da ortaya çıkan gettolaşmanın adıdır. Yani Türklerle Kürtlerin birlikte değil yan yana yaşama halinin ortaya çıkardığı sorunlardır. Ötekileştirme, evini kiraya vermeme, Kürtlerin işlettiği dükkanlardan alışveriş yapmama halidir. Kürt gençlerinin asgari ücretin de altında zor şartlarda çalışmasının adıdır.
Demokratik açılım, Türklerle Kürtler arasındaki kopuşu daha görünür hale getirmiştir.
Çünkü bir çözüm süreci olarak başlayan açılımdan sonraki her ölüm, Batı'daki Türklerin yanı başlarında yaşayan Kürtlere bakışını olumsuz etkiler hale gelmiştir. Çünkü açılım, Türklerin terör ve şiddete bakışındaki algı eşiğini düşürmüştür. Başta Mersin, Sakarya, İzmir, İstanbul'un varoşlarında bu durumun yarattığı sorunları izlemek mümkün. Bu süreçte gerçekleşen her terör ve şiddet eylemi farklılığı, ötekileştirmeye dönüştürdüğü için tehlikelidir.
Bugün Türkiye'nin sadece Kürt ve terör sorunu yok. Giderek onları da içine alan bir toplumsal entegrasyon sorunu var. Psikolojik kopuşu görünür hale getiren de toplumsal entegrasyon sorunudur.
Kürt sorununun çözümü, Kürtlerin hak ve özgürlüklerin kamusal alanda tanınması ve Kürtlerin kendilerini birinci sınıf vatandaş hissetmesini sağlanması ile çözümlenebilir.
Terör sorunu, Kürt sorununun çözüm sürecine bağlı olarak Kürtlerin hakları için mücadele ettiğini söyleyen PKK'nın silah bırakmasını sağlamak ve PKK'lıların af da dahil olmak üzere çeşitli formüllerle topluma kazandırılması ile çözülebilir. Tabi birde Kürt sorunu çözüm sürecine girse dahi silah bırakmaya yanaşmayan ve terör örgütü olarak bölgesel aktör olmayı hayal eden bir PKK var ki, onunla silahla mücadele etme dışında seçenek görünmüyor.
AK Parti hükümeti, hem Kürt sorununun hem de terörle mücadele konusunda son yıllarda eksikliklerine rağmen önemli adımlar attı. 1 Ağustos 2009'da başlayan demokratik açılımdan bu yana yaşanan süreç, Kürt sorununun çözümü sürecinde tarihsel bir eşiği ifade ediyor.
Devletin Öcalan'la ve PKK'nın Kandil ve Avrupa kanadı ile yapılan görüşmelerin kamuoyuna yansımasına rağmen, toplumun sağduyulu tavrı bur sorunun çözülmesi isteğinin bir ifadesi.
Demokratik açılımın başlaması ile Kürt sorunun kamuoyunda her yönüyle konuşulur ve tartışılır olması, toplumun bir anlamda Kürt sorunu ile yüzleşmesini sağladı.
KÜRTLERİN PKK İLE SINAVI
Türkiye'nin Kürt sorunu ile yüzleştiği dönem, aynı zamanda Kürt sorununun bir sonucu olarak ortaya çıkan PKK'nın dönüşmesine denk geldi. Ve PKK üst yönetimindeki koalisyon dağıldı. Demokratik açılım başlayana kadar Kürtlerin hakları için mücadele ettiğini söyleyen PKK, açılımdan sonra tam tersi yönde adımlar atmaya başladı.
Arap Baharı ile başlayan ve bölgede bir tür belirsizliği ima eden süreçte kendi varlığına vehmettiği değer peş peşe hata yapmasına yol açtı. Öcalan'ın çözüme yaklaştık dediği noktada Devrimci Halk Savaşı başlattı ve başarısız oldu.
Nevruz'da ortaya çıkan görüntüler PKK'nın istediği görüntülerdi. Hedefi, kaos yaratarak, son bir çıkış sağlamaktı. Ancak olmadı.
PKK'nın ve Kandil'deki hiçbir figürün artık çözümün bir parçası olamayacağı çok açık. Bu gerçek, Türkiye'nin çözmek için yapması gerekenleri, atması gereken adımları ortadan kaldırmıyor.
Artık yeni bir süreçteyiz ve bu süreçte AK Parti kadar BDP'ye ve demokrat Kürtlere sorumluluk düşmektedir. AK Parti, bugüne kadar BDP'ye rağmen BDP'yi muhatap almayarak hata yapmıştır. Ama BDP'nin de kendini muhatap kabul etmediği gerçeğini hatırlamak gerekmektedir.
Fırat Anlı, "Biz Kürt sorununu çözebilecek son kuşağız", Osman Baydemir, "Biz tokalaşabilecek son kuşağız" derken haklılar. Bugün BDP içinde siyaset yapan pek çok isim Anlı ve Baydemir gibi düşünüyor. Ama böyle düşünenler, çözüm için üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirme konusunda ne yazık ki, yeterince cesur değiller. PKK'nın artık sorunların çözümünün önünde bir engele dönüştüğü yeni süreçte sorumluluk BDP'li siyasilere ve tek tek demokrat Kürtlere düşüyor. AK Parti'nin yapması gereken onların elini güçlendirmesi. Onların da yapması gereken PKK'ya rağmen çözüm sürecine sahip çıkması.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018