Murat Sevinç
Anayasal ilkeler konusuna devam (4)
Türkiye 2017’de yeni bir hükümet sistemine geçti. Adı, ‘cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi.’ Halkoylamasına sunulan anayasa değişikliği (‘atı alanın Üsküdar’ı geçmesiyle’) çok küçük bir farkla kabul edildi ve ana ilkesi 1909’da benimsenen parlamenter sistem çöpe atıldı.
2017’nin, sıradan bir anayasa değişikliğinden öte anlamları var.
Nedir bunlar?
2017 değişikliği, 2007’de başladığını savunduğum AKP anayasacılığının zirve noktası. Buna mukabil, diğerlerinden temel bir farkı şu: 2007 ve özellikle 2010 değişiklikleri AKP’li olmayanların da desteğiyle gerçekleşmişti ve iktidar tarafından dile getirilen hedef, 2007’de cumhurbaşkanı seçiminde yaşanan krizi çözmek (2007), 2010’da ise 12 Eylül darbesi ile hesaplaşmak ve demokratikleşme idi. Oysa 2007 krizini çözmek için o değişikliğe (cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi) gereksinim olmadığı gibi, 2010 değişikliğinin ‘asıl’ hedefi (Arato’nun ifadesiyle ‘soğanın cücüğü’) yargıya (özellikle HSYK) hâkim olabilmekti. Nitekim 2010 ile 2013 arasında “Yüce Rabbim verdikçe verdi.”
2017 ise, farklı jargonla da olsa ‘demokrasi’yi savunan çevrelerin desteği olmadan yapıldı. Değişiklik OHAL koşullarında gerçekleşti ki, ona ‘eşsiz’ niteliği kazandıran bir unsur da budur.
‘Kim yaptı ve destekledi bu değişikliği?’ sorusu üzerine düşünüyorum. Müellifleri hiçbir zaman açık biçimde ortaya çıkmadı. Değişikliğin parti hukukçuları ve danışmanlar tarafından kaleme alındığını varsaymak herhalde yanlış olmaz. Önceki ittifak yıllarında iktidarın marifetinde boncuk olduğuna cümlemizi ikna etmeye çalışan hukukçu ve siyaset bilimcilerin hiçbiri, 2017 değişikliğini desteklemedi.
‘Sistem’ bir kişi için kuruldu. Güzel de, böyle işler hemen hiçbir zaman birkaç kişinin isteğiyle olmaz. Her ciddi değişikliğin başkaca kurumsal destekçileri, sınıfsal bir rengi vardır. Örneğin 12 Eylül darbesinden hiç şikâyetçi olmayan TÜSİAD, 1990’larda AB’ye uyumu sağlayacak anayasa değişikliği projelerini destekliyor, kendi önerilerini sunuyordu; ha keza, TOBB da. Patronların, 1961 ve 1982 Anayasaları hakkında olumlu ya da olumsuz hep bir sözü olmuştur. Ancak 2017’ye açıktan bir ‘laik-seküler büyük sermaye’ desteğine tanık olmadık. Bir sistem değişir değişmez sermayedar onunla uyum sağlamaya çalışacaktır elbette, ancak 2017’yi büyük hevesle desteklemedi o cenah. 2010’dan farklı olarak Avrupa kurumları da yoktu ortada; belki biraz ‘endişelenmişlerdir’, o üçkâğıtçıların büyük marifeti ‘endişe’ duymak.
2017 değişikliği geniş bir ‘taban’a ve ‘laik’ büyük sermaye desteğine dayanmıyor gibi görünüyor. Fakat, sonrasına bakıldığında bu tercihin kalabalık ve yoksul halk kesimlerinin olmasa da, bir avuç insanın işine yaradığını görmek mümkün. Ayrıca dünya çapındaki antidemokratik dönüşüme de uygun. İkincisi özellikle önemli, Türkiye dünyanın bir parçası! 1961 Anayasası 60’lar dünyasının, 1982 Anayasası 80’ler Thatcher-Reagan-Özal dünyasının ürünüydü. Şimdi Trump-Musk dünyasındayız.
Muhalif kesimlerin genellikle ‘yönetemiyorlar’ başlığı altında ele aldığı iktidar siyaseti, o ‘yönetememe’ perdesi arkasında, nüfusun hayli varlıklı bir kesimini ve kendi hâlesini memnun etmeyi başardı. ‘Yönetimde karmaşa’ görüntüsü ya da gerçeği, bu tip rejimlerin tercih ettiği bir durum olabilir; yaşamın her alanında ‘belirsizlik’, toplumları yoran, pes ettiren (depolitizasyon) bir yordam aynı zamanda. Örneğin biz KHK’liler söz konusu belirsizliğin ne anlama geldiği gayet güzel deneyimledik. Sekiz küsur yıldır, pek çok ‘yasal’ düzenleme ile çevrelenen bir ‘belirsizlik’ cehenneminde ayakta durmaya çalışan on binlerce KHK’li yurttaş var memlekette. Yaşatılan her şey son derece ‘yasal’, son derece ‘belirsiz’ ve aynı zamanda son derece ‘katlanılmaz.’
Hal böyleyken, olup biteni, tüm olumsuzlukları, yoksullaşmayı yalnızca sisteme bağlamak sorunlu bir durum. Yanlış değil, ancak, tümüyle doğru da değil. Örneğin, birkaç yıldır nefes almamızı iyice güçleştiren ekonomik zorlukların tek nedeni yeni hükümet biçimi değil; bu hükümet biçimine geçilmesini isteyenlerin ‘tercih’i. Yeni sistem, olağanüstü yetkilere sahip ‘bir’ kişiyi illâ şu yönde karar alacaksın diye zorlamıyor; sorun, o ‘bir’ kişiye herhangi bir yönde tek başına karar alabilmesi için gereksinim duyduğu yetkiyi veriyor. Demek ki, o bir kişi, yetkilerini başka yönde kullansa, bu sistemin anormallikleri pek o kadar göze batmayacak.
Ne anlamı var bu satırların?
Birincisi, türlü hükümet biçimlerine, ‘her kötülüğün anası’ ya da ‘her derde deva’ muamelesi yapıldığında, bir sistemin içinde filizlendiği toprağın diğer tüm nitelikleri gözardı edilmiş oluyor. Türkiye’de 100 küsur yıldır hep anayasa konuşuluyor olmasının nedenlerinden biri bu. Anayasaların ‘dışındaki’ sorunları görmezden gelmek, pek çok sorunun hukuk kurallarıyla çözülebileceğini düşünmek, anayasa konularının aynı zamanda siyasal-toplumsal-kültürel ve elbette sınıfsal sorunlar olduğunu kabul etmemek, söz konusu metinlere gereğinden fazla umut bağlanmasına neden oluyor. Unutulmaya yüz tutan ‘Altılı Masa’ anayasa taahhütlerinin de açmazlarından biri buydu ve siyasetçilerimizin, bundan sonrası için, o şaşaalı toplantı ve vaatlerin seçmeni hiç etkilemediğini hatırda tutmasında yarar var.
İkincisi, ola ki bir gün iktidar değişirse yeni cumhurbaşkanının-destekçilerinin ve parlamento çoğunluğunun, yeniden klasik parlamenter sisteme dönüp dönmeyecekleri konusu netameli. Yetkilere kavuşan ‘yeni’ isim, “Ben bu yetkileri demokratikleşme için kullanacağım” diyebilir. Bu mümkün mü? Bir ölçüde mümkün. Buna mukabil, sistemlerin kişilerin niyetinden, huyundan suyundan bağımsız işleyiş ilke ve kuralları var. ‘Denetim’ ve ‘müzakere’ mekanizmaları, halkın kaderi yöneticilerin iki dudağı arasında olmasın diye kuruldu.
Yeri gelmişken, Fransa bir süredir hükümet krizleri yaşıyor ve 1958 Anayasası ile kabul edilen yarı-başkanlığın ne kadar ömrü kaldığı belli değil. 1950’lerden bugüne şu ya da bu biçimde işletilebilen sistem zorlanmaya başladı. Peki, neden şimdi? Neden önceki krizleri aştı da şimdi tıknefes? Tek sorumlu anayasa mı? ABD ise bambaşka bir deneyim yaşıyor. Kelimenin gerçek anlamlarıyla bir görgüsüz, ceberut ve yalancı tarafından yönetiliyor. Trump pek yakında kendi ‘kararname’ rekorunu kıracak. Önümüzdeki yıllarda, 18. yüzyılın sonundan itibaren benimsenen ‘denge mekanizması’nın böyle birini ne kadar dizginleyebileceğini, anayasal sistemin yeteri kadar dirence sahip olup olmadığını göreceğiz. Bir de, dikkat ederseniz bu tipler dört-beş yaşında bir çocuk gibi konuşuyor, örneğin “Filanca çok kötü bir şey yaptı” ya da “Orada durum çok kötü” gibi. Dışişleri sekreteri de Güney Afrika’daki toplantıya katılmayacağını ilan ederken, söze “Güney Afrika çok kötü şeyler yapıyor” diye başlamış. Bu ifadeler muhtemelen biraz hödüklükten olsa da herhalde daha çok ‘halk bundan anlıyor’ kanaatinden olmalı.
Her neyse, temsili demokrasiler ve insan hakları hukuku can çekişiyor şu aralar.
‘İlerleyen yıllarda hâlihazırdaki hükümet sisteminden vazgeçilir mi?’ sorusu etrafında yazmaya devam edeceğim.
Yazı önerileri:
1.Geçen hafta ‘muhalefetin pek ilgilenmediği’ bir yasa değişikliğiyle cumhurbaşkanına olağanüstü ve bana kalırsa temel anayasal ilkelerin ‘ruh’una aykırı bir yetki daha verildi. Baskın Oran hoca konu üzerine yazmış.
2. Mine Söğüt, deprem ve hafıza üzerine çok anlamlı bir yazı kaleme almış.
3. Evren Balta, Trump’ın kararname sevgisi üzerine yazmış.
Bir Hatay belgeseli, İmre Azem’den. ‘Hatay: 17-24 Nisan 2023’.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025
20.03.2025
18.02.2025
13.02.2025
10.02.2025