Murat Sevinç
Cihangir İslam’ın konuşması; içeriğini beğenir ya da beğenmezsiniz, katılır ya da katılmazsınız, TBMM kürsüsünde yapıldı. Anayasa’nın 83'üncü maddesinin ilk fıkrasını anlamak için anayasacı olmaya gerek yok. Okuma bilmek yeterli. Cihangir İslam, yasama çalışmaları esnasındaki bir konuşması (ya da diğer yasama etkinlikleri) nedeniyle ‘soruşturulamaz.’ Bu kadar basit
Cihangir İslam’ın konuşması ve kürsü dokunulmazlığı ile ilgili yazıyı, milletvekili olmadan önce kısa bir süre yazarlık yaptığı Gazete Duvar’da yazmak istedim.
Saadet Partisi Milletvekili N. Cihangir İslam, geçtiğimiz haftanın en hararetli tartışma konusuydu. Görünen o ki olabilecek büyük suçu/günahı işledi: AKP’li milletvekillerinin canını sıktı! 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili Meclis Araştırması önergesini reddeden AKP’lilerin! Cihangir İslam, günlerdir TBMM’de yaptığı konuşma nedeniyle linç ediliyor ve hakkında ‘soruşturma’ başlatıldı.
Her aklı başında insan, İslam’ın konuşmasında 15 Temmuz’da darbeci askerlerce katledilen yurttaşa bir eleştiri ya da hakaret filan olmadığını anladı kuşkusuz. Herkesin her şeyi anladığı ama anlamıyormuş gibi yaptığı ve bu ‘korkunç’ tavrın, bilinçli olarak bir ‘tarza’ dönüştürüldüğü, Türkiye’de.
Soruşturma, ‘kürsüde’ yaptığı konuşma nedeniyle açıldı. ‘Devlet organlarını aşağılamak,’ ‘suçu ve suçluyu övmek,’ vs. Kürsü dokunulmazlığı konusuna yazının sonunda değineceğim, ancak kesinlikle ‘uzatmayacağım,’ çünkü hem bu konuyu çok yazdım hem de artık anayasa üzerine kalem oynatmak gelmiyor içimden. ‘Mış gibi’ davranmanın âlemi yok. Ahmet Şık ile ilgili olan sonuncu yazıyı burayabırakıyorum.
Yasama ‘sorumsuzluğu’ (kürsü dokunulmazlığı) kapsamına giren ifadeleri yargılama konusu yapılan ilk siyasetçi değil Cihangir İslam. 27 Mayıs sonrasında da, 28 Şubat sürecinde açılan Refah Partisi kapatma davasında da (Erbakan’ın TBMM’de sarf ettiği bazı sözler nedeniyle) yaşanmıştı aynı/benzer sorun. Başkaca örnekler de var.
Cihangir İslam’ın ‘başına gelenleri’ birkaç açıdan ele almak istiyorum: İlki, Cihangir İslam ile ‘karşılaşma.’ İkincisi, vekalet ve birer ‘vekil’ olarak, milletvekillerinin işlevi.
16 Nisan 2017 anayasa halk oylaması öncesiydi. İstanbul’daydım ve bir iki toplantıda ‘hayır’ konuşması yapmıştım. Konuştuğum yerlerde, dinleyiciler zaten benimle üç aşağı beş yukarı aynı görüşe sahip insanlardı. İyiydi hoştu ancak ‘bilgilendirme’ ve ‘paylaşma’ dışında ne yararı oldu, emin değilim.
Şubat ya da marttı, hatırlamıyorum. İnternette, Hak ve Adalet Platformu’nun Üsküdar’da bir ‘düğün salonunda’ toplantı yapacağını okumuştum; aklımda kalmış. Pazar günü Üsküdar iskelesine yürürken, ilanı hatırladım ve toplantının yapılacağı mekânı bulup uğramaya karar verdim.
Daha önce ‘dindar kesimin’ böyle bir toplantısına katılmamıştım. Ayrıca malumunuz, bizler, yani dünya ve ülke gerçeklerinden habersiz ‘seçkinler,’ elimizde viski bardaklarıyla Boğaz kıyısında yer içer, yürüyüş yaparız genellikle. Bazen de Kabataş’ta. Üstümüz çıplak, deri pantolonlarımızla… Misal, geçenlerde elimde viski bardağı olduğunu unutup metrobüse bindim yanlışlıkla, ama konu bu değil şimdi.
Akşama doğru Üsküdar’daki ‘düğün salonunu’ buldum. Hakikaten düğün salonuydu! Beyaz tüllerle sarılmış yüzlerce fiyonklu sandalye, tavanda iki-üç disko topu. Varaklı koltuklar vs. 50-60 civarında dinleyici vardı sanırım. Muhalif oldukları için başka salon verilmiyormuş ve o salonun da kaloriferlerini yakmamışlar! Buz gibiydi. Arkalarda bir yerlere oturdum ve soğuktan titreyerek konuşmaları dinledim. Konuşmacılar, Ö. Faruk Gergerlioğlu, A. Faruk Ünsal ve Cihangir İslam’dı.
Üç kişi de, karşılarında oturan insanların ‘dilini’ iyi bildiklerinden, onların aşina olduğu kavram setiyle gayet güzel konuşmalar yaptı. Son konuşmacı Cihangir İslam’dı. Adını duymuştum, ortopedi profesörü ve benim gibi KHK’li olduğunu biliyordum ama ilk kez dinleyecektim. Burada konuşmasının içeriğini anlatmayacağım. Ancak şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim; bugüne dek tanık olduğum en etkili konuşmalardan biriydi ve İslam, çok iyi bir hatipti. Şu aralar kimi hokkabazların iddia ettiği gibi ‘konuşma şehveti’ filan değil; sağlam, dinleyenleri sarsan, onları özeleştiriye davet eden bir üsluptan söz ediyorum.
Sonrasında Cihangir İslam ile birkaç kez daha karşılaştım. Konuşma, tartışma fırsatımız oldu. Başta ‘İslamcılık’ tanımı olmak üzere hiç katılmadığım düşünceleri ve katıldıklarım vardı. Tercih etmediğim ve doğrusu pek hâkim olmadığım bir terminoloji kullanarak savunuyordu varsayımlarını. İyi tanıdığım bir insandan söz etmiyorum, buna mukabil şu birkaç gözlemi ‘doğru’ yapabilecek kadar sohbet ettik sanırım: Karşımda, tartışmaktan asla çekinmeyen, hatta inatla tartışan ve karşı argümanları saygıyla karşılayan ‘dürüst’ bir insan vardı. Kesinlikle samimi biri. Evet, sanırım bu doğru bir teşhis olur: Samimiyet. Doğal uzantısı, sözünü sakınmamak. Çoğunluğun karnından konuştuğu bir kültürde, rahatsız edici bir nitelik!
Bu nedenle, İslam’ın Meclis’teki konuşma şekli beni hiç şaşırtmadı doğrusu. Hakikaten sakınmıyor söyleyeceklerini. İçeriği farklı olmakla birlikte, Ahmet Şık’ın söz söyleme şeklini andırıyor. Eğip bükmeden konuşmak. Dosdoğru. Sürekli gevezelik edip hiçbir şey söylemeyenlerin dünyasında, riyakârlığın bereketli toprağında, şaşırtıcı, şoke edici bir tercih bu. Ezcümle; iki satır sohbet ettiğim Cihangir İslam, her ne düşünüyorsa hesapsızca dile getiren, açık sözlü biriydi. Bu açıdan, imzacı akademisyenlerin ifade özgürlüğünü savunan ‘destek metnini’ imzalamış olması da şaşırtıcı olmasa gerek.
İkinci konu, vekillerin ‘vekâleti.’
Yeni sistemde artık TBMM’deki muhalefet milletvekillerinin hiçbir etkisi yok. Alınmasınlar, varlıklarıyla yoklukları (hukuksal bakımdan) fark etmiyor. Bu sistemin temel özelliği (ki bin kez yazdım/yazıldı) şu: Eğer devlet başkanı ile meclis çoğunluğu aynı siyasi eğilime/partiye mensupsa (şimdi, Cumhur ittifakında olduğu gibi) tek adam rejimi. Yok eğer farklı görüşlerdeyse, yönetimde tıkanma/yönetilemezlik.
Hâl böyleyken, halihazırdaki TBMM’de Cumhur İttifakı davam ettiği sürece iktidarın desteklediği her yasa geçer, istemedikleri geçmez. Cumhurbaşkanı kararnamelerinden ‘yasaya’ fırsat kaldıkça tabii! Muhalefet bolca soru önergesi verir, kimse ciddiye almaz. Komisyonlarda karşı çıkar, çıktıklarıyla kalırlar. Salı günleri grup toplantılarında gereksiz konuşmalar yapılır, bir saat sonra hatırlayan kalmaz.
İktidar milletvekilleri üzerine yazmanın ise pek anlamı yok sanırım. El kaldır, el indir. Gömlek ve ceket kollarının rahat kesim olması durumunda herhangi bir sorun yaşamazlar. ‘Slim fit’ giymeye kalkarlarsa belki ‘işaretle oylamalarda’ biraz zorlanma olur, ancak bunlar demokrasi içinde çözülmeyecek sorunlar değil.
Hâl böyleyken değerli okur, milletvekilliği; maaş + sosyal haklar + kırmızı pasaport + meclis lokantası + rahat emeklilik ve çevre esnafı nezdinde prestij anlamına geliyor.
Peki böylesine ‘etkisiz’ bir temsil ilişkisinde, hakikaten ‘vekillik’ yapmak isteyen ve bir kez daha seçilmek dışında da kaygısı olan ‘az sayıda’ milletvekili ne yapabilir?
Örneğin, köy köy, mahalle mahalle gezerek halkla farklı düzeyde ilişki kurabilirler. Örneğin parklarda, kahvelerde forumlar düzenleyebilirler. Örneğin, kendilerine tanınan her fırsatta meclis kürsüsünde ‘anlamlı’ ve ‘etkili’ bir şeyler söyleyebilirler. Örneğin, kimi vekillerin yaptığı gibi toplumsal etkinliklerde, mahkeme salonlarında yer alabilirler.
Bir milletvekilinin biz ölümlülerden farkı ve büyük avantajı, milletvekili dokunulmazlığına sahip oluşu. Gerçi son zamanlarda muhalefet vekilleri güvenlik güçlerince itilip kakılmaya başlandı ancak yine de sıradan yurttaştan daha avantajlı konumdalar.
Dolayısıyla özellikle kürsü dokunulmazlığının yok sayılması, ‘vekillik’ yapmak isteyen çok az sayıdaki milletvekilinin, ellerindeki son ‘hukuksal kozu’ da kaybetmeleri anlamına geliyor. (Bu konuya Diken’de devam edeceğim.)
Malum, siyaset yalnızca profesyonel siyasetçinin yaptığı ve yalnızca parlamentoda gerçekleştirilen bir etkinlik değil. Yaşamın her alanına sirayet eden bir ‘olgu.’ Kürsü dokunulmazlığın yok sayılması/hırpalanması ise, bırakın hayatın her anını, siyasetin profesyonel olarak icrasını dahi tüketmeye yönelik bir tutum.
Gelelim son başlığa. Kürsü dokunulmazlığına.
Cihangir İslam’ın konuşması; içeriğini beğenir ya da beğenmezsiniz, katılır ya da katılmazsınız, TBMM kürsüsünde yapıldı. Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ilk fıkrasını anlamak için anayasacı olmaya gerek yok. Okuma bilmek yeterli. Cihangir İslam, yasama çalışmaları esnasındaki bir konuşması (ya da diğer yasama etkinlikleri) nedeniyle ‘soruşturulamaz.’ Bu kadar basit. Kürsü dokunulmazlığı, hoşa giden, iktidarların alkışlayacağı ifadeler için tanınmamıştır. Aksine, sinir bozucu, rahatsız edici düşünce açıklamaları içindir. Bir kez daha: Cihangir İslam’ın kürsü konuşması, soruşturulamaz.
SP (Saadet Partisi) bir milletvekilinin kürsü dokunulmazlığını, hakkını savunmak için SP’li olmaya gerek yok. Muhalefet partileri ve liderleri bir ‘vekilin’ söz özgürlüğünü savunmazsa, kendi tercihleriyle sıkışıp kaldıkları parlamento binası içinde ellerinde kalmış ‘nadir’ siyaset yapma araçlarından birini daha, hatta ‘sonuncusunu,’ kaybedeceklerini bilmeliler.
İçtenliğine birkaç mecrada tanık olduğum Cihangir İslam’ın, kendisine yönelik linç kampanyasından çok etkileneceğini ve açık sözlülüğünden ödün vereceğini, sanmıyorum.
Son olarak…
Konuşmasının sonlarına doğru Cihangir İslam, mağdur yurttaşların AKP’lilere ‘beddua ettiğini’ söylediğinde, sıra kapaklarına vuranlar iyice çileden çıkmış. Demek ki, ‘eski Cemaat çalışanı yeni itirafçı Fethullahçılar’ TV’lerde ahkâm keserken sorgusuz sualsiz açlığa mahkum edilenlerin, kendilerini takdir edip ‘hayırla yâd ettiklerini’ düşünüyorlardı! İşte bu hakikaten çok ama çok ilginç bir durum! Fakat içerik itibariyle benim değil, bir başka milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun uzmanlık alanına giriyor…
Yazarlar
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
24.07.2025
7.07.2025
4.06.2025
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025