Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Başbakan’ın davet edici olmayan üslubuna aldırmaksızın BDP’nin Meclise’e dönüyor olması sevindirici. BDP’nin dönüşüne ilişkin “zaten dönecekti” ya da “ne değişti” türü yorumları anlamsız buluyorum. BDP’nin Meclis’e katılmama kararını, bu kararın açıklandığı ilk günden beri eleştirmiş biri olarak şimdi geriye bakmak yerine ileriye bakmayı doğru buluyorum.
Muhalefetsiz bir iktidar çıplak dolaşan bir kral gibidir. Ona çıplak olduğunu söyleyecek bir muhalefetin olmadığı durumda krala çıplak diyecek bir çocuğa ihtiyaç var. O çocuk ise demokratik kamuoyudur, bizleriz.
AK Parti iktidarının CHP ve MHP’nin muhalefet tarzından hoşnut olduğuna hiç kuşku yok. Böyle bir muhalefet dostlar başına. Ne dediklerini halkın anlamadığı bir muhalefet yapıyorlar. Kılıçdaroğlu iktidara karşı muhalefet pozisyonunu kendi iç muhalefetine göre ayarlıyor. O nedenle genel başkan olduğundan beri bir öyle diyor bir böyle. Kılıçdaroğlu başta MİT-PKK görüşmesini olumlularken şimdi tersini söylemekte.
BDP’nin Meclis’teki yerini almasının Kürt sorununun çözümü ve demokrasi açısından önemi yanında, özel olarak yeni anayasa süreci açısından önemi de dikkate alınmalı. TBMM içinde “daha fazla demokrasiyi” talep edecek ve savunacak BDP dışında bir muhalefet yok. Yeni anayasa ancak daha fazla demokrasi isteyenlerin eseri olabilir.
Neyin daha fazlası?
12 Eylül Anayasası’nın değil elbette. Şu anda Cemil Çiçek başkanlığında oluşan yeni anayasa komisyonuna katılan hukukçuların görüşleri az çok biliniyor. Genel eğilim “mevcut anayasa pek çok kez değişime uğradı, pek çok maddesi değiştirildi, birkaç değişiklik daha yaparsak yeni anayasa ortaya çıkar” görüşünü paylaşıyor. Yanlış! Bu yaklaşımdan yeni bir anayasa ortaya çıkmaz. Böyle bir anayasa kitapçığının kapağında “yeni” lafı yazılmış olsa bile demokratik kamuoyu bu anayasayı yeni olarak görmeyecektir.
Cumhuriyetin kurucu yapılanmasının belirlediği dar sınırların dışına çıkan bir anayasaya ancak yeni anayasa denebilir. Cumhuriyetin dayandığı hâkim kurucu unsuru “Türk ulusu” olarak tarif eden ve anayasanın girişinde ifadesini bulan zihniyet anayasadan kazınmadıkça o anayasa yeni olamaz.
Bu bir.
İkincisi en az birincisi kadar önemlidir. Böyle bir dip kazıma işini isterse AK Parti çoğunluğuna dayanarak tek başına yapacak zihniyette olsun ve yapsın, yapıldığında böyle bir operasyonu önemli buluruz ama yetmez. Zira bu durum klasik çoğul demokrasi anlayışının dışına çıkılmayan bir anlayışın ürünü olur. Daha fazlası ise, klasik temsili demokrasi anlayışının dışına taşan “katılımcı çoğulcu demokrasi” demektir. Yani hak ve özgürlüklerini talep eden toplulukların bir özne olarak bu sürece doğrudan katılmış olmaları. Başka deyişle anayasanın içeriğinden önce yapılış biçimi o anayasayı yeni ve ileri yapacaktır. Bu sayede ancak anayasa toplumsal bir sözleşme niteliği kazanabilir. Başka deyişle sözleşmenin tüm tarafları masada olmalı.
Üçüncüsü de çok önemli.
Yeni anayasanın kabulüne verilecek toplumsal meşruiyet desteğinden önce, yani anayasa halkoyuna sunulmazdan önce, yapılış süreci ve biçimi toplumsal meşruiyete sahip olmalıdır. Yani anayasayı hangi kurum yapacak? Bir kurucu meclis mi, mevcut parlamento mu? Halk yapacak demek doğrudur, meşruiyetin kaynağına işaret açısından. Ama bu iradeyi hangi kurumun ya da kurumların taşıyıcı olacağı da bir o kadar önemli.
Parlamento dışında bir kurucu meclis teşkil edilmelidir görüşünü paylaşmıyorum, aynı zamanda anayasa yapımını mevcut bu parlamentonun çoğunluğuna bırakmaktan yana da değilim. Yeni anayasayı seçimlerden yeni çıkmış olan bu yeni Meclis yapmalı ama... Bu Meclis “kurucu meclis yetkisine” de sahip olmalı. Böyle bir yetkinin nasıl alınacağı meselesini şimdilik atlıyorum, önemli olan bu yolu doğru görüp bu yolu seçmek.
Eğer kurucu meclis yetkisine de sahip olarak yeni anayasayı düne göre temsil gücü yükselmiş bu Meclis yapmalı ise, öncelikle Kürt siyasi hareketi Meclis’te temsil edilmelidir. AK Parti Kürt oylarını da alıyor ama Kürt siyasi hareketi olmadığı açıktır. Son seçimlerde oyumu Kürt siyasi hareketi Meclis’te olmalıdır diye vermiştim. BDP Meclis’i boykot ettiğinde oyuma sahip çıkıp bu boykot yanlıştır demiştim.
Şimdi BDP’nin Meclis’e dönüşüyle birlikte temsili demokrasideki bir boşluk dolmuş oluyor. Sıra daha fazlasında, yani bu dönüşün yeni bir ruh ve yeni bir dil eşliğinde “katılımcı çoğulcu demokrasi”ye de kapı açmasıdır.
Yazarlar
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.05.2012
3.05.2012
30.04.2012
28.04.2012
26.04.2012
23.04.2012
21.04.2012
19.04.2012
16.04.2012
14.04.2012