Ömer F. Gergerlioğlu
Cezaevlerindeki felaket büyüyor. Tutuklu ve mahkumların kapasitenin 2-3 katı fazlası insanla beraber yaşadığı koğuşlarla dolu cezaevleri. 6 aylığa kadar bebeği olanın tutukluluğunun ertelenmesine dair yasa olmasına rağmen yüzlerce bebekli anne içeride. Soğuk taşların, dört duvar kapalı ortamların arasında yaşlarına uygun olmayan zoraki ikameti yaşıyor bebekler. Hasta tutuklularla, engelli, kanserli çocuğu olduğu halde tutuklu yargılanma inadına tabi tutulan tutuklularla dolu cezaevleri. Açlık grevi yaptı diye tutuklanan KHK'lı Nuriye ve Semih'lerin ölüm eşiğinde olduğu bir Türkiye'den bahsediyoruz.
Her gün cezaevlerinden inanılmaz haberler geliyor. Bir insan hakları savunucusu olarak bunlar karşısında susmam mümkün değil. Bunlardan biri hikayesinin anlatılmasına bile ihtiyaç hissettirmeyen 81 yaşındaki bir pir-i faniye ait. Hacı Mustafa Türk aylardır cezaevinde olan hasta bir tutuklu. Fotoğrafında onu tutuklamaya götüren polislerin kolları arasında yürümekte zorlanan, yaşlı ve hasta görünümlü kişiyi ayrıca anlatmak için başka kelimeye gerek yok zaten.
Sosyal medyada daha önce de gündeme getirdiğim bu yaşlı kişinin oğlu geçtiğimiz günlerde şahsıma bir mektup göndererek daha ayrıntılı bilgi verdi. Nefroloji uzmanı doktor olan Prof. Dr. Süleyman Türk'ün yazdıkları çok vahim ve gözyaşartıcı bir tabloyu tasvir ediyor. Size mektuptan bazı bölümler sunacağım.
"Babam Hacı Mustafa Türk (81Y) Türkiye genelinde tanınan ömrünü vakıf ve hayır faaliyetleri ile geçirmiş ve birçok siyasinin (Bülent Arınç, Necati Çetinkaya, Celalettin Güvenç, Muzaffer Yurttaş ve ismini sayamadığım birçok Manisa Valileri, Rektörler, üst düzey bürokratlar, Belediye Başkanlarının) elini öpmek için sıraya girdiği, ömrünü ve mal varlığını ülkesi için "nitelikli inançlı ve aydın insan yetiştirme mücadelesine"harcamış bir piri fanidir.
Ülkemizin başına örülen 15 Temmuz darbe tezgahı sonrası göz altına alındı darbenin hesabı ülkenin MİT başkanı ve Genelkurmay Başkanı'na değil de eli bastonlu 81 yaşındaki Babam'a soruldu.
Yaklaşık 15 aydır Manisa cezaevinde 14 kişilik koğuşta 29 kişiden biri olarak özgürlüğü elinden alınmış mahzun ve mazlum bir şekilde beton üstüne konmuş bir minderde (Yatak olarak kullanıyor) yaşam savaşı veriyor.
Koğuşta bir tuvalet ve banyo olduğu için ciddi hijyen problemleri yaşıyor. Ağabeyim Mehmet Türk (60 Y) ile aynı hapishanede olduğu halde son 2 aya kadar aynı koğuşa verilmedi.
Ağabeyimi çok şükür 2 ay önce yanına verdiler, bu öylesine bir haberdi ki son bir yılda hiç bu kadar sevinmemiştik aile fertleri olarak, başta Annem tüm ailenin gözyaşları sel oldu çünkü Ağabeyim artık Babama destek olabilecek, onun zaruri ihtiyaçları için ona yardımcı olacak ve dahası Babam banyo yapabilecekti artık.
Ağabeyim gördükleri karşısında şok oldu, çünkü Babam aylardır banyo yapamadığı için sırtında ciddi yaralar oluşmuştu. Maalesef 15 aydır hapishanede esir. Suçu fakir talebelere yardımcı olmak ve vakıf gönüllüsü olmak.
Herkesin düne kadar elini öpmek ve görüşmek için sıraya girdiği, elini öpmeden köyünün önündeki Ankara asfaltından geçilmeyen köyündeki mütevazi evinde yaşayan gönül insanı Babam bir çok masum insanın başına geldiği gibi darbe bahanesi ile tutuklandı."
Büyük abdestini bile altına kaçıran hasta bir tutukluyu cezaevinde tutmak nasıl bir şeydir? Bu yaşlı insan yargılanıyor mu, cezalandırılıyor mu? Yargılanması tutuksuz da yapılabilecek yaşlı bir insanı 15 aydır bu koşullarda cezaevinde tutmayı adalete, vicdana, insafa, merhamet duygusuna izah etmek mümkün mü? Mazlumun duasından da, bedduasından da ürpermemek mümkün değildir. Zira mazlum bunları çok yürekten yapar, etkisi bir şekilde ortaya çıkar. İnsan olanın bu manzara karşısında etkilenmemesi mümkün değil. Hepimizin babası var, bir kısmımız babayız, bu vakayı kendi babasını onun yerine koyarak hissetmeyen var mıdır? Mutlaka bu yaşlı kişiyi tutuklu yargılayanların da babası vardır. Sanırım şu tablonun babalarında olmasına yürekleri dayanmaz. O halde bu tutukluluk nasıl olur da devam ediyor?
Oğlu Süleyman Türk anlattıklarıyla bu sorunun cevabını da veriyor.
"Bir hafta önce lütfettiler mahkemeye çıkardılar. Sayın mahkeme heyeti üyeleri "sen yaşlısın belki tahliye edebilirdik ama şahitler gelmedi (7 şahitten 4'ü gelmemiş) o nedenle tutukluluğunun devamını uygun görüyoruz" şeklinde fikir beyan etmişler.
Eğer benim ülkem darbe suçlaması ile 81 yaşındaki bu Piri Fani Babacığımı tutukluyorsa benim söyleyecek hiçbir şeyim yoktur.
Lütfen Babamın bir an önce özgürlüğüne kavuşması için daha fazla desteğinizi arzu ediyoruz.
Ülkem İçin Babam çok büyük tehlike arz ediyorsa elektronik kelepçe takılıp evine Anacığımın yanına gönderilmesini istiyorum.
Babamı her gece rüyalarımda ağlıyor görüyorum.
Lütfen bitsin artık bu kabus, masum ve mazlumlar özgürlüğüne kavuşsun.
Lütfen bize yardımcı olun.
Allah Sizden Razı Olsun.
Rabbim sizi iki cihanda aziz etsin.
Saygılarımla Prof. Dr. Süleyman Türk."
Sanırım bu mektubu Adalet Bakanlığı yetkilileri okuyacaktır. Bu ve benzeri binlerce dramlar için birşeyler yapacaklardır. Zira insan olanın vicdanının sızlamayacağı vakalar değil bunlar. İnsaf ve merhametin ayağa kalkıp feryat edeceği olaylar bunlar. Bir ülkede cezaevleri dehşet verici iddialarla sık sık gündeme geliyorsa o ülkede adalet büyük yaralar almış demektir. Bu ve benzeri binlerce vaka tutuklu ve yakınlarının ruhen büyük bir sarsıntıda olduğunu gösteriyor. Babasından dolayı hasta olan, iyileşemeyen tutuklu çocukları, tutuklu babası için bir şeyler yapamadığı için kahrolan çocuklar ile doluyorsa ülkemiz, durumumuz çok vahimdir. Meselemiz dertlere derman olmaktır. Makalemiz sonrası hem Adalet Bakanlığı yetkililerinden bir açıklama bekliyoruz, hem de bu pir-i faninin tutuksuz yargılandığını görmek istiyoruz.
Yazarlar
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.08.2020
26.08.2020
9.02.2018
5.02.2018
3.02.2018
25.06.2018
23.06.2018
18.06.2018
12.06.2018
11.06.2018