Roni MARGULIES
Muziplik olsun diye midir, zor bir ülkede bakan olmanın verdiği can sıkıntısını hafifletmek için midir, Hükümet üyeleri kendi aralarında bir yarışma düzenlemiş besbelli.
“İdris Naim Şahin’i kim yakalayabilir” yarışması.
Koca koca adamların çocuk gibi oyun oynaması halk tarafından hoş karşılanmayacağı için, yarışmayı gizli tutuyorlar. O nedenle, yarışmanın koşullarını, ödülün ne olacağını bilemiyoruz.
Ama yarışma konusu belli: En kaz kafalı lafı kim edebilir, en cahil ve kaba ifadeyi kim kullanabilir.
Akşam olup eve döndükten, ortalıktan el ayak çekildikten sonra, her kabine üyesi sıcak yatağında uzun uzun düşünüyordur: Yarın nasıl bir laf edebilirim de İdris Bey’i bile geride bırakabilirim?
Şu anda Başbakan açık ara önde gidiyor.
O kadar ki, çeşitli çevrelerde “Acaba kafayı mı yedi, yoksa hastalığından mı böyle oluyor?” şeklinde tartışmalara tanık oluyorum.
Hiçbiri değil.
Yarışmayı kazanmaya çalışıyor.
Üstelik bunu yaparken uzun uzun düşünmesine gerek yok.
Örneğin, sezaryen ve kürtaj hakkında konuştuğu zaman, söylediği şeyler zaten hayatı boyunca inandığı, hiç kuşku duymadığı şeyler.
Ve bu söyledikleri dünyanın her yanında tüm köktendinci ve aşırı sağcı insanlarla paylaştığı inançlar.
Bunları tartışmak anlamlı değil. Dinî inanç çünkü bunlar.
Sperm ile yumurta biraraya geldikten sonra hangi aşamada “hayat” başlar? Bu tartışmayı dindar bir insanla yapmanın anlamı da yok, gerek de yok.
Başbakan neye inanırsa inansın. Bana ne? En doğal hakkıdır.
Sorun, kendi inançlarını 35 milyon kadına dayatmaya çalıştığında, 35 milyon kadının hayatını potansiyel olarak somut ve doğrudan bir şekilde etkilemeye çalıştığında ortaya çıkıyor.
Çocuk doğurup doğurmamaya karar vermek her kadının kendi hakkıdır. Başka hiç kimsenin değil.
Hiçbir kadın bu kararı keyifle, güle oynaya vermez; hayatında vereceği en önemli kararlardan biri olduğunu bilir.
Bu kararın ekonomik, tıbbî, psikolojik temelleri vardır. Kürtajın yasal olduğu durumda, her kadının bu konuları açıkça ve rahatça yakınlarına ve tıbbî uzmanlara danışma olanağı vardır.
Yasal olmadığı durumlarda ve Başbakan gibi düşünenlerin kadın üzerinde baskı kurduğu koşullarda, kadının özgürlüğü elinden alındığı gibi, hayatı da doğrudan tehlikeye atılmış olur.
Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği’nden Prof. Dr. Atıl Yüksel şöyle demiş:
“Kürtaj, cinayet değildir. Bugüne kadar binlerce vatandaşımız, sosyal ve ekonomik açıdan uygun durumda değillerken oluşmaya başlayan gebeliklerinde yasaların onlara verdiği hakka dayanarak ve kendi istekleriyle gebeliklerine son verdirmişlerdir. Yurttaşlarımız bu hakka kavuşmadan önce, yani kürtaj yasakken, istenmeyen gebeliklerin şimdiki gibi hastanelerde ve gerekli sağlık koşullarına sahip yerlerde değil, köşede bucakta, bilgisiz kimseler tarafından, rahime olmadık maddeler sokularak sonlandırılmakta olduğunu ve bu tür girişimlerin sıkça anne ölümleriyle sonuçlandığını hatırlatmak isteriz.. Gizli kürtaj yapılan yerler oluşur bir süre sonra. Yetkin olmayan insanların, gebeliği hiç hoş olmayan yöntemlerle tahliye etme çabalarına doğru tekrar geri dönülür. Bu da anne yaşamıyla ilgili ciddi riskler getirir.”
Başbakan neye inanırsa inansın. Hiç ilgilenmem.
Kadın haklarıyla ilgili bir tartışmayı da Başbakan’la yapmak havanda su dövmekten farksız olur. Yapmam.
Ama Başbakan’ın lafları sonucunda bu memlekette kürtaj zorlaşır veya yasaklanırsa, pis ve karanlık odalarda illegal ameliyatlarda hayatını kaybeden kadınların iki eli öbür dünyada yakasına yapışacaktır. Haberi vardır umarım.
İdris Naim’i geride bırakmak için ettiği lafların bir de şu yanı var.
Başörtüsü mücadelesi verdiği için 28 Şubat’ta idamla yargılanmış olan dostum Hüda Kaya şöyle yazmış: “Doğmuş olan çocukların katliamını gündemden düşürtmelere dikkat.”
“Doğmamış” çocukları koruyana kadar, bir başbakanın “doğmuş” çocukları koruması iyi olmaz mı?
“Uludere’de 34 vatandaşımızın öldürülmesi, devlet eliyle işlenmiş bir cinayettir. Bunun faillerini bulmak için yeri göğü oynatacağım, öldürülenlerin ailelerinden ve Kürt halkından özür dilerim”dediği güne kadar, Başbakan’ın insan hayatı hakkında söylediklerini ciddiye almamayı tercih ediyorum.
Ve bu tercihimde yalnız olduğumu zannetmiyorum.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.03.2023
13.03.2023
27.02.2023
20.02.2023
13.02.2023
6.02.2023
29.01.2023
21.01.2023
15.01.2023
15.01.2023