Şahin ALPAY

ABD faşist olur mu?
4.02.2016
1998

 Barış Araştırmaları'nın Norveçli kurucusu Johan Galtung, “The Fall of the US Empire – And Then What? / ABD İmparatorluğu'nun Çöküşü – Ya Sonrası?” (Transcend, 2009) başlıklı kitabında, Roma İmparatorluğu nasıl dağılıp çöktüyse, ABD İmparatorluğu'nun (ya da dünya üzerindeki ABD / Batı hegemonyasının) da en geç 2025 yılına kadar dağılıp çökeceği fikrini ileri sürdü.

Sovyetler Birliği'nin (dilerseniz, Sovyet İmparatorluğu'nun) dağılıp çökeceğini öngörebilen ender sosyal bilimcilerden biri olan Galtung'un ABD / Batı emperyalizminin çökmesinden sonra ne olabileceğine dair öngörüleri iki seçenekli: Dünya ya tümüyle bölgelere ayrılacak ya da küreselleşme tamamlanacak. ABD'de ya faşizm hakim olacak ya da demokrasi güçlenecek. Galtung'a göre, ABD'yi faşizme götürecek unsurların başlıcaları şunlar: Dünyaya iyiliği hakim kılmak üzere seçilmiş millet olma iddiası; mahşere (iyilerle kötüler arasında nihai savaşa) inanç; kötülükle savaşı yöneten güçlü devlet fikri; yurttaşları peşinden sürükleyen güçlü lider anlayışı ve seçilmiş millet olduğunun kanıtı olarak daima kazanma arayışı. ABD'yi demokrasi kalesi kılacak erdemlerin başlıcaları ise, yaratıcılık, işbirliği ruhu, eşitlikçi kültür, çalışkanlık ve cömertlik.

Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adaylarını, özel olarak da Donald Trump'ın beyan ve davranışlarını izlerken, kaçınılmaz olarak Galtung'un öngörülerini anımsıyorum. Belki Galtung'un ABD'nin faşizme yönelebileceğini düşündüren hususlardan biri, George W. Bush'un yönettiği ABD'nin temsil ettiği zihniyet ve izlediği politikalardı. Eğer öyleyse, Donald Trump'ın temsil ettiği zihniyet ve seçilirse izlemeyi önerdiği politikaların ABD'yi hızla faşizme götüreceğini söylemek yanlış olmaz. Her ne kadar “The Nature of Fascism / Faşizmin Doğası” adlı kitabın yazarı Roger Griffin, Trump için “Tam anlamıyla bir yabancı düşmanı, ırkçı ve erkek şovenist piç olsanız da, bu faşist olmanıza yetmez…” diyorsa da.

On bir milyon Meksikalı göçmeni ABD'den sürmek; ABD – Meksika sınırına duvar örmek; ABD'deki bütün camileri kapatıp, Müslümanları fişlemek; Müslümanların ABD'ye girişini yasaklamak Trump'ın vaadlerinden sadece en çarpıcı olanları. Başkan adaylığı için Trump'ın rakiplerinden (yarı - hispanik kökenli) Ted Cruz ve (Afro - Amerikalı) Ben Carson'un söylemleri de Trump'tan sadece biraz daha az ırkçılık kokuyor.

Trump, Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adaylığını kazanabilir veya kazanamaz... Ne var ki güçlü bir aday adayı olarak ortaya çıkışı bile zihinlerde Galtung'un sözünü ettiği, ABD yarın faşist bir yönetim altına girebilir mi, sorusunu uyandırıyor. Hitler'in siyasi kariyerini Yahudilere karşı düşmanlıkla, anti-semitizmle başlattığını hatırlatıyor. Trump'ın da Müslümanlara düşmanlıkla, İslamofobi'yle yola çıkma hevesi açıkça görülüyor. ABD ve dünya için yegane teselli Trump'ın Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adaylığını kazansa bile bu yıl sonunda yapılacak başkanlık seçimini kazanmasının uzak bir olasılık olması. Peki, neden yarın, başka bir Trump çıkıp başkan seçilmeyi başarmasın?

Batı'da faşizme doğru gidiş kuşkuları, ne yazık ki, ABD ile sınırlı değil. Trump benzeri yabancı düşmanı - ırkçı popülist partiler Polonya ve Macaristan'da tek başına iktidarda; İsviçre ve Finlandiya'da koalisyon ortağı; kamuoyu yoklamalarına göre Fransa ve Hollanda'da en yüksek, İsveç'te de bugüne kadar görülmemiş ölçüde yüksek oy oranına sahip. Bu ülkelerin (İsviçre hariç) hepsi “demokrasinin kalesi” olma iddiasındaki AB'ye üye. Evet, Polonya ve Macaristan'ın komünist otokrasiden ancak 1990'ların başında, görece yeni kurtuldukları söylenebilir. Peki ya diğerleri?

Batı demokrasilerinde demokratik idealleri tehdit eden bütün bu gelişmelerden çıkarılacak ders nedir? Özgürlük ve eşitlik için mücadelenin bugün her yerde, her zamandan daha güncel ve acil olduğu.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • Îsmaîl Girikî  (2)

    Îsmaîl Girikî (2)

    21.07.2013 19:44

    Salih Müslim yalan söylüyor ve onuda o güreve getiren ve partisinide kurdurtan İmrali Ergenekon eyitimli KCK nin başındaki Kürd Halk Düşmanı Abdullah Öcalandir. Kullandıkları terminoloji KCK nin aynısıdır. Bugün Onun elindeki silahlarda Suriye rejimi tarafından verimiştir. Onun şeyhide yani Abdullah Öcalanda herhangi bir Kurd devletine karşıdır, Federalizme Karşidir, Otonumiye karşıdır. Salih Müslim ve tayfasıda karşıdır. Peki nesi aynı deyilki? Türkiyede yani Kuzey Kurdistanın birçok bölgesinde nasılki TSK/MİT ve Polis teşkilatı PKK ya hertürlü yardımı sunmuş ise, bugün aynısını Suriye rejimide yapmaktadır. Kürdçedeki „ Xweseriya Demokratik“ dedikleri dünyanın hiç bir devletinde, tarininde olmayan bir deyimi Kürdlerin başına sarmışlar ve bu yalanla Kürdleri kandırıyorlar. Bu deyim yada kelimenin anlamı ne Devlettir, nede Federalizmdir, nede Otonumidir. Peki nedir? Onlarda cevap veremiyorlar. Bu belirsizlik dört devletin işinede yariyor. Ya Kurd halki? Îsmaîl Girikî 21.7.2013

Yazarlar