Süleyman Seyfi Öğün
Devr-i Trump ile birlikte ABD sistematik veyâ fevrî sâiklerle tekmil dünyâya ârıza çıkarmaya başladı. Kanada’yla, Almanya ile itişen kakışan bir ABD’den bahsediyoruz. Bugüne kadar anlaştığı yegâne rejimin Kuzey Kore; liderin ise Kim Jong -Un olması da tam bir kara mizah konusu. Gündeminde ise Türkiye var.
Kimileri, bunun ârızî olduğunu; Trump gidince -en az 2 sene var- durumun düzeleyeceğini iddia ediyorlar. Dilerim haklı çıkarlar. Ama bu satırların yazarı öyle düşünmüyor. ABD, dünyâ hegemonyasını kurduğu târihten bu tarafa mislinin olmadığını düşündüğüm bir dönüşüm yaşadı: ABD kötülüğü seçti.. Bunu ince ince açmam lâzım geldiğini biliyorum. Onun için bu yazıda bir alt yapıyı kurmaya çalışacağım…
Sık sık kendime ve sohbet ettiğim dostlarıma söylemişimdir: Eğer diyalektik olmasaydı, düşünmeye değer ne kalırdı? Düşünmeye heyecan katan, karşıtlar arasındaki beklenmeyen geçişlerdir. Eğer her şey kendisinden ibâret kalsaydı; belki düşünce târihi devâm ederdi ama işin tadı kaçardı.Cümle mistisizmlerde bu vardır ama aklıma tasavvuf geldi. İnsan tasavvufî metinleri okurken, rüyâ ve hakikât arasındaki perdenin ince geçişlerle nasıl da kalktığını; aşama aşama ,rüyânın hakikâte; hakikâtin rüyâya evrildiğini görür. Hem bireysel, hem de toplumsal târih böyle işliyor. Belki de kültür olarak adlandırdığımız süreçler bu geçişlerin billurlaşmasına, yansımasına işâret ediyor.
Hâl böyleyken; öz nitelendirmelere fazlaca güvenmemek gerekiyor. Açalım…Bir öz nitelendirme aslında, mutlak manâda özle sınırlı değildir. Bundan mâdâ; öz’ün dışında kalan dünyâ ve kişilerle bir tarz ilişki kurmayı ifâde eder. Bir öz nitelendirme, bizim “ne olduğumuza” olduğu kadar, başkalarıyla bunu ne derecede paylaştığımıza ; ama daha mühimi diğerlerinin “ne olmadığına” yapılan bir göndermedir.
Evvelâ paylaşıma bakalım. Bir öz nitelemenin paylaşılması özü tekil olmaktan çıkarır ve benzerler arasında paylaştırır. Bu bir bakıma; öz’ün büyütülmesidir.. Meselâ “Ben mühendisim” demekle “Biz mühendisiz” demek arasındaki geçiş gibi. Öz nitelemeler genellikle sınırlıdır. Belli bir sınıra kadar işler ve tutarlılıkların korunabildiği ölçeklerde kalır.
Şimdi ikinci husûsa bakalım: “Biz mühendisiz” demek, öyle olmayanın; yâni mühendis olmayanların olumsuzlanması; yâni onlara “siz değilsiniz” demektir.
Evet; nitelendirmelerin ve buna dayalı olarak sınıflandırmaların bizlere içinde farkındalık kazanmak gibi bir avantajı hediye ettiğini reddecek değilim. Ama bana öyle geliyor ki farkındalık ,çok defâ sınırların farkındalığıdır. Yâni çok ufuk açıcı değildir. Dahası bir risk içerir. Risk farklılık konu ve algısının , nesnel dâireden çıkması ve değersel bir donanım kazanmasıdır. “Sen mühendis değilsin” demekle “Sen adam değilsin” demek aynı değildir. Diğer taraftan öz niteleme, bir olumlama olarak başlayabileceği gibi bir olumsuzlama olarak da başlayabilir. “Ben adamım” demek yerine, “Sen adam değilsin” demek daha pratiktir. Olumsuzlamaya dayalı ; yâni dolaylı öz nitelendirmelerin , doğrudan olanlara göre daha yaygın olduğunu düşünüyorum. Dünyânın , insanların kötülüklerini ilân etmek, benim “iyi” olduğumu imâ etmektir. Doğrudan yapılan öz nitelendirmeler ne kadar meydan okuyuculuğa, hoyratlığa açılıyorsa; dolaylı yapılanlar da, farkında olunsun veyâ olunmasın bir o kadar riyâyı çağrıştırıyor.
Değersel kavrayış seviyesinde bir sınırın farkına varmanın, varlıkları içe doğru büktüğünü ,orta vâdede bir kütlük doğurduğunu çeşitli tecrübelerden çıkarsayabiliyoruz. Soyut düşüncenin peşinde koşmak ;“daha derinde “ olduğunu varsaydığımız ; daha özlü ortak paydaları yakalamaya çalışmak, aslında işbu öz nitelendirmelerden arınmak içindir. Bu, neticede zaman ve zemin dışı bir insanlık söyleminde son sınırına gelir. “Hepimiz insanız” demek ferahlatıcı görünür. Ama bir vakit sonra bunun hipotetik kaldığını,dramatik-trajik durumlar dışında bir karşılığının olmadığını görürüz. Trajik-dramatik hâllerini bilmeden başka hiç kimseye duygu geliştiremeyen insanları buna misâl verebilirim. “Birisini sevebilmem için ona acımam lâzım” diyen kişiler vardır. Sanki bir insanı değil, onun yaralarını severler. İnsanlığımızı büyük felâketlerde hatırlamak da böyle değil midir? Yaralar iyileşince ,herşey aslına döner…Yâni kabuklarımıza döneriz..
Hepimizin insan olması, aramızdaki farklılıkları ortadan kaldırmıyor. İnsanlar arasındaki farklılıklar her defâsında dirençli çıkmış; soyut düşüncenin birleştirici , yapıştırıcı etkilerini darmadağın etmiştir.. Kaldı ki, bunları dile getirenlerin bile iddialarına kalbî olarak sâhip çıkabildiklerinden şüpheliyim. “İnsanlık” söylemini güzellerken bile zihnimizin kapalı devrelerinde bu söylemi berhavâ eden yırtıcı kıyaslamalar mekik dokur..
Hâsıl-ı kelâm; bizi dış dünyâya karşı soğutan; ama içimizdeki ateşi de insafsızca harlayan farklılıklarımızdır. Farklılıkların bunaltıcı abartısıyla ,farksızlığın fetişizmi arasında savrulup gidiyoruz. Farklılıkların bastırılması ile gönülü aşılmak istenmesi arasındaki manâlı bir geçiş bulmak bile bana artık çok zor geliyor. Farklılıkların ayyuka çıkartılması ise, pratik olarak tecrit ve öztapınma ihtiyâcı dışında bugüne kadar bir şey vaad etmiş değil. Devam edeceğiz…
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
29.04.2021
22.04.2021
4.06.2020
22.04.2019
4.02.2019
14.02.2019
11.02.2019
4.02.2019
28.01.2019