Süleyman Seyfi Öğün
Bir kaç gün evvel, kendilerini Avrupaseverler olarak tanımlayan; aralarında Salman Rushdie, Bernard Henri-Levy, Milan Kundera, Elfriede Jelinek ve bizden de Orhan Pamuk’un yer aldığı onlarca Nobel ödüllü yazar ve târihçi bir bildiri kaleme aldılar. Bildiride, “kin ve nefretin ve bunların kanlı ihtiraslarıyla” yüklü milliyetçi popülizmin saldırısına uğrayan Avrupa medeniyetinin çöküş içinde olduğu“ vurgulanıyor. Avrupa kamuoyları anti-faşizm ekseninde; gücünü Dante, Erasmus, Goethe ve Comenius’dan alan “gönüllülük siyâsetlerini yeniden keşfetmeye” ve “yeni bir ruhla” direnme ye dâvet ediliyor.
Bildiride en fazla dikkâtimi çeken hususlardan birisi de; Avrupa’yı “Kremlin’in işgâlci patronu” karşısında yalnız ve savunmasız bıraktığı için Trump ve İngiltere’ye mâtuf olduğu anlaşılan “sitem”di. Pan-Avrupa fikriyle kaleme alınan bu bildiri, Atlantik-Avrupa geriliminin derinleşmesinden şikâyetçi. Çok belli ki “Avrupaseverler “ Obama günlerini özlüyorlar. Geçmiş olsun… Atlantik hegemonyası Avrupa’yı ezip geçmeye kararlı. Bunu yadırgamamak da gerekiyor. Zâten, Avro ve Avrupa Anayasası temelindeki Birleşmiş Avrupa fikri, başından beri Atlantik baskısını hafifletmeye mâtuf bir fikirdi. Atlantik-Avrupa gerilimi II.Genel Savaş sonrasında başladı. Bugün, bu gerilimin kesin ve yıkıcı hesaplaşmasını idrâk ediyoruz. “Avrupaseverler“ tuhaf bir şekilde bunu ıskalıyor. Avrupaseverliğin veyâ daha genel olarak ifâde edecek olursak muhayyel Pan-Avrupacılığın, Avrupa fikrinin nesnel gerçekliği ile bir alâkası yok..
Avrupa bir zamanlar Osmanlı Devleti için”Hasta Adam” sıfatını kullanmayı severdi. Târihin cilvesi işte; bugün kendileri bu onur kırıcı sıfatın öznesi oldu: Avrupa artık hasta..Avrupaseverler bunu görüyorlar. Teşhislerine diyecek yok. Ama anlamadıkları, yükselen ırkçılık ve yabancı düşmanlığı gibi “hastalıkları” bizzât kendi bünyesinin, feodal ardalanlarından üremiş olduğu. Bolluk günlerinde Avrupa entelektüelleri, ulusal birlik temelindeki temsilî siyâsal demokrasiye demediklerini bırakmadılar. Siyâsal demokrasinin kültürel-aktüel gerçeklikleri yok saydığını, ezdiğini ileri sürdüler. “Siyâset yüklü ulusun” yerine “kültür yüklü sivil toplumu” koydular. Ne için yaptılar bunu? Bana öyle geliyor ki, Avrupa iki çelişkili fikrin oluşturduğu bir diyalektik üzerine binâ oldu. Bunlardan ilki Kilisenin temsil ettiği “Birlik” fikriydi. Diğeri ise, parçalanmışlığı ve yerelliği esas alan ve olgusal, maddî bir karşılığı olan feodal pratiklerdi. Baskın olan ikincisiydi. Avrupa, modernleşme târihi îtibârıyla da bu gerilimi devâm ettirdi. Bin sene boyunca feodal parçalanmışlığı yaşayan Avrupa’nın en fazla zorlandığı modern geçit, “birlik” fikriydi. Maddî zorunluluklar bir tarafıyla “ayrışma”; diğer tarafıyla da “birlik” dinamiklerini dayatıyordu. İlki, Habsburglar gibi çok etnikli ve kültürlü yapıları dağıtıyordu. Bunun üstesinden gelmek nispeten kolaydı. Ayrışma fikri, zâten feodal pratiklerin bağlamında meşrûluk taşıyan bir niteliğe sâhipti. Bunu “liberâl ulusçuluk“ ile estetize ederek kolayca başardılar. Elbette ulusal birlik, birlik fikrini uluslar-üstü bir düzlemde savunan Kilisenin tasavvurlarıyla kıyaslanınca güdük kalıyordu. Ama Protestanlığın doğuşuyla Kilise artık bu iddiasını taşıyamıyordu. Aydınlanma, birlik fikrini Kilisenin elinden aldı ve dünyevîleştirerek yeniden yorumladı. Avrupalılık fikri, 12 Yıldızıyla bu dünyevî yorumun karşılığı olarak tecelli etti.
Zor olan, mevcut dağınık parçaları bir siyâsal birliğe kavuşturmaktı. Burada feodal kültürel dirençler çalışıyordu. Modern Avrupa târihinin kanlı Merkez-Kenar çatışmalarıyla yüklü olduğunu biliyoruz. Güç belâ bunun da üstesinden geldiler. Mühim olan bütün bu süreçlerde bahsi geçen diyalektiğin işlemiş olmasıdır. Her bir birlik adımı feodal refleksleri; her feodal ayrışma da birlik fikrini harekete geçirmiştir.
AB’nin bolluk günlerinde bu diyalektiğin keskinleşerek işlediğini gördük. Hâlbuki AB ideolojisi bu gerilimleri yatıştırmayı esas almıştı. Bir taraftan birlik fikrini derinleştirip, büyütürken, diğer taraftan ayrıştırıcı kültür değişkenini siyâsal projelerine zerk ettiler. Birlik içinde çoğullaşma; farklılıklar temelinde birleşme gibi, teoride çok şık; ama pratikte çok zor bir işe giriştiler. Entelektüeller bu süreci şıklaştırmak için çok uğraştılar. Anlamadıkları, siyâsal akıl ile kültürel aklın bağdaşmazlığıydı. Kültürel taleplerin siyâsallaşmasının siyâseti imkânsız hâle getireceğini hesap edemediler. Terry Eagleton bunu çok hoş ve ironik bir dille ifâde etmiş; “Paris kafelerindeki epistemolojik tartışmaların kan davası getireceğini” öngörmüştü. Dediği de çıktı. Kültür fetişizmi ve siyâsetin kültürelleştirilmesinin doğuracağı netice, yabancı düşmanlığı oldu. Kültürel kimlik ve farkındalık ayrışmayı doğuracağı belliydi. Bu ayrışmanın bir birliğe tahvili zihinlerde belki mümkündü. Ama vasatlığın hüküm sürdüğü toplumsallıklarda bu ayrışma, ayrışma olarak kaldı ve en düz neticesini, M.Featherstone’un ifâdesiyle “postmodern kabile savaşlarında”; Alain Minc’in ifâdesiyle “Yeni Ortaçağ”da aldı. Avrupaseverler, özendirdikleri, kışkırttıkları sürecin altında kaldılar. Boşuna sızlanıyorlar…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
29.04.2021
22.04.2021
4.06.2020
22.04.2019
4.02.2019
14.02.2019
11.02.2019
4.02.2019
28.01.2019