Vahap COŞKUN
Enver, Talât ve Cemal Paşalar arasında Cemal’e yakınlık duyar Atay. Ona göre, kendi gençliğinin beklediği özgürlükleri -- yani kadın, düşünce ve hayat özgürlüklerini -- ancak Cemal Paşa ve onun kafasındakiler sağlayabilir(di). Onun maiyetinde Dördüncü Ordu’da çalışmaya başladığında Atay’ın ilk dikkatini çeken, Osmanlı’nın bu topraklardaki zayıflığı oluyor.
“Çıplak İsa, Nasıra’da marangoz çırağı idi; Zeytindağı’nın üstünden geçtiği zaman, altında kendi malı bir eşeği vardı. Biz Kudüs’te kirada oturuyoruz. Halep’ten bu taraf geçmeyen şey yalnız Türk kâğıdı değil, ne Türkçe ne de Türk geçiyor. Floransa ne kadar bizden değilse, Kudüs de o kadar bizim değildi. Sokaklarda turistler gibi dolaşıyoruz.” (s. 43)
Osmanlı, kök salmamıştır bu topraklara. “Kudüs’ün en güzel yapısı Almanların, ikinci en güzel yapısı yine onların, en büyük yapısı Rusların, bütün öteki binalar İngilizlerin, Fransızların, hep başka milletlerin idi… Geç kalmıştık. Artık ne Suriye, ne de Filistin bizim idi. Rumeli’yi kaybetmiştik. Lübnan havası bize Dobruca havasından yüz kat daha yabancı idi. Fakat her yere ‘bizim’ diyorduk.” (s. 45)
Osmanlı yönetimi “Halep’ten Aden’e kadar süren o koca memlekette” bir Arap meselesi olduğunu düşünür. Atay’a göre ise gerçekte böyle bir mesele yoktur. “Arap meselesi denen şey Türk düşmanlığı hissi idi. Bu hissi ortadan kaldırınız, Suriye ve Arabistan meselesi Arap saçına döner, karmaşıklığın içinden çıkamazsınız.” (s. 47) Arapların arasında birçok ihtilaf söz konusuydu ama Türklerden hoşnutsuzluk noktasında çoğu hemfikirdi.
“Suriye, Filistin ve Hicaz’da ‘Türk müsünüz?’ sorusunun birçok defalar cevabı ‘Estağfurullah’ idi. Bu kıtaları ne sömürgeleştirmiş ne de vatanlaştırmıştık.”
“Her tarafta benim sürdüklerim var”
Falih Rıfkı’ya göre İngilizler, Ruslar, İtalyanlar ve Osmanlılar arasında bir sıralama yapılsa, Suriye, Filistin ve Hicaz’ı en az bilen ve anlayanlar Osmanlılar olurdu. Yani buraları hakkında en az bilgisi olanlar “bu kıtanın asıl sahipleri” idi. “Her tarafı top arabası ile geziyor ve hırsız memur kafasının tası içinden seyrediyorduk.”
Bir keresinde Beyrut’ta eğlence düzenlenir. Cemal Paşa kurmaylarıyla birlikte katılır. Eğlence bittiğinde Falih Rıfkı kaldığı otele doğru yürür. “Yollarda benzi sarı ve zayıf halk selama duruyor. Bir gün Kurmay Başkanı bana demişti ki: Suriye’de bizim ne kadar temelsiz olduğumuzun en iyi misali nedir bilir misiniz?Yüzüne baktım: Şu sekiz yaşında çocuğun korkudan bana selam duruşu.” (s. 89)
Cemal Paşa’nın gayesi, Osmanlı’nın temelsiz ve az bilgi sahibi olduğu bu coğrafyayı Osmanlılaştırmak idi. Bunun için bir taraftan zora, diğer taraftan da imar ve ıslah siyasetlerine müracaat etti. Zor ve imar siyasetleri arasında ise öncelik zordaydı. “Filistin için tehcir [göç ettirme], Suriye için tedhiş [şiddete başvurma] ve Hicaz için ordu kullandık.”
Suriye’de neden yoğun bir tedhiş politikasına gerek duyulduğu konusunda Atay’ın bir fikri yoktur; bunu “Tiflis sokaklarında öldürülen Cemal Paşa bir sır olarak toprağa götürmüştür.” (s. 51)
indağı’nda Cemal Paşa’nın estirdiği zulüm fırtınasına dair bolca hikâyeler bulunur. Cemal Paşa, ahalinin gözüne korku salmak için baskıyı had safhaya çıkarır, çok sayıda kişi ve aşiret hakkında idam ve sürgün kararı verir. Bazı uygulamaları Atay’ı dehşete düşürür:
“Acaba insanın öldüreceği kimseleri, önceden, sağ olarak karşısında dizlerine kapatmaktan ve dik boyunlarını eğdirmekten aldığı zevk nedir? Bir defa, Mahmut Şevket Paşa Vakası sürgünlerinden birinin, kendini affettirmek için eski İstanbul muhafızına yolladığı telgrafı Cemal Paşa’ya verdiğim zaman, sakalı arasında bir tebessüm dalgası dolaşarak şunu dediğini hatırlarım: Her tarafta benim sürmüş olduklarım var.” (s. 53)
Cemal Paşa’nın bıyığı
Cemal Paşa, her şeyi silindir gibi öylesine ezip geçer ki onun zulmüne dair masallar alır yürür. Meselâ Suriye’de Cemal Paşa’nın yönetimini anlatmak şöyle derler: “Eğer Cemal Paşa birisiyle görüştüğü zaman burnunu kaşırsa sürgünü düşünüyor, sakalını karıştırırsa affedip affetmemeyi düşünüyor demektir. Yalnız bıyık burmasından korkunuz, o zaman bu görüşmenin ölüme kadar yolu vardır.” (s. 57) Ancak Araplık cereyanını durdurmak için uygulanan bu tedhiş politikası beklenenin tersine neticeler verir; Arap milliyetçiliğini harlar.
Atay, geçmişi bugünün kıstaslarına vurmanın yanlış olduğunu söyler. Birçok eleştirisi olsa da bir konuda İTC’ye hakkını teslim eder: İTC’nin Osmanlı’nın hiçbir hak ve nüfuzundan vazgeçmeye razı olmadığını belirtir. “İTC; Arnavut, Ermeni, Rum ya da Arap bütün azınlıkların milliyetçi ve istiklâlci unsurlarının can düşmanı idi.”
İktidardakilerin karar ve davranışlarının doğruluğunu yanlışlığını belirleyen de bu ölçüt olur. Nitekim Cemal Paşa, Üçüncü Ordu Komutanı olan ve Harbiye Nezareti’ne gönderdiği şifreli telgrafla Ermeni tehcirini başlatan Mahmut Kâmil Paşa hakkında bazı şüpheler olduğunu Enver Paşa’ya yazarken bir ikazda bulunur: “Eğer,” der, “Erzurum cephesinde vatana iyi hizmet ediyorsa hiç kurcalamayalım.” (s. 52)
“Katiller ordusu”
İTC’nin karakterini anlamak için Atay’ın iki anekdotunu da aktarmak faydalı olabilir. İlki, 1908’den 1918’e kadar İTC’nin politbürosunda yer alan Dr. Nâzım ile ilgilidir. Falih Rıfkı, Harbiye mektebindeyken İTC genel merkezinin sivil çeteler oluşturduğunu ve bu çetelere tanıdık isimlerin kumanda ettiğini duyar. Kendisi de katılmak ister. Bunun için İTC’nin önde gelenlerinden Dr. Nâzım’ı görmesi istenir.
Falih Rıfkı genel merkeze gider, bekleme odasında Dr. Nâzım ile görüşür. İsteğini anlatır. Nâzım Bey yüzüne bakar ve güler: “Biz çetelere hapishaneden adam alıyoruz, dedi. Senin gibi genç arkadaşların yeri orası değildir. Bu katiller ordusundan bir şey anlamadım. Kafamdaki harp şiiri söndü. Ters yüz gene Harbiye Mektebine döndüm.” (s. 39)
İkinci anekdotun başrolünde ise Halide Edip ve Bahaettin Şakir vardır. Suriye’yi Osmanlılaştırmak fikrini takıntı haline getiren Cemal Paşa, Beyrut’taki Amerikan ve Fransız okullarına benzer modern Türk okulları kurmak için kolları sıvar. O sırada İstanbul’da bulunan Falih Rıfkı’dan Halide Hanımı ve onun beğeneceği birkaç öğretmeni Şam’a getirmesi için uğraşmasını ister. Teklifi alan Halide Hanım bir süre düşündükten sonra kabul eder ve Şam’a doğru yola çıkar.
Bir katilin elini sıkmak
Adana’dan sonraki bir istasyonda trene, Hüseyin Cahit’in ifadesiyle “Ermeni tehciri işinin en büyük amili ve haliki” Bahaettin Şakir gelir ve Falih Rıfkı tarafından Halide Hanımla tanıştırılır. Halide Edip, Şakir’in ismini ve önemini bilir, ama Ermeni politikasındaki belirleyiciliğinin farkında değildir. Şakir ise kendinden emindir, bir Türk milliyetçisinin başka türlü düşünüp davranmasına ihtimal dahi vermemektedir.
“Uzun bir konuşmadan sonra Bahaettin Şakir trenden indi. Halide Hanım beni alıkoyarak:
Bana bilmeden bir katilin elini sıktırdınız, dedi. Aşağıda vedalaştığımız Bahaettin Şakir ise kulağıma eğilerek: Senin gibi yetişecek kıymetli gençleri, bu kadınla temas etmeden menetmelidir, diyordu.” (s. 77-78)
Ne işimiz var burada?
Zeytindağı’nın sayfalarını dolaşırken Atay’ı saran “Ne işimiz var buralarda?” hissiyatını duyumsamamak mümkün değil. Falih Rıfkı, o topraklardaki Türk hoşnutsuzluğuna tanık olur. Kendisi de Araplara karşı olumlu duygular taşımaz. Sıradan insanların ve aşiret liderlerinin yaşam tarzları, düşünceler ve değerleri hakkında bilgi verirken üsttenci bir dili benimser. Satırlarına da Arapları küçümseyen bir bakış egemendir.
Kaldı ki, Osmanlı buraları o güne kadar yurt edinememiştir. Bundan sonra da yurt edinebileceği yoktur. O halde bu topraklara bu kadar yatırım yapmanın manâsı nedir? Hayıflanır Falih Rıfkı; Osmanlı’nın kıt kaynaklarının Anadolu’ya değil buralara akıtılmasından rahatsızlık duyar.
Filistin bozgunundan sonra Cemal Paşa, özel bir trenle İstanbul’a gider. Yol boyunca Anadolu’nun fakir ve harap olmuş beldelerinden geçer. İçini çekerek “Keşke vazifem buralarda olsaydı” der. Falih Rıfkı da aynı düşüncededir: “Keşke vazifesi oralarda olsaydı. Keşke o altın sağanağı ve enerji fırtınası, bu durgun, boş ve terk edilmiş vatan parçasının üstünden geçseydi!” (s. 117)
Atay’ın gözünde, Anadolu’dan esirgenen ama oralara dökülen emek ve servet heba edilmiştir:
“Hiçbir tarafı yapılmamış olan bir vatanın bayrağı Kahire’ye dikilmek için havaya giden bu enerji, boş Anadolu’yu zengin ve ümranlı bir vatan yapmak için hiçbir vakit kullanılmadı. Türk, harbde kullanılmış, kıymetlendirilmiş, destanlaştırılmış, sulhte ise bırakılmıştır.” (s.136)
Falih Rıfkı’nın bir “keşke”si daha bulunur. Ona göre, Enver’in yerine Cemal Harbiye Nazırı olsaydı, Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı’na girmez ve batmazdı. (s. 96)
“Osmanlı tarihi bir yalan âlemidir”
Zeytindağı yayınlandıktan sonra Falih Rıfkı sert eleştirilere uğrar; onun dört yıl yanında kaldığı kumandanını sattığı ve eserin Cemal Paşa’ya saygısızlık içerdiği belirtilir. Falih Rıfkı bunları kabul etmez. Bir kimseyi yüzde yüz övmenin ya da yüzde yüz yermenin gerçekle bağdaşmadığını söyler. Gerçek bu değildir; gerçek belki de ikisinin arasında bir yerdedir. Ancak “kulluk ahlâkına” sahip olanlar, tarihi mutlak övgü veya mutlak yergi şeklinde yazarlar. “Osmanlı tarihi, bu sebeple bir yalan âlemi olmuştur. Yalan, Şark’ta ayıp değildir.”
Atay, icra ettiği görev itibariyle kendi öyküsünün merkezinde yer alan Cemal Paşa’yı hatâsıyla sevabıyla yazdığını belirtir. “Zeytindağı’nda tarihin hakkını tarihe, Cemal Paşa’nın hakkını da Cemal Paşa’ya verdim” der. Bu nedenle eserinin kimi yerinde Cemal Paşa’yı büyütür, kimi yerinde ona sert eleştirilerde bulunur. Doğrusunu öğrenmek isteyenler için bunların son derece tabii sayılması gerektiğini, çünkü gerçeğin zaten böyle bir şey olduğunu belirtir.
Dört-beş yıl gibi kısa bir sürede bir imparatorluğun çöküşüne ve de yeni bir devletin doğuşuna tanıklık eder Falih Rıfkı. Çok az kimseye nasip olacak böylesine mühim iki hadiseye (hem de bu hadiselere yön veren aktörlerin yanında bulunarak yapılan) tanıklık, Zeytindağı’nı her daim okunmaya değer kılıyor.
(*) Falih Rıfkı Atay, Zeytindağı (Pozitif Yayınları, İstanbul, 2017).
Yazarlar
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları





















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025