Ahmet TAŞGETİREN
Ak Parti Fazilet Partisi’nin içinden çıktı. Erbakan hareketinin içinden yani. Bir anlamda “Böyle olmaz” demekti bu. Bana göre misyon aynıydı, ama o misyonun etkinlik kazanması bir süre sonra Ak Parti’yi kuracak olan kadroya göre Erbakan’ın yöntemiyle mümkün olmazdı.
“Yenilikçiler” diye isimlendirildiler. İçerde çalıştılar, yönetime aday oldular ama olmadı, sonunda ayrılıp Ak Parti’yi kurdular. Ak Parti başarılı oldu, halktan oy aldı, iktidara geldi, Erbakan’ın yapmak isteyip yapamadığı pek çok şeyi yaptı.
İçerde kalsalar sonunda Ak Parti’nin elde ettiği başarıya ulaşabilirler miydi? Belli ki ulaşamayacaklarına inandılar ve ayrı parti olmaya yöneldiler.
Ak Parti’nin kurucu kadrosunda yer alan ya da hükümet içinde önemli görevler üstlenen birçok isim bugün dışarda. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı, Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcılığı yapan isimler… dışarda.
İki isim, Davutoğlu ve Babacan ayrı parti kurdu üstelik.
Abdullah Gül, Ak Parti’nin ilk Başbakanı, sonra Cumhurbaşkanı dışarda başka siyasi formüllerin ortak adayı olarak ismi geçiyor.
Abdullah Gül’ün, Davutoğlu ya da Babacan’ın misyondan koptuğu söylenemez. Ama dün birlikte yol aldıkları arkadaşlarına, Tayyip Erdoğan’a, tıpkı geçmişte merhum Erbakan’a hep birlikte söyledikleri gibi “Böyle olmaz” diyorlar.
Aslında eski siyasi yapı da Saadet ismiyle devam ediyor ve oradan da Tayyip Erdoğan üslubunda sergilenen çizgiye “Böyle olmaz” deniyor.
Davutoğlu ve Babacan, “İçerde de söyledik, olmadı” diyorlar. Şimdi partileşme gibi çetin bir işe soyunarak mesajlarını duyurmaya çalışıyorlar.
Evet, muhalefetteler.
Ama muhalefetten muhalefete fark olduğu da belli. Mesela onların muhalefetinin CHP’den de, HDP’den de farklı olduğu kesin. Hatta, MHP Ak Parti’nin yanında olmasına rağmen, onların muhalefetinin MHP’nin desteğinden bile daha “içerden” olduğu söylenebilir.
Evet, “içerden” anahtar bir kelime şu an Davutoğlu’nun, Babacan’ın hatta Temel Bey’in siyasi dili için.
Bana göre, ülke çıkarları penceresinden bakıldığında ideolojik farklılık içindeki partilerin muhalefeti bile “İçerden” nitelik taşıyabilir. “İhanet” söz konusu değilse. “İhanet”i de siyaseten araçsallaştırmamak ve sizin çizginizde olmayan herkesi “ihanet” ile suçlamamak şartıyla.
Gül, Davutoğlu, Babacan, Karamollaoğlu…. Bunlar dışarda olmalarına rağmen hala “içerden” konuşuyorlar. Ağırlıklı olarak içeriye konuşuyorlar. Ak Parti yönetimi ise ısrarla onları “Dışlama”ya çalışıyor.
Bu meseleye “parti çıkarı” açısından bakıldığında anlaşılabilir bir şey. Türkiye’de particiliğin raconunun böyle işlediği de bir gerçek. Siyaset hesabı, iktidar açısından Davutoğlu’nun da, Babacan’ın da, Saadet’in de mesela CHP, hatta HDP ile aynı çuvala doldurulmasını tercih eder. Yine bu açıdan bazen Perinçek, bazen İmralı, bazen kardeş Öcalan’ın durduğu yer daha “sevimli” hale gelir. Bahçeli ile farklılıklar yok mesabesine iner.
Şu Kur’an çağrısının bağlılarından beklediği ilişki tarzını başaramadık.
“İçinizden, insanları hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülükten sakındıran bir topluluk (ümmet) bulunsun. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir.” (Al-i İmran, 104)
-Hayra çağıran
-İyiliği emreden, tavsiye eden,
-Kötülükten men eden, sakındıran bir ümmet (öncü topluluk) bulunsun.
İşte kurtulanlar onlardır.
İlahi vahiyle tavsiye edilen şey, toplulukların iç temizliği kendi kendilerine başarabilme potansiyeline sahip olmaları. Bunun için kendi içlerinde bir öncü topluluk oluşturmaları.
Aslında bu, sadece mü’minler topluluğu için de değil, tüm oluşumlar için olmazsa olmaz bir gerekliliktir. İyilik hassasiyeti hep diri olan, yanlışlarını fark edebilen ve onları düzeltebilen topluluklar yaşar, ilerler çünkü.
Ak Parti’nin yola çıkarken dillendirdiği “Ortak akıl” denen şey de bu değil miydi? Gül, Babacan, Davutoğlu içerde kalabilseydi… Uyarılarını içerden yapabilselerdi. Ya da Refah kendisini yenileyebilseydi de ayrı bir “Yenilikçiler”e gerek kalmasaydı…
Gelinen noktada hiç olmazsa “birbirini ifna” gibi bir siyaset eğilimi ana motivasyon olmasa diye düşünüyorsunuz.
“İçeride” olmadı, hiç olmazsa “dışarıda” bir uyarı mekanizması niteliği kazansa. İçeriyi “bütün psikolojisi” ile tanıyan insanların uyarısı olarak görüp, tashihe yönelinse…
Ak Parti’nin medyada kendisine yönelik “içerden” eleştiriler karşısında da “savaşçı” mantıkla ya da “trol cepheleşmesi” ile değil, daha yapıcı bir tavır sergilemesi kendisi için sağlıklı olur. Çünkü bu uyarılar artıyor, her gün onlardan birisini “Şundan şundan sonra sen de mi, sıra sana mı geldi?” gibisinden aforoz mekanizmasına hedef gösterip işin içinden çıkılmaz.
Kendinizi yenileyemezseniz, hayatın akışı sizi yeniler.
RAHMET DİLEĞİ: Değerli dost İsmet Uçma bey ebediyyet yolculuğuna çıktı. Yolculuğuna Allah’ın rahmetinin eşlik etmesini ve cennetle sonuçlanmasını dilerim. Aile efradına, yakınlarına, dostlarına başsağlığı ve sabr-ı cemil dilerim.
Yazarlar
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025