Alper GÖRMÜŞ
Ocak 2016’da kaleme aldığım, Serbestiyet’te üç bölüm halinde yayımlanan “Temel saflaşmanın ekseni değişiyor: Laiklik yerine ‘millî’lik” başlıklı yazı dizisinin benim için özel bir yeri var. Çünkü o dizide öne sürdüğüm ve o gün için “yok canım” dedirten bir tespit defalarca doğrulandı ve nihayet son seçimlerde iktidarın kampanyasında oynadığı başat rol üzerinden ete kemiğe büründü.
O yazılarda, Türkiye’de kabaca 1990-2015 arasındaki çeyrek asrın temel olarak laik-seküler kesimlerle dindar-muhafazakârlar arasındaki mücadeleyle geçtiğini, şimdi ise temel saflaşmanın iktidarın ihtiyaçları ve yönlendirmesi doğrultusunda ‘laiklik’ eksenine göre değil, ‘millîlik’ eksenine göre belirlendiği yeni bir durumun doğmakta olduğunu söylüyordum:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 1 Kasım 2015 seçimleri öncesinde, seçmenlerden ‘Meclis’e 550 millî ve yerli aday göndermelerini’ istemesi (20 Eylül 2015), o günlerde gürültülü bir tartışmanın konusunu oluşturmuştu. (…) Peki, Erdoğan ne demek istemişti ‘550 millî ve yerli milletvekili’ çağrısıyla? Erdoğan bu sözlerle, aslında epeydir, nispeten daha az vurgulu cümlelerle dile getirdiği ayrımın Türkiye’de artık temel bir ayrım ve saflaşma ekseni haline geldiğini anlatıyordu: ‘Millî bir çizgi izleyenler’ ve ‘millî bir çizgi izlemeyenler…’”
Bu ‘çizgi’nin hangi iç ve dış çerçevelemelere oturtulduğunu burada anlatmayacağım, dileyen o yazılara müracaatla bunları görebilir. Fakat, böyle bir ‘çizgi’ ilanının yol açacağı kaçınılmaz sonuçlar hakkında yazdıklarımı burada bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Şöyle demiştim:
“Bir ülkenin doğrudan işgalini saymazsak, ‘ülkenin beka sorunuyla karşı karşıya olduğu’ tespiti, karşısında her zaman şu itirazı bulur: ‘Böyle bir beka sorunu yoktur, uydurulmuş ve abartılmıştır. Amaç, bu tespiti yapanların iktidarlarını sürdürebilmek ve bu tespite katılmayanlar üzerinde baskı oluşturabilmektir.’
“[Fakat] öyle ya da böyle, doğru ya da yanlış, ‘beka’ tespiti ve onu izleyen ‘millî çizgiye davet’ her zaman otoriterleşme lehine ve başta ifade özgürlüğü olmak üzere özgürlükler aleyhine işleyen sonuçlar doğurur. Türkiye’de bir süredir böyle bir süreç yaşanıyor.”
Aradan geçen yedi yılda bunların hepsi oldu, fakat daha fazlası da oldu: İktidar, ‘yerli ve milli davası’nı kendi destekçileri için rıza, karşıtları için sindirme aracı olarak kullandı, bu dava üzerinden yeni seçimler kazandı.
Son seçimler, ‘yerli ve millî davası’ üzerine kurulan siyasetin akla gelebilecek bütün olumsuzlukları perdeleyebilecek, onları ikincil kılabilecek bir güce sahip olduğunu göstererek, muhalefeti bundan sonrası için derin bir nihilizmin içine itti.
İlaveten: Seçimin kazanılmış olmasının uluslararası planda yarattığı etki, ‘yerli ve millî davası’nın etrafındaki hâleyi daha da parlattı ve iktidarın eline bundan sonrası için çok daha etkili, ikna gücü çok daha yüksek bir âlet vermiş oldu.
Herhangi bir ülkede muhalefetin, iktidarın kullandığı, etki gücü ispatlanmış bir siyasi ‘dava’yı etkisizleştirebilmesinin önünde teorik olarak başlıca üç imkân vardır: a) ’Dava’nın sahte ya da abartılı olduğunu ispat ederek onu iktidar için kullanışsız hale getirmek, b) ‘dava’yı kendisinin daha iyi sahiplenebileceğini göstererek iktidarın elinden almak, c) o ‘dava’dan daha etkili alternatif bir ‘dava’nın sahibi olarak ortaya çıkmak.
Muhalefet, bu ‘imkân’ların hiçbirini kullanamadı.
Birinciyi kullanamadı, çünkü böyle bir çabaya girişmesi durumunda (Etyen Mahçupyan’ın cümleleriyle) “yakın tarihte hakkı yenmiş, Batılı ülkeler tarafından önü kesilmiş, bağımsızlığı engellenmiş” bir ülkenin çocuklarının tutunmak istediği manevi çıpanın gazabına uğramaktan korktu. Böylece, iktidar, “Yaşanan sıkıntıların farklı şekilde anlamlandırılmasını teşvik eden, kabullenilmesini, hatta sahiplenilmesini sağlayan hikâye”sini maksimum etki yaratacak şekilde kullanabildi.
Muhalefet ikinci imkânı da kullanamadı çünkü yapısı buna uygun değildi, inandırıcı olamazdı. Nitekim, 14 Mayıs’ın ardından dümeni milliyetçiliğe kırınca ortaya çıkan şey karikatürden başka bir şey olmadı. Böylece bir kez daha anlaşıldı ki, ‘takipçilik’ siyasetçiler ve siyasi hareketler için mutlak surette sakınılması gereken bir pratiktir.
Muhalefet üçüncü imkânı da kullanamadı, çünkü alternatif bir ‘hikâye’yi iki yıl boyunca geliştiremedi. Alternatif bir ‘hikâye’ye en çok benzeyen şey ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ vaadiydi ki, onu gerçekleştirebilecek meclis çoğunluğunun imkânsız olduğunun ortaya çıkmasından sonra o da sulara gömüldü.
Geldik başlıktaki soruya: Mevcut koşullarda ‘yerli ve millî’ (ya da ‘Türkiye Yüzyılı’) dışında kitlesel etki yaratacak başka ‘dava’ var mı?
Bu sorunun cevabını bilmiyorum, bildiğim, bugüne kadar bulunamadığı…
Bu seçimlerin dersinden sonra artık bir şeyi daha biliyorum: Bu ülkede toplumun bütün kesimlerine (bazılarına az bazılarına çok) hitap eden ortak bir ‘manevi güdü’ye dayanmadan seçim kazanmak çok zor.
Etyen Mahçupya’nın şerhlerinin ışığında ‘dava siyaseti’nin encamı
Okumakta olduğunuz, ‘dava siyaseti’ hakkında peşpeşe kaleme aldığım üçüncü yazı…
İlk yazıda ‘dava siyaseti’nin Türkiye toplumunun mevcut gelişmişlik aşamasında işlemeyeceğine dair artık geçersizleşmiş görüşümü revize etmiş, ‘dava siyaseti’nin Türkiye’de iki yüzyıllık bir tarihinin olduğunu ela aldığım ikinci yazıda ise bu siyaset tarzına dair bazı tespitlerde bulunmuştum.
Etyen Mahçupyan, ‘İkinci Cumhuriyet’: İttihatçı bir ‘dava siyaseti’ başlıklı yazısında (14 Haziran) ‘dava siyaseti’nin unsurlarına ve etki mekanizmasına dair bazı ‘şerhler’ öne sürdü. Benim konu hakkında yazma iştahımı kabartan, çok önemli bulduğum bu şerhleri burada kısaca bir daha hatırlatmak istiyorum.
Bu şerhlerden ilki, “Cumhur İttifakı ile ortaya çıkan ‘dava’”nın niteliğine, onun “herhangi bir dava” olmadığına dair:
“Örneğin Turan davası gibi afaki bir idealizmden, ya da İslami kesimin kullandığı şekliyle ümmetin hakimiyetini hedefleyen bir ortak duygunun dışavurumundan farklı. Burada bütün gücü elinde tutan ve devletle bütünleşmiş gözüken bir iktidar var. Değiştiriyor, yıkıyor, yeniden tanımlıyor ve hayata geçiriyor. Diğer deyişle diğer davalar belirsiz bir geleceğe yönelik salt bir umut ve idealizm taşırken, bugünün iktidarının ‘davası’ umut ve idealizmi ‘bugün ve burada’ hayata geçirerek ilerliyor. Dolayısıyla sahiplenilen dava aynı zamanda ‘kurucu’ bir işleve sahip. Takipçilerini ‘gerçekçi’ bir maceranın neferleri haline getiriyor, çünkü hayal edilenler iktidar gücüyle ‘gerçekten de’ var oluyor.”
İkinci şerh, benim ‘mevcut gerçeklik’ tanımıma dair… (Tam burada Mahçupyan’ın atıf yaptığı yazımın başlığını hatırlamak yerinde olur: ‘Dava siyaseti’ ya da “mevcut gerçeklik ile iletişimi asgarî düzeye indirgeyerek” seçim kazanma sanatı). Mahçupyan buna da şu şerhi koyuyor:
“Belki de ‘gerçeklik’ sadece gündelik hayatımızı doğrudan etkileyen unsurlardan oluşmuyor. Ekonomiden adalete bütün bozukluklar gerçekliğimizin bir bölümü… Ancak devletle barışma, kendimizle gurur duyma, eziklikten kurtulma duygumuz da ‘gerçekliğin’ parçası. Hatta belki de maddi sıkıntılar bu ‘manevi’ gerçekliğin yanında önemsiz kalıyor.”
Ve nihayet Mahçupyan, seçimin ‘davasız’ olarak da kazanılmasının çok zor fakat imkânsız olmadığına dair yaklaşımım için “Açıkçası benim şüphem var” diyor.
Bu şerhler benim nispeten soyut ‘dava siyaseti’ çerçevelememi somut bir plana indirgiyor ve şu anda hangi ‘dava siyaseti’ni tartıştığımızı belirliyor.
Konuyla bağlantılı olduğunu düşündüğüm somut gelişmeler olduğunda ‘dava siyaseti’ meselesine yeniden döneceğim. Hatta muhtemelen tekrar tekrar döneceğim.
Yazarlar
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025