Bayram ZİLAN

Erdoğan’ı kuşatma operasyonu
2.02.2017
1138

 Son zamanlarda Erdoğan özelinde Türkiye’ye karşı ABD ve Almanya merkezli küresel bir operasyon yürütülüyor. Bu operasyonun en önemli ayağını ABD’de yürütülen “Sarraf Davası” oluşturuyor. Bunun için FETÖ’nün dış odaklar lehine yürüttüğü 17-25 Aralık yargı darbesine delil teşkil etsin diye gayri-meşru ve gayrı-hukuki yollarla elde ettiği bazı bilgi ve belgeler yine FETÖ’cü şakirtler vasıtasıyla ABD’deki savcılık makamlarına ulaştırıldı.

Yürütülen operasyonun temel amacı şu:

ABD’nin İran’a karşı aldığı ambargo kararına karşı faaliyet yürüten ülke, kurum ve şahısları “suçlu” pozisyonuna düşürmek, yargılamak ve bu yargılama sonucunda Erdoğan’a ulaşmak.

Bu amaç doğrultusunda Rıza Zerrab, “anlaşmalı bir şekilde” ABD’de tutuklandı. “Anlaşmalı bir şekilde”, çünkü Zerrab daha Amerika’ya gitmeden tutuklanacağını biliyordu. Bilerek ve isteyerek Amerika’ya gitti ve tutuklandı.

Ama “Sarraf” Davası”nın öznesi ne Rıza Zerrab’tır ne de New York’ta tutuklu bulunan eski Halk Bankası Genel Müdür yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’dır!

ABD’de kurulan “tiyatro mahkemenin” ana öznesi “Recep Tayyip Erdoğan”dır!

Hedef Erdoğan’dır!

Grup toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ailesi ile ilgili açıkladığı “sahte” belgeler ve ABD’de yürüyen davayı direkt veya endirekt ilgilendiren hususlarla ilgili yaptığı konuşmalar, Kemal Kılıçdaroğlu’nun mezkûr “küresel operasyonun Türkiye’deki siyasi ayağı” olduğu iddiasını güçlendirmektedir. Eski CHP Milletvekili Aykan Erdemir’in ABD’ye “sahte belge” taşıdığının belirlenmesi ve hakkında “tutuklama kararının” çıkartılması da bu iddiayı güçlendirmektedir.

ABD, kendi iç hukukunu dünyaya dayatmaktadır!

Kendi kendine aldığı “ambargo kararına” Türkiye’yi de dâhil etmek istemektedir.

Bu, uluslararası hukuk açısından tam bir faciadır. Türkiye, aldığı herhangi bir karar için diğer dünya ülkelerini sorgulayamıyor ve suçlayamıyorsa, ABD ya da bir başka ülke de aldığı her hangi bir karar nedeniyle Türkiye’yi yargılayamaz, suçlu ilan edemez!

Dolaysıyla “Sarraf Davası”, daha başlarken “kadük” başlamış bir davadır ve bu dava gerek nitelik ve gerekse usul açısından “tanınmaz” bir davadır.

Rıza Zerrab ve Mehmet Hakan Atilla’nın tutuklandığı andan itibaren ABD medyasında çıkan haberlere, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı kullanılan ahlaksız dile ve Türkiye hükümetini suçlayıcı ve yargılayıcı ifadelere bakıldığında, yürütülen davanın aslında “siyasi bir dava” olduğunu çok net ortaya koyuyor!

New York Times gibi köklü bir medya kuruluşunun bile sırf bu davada taraf görünmek ve Türkiye’yi peşinen mahkûm etmek için gösterdiği çabaları, resmi Twitter hesaplarından bugüne kadar İngilizce’den başka hiçbir dilde paylaşım yapmamalarına rağmen, sırf “Türkiye’yi” ve “Sarraf Davası”nı ilgilendirdiği için “Türkçe” paylaşımlar yapmaları, yürütülen davanın “taraflı” bir dava olduğunu ve “küresel bir operasyonun parçası” olduğunu gösteriyor.

Şimdi sorulması gereken soru şudur?

Erdoğan, neden hedeftedir?

Türkiye halkının, doğrudan Erdoğan’a karşı yürütülen bu operasyon karşısında nasıl bir tavır ve nasıl bir duruş sergilemesi gerekir?

Öncelikle bir tespit yapmak durumundayız.

Eğer Erdoğan, “müesses nizamın” dayatmalarına karşı “dik durmamış olsaydı” tüm bunlar başına gelir miydi?

Ya da…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinden önceki siyasetçiler gibi, müesses nizamın “boyunduruğu altına girseydi”, müesses nizamın emir ve direktifleri doğrultusunda bu ülkeyi yönetseydi hedef seçilir miydi?

Hayır!

Erdoğan, müesses nizama karşı durduğu için hedef seçildi ve tüm bu olup bitenler dik duruşundan dolayı Erdoğan’ı cezalandırmak için kurgulandı.

Peki, Erdoğan başka ne yaptı?

Erdoğan, Türkiye’nin Ankara’dan yönetilmesini sağladı ve alınan kararların ecnebi başkentlerin dayattığı kararlar değil, halkın istediği kararlar olması uğruna ter döktü ve bedel ödedi bugüne kadar.

Erdoğan, bu ülkenin “yerlileşmesi ve millileşmesi” için çabaladı ve bunun için yerli üretim hamlesine geçti. Yerli otomobilden yerli enerjiye, yerli üretime, yerli ekonomiye, yerli sanayiye, yerli bilime, yerli sanata varıncaya kadar tüm alanlarda “dış bağımlılığı” azaltma ve bitirme yolunu seçti.

Yani küresel baronların Türkiye’yi sömürmesine son verdi.

NATO’nun pahalı silahlarını, bağımlı savunma sistemlerini reddetti.

Bunun yerine Türkiye’nin milli menfaatlerini ve bağımsızlığı için “S-400” dedi.

BM’nin adaletsiz yapısına karşı “yapısal eleştiriler” getirdi.

Her yol ABD’ye çıkmaz, dünyada farklı güzergâhlar, farklı rotalar da var” dedi!

Rusya ve İran ile masaya oturdu.

Suriye’nin geleceğinin şekillenmesinde “aktör” pozisyonuna yükseldi.

Bölgesinde etkinleşti, söz sahibi oldu.

Tüm bunları kendi öz değerlerinden, kendi öz sermayesinden ve kendi öz gücünden taviz vermeden gerçekleştirdi.

İşte bu yüzden hedef Erdoğan!

Yani hedef Erdoğan özelinde “Türkiye”!

Erdoğan’ın ailesi üzerinden Erdoğan’a ulaşmak, sonra eskiden olduğu gibi Türkiye’yi kuşatmak ve teslim almak istiyorlar!

Bu yüzden Türkiye halkına düşen, Erdoğan’a sahip çıkmaktır!

Çünkü bugün itibariyle Erdoğan’a sahip çıkmak Türkiye’ye sahip çıkmaktır!

Erdoğan’a sahip çıkmak, “kendine” sahip çıkmaktır.

Çünkü kuşatılmak ve müstemleke hale getirilmek istenen Türkiye’dir!

Sizsiniz!

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar