Cemil ERTEM
Önümüzdeki hafta sanıyorum şu Ergenekon Terör Örgütü sanıklarının tahliyesini tartışacağız. Ben hukukçu değilim, çok yattılar, az yattılar bilemem ama bildiğim bir şey varsa o da bu sürecin bitmediği ve Türkiye için, hele şu günlerde, bir ‘geriye dönüş’ süreci ihtimalinin olduğu gerçeği. Bir iktisatçı olarak şunu görüyorum; Avrupa-Türkiye-Ortadoğu üçgeninde eğer bir geriye dönüş başlayacaksa bu Türkiye’de başlayacak. Bugün AB, artık başka bir Avrupa ve yeni bir birlik tartışmasına başladıysa bu, AB krizinden daha çok Türkiye’deki dönüşüm sayesindedir. Yine bugün Ortadoğu, belki tarihinde ilk defa, halklarının iradesiyle kendi sınırlarını çiziyor ve kendi kaderini belirliyorsa yine bu Türkiye’deki vesayet rejiminin çözülmeye başlaması sayesindedir. Burayı uzatmayayım, bu konuda abarttığımı söyleyenler oluyor ama bunun nasıl böyle olduğunu bıkmadan defalarca yazdım. Bugün üzerinde durmak istediğim konu, şu demokrasi meselesinin hiç de öyle içi boş, şekilsel bir durum olmadığı, göze hoş görünen ‘demokratik’ bazı gelişmelerin hiç de demokratik sonuçlara yol açmayacağını anlatmak.
Bugün Türkiye’deki demokrasi mücadelesinin tarafları kimlerdir; nihai çözümlemede iki taraf var: Birincisi var olanın olduğu gibi devam etmesini isteyen, rejimin ana kurucu unsurları ve bunlara dayanan gerici sermaye yapıları. Bunların tercihi bir burjuva demokrasisi değildir. Çünkü bu kesim, iktidar gücünü Batı’daki gibi burjuvanın üretim gücünden almaz. Devlete dayanan yağma ve soygun düzeninden alır. Asker ve yargı vesayetine dayanan bu soygun düzeni, yine devlete dayanan kendine özgü burjuvaları (!) yaratmıştır. Bu kesim demokrasi değil diktatörlük yanlısıdır. Bu da normaldir; çünkü tarihsel çıkarları bu yöndedir. İşte bu ‘eski’ olandır.
Peki, Türkiye’de burjuva anlamda demokrasiyi kim ister; bunu diktatörlüğün, yağma ve soygun düzeninin karşısında olan, burada çıkarı olmayan, küçük bir azınlık dışındaki herkes ister. Ama bu demokrasiyi, isteyen herkes kuramaz. Bunu kuracak olan toplumdaki (yeni) üretim araçlarını yapan, üreten toplumsal sınıflardır. Mesela Türkiye’de şimdilerde eski yağma düzeninin savunucuları ile bu yağma düzeni yerine burjuva anlamda üretime ve rekabete dayalı bir sistem kurmak isteyenlerin mücadelesi var. Öyle Anadolu sermayesi-İstanbul dukalığı gibi eskimiş ve artık işe yaramayan kavramlara başvurmayacağım ama Türkiye’de, İstanbul’da olsun, Anadolu’da olsun dünyanın dört bir yanına yatırım yapan, pazar arayan, teknoloji ağırlıklı yatırıma öncelik veren yeni bir sermaye yapısı oluştu. Bu sermaye yapısı, kendine özgü çalışan sınıfları da arkasına taktı ve yeni bir sosyolojik yapı oluşturdu. Yani Türkiye’de, geleneksel terminolojiyle söylersek, yeni bir burjuva sınıfı ve onun karşısına geçecek yeni çalışan sınıflar ve bunların siyasi tercihleri şekilleniyor. Bu yapı, ‘eski’ olandan daha fazla pay almak istiyor. Bunun da yolunun burjuva anlamda kurumsallaşmış bir demokrasiden geçtiğini biliyor.
Ancak, bu yeni toplumsal yapının istekleri, şu an Türkiye’deki siyaseti aşıyor. Siyasi olan, bu yapının -ne yazık ki- gerisinde kaldı. Örneğin ‘muhalefet’ bütünüyle bu ‘eski’ olanın kurgusu üzerinde şekillendi ve gericileşti. Bundan dolayı da şu an Türkiye’de bir ‘geriye dönüş’ tehlikesi var. Bu tehlike, aynı zamanda, dış güçlerden de destek alıyor. Örneğin İran’da Ahmedinecat, Suriye’de Esad ve bunları destekleyen Rusya. Bu üçgeni Avrupa’da Almanya, ABD’de de neocon yapısı tamamlıyor.
Üç büyük devrim nasıl başardı?
O zaman şunu söyleyebiliriz. Türkiye’deki ‘eski’ ile ‘yeninin’ mücadelesi yalnız şekilsel bir demokrasi mücadelesi değildir. Bu, Türkiye için tarihsel -ittihatçı geleneğin çözülmesi- bir dönüşüm noktası olduğu kadar, şu an dünyadaki büyük dönüşümle örtüşen, onu etkileyen bir tarihsel rast geliştir.
Demokrasi, bir mücadele sonunda elde edilen bir ‘şeydir’. Darbeciler niye tutuklu, bu demokrasiye aykırı demek süreci hatta demokrasiyi hiç anlamamak demektir mesela.
Bütün bu tarih boyunca demokrasiyi inşa eden -evrenselleştiren- başlıca üç büyük burjuva devrimi vardır: Fransız, İngiliz ve Amerikan devrimleri. Bütün bu devrimler, ‘eski’ ile ‘yeni’ olanın mücadelesinin sonuçlarını ve ‘yeni’ olanın kazanımlarını kurumsallaştırarak demokrasiyi elde etmişlerdir.
Yeni olan da yani bu üç büyük burjuva devriminde de eski olanı tarih sahnesinden silerek, onu tepeleyerek başarıya ulaşmıştır. Eski olana, demokrasi düşmanı olan eskiye, ‘demokrasiyi’ uygulamak (!) demokrasiyi getirmez, faşizmi geri getirir sadece.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... (2)
25.10.2018 - Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... Paylaş Twitle
24.10.2018 - SORUNLAR, TESPİTLER VE ÇÖZÜMLER...
18.10.2018 - Ekonomi politikasında ‘popülizm’ nedir, ne değildir?
17.10.2018 - Enflasyonla mücadele: Dün ve bugün...
- Dışarısı ve içerisi: Rakamlar-çözümler...
- BM Genel Kurulu: ABD, Türkiye ve diğerleri...
25.09.2018 - Yeni Ekonomi Programı üzerine
21.09.2018 - Cinayeti çözmek: Bakış açınızı değiştirin!
18.09.2018 - Büyüme ve dönüşüm meselesi üzerine...
11.09.2018
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
Harikasın Roni...