Fehim TAŞTEKİN
Kamışlı’ya gitmek için Suriye Enformasyon Bakanlığı’nın yönlendirmesiyle Siyasi İdare’den izin almanın derdindeyiz. Siyasi İdare dedikleri kurum Genelkurmay’ın yabancı gazetecilerin seyahatleriyle ilgilenen basın-enformasyon birimi.
Masada oturan üç yıldızlı tuğgeneral "Neden Kamışlı?" diye sordu. Buralarda, Kürtlerin “Rojava” diye kavramsallaştırdığı bölgeyle ilgili algı kuşkularla dolu. Kürtlerin, Batı Kürdistan çağrışımından rahatsız olan Arap, Süryani ve Türkmenleri özerklik projesinde tutabilmek için “Kuzey Suriye Demokratik Federal Bölge” ifadesine gönülsüz razı olmaları da bu kuşkuları izale edebilmiş değil.
Şam'daki askeri ve siyasi çevrelerin tepkilerine bakılırsa Apocu düşüncenin şekillendirdiği demokratik özerklik modelinin hayat bulduğu kuzey hattı, bölünme senaryosunun zemin bulduğu bölge haline geldi. Amerika'nın orada oyun oynadığına dair endişeler hayli yaygın. O yüzden “Kamışlı’ya gideceğim” dediğinizde kaşlar hemen kalkıyor.
General ısrarla sordu:
-
Neden Kamışlı'ya gitmek istiyorsunuz? Ne var orada? Ne görmeyi umuyorsun?
-
Halep ve Humus gibi yerlere gittik, Kamışlı'ya neden gidemeyelim? Orası Suriye'nin bir kenti değil mi?
-
Elbette ama sıkıntılı bir yer. Güvenlik vs.
-
Halep daha tehlikeliydi. Kürtlerle temasımız var, her türlü güvenlik garantisi veriyorlar.
-
Öyle de...
Esasen izin kâğıdı çıkmış, tuğgeneralin masasının üzerinde duruyor, sadece bir imza atması gerekiyor. Güvenlikten öte Rojava'nın gündemleşmesi kimsenin hoşuna gitmiyor. İpe un serilmesi bundan. Seyahat acentası bile Kamışlı'ya bilet satmak için önce göçmen bürosundan izin kâğıdı getirmemizi istedi. Elimizdeki, Enformasyon Bakanlığı’nın izin verdiğini gösteren kâğıt yeterliydi. Gereksiz yere bizi yordu.
Tuğgeneral ise Türkiye'nin silahlı gruplara destek vererek Suriye'yi mahvettiğini söyledi; Halep’teki yıkım ve yağmadan da Türkiye’yi sorumlu tuttu. Zaten Suriye’de bir Türk gazeteciyle karşılaşıp da 2011 önceki ikili ilişkilerdeki balayını ve Ankara'nın silahlı gruplara verdiği desteği hatırlatmayan yok.
Aynı odada iki Rus askeri yetkiliyle Rusça sohbet eden bir başka tuğgeneral söze girdi: “Türkiye ile Suriye arasında ilişkilerin güzel olması her iki ülkenin de hayrınaydı. İnsanlar Halep’e günübirlik gelip gidiyordu, ticaret hacmi artıyordu. Erdoğan silahlı gruplara sınırlarını açarak, silah ve mühimmat desteği vererek hem Suriye’yi hem de Türkiye’yi harap etti. Bakın ben Türk kentlerinde intihar saldırıları olduğunda üzülüyorum. Türkiye’de kimse DAİŞ gibi örgütlerin kaç tane hücre evi olduğunu bilmiyor. Hem bize hem kendilerine yazık ettiler. Suriye’nin güvenlik ve istikrarı Türkiye’nin istikrar ve güvenliğidir. Türkiye’nin güvenlik ve istikrarı da Suriye’nin güvenlik ve istikrarıdır. İki ülke birbirini doğrudan etkiliyor. Suriye ekonomisi kötü, Türkiye ekonomisi de kötüye gidiyor. Yanlış anlamayın bizim Türk halkı ile hiçbir sorunumuz yok. Türk halkının önemli bir kısmının bizi desteklediğini biliyoruz. Türkiye’nin eline ne geçti? Erdoğan Katar ve Suudi Arabistan’dan para almış olabilir ama Türkiye ne kazandı? Hiçbir şey.”
Tartışma Türkiye ve Kürtler üzerinden gidince ben de fırsat bu fırsat Suriye yönetiminin Rojava'daki demokratik özerkliği kabul edip etmeyeceğini, Erdoğan’ın Suriye politikasını değiştirirken bunun bedelini Kürtlere ödettirme ve Kürtlerin kazanımlarını yok etme konusundaki planlarının Şam’da karşılık bulup bulmadığını sordum. Ruslarla konuşan tuğgeneral yanıt verdi: “Bizim önceliğimiz Nusra Cephesi, DAİŞ ve bunların müttefiklerini Suriye sahnesinden tamamen silmektir. Kürtler bizim vatandaşlarımız. Bir Kürt’ün benden hiçbir farkı yok. Kürtlerle sorunların masada halledilmesini istiyoruz. Bir tane bayrağımız var: Suriye bayrağı. Orada daha önce Suriye bayrağı vardı, yine Suriye bayrağı olacak.”
Federasyon kabul edilemez ama…
Suriye televizyonlarında yönetimden bağımsız olmadıkları düşünülen yorumcular “Kürtlerle savaşmak her iki tarafı da bitirir” uyarısını yapıyor. Ülkenin kuzeyinde federasyon ya da özerkliğe gidilmesi önerisine tepkiler hem askeri hem siyasi kanatta aynı: “Özerklik ya da federasyon kabul edilemez ama yerel yönetimler yasasını geliştirerek merkezin yetkileri illere aktarılabilir.”
Hafız Esad döneminde yönetimi eleştirmekten çekinmeyen ender milletvekillerinden Şeref Abaza ise özerklik konusunda şunları söyledi: “Ben 1998’de mecliste bir konuşma yaptım. Kürtlerin uğradığı mağduriyetleri dile getirip dillerinin ve kültürlerinin muhafaza edilmesi gerektiğini söyledim. ‘Bunun için bir nevi özerklik verilebilir’ dedim. Özerklikle ilgili sözlerim ısrarla yazın dediğim halde zabıtlara geçmedi. Yönetim özerklik ya da federasyonu kabul edemez. Yerel idareler yasası var. 1973’te İsrail ile savaş sırasında anayasanın bazı maddeleri askıya alınmıştı. Yerel idare yasası da bu çerçevede muallakta kaldı. O yasa üzerinden bazı değişiklikler yapılarak merkezin yetkileri yerele devredilebilir. Bunun üzerinden müzakereler söz konusu olabilir. Kürtler zulme uğradı, mağduriyetlerini giderecek bir yol bulunmalıdır. Hiçbir şey eskisi gibi kalamaz.”
Kürtlerin oluşturduğu modeli açıkça takdir edenler çıktığı gibi YPG’nin İslam Devleti’ne (İD) karşı ABD ile geliştirdiği ortaklığa ciddi tepki gösterenler de var.
Başka bir ortamda ismi bende mahfuz olan emekli bir general şunu söyledi:
“Kürtler hata yaptı. ABD’yle bu tür bir ilişkiye gitmemeleri gerekiyordu. Yönetim Kürtler konusunda bir yerden başka bir yere geldi. 2004’te Kamışlı olaylarından sonra Beşar Esad’a Kürtlerin durumu ile ilgili bir rapor sunduk. Artık bu insanların haklarının iade edilmesi gerektiğini vurguladık. Esad raporu okuduktan sonra Kamışlı’ya gidip Kürtlerle görüştü. Vatandaşlığı olmayan Kürtlerle ilgili bazı düzenlemelere gidildi. Kürtlerin haklarının tanınması gerekiyor. Bu ayrı bir mesele. Fakat Kürtler yönetimin kendilerine açtığı alanı istismar etmemeli. ABD’ye kapı açarak çok ileri gittiler. Devlet federasyon ya da özerklik gibi ülkeyi bölünmeye götürecek hiçbir seçeneği kabul etmez.”
İnceden bir uyarı Türkiye’yi koruyun
Kamışlı izni, umudumu kesip Suriye’den ayrılmaya karar verdiğim sırada çıktı. Günlerden cuma. Şam Uluslararası Havaalanı yolu pek tenha. Kontrol noktaları da öyle. Bina içinde Şam mimarisine uygun sütun ve kemerlerin olduğu kafeteryada masalar boş. Nedeni tatil günü olması. Diğer günlerin iç uçuşlara rağbetten dolayı yoğun olduğu söylendi. Bir yabancının Suriye'de başkentten başka bir kente gitmesi belli prosedürlere tabi. Bina içerisinde görevli memurlar dört ayrı kontrol noktasında Enformasyon Bakanlığı'nın izin kâğıdını dikkatle okuyor. Teyit için amirine gönderiyor. Kâğıt birinden öbürüne "Her şey nizami" notuyla gidiyor. Dahili uçuş ama bütün yolcular dış hatlar bankolarında pasaport-kimlik kontrolünden geçiyor. Bu kontrol, aranan ya da asker kaçağı olanların tespiti için. Ama görevlinin izahatı başka: "Teröristlerin havaalanına attığı roketlerle çok arkadaşımız öldü. Askere alınanlar da var. Sayımız azaldığı için iç ve dış bankoları birleştirdik."
Ordu Kürtlerin kontrol ettiği bölgelerden gençleri silah altına alamıyor. Kamışlı uçuşlarındaki kontrol yoğunluğunun birinci nedeni bu.
Kamışlı Kürtlerin liderliğindeki fiili özerk bölge ile devlet arasındaki ilişki ya da dengeye ayna tutuyor. Havaalanı, Türkiye ile sınır kapısı, kamu binaları ile lojmanların bulunduğu bölge ile bu bölgeyi havaalanına bağlayan ana cadde ordunun kontrolünde. Rojava'nın polis birimi Asayiş ile savunma gücü YPG-YPJ bu bölgeden uzak duruyor. Askere çağrılanlar da öyle. Kamışlı'nın bir yakasından diğer yakasına geçmek isteyenler bu yolu kuzeyden baypas eden dolambaçlı bir güzergâh kullanıyor. Suriye askerleri de üniforma ve silahla Asayiş'in bölgesine girmiyor.
Havaalanından itibaren ordunun kontrolündeki yol Beşar Esad ile Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın kolajlanmış görüntüsüyle başlıyor. Hafız Esad ile Beşar Esad'ın portreleri ve yönetim lehine duvar yazıları yol boyunca devam ediyor.
Kamu binalarına doğru 'güvenlik dörtgeni' diye bilinen kavşakta baba ve oğul Esad'ın portrelerinin altında bir yazı var: "Eyya’kum Suriye" (Suriye'yi koruyun) Bunu Kürtlerin nasıl anladığını merak ettim. İki gazeteciye sordum. Biri, "Suriye'yi unutma, bizi unutma, biz gitmedik buradayız" diye yorumlarken bir diğerinin tercümesi şuydu: "Mana geniş. Basitçe şu mesajı vermek istiyorlar: Suriye'ye zarar vermekten kaçının, Suriye’ye sahip çıkın."
Ordunun kontrolündeki yoldan sonraki yollarda Esad portrelerinin yerini PKK lideri Abdullah Öcalan'ın portreleri alıyor. İdealize edilen bir figürden ötekine! Yıllardır Kürtlerin evlerinin içinde çerçevelenmiş olan Apo demokratik özerkliğin fikir babası olarak bölgenin diğer halklarının da karşısına çıkarılıyor. Öcalan ile özdeşleştirilen bir süreç işliyor: Halkı aşina etme ve özerklik fikrini aşılama!
Yüzünüzü kuzeye döndüğünüzde Kürt hareketine karşı sert bir savaş yürüten Türk devletinin ezdiği Nusaybin duruyor. Kamışlı'nın ikizi. Sınır boyunca gecenin bağrında ışıltılı bir kemer gibi uzanan dikizleme kuleleri.
Kuzeyde tepelenen, güneyde olağanüstü koşullarda fırsatları değerlendirerek kendi geleceklerini inşa etmeye çalışan Kürtler. Rojava’nın aktörleri çok ciddi bir kavşağa gelmiş durumdalar: Kuzeyde baskıyı artıran ve yer yer ateş gücünü gösteren Türkiye, doğuda Ankara ile paralel hareket edip ambargo dayatan Barzani yönetimi, diğer tarafta da federasyon kurma çabaları ve ABD ile ortaklığa öfkelenen Suriye yönetimi.
Şam’ın Kürtleri çıkmaza sürüklemek için kullanabileceği kozlar hafife alınacak cinsten değil. Suriye yönetiminin Kürt temsilcilerle Hmeymim üssü ve Şam’da yaptığı toplantılar anlamlı hiçbir sonuç vermese de bir niyeti ortaya koyuyor: Kürtler müzakere ile makul bir noktaya gelmezse oyun bozucu faktörler devreye girebilir. Kürt’e karşı Kürt kartının öne çıkarıldığı ya da Rojava projesindeki Kürt, Arap, Türkmen, Süryani, Ermeni, Keldani, Çerkes ve Çeçenler arasındaki uyumu bozacak faktörlerden bahsediyorum.
Yazarlar
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.07.2025
21.07.2025
13.07.2025
9.07.2025
23.06.2025
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025