Ferhat KENTEL
Bazen kabak tadı hissi uyanıyor insanın içinde. Nasıl bir toptan zehirlenme yaşadıysak, “herkes herşeyi herkesten daha iyi biliyor”, yani bildiğini zannediyor.
Uludere’de öldürülen 34 can özür ve biraz olsun saygı beklerken, “kaçakçılığın ölümü hak edebileceğini” düşünenler, başkalarına bulaşmaktan ödü kopan “cemaat” mantığı içinde ördükleri duvarların arkasından hep ne kadar “haklı” olduklarını anlatıyorlar... gayet soğuk bir biçimde...
Uç bir örnek belki ama, 15 mayısta Taraf’ta yer alan ve Neşe Düzel’in yaptığı röportajda 70’lerin İGD’sinin önde gelenlerinden Alaiddin Taş’ın anlattığı bir hikaye...
“12 Eylül’ün yani darbenin ayak sesleri geliyor ve birbirine yakın üç partinin TKP, TİP, TSİP gençlik örgütleri İGD, SGB ve Genç Öncü, darbeye karşı birlikte davranmak üzere biraraya geliyor. Hazırlanan bildiri, uzun tartışmalardan sonra “tahmin bile edemeyeceğimiz” bir noktada tıkanıyor: bildiride “mücadele” mi denecek, “savaşım” mı denecek? Çünkü “mücadele” bir grubu, “savaşım” öbürünü çağrıştırdığı için anlaşamıyorlar!”
Durup, altını çizerek bir dakika düşünelim: “Darbe geliyor!” Yani önemli bir şeyler oluyor, değil mi? Peki ne yapıyor bu “en aklı başında” örgütler? Burunlarından kıl aldırmıyor... Çünkü kıskançlıkla korudukları örgütleri (cemaatleri), kimlikleri, kitlelerine vermeleri gereken “mesajları” ve“ilkeleri” var... Bunlar var ama daha da önemlisi, karşılarındaki insanlara zerre kadar “güvenleri” yok...
İşin kötüsü, haklılığını ispat etmek için “rasyonel” argümanlar arkasına saklanan bütün bu “fikir tartışması” görünümündeki itişmeler dehşet bir “kibir” ve “bilgiçlik”le kuşatılmışvaziyette...
Bu karşılaşmalarda “özür dilemenin” anlamı “aşağılanmak” olarak görülüyor; “hoşgörü” ise “aşağılamak”, sanki kendini “çocuk karşısında büyük” yerine koymak... Modernliğin bütün soğukluğunu taşıyan “tam teşekküllü aktörler”in, tanımlama, tanıma ve tanınma hastalığını tezahürleri olarak, ne özür diliyoruz, ne de hoş görüyoruz.
Kendi kendini yalanlayan akıl yürütmelerle dolu soğuk bir dil bu... “Neden ‘hoşgörü’ göstereyim; karşımdakini ‘tanıyorum’ ve onu kendini anlatma kapasitesine sahip bir aktör olarak kabul ediyor ve aşağılamıyorum!” diyen, ama onu “tanımlama” hakkını kendinde gören bir soğukluk bu. Hem “En iyiyi, en doğruyu ben biliyorum, ötekine güvenmiyorum” ve hem de “karşımdakini aşağılamıyorum” deyip,“hor gören” bir mantık...
Ve bu soğukluktan hiçbir “cemaat” vareste değil. “Korku”dan başka doğru dürüst dile getirdikleri bir şey olmayan, Ermenilerin çektikleri acılardan bahsedenlerin “kanında Ermenilik” arayan, başörtüsü özgürlüğünü savunanları “AKP’ci”, “Kürtleri duyun” diyenleri “PKK’lı” diye yaftalayan Türk milliyetçilerini ve Atatürkçüleri bir kenara bırakalım...
Ne liberaller, ne solcular, ne Kürt (ya da başka etnik) milliyetçiler, ne de muhafazakâr-İslamcılar... Bunların hepsinin içindeki farklı cemaatler de modernliğin keskinliklerinden, soğukluklarından, ikiye indirilmiş gerilimlerden dibine kadar nasiplenmiş durumdalar.
Dünya kadar adaletsizlikle canları yansa da, bırakın kafa karışıklığına, ara renklere bile tahammül edemiyorlar. Kendilerinde “hata” olamayacağı için, başkalarının da “hatasızlıkları” olabileceğini kabul edemiyorlar.
Bu yüzden “hoş görmüyorlar” ama “hor görüyorlar”...
Ancak “cemaatleşmiş” bu “modern aktörlerin”, gözden kaçırdıkları bir şey var: hoşgörü sadece tek taraflı değildir; yani sadece başkasına tepeden bakarak “affetmek” anlamına gelmez; “hoş görmek”, “hoş görülmekle” birlikte iç içe gider. Yani hoş görmek, karşıdakinin hata yapabileceğini, onun bir fikrini en iyi şekilde anlatamamış olabileceğini kabul etmek ve “muhabbete” devam etme iradesini göstermektir. Aynı zamanda kendisinin de “hata yapabileceğini”, fikrini en iyi şekilde anlatamamış olabileceğini kabul etmek demektir.
Bunun ön koşulu ise cemaatin yarattığı sahte özgüvenden çıkıp, karşıdakine güvenmek; değişmekten korkmamaktır.
Tabii, bütün bunlar, “ilke”, “omurga” falan gibi “değişmezliğin” süslü laflarının arkasına saklananlar tarafından gülüp geçilecek sayıklamalar olarak görülebilir. Görsünler, bir lafım yok...
Ama her iki tarafta da “çok bilen takımlar” arasındaki mesela “1 Mayıs’ta kim suçlu ispat yarışması” sürerken...
Yakup Köse “Allah-u Ekber” dediği, Cihan Kırmızıgül “poşu” taktığı için hapislerde sürünmeye hazırlanıyorlar...
İş cinayetlerinde ölen insanların sayısını tutamaz hale geldik...
Ergene Ovası’nda zehir akmaya devam ediyor ve o topraklarda yetişen “kimyasal katkı maddeli” tarım ürünleri sofralarımıza boca ediliyor...
1864’te yaşadıkları soykırımı 21 Mayıs’ta anan Çerkesler bugün anadillerini giderek unutuyorlar.
Lütfen, “1 Mayıs’ı sorgulamayalım mı, geçmişimizle yüzleşemeyelim mi, devletin rolünü tartışmayalım mı?” falan demeyin... Tabii ki sorgulayın, bilakis... Ama orada ürettiğiniz “horgörüyle” aslında pekâlâ hepinizin derdi olan bu mevzular hakkında konuşabilecek haliniz kalıyor mu?
Ya da Yakup Köse’nin “Allah-u Ekber” demesinin modern siyaset terminolojisine uyup uymadığını; “iş cinayeti” yerine “iş kazası” demek gerekip gerekmediğini; Çerkeslerin yaşadığının “soykırım” mı “sürgün” mü olduğunu şehvetle tartışmayı mı tercih edeceksiniz?
Ya da biraz tevazu?
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Hüsran Yaşayanlar İçin Yaşasın Düşman!
9.07.2024 - “Min selamûn kalben li Filistin!”
16.04.2024 - Ayasofya’dan Ram tapınağına ihtişam ve erkeklik
5.02.2024 - Siyaset asla sadece siyaset değildir
12.07.2023 - Özgürlük mücadelesi ve devlet tapıncı…
24.01.2023 - Bağlılık savaşında duyguları yaratmak
26.11.2021 - 2021’de sivil toplumu yeniden düşünmek
2.05.2021 - İrrasyonel çağ – duygusal aidiyetler
16.04.2021 - Erkeklik ve din
10.10.2020 - On yıl sonra “yetmez ama evet”
9.09.2020
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
baris seven
Aylarca Osloyu Silvan saldırısıyla PKK devirdi dediniz. Başbakan Erdoğan sonunda Silvanla alakalı olmadığını belirterek, samimi değillerdi ondan biz kestik deyiverdi. Şimdi PKKden Kürtlerin hala en temel dilinde eğitim hakkını bile Kürde karşı pazarlık malzemesi haline getiren, ee sen mahkemede Kürtçe mi konuşacan, ver parayı konuş! diyen devleti politik esneklik ile yola getir demek tam bir aymazlıktır. AKPnin işine gelmeyen her olay için ama ben yapmadım kurnazlığı!
Îsmaîl Girikî
Etyen PKK yi kurdurtan devlet Kürd ulusal davasi icin bir muhataplik istekleri yoktur. Bugünde bu durum gecerli.PKK yani partiya Karkerên Kemalistan(PKK) tam kemalist gerici ve diktatoryel fikrine oygun kurulmustu.PKK da siyasi akil Kürdler acisinda yoktur.MIt ve acik Ergenekon ve Emniyet PKk ile hala isbasindalar. Hukumet hala Ergenekonla savasiyor gibi gösterebilir, ama Hukumet PKk nin bu anti Kürdistan düsmanlik siyasetine memnun.Öcaln i biraksalar bile o Kendisi istemez. Karagahi emin eller
Murat yildiz
Isminize baktigimda daha farkli bir yazi bekliyordum ama... Kürtler ve Pkk kpnusunda yazi yazacaksaniz, önce kürtlerin ulus olmaktan dogan temel ve dogal haklarinin nasil gaspedildigini yazin, siz gitmis kürt halkina bomba yagdiran fasizme karsi verilen hak ve özgürlük mücadelesinin gereksizligini anlatmaya calismissiniz. Yuh beee. Kürtler haklarinin nasil alinacaginin yolunu cok iyi biliyor. Savasla. Kardeslkk edebiyati dönemleri bitti, mahcupyan bey.
Ad Soyad Giriniz...
Kolaysa ayni yaziyi Hamas icin yaz, mesela deki yakinda yok olacaklar, bitecekler falan. Yazabilir misin? Ustelik Hamas roketlerini direk sivillere yolluyor. Yazamazsin!
veysel saka
Yazık özgürlükçülüğüne inandığımız mahcup yan arkadaş resmen iktidarın devletin tek taraflı probogandasını aynı zamanda tehdit ediyor ben böyle anladım yanlış anladımsa mahcupyan arkadaş düzeltsin beni osloda haburda sürecleri kim durdurdu aclık grevini kim durdurdu bir sürü sayabilirim entellektüelizm adına omurgasız belkemiksiz ırkcı tek tekci tarzı anlamakta zorlanıyorum.sanki hükümet tarafından kaleme aldırılmış hissi oluştu bende...
Ad Soyad Giriniz...
Tehdit mi ediyor tesbit mi ediyor belli degil, aparatcik gazeteciler sizi!