Gökhan BACIK

Gökhan BACIK
Gökhan BACIK
Tüm Yazıları
Sünni dünyanın lideri kim?
19.12.2015
2400

 Kimin kimi öldürdüğünü anlamak için belirli düzeyde uzmanlık gerektiren Ortadoğu siyasetinde bir yandan da devletler liderlik yarışı yapmaktan kaçınmıyor. Yani artık neye üzüleceğimize şaşırdığımız dramların orta göbeğinde bir de devletlerin liderlik yarışı var. Peki, Sünni dünyanın lideri kim? Suudi Arabistan mı? Türkiye mi?

Geçen hafta Suudilerin etkili ismi Prens Muhammed bin Salman, Mısır'ı ziyaret etti. Yanında Suudi Dış İşleri Bakanı da vardı. Aslında Suudi Kral Salman ile Mısır Lideri Sisi arasında başlangıçta ilişkiler pek sıcak değildi. Ancak Suudi Arabistan idaresi bir tür koalisyonlar koalisyonu şeklindedir ve bu karmaşık yapının içinde bir etkili grup yakın zamanda “Mısır ile yakınlaşmalıyız” siyasetini güdüyor. Rivayetlere göre Suudiler, Mısır'a ucuz petrol ve para sağlamak istiyor. Amaç belli: Suudilerin oluşturmaya çalıştığı İran karşıtı büyük bir koalisyon.

Doğrusu insan Suudi Arabistan'ın Ortadoğu'da bu kadar etkili olmasına şaşırıyor. İslamın çok erken döneminde Sünnilik Şam'a, Şiiler de Irak'a kaydığından beri Suudi Arabistan'ın Müslümanların siyasi veya kültürel hayatında ciddi hiç bir etkisi olmadı. “Suudi Arabistan iyi bir modeldir” diyen ciddi kimse de hiç olmadı. Buna rağmen bu ülkenin 2015 yılında İslam dünyasının tozunu attıracak kadar önemli hale gelmesini iyi düşünmek gerekiyor.

Mesela yakın zaman içinde Tunus En Nahda'nın lideri Gannuşi, Yemen Islah (Reform) Partisi'nin önemli ismi Abdülmecid Zindani ve Müslüman Kardeşlerin Ürdün Kolunun liderlerinden Hammad Said gibi önemli isimler Riyad'ı ziyaret etti. Dünyayı ve geniş Müslüman kitleyi ikna edecek pek bir şeyi olmayan Suudi Arabistan nasıl bu kadar etkili oluyor?

Suudi Arabistan'ın elinde üç tane araç var: 1) Hac 2) Vahhabilik olarak tanımlanan ciddi radikal bir İslam yorumu ve 3) petrolden gelen para. Bu üç nokta dışında Sünni dünyanın merkezi olmak için Suudi Arabistan'ın bilmediğimiz yumuşak veya sert bir gücü yok diye düşünüyorum. En Nahda'dan Sisi'ye oradan Türkiye'ye kadar pek çok ülke neden Suudilerin peşine düştü? Bu kadar ülkenin İslam dünyasını Vahhabiliğin kurtaracağını düşündükleri için Suudların peşine düştüğünü sanmıyorum.

Düşünün Türkiye gibi büyük bir ülke Libya, Yemen, Irak, Suriye, Mısır gibi pek çok bölge ülkesi ile doğrudan konuşamazken Suudi Arabistan 34 Müslüman ülkeden oluşan bir “İslami cephe” kuruyor. Ülkelerin ismini açık yazmak istemem ama bu listedeki pek çok ülkenin Suudların peşinden gitmesinin iki temel nedeni var: Para ve İran karşıtlığı. O nedenle Suudi Arabistan'ın bu çıkışını bir İslami proje olarak nitelemek yanlış. Bu tip projeler Suudilerin maddi imkanlarını ve Sünni dayanışmayı kullanarak geliştirdikleri ve asıl amacı kendi liderliklerini ve İran karşıtı bloklaşmayı hedeflediği inisiyatiflerdir.

Suudiler öte yandan hem Arap Birliği'nde hem İslam İşbirliği Örgütü'nde etkililer. Soruyu tekrar edelim: Türkiye, Pakistan, Malezya gibi ülkeler var iken demokrasi, üniversite, hukuk, kadın hakları gibi yumuşak güç unsurlarında son derece sorunlu Suudi Arabistan nasıl Sünni dünyanın liderliğine soyunabiliyor? Bunu mümkün kılan Arapların parası mı? Sünnilerdeki İran düşmanlığı mı? Daha ileri gidelim: Suudi Arabistan'ın Sünni dünyaya önerdiği ilkeler ve değerler nedir? Dahası şu: Suudi Arabistan liderliğindeki 34 ülkenin amacı IŞİD ile savaşmakmış. Peki biz insanlara Vehhabi tarzı İslamı anlatarak ama aynı zamanda onların IŞİD'e ilgi göstermemesini sağlayabilir miyiz? Düşünün bir insana “Peygamberin bile olsa doğduğu evi ziyaret etmek olmaz” deyip sonra IŞİD gibi Budist heykelleri yıkmamasını bekleyeceksin. Yahut bir insana “kardeşi ve kocası olmadan kadınlar araba süremez” deyip sonra bu insandan “kadınlar cariye olur” dememesini bekleyeceksin. Korkarım ancak Vehhabi tarzı yorumlar, uzun vadede IŞİD tarzı sonuçlara uygun sosyolojik tabanlar üretecektir. Suudilerin kendi bileceği iş, istedikleri gibi İslamı yorumlarlar ancak Ortadoğu'da bir Müslümana “Vehhabilik iyidir ama IŞİD gibi olma” demek pratikte bir felaketle sonuçlanır, bu kişi sonunda radikalleşir.

Sünnilerin liderlerinin kim olduğunu tartışırken bir de Rusya sorunları var. Ruslar bu hengame içinde Hmeimim'de S400 füzelerini konuşlandırdılar. Şöyle hayal edin: Neredeyse Türkiye'nin yarısı, Suriye'nin hepsi, Irak'ın Musul'a kadar olan alanı, Doğu Mısır'dan başlayan alanla birlikte Ürdün ve İsrail'in büyük bir kısmı ve Lübnan'ın hepsi artık Rusların füze sisteminin etki alanında. Sanırım son zamanlarda Suriye üzerinde hiç uçaklar arası it dalaşı yaşanmıyor. Amerikalılar bir iki yıldır “yapalım yapmayalım” derken Rusya, bölgede “kendi keyfine göre büyük bir uçuşa kapalı alan” ilan etti bile. ABD başta olmak üzere Batılıların “en az maliyetle keyfimiz bozulmadan bir Ortadoğu siyaseti izleriz” dediği zamanda Sünni Müslümanların Rusya ile olan ilişkilerin dikkat etmesi gerekiyor. Neden? Çünkü görüntüde sanki Sünniler Batı merkezli Şiiler Rusya-Çin Merkezli bir şekle oturuyor. Bu arada hatırlamak gerekiyor ki artık Irak (Bağdat merkezli olanı kastediyorum) neredeyse bir Şii devleti haline gelmiştir. Sünni-Şii geriliminin uluslararası yansıması her zaman önemlidir. 1950lerde bir ABD ve Çin-Rus rekabetinin yansıması olan Kore Savaşı'na Türkiye, aniden asker göndermiş ve burada hayatını kaybedenler şehit kabul edilmiştir. Burada hayatını kaybedenleri saygıyla anıyorum ancak şunu da demek isterim: Sünni-Şii rekabeti küresel ABD-Rus rekabetine adam vermeye ve hayatını o bağlamda kaybedenlere şehit demeye bir parça hep hazırdır.

Bundan iki yıl önce IŞİD yeni duyuluyordu. Bir çok uzman “büyük bir felaket geliyor” havasında iken  başta Türkiye'de pek çok siyasi “abartmayın” tarzında bu uzmanları küçük görüyordu. İşte o günlerde Avrupa'da bir şehirde bir konferansa katılmıştım. Konferansta sunum yapan İranlı bir diplomat, epey dalga geçtiğini de hissettirerek “Sünni kardeşlerim farkında değil ama bu IŞİD denen yapı başınıza bela olacak, gelip bir gün Kabe'yi bile yıkmaya kalkar” demişti. İranlı diplomatın sözlerini hiç unutmadım. Bir ara tarih kitaplarına bakınca şunu da dehşetle gördüm: İslam'ın başlangıcından beri Kabe'yi hep Müslümanlar yıkmaya çalışmış hatta Halife Abdülmalik döneminde başarılı bile olmuşlar. Müslüman Devletinin Halifesi Abdülmalik bir komutanı olan Haccac ile ordu düzenleyip Kabe'yi yıktırmış. Diyeceğim odur ki İslam dünyasında iç iktidar kavgası hep maliyetli olmuştur ve Kabe'yi bile yıkmayı amaçlamaktan çekinmemiştir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (2)
  • mustafa kemal

    mustafa kemal

    1.09.2013 13:12

    Önce adam gibi Türkce konusup yazmayi ögren, ki ne dedigini anlayalim. Senin Dünyandaki Türk icin ya Amerikanin Agaligi, yada Rusyanin Agaligi gerekli. Ot .........hep.......Ot...........olarak kalir! Yaziklar olsun!

  • hamza  kızılkaranfil

    hamza kızılkaranfil

    1.09.2013 16:11

    mustafa kemal , sen yazıyı okudun mu cigerim

Yazarlar