Hadi ULUENGİN

Tarih yangını mı, tarih bilinci mi
26.01.2013
2563

 TELEVİZYONLAR Galatasaray Üniversitesi’ndeki yangını naklen yayınladı.

Kanalların biri de uzun müddet “500 yıllık yapı alev alev yanıyor” diye altyazı geçti.

Ben de dayanamayıp “el insaf” dedim.

Hayır, yangından dolayı değil! Malûm, alışığız. Şerbetlendik.


Haydarpaşa Garı
Eğitim Müdürlüğü ve şimdi de Mekteb-i Sultanî... İşte sen sağ ben selâmet, şu Şehr-i Stambul’da biraz mazi kokan son binalara da is kokusu sindiriyoruz.

Bu gidişle tulumbacı kahvesine oturup mâni söylemekten başka çaremiz kalmayacak.

Dolayısıyla benim insaf demem başka bir nedenden, ekrandaki sayıdan kaynaklandı.

***

ÖYLE, çünkü Ortaköy’deki binanın 500 yıllık bir geçmişe uzanamayacağını anlamak için ne mimar, ne arkeolog, ne de sanat tarihçisi olmak gerekiyor.

Az biraz göz terbiyesi ve az biraz tarih bilinciyle donanmış herkes Balyan Biraderler gönyesinden çıkmış yapıyla beş asır önceki inşaat üslup ve tekniği arasında dağlar kadar fark olduğunu daha ilk anda bilir. Hisseder. Duyumsar. Algılar.


Galatasaray Üniversitesi
’ne “500 yıllık” demek, artık mevcut olmadığı için buharlı lokomotifi Ortaçağ’a oturtmak gibi bir yanlışa, bir garabete, bir anakronizme tekabül ediyor.

Neyse, mahşer alevleri bütün damı silip süpürdükten sonra altyazı nihayet değişti ve rakam kaldırılarak “tarihî” kelimesine geçildi.

***

TAMAM, 1871 yılında inşa edildiğine göre bina bir ölçüde “tarihî” sayılabilir.

Fakat dikkat, “bir ölçüde” diye kasten vurguluyorum.

Zira İstanbul gibi emperyal başkent kimliği taşımış bir Londra’da, bir Viyana’da veya bir Paris’te 142 yıllık yapıya “eski” denebilir ama “tarihî” sıfatı bol keseden bahşedilmez.

Çünkü buralardaki tuğlaların yaş ortalaması zaten bir asır civarındadır.

Bizim “tarihi” diye nitelediğimiz mazi bu şehirlerde ahval-i adiyedendir. Sıradan sayılır.

Oysa açın herhangi emlâk ajansının internet sitesini, ne göreceksiniz?

***

BEYOĞLU’nda, Lâleli’de, Şişli’de hâlâ var olabilen ama geçmişi taş çatlasa 20. asır başına, hatta ellili yıllara uzanan gayrımenkuller “tarihî bina” diye pazarlanıyor.

Bazen de “orijinal kaloriferli ve asansörlü” ibaresi ekleniyor.

Tekrar el insaf! O kalorifer ve o asansörün icadı zaten şunun şurasında kaç vakte uzanıyor ki böyle bir yapı “tarihî” sıfatını hak etsin?

Fakat işte Türkiye’de ediyor!

***

EDİYOR, çünkü genel anlamdaki tarih bilincinden ve şehir kültüründen yoksunuz.

Eğer hem eski Payitaht’ımız, hem diğer kentlerimiz bugün her türlü estetikten mahrum ucubeleri andırıyorsa bunun nedeni tabii ki sözkonusu bilinç ve kültüre yabancı olmamızdır.

Göçebe geleneklerinden arınamadığımız için onları yaktık ve yıktık. Tarumar ettik.

Nitekim de yerleşik Batı uygarlıklarının Latince “patrimonium” kökeninden kendi dillerine uyarladığı ve atadan kalmış şeyler bütününü tanımlayan deyime karşılık bulamıyoruz

Terimi Türkçeye ancak “kültürel miras” diye yarım yamalak tercüme edebiliyoruz.

Ve neden sonra o mirasa artık sahip çıkmak gerektiğini anladığımızda da, yukarıdaki yoksunluktan dolayı 19. yüzyıl nihayetinde inşa edilmiş bir binayı “500 yıllık” sanıyoruz.

Topu topu 20. yüzyıl başındaki diğer bir binayı ise “tarihî” diye pazarlıyoruz.

Oysa ne zaman ki ortalama göz terbiyemiz Sinan mimarisiyle Balyan mimarisi arasındaki sonsuz farkı anlayacak kıvama gelecek; ne zaman ki “eski”yle “tarihî” arasındaki ayırım bilincimize işleyecek, işte ancak o zaman Galatasaray Üniversiteleri artık yanmayacak.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar